Prof. Dr. Sinsi
|
Kan Kırmızı Kaldı Geriye 6
Kan Kırmızı Kaldı Geriye Öyküsü - Erol Balcı - Kan Kırmızı Kaldı Geriye Hikayesi - Hikayeler
Şoför hızlıca sürerken arabasını, bir yandan da yan gözlerle bakıyordu ardına  İçini bir telaş ve korku sarmıştı  Arka koltukta boylu boyunca uzanıp yatan adamdan bir ses gelmiyordu artık  Dörtlüleri yakmış, ışıklarda hızlıca geçerken; bu durumdan garip bir zevk alıyor, içinin telaşı büyüyor, heyecanı ve öfkesi birbirine karışıyordu  Taksiyi bir o yana bir buna sürerken, arabalar arasında zikzaklar çiziyor, adeta bir yarışı sonlandırmak ya da yarışı kazanmak isteyen bir sürücünün aceleciliğini gösteriyordu  
Bıraksalar rüzgârla yarışacaktı  Dışarıda sesler birbirine karışıyor, hemen peşinde bir ambulansın çığlıkları geceyi bölüyordu  Birisi daha yaşam mücadelesi veriyor olmalıydı  
''Hayat ne garip şey anne  Öptüğüm kızlar geliyor aklıma  Bir açıklaması vardır elbet  ''Acıyla gülümsedi şoför  
Ne çok şeyler değişiyor hayatta  Ve zaman; ne kadar hızla akıyor  Taksinin yapacağı son hız bile, akıp giden zamana yetişemiyordu işte  Evler, sokak lambaları, ışıklar, boylu boyunca uzanan gökdelenler, apartmanlar, yolda tek başına yürüyen kadınlar, çocuklar, gençler, kızlar, adamlar  Ve el ele tutuşmuş sevgililer; birer birer ve hızla geride kalıyordu  Sürükleniyordu yitip giden zamanın ardından  
Giden geri gelmiyordu işte  Yitenlerin yerine birileri geliyordu elbet  Ama zaman akarken ileriye, her şey gidiyordu gerisin geriye; savruluyordu işte  Zamanın dişlileri acımasızca öğütüyordu geride kalanları  Kimse avuçlarının içine alamıyordu zamanı  
''Kasap et derdinde koyun can derdinde''olmalı  Hayat böyle bir şey işte  
‘'İnşallah başıma da bela almamışımdır  Abi bak az kaldı hastaneye, gözünü seveyim ölme  Bak daha genç birine benziyorsun  Bırakma kendini, dayan biraz Seni bekleyen karın, çocukların, dostların vardır  
Bunları söylüyorum da  Ben bu adamın daha kim olduğunu bile bilmiyorum ki  Nereden uyduruyorum adamın evli olduğunu, çocukları, dostları olduğunu  Hem yüzünü bile iyi göremedim daha  Sadece kısa bir hal hatır sorduk birbirimize''  
Birden yüzü geldi gözlerinin önüne  Islak, kan lekeleri, mosmor olmuş gözler, bir ölüye benzeyen solgun ve ölgün bir yüz  Yüzü çamura mı bulanmıştı, yoksa benzinin solukluğu mu öyleydi tam anlayamamış; bir ara bir mumya gördüğünü dahi sanmıştı  Saçları da yoktu ayrıca  Belki de bundan mumya görüntüsü canlanmıştı gözlerinde
Garip bir kızgınlık duydu kendisine  ''Kahretsin ya, bir de ölürse başım belaya da girecek  Sonra uğraş dur işin yoksa  Ne yapsaydın yani almasa mıydım? Adam kendisini yolun ortasına atmamış mıydı? Ölmeye mi bıraksaydım yani  Ne olacak bizim insanlığımıza  Hey Allah'ım, adam arkada ölmek üzere ben de neler düşünüyorum''  Dikkatini yeniden yola çeviriyor, ani manevralar yapıyor, ambulans peşi sıra sürükleniyor, konuşuyor, sorular soruyor ama arkadaki adamdan ses gelmiyordu  
Nihayet varmışlardı hastanenin acil servisine  Bir telaşla koşup haber verdi  Sonra hastane personelinin telaşını izledi kenardan  Gördüğü; adamda hiçbir yaşam emarelerinin olmadığıydı  
Gerekli yasal işlemleri tamamlayıp taksisine bindi  Yorucu bir gün geçirdim  Umarım yaşar  Hızlıca taksisinin gazına basarak gecenin karanlığını, sessizliğini bölerek hızla uzaklaştı oradan  
Canı eve de gitmek istemiyordu  Bir siğara yaktı  Bu gün hiç kazanamamış, üstelik son götürdüğü hastadan da para alamamıştı  Nedense hasta demişti işte  Yoksa bir ölüden mi demeliydi  Arabayı bir kafeteryanın önüne çekti  Canı çay istemişti  Arabayı uygun bir yere park etti  Aşağıya indi  Kafeteryaya yöneldi  Birden ani bir hareketle geriye döndü  
Arka koltuğa bir bakmak istemişti  Batmış olabilir diye düşündü nedense  Gözleri birden arka koltuğa kaydı  Gözlerine yerdeki kagıt parçaları ilişti  Eğilip hızlıca topladı yerden  Bir kısmı ıslanmıştı kâğıtların  Tek tek özenle topladı kâğıtları  İçinden de inşallah yaşar diye söylendi  Belli ki okuyan yazan birine benziyor olmalı  Ellerinin arasında kâğıtlar, dalgın ve aheste adımlarla çıktı kafeteryaya  Bir çay söyledi  Kâğıtları masanın üzerine serdi  Acaba ne yazıyor içinde  Okusam mı? Ya özel şeylerse  Ama ilk kâğıdı okumaya başlamıştı bile
Bitince; çekip gidebilmeli insan  Biten şey ne, yitenler kimler, hangi değerlerdir kaybolan  Bir aşk acısı mı, siyasal yenilmişlikler mi  Varmak istediğin yerlere varamamak mı? Ne önemi var ki bunların  Bitti mi gideceksin işte  Sessizce ve kimseler duymayacak gittiğini  Veda etmeye de gerek yok  Vedalar uzatır gitmeleri  Artırır pişmanlıkları  Direnirsen kalmalara, uzatırsan gitmeleri, çirkinleşir birçok güzellikler; bilinmeli  
Elbet her şeyin bir bedeli olmalı  İnsan ne kadar mutluluklar yaşıyorsa, ne kadar zevkler alıyorsa yaşamdan, mutlaka bir bedel de ödüyordu  Yenilmeler, ihanetler, terk edilmişlikler, acılar ve hastalıklar bu bedellerin karşılığı olmalıydı
Tüm bunları anlar da insan; ya düşüncelerin yenilmişliğine ne diyecekti  İnsanı insan yapan, onu hayata bağlayan inanmışlığı değil miydi?
Bütün bu duyguları yaşayan bedeni artık taşıyamıyordu onu  Bu nedenle kaçmak istiyordu  Kaçmak; aslında dönmek oluyordu bir yerlere  Bozulmamış, kirlenmemiş, saf ve sade bir gelecek yoktu önünde  Bu nedenle geçmişe özlem duyar olmuştu  Çocukluğuna dönmeyi bu nedenle istiyordu  
Gitmek istiyor muydum? Günlerdir bu sorunun yanıtını düşündü  Ve neden gitmek istiyordum ki  Daha güzel bir gelecek umudunu insan neden elinin tersiyle iter de, geçmişe gitmek ister ve neden geçmiş, o güzel günlerin peşine düşer ki  ''Âlice Harikalar Diyarında'' nereye gitmek istediğini düşünen kişiye; kedinin verdiği yanıtı geldi aklına  Hangi yola sapmalıyım  ''Bu senin nereye gitmek istediğine bağlı''  demişti kedicik 
Erol Balcı
|