07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tembel
Tembel Yazısı - İclal Aydın Tembel - İclal Aydın Yazıları - Tembel Köşe Yazısı
Aslında ailenin tembeli bendim  Gördüğüm her şeyi okumak dışında pek bir şey yapmak istemezdim Kitap okumaya başlayınca kulağımın dibinde top patlatsalar oralı olmazdım Odam, çekmecem, çantam pek de derli toplu olmazdı Dersler eğer ilgimi çekerse can kulağıyla dinler, çekmezse kendime başka meşguliyetler bulurdum Kulağıma dolanlar yeterdi bana Nasılsa sınavdan önce hızlıca daha önce yapılanları okuyup idare ederim diye düşünürdüm Ama eğer ders kitabı hoşuma giderse sene başında bütün kitabı okuyup bitirirdim Matematikle bu yüzden hiç işim olmadı Sınıfta kalmayacak kadar bir mücadele verirdim, o kadar Keyfimi bozmazdım yani  Okuduğum kitaba çabucak dönmek için ödev yapardım  Yağmur yağdığında, güneşli havalarda, bakkal tezgâhında, kese kâğıdında ne varsa okurdum  Annem bu “tembelliğimden” dolayı çok endişeliydi Anadolu lisesi sınavlarını kazandığımda “genel kültürü geniş çocuğun, çok okumaktan tabii” diyerek bir açıklama bulmuşlardı bu beklenmedik başarıma  
Başarı bazı insanlara bendeki gibi, “beklenmedik” gelir  Sadece ailesinden, yakın çevresinden değil, kişinin kendi içinden bile durmaksızın açıklamalar yükselir  Siz de onlardan biriyseniz bilirsiniz aslında, en çok kendisi ikna olmaya çalışır insan bu duruma  
Başarı  Sanırım hayatın bir çeşit şakası  
***
Ne işe yaradığından ciddi şüpheye düştüğüm geçmiş ve tozlu “başarılarımın” rehavetiyle pazar günümü çalışma odasında kitap okuyarak geçirdim Top patlasa duymazdım, eskisi gibi Bir ara kızımın kulağımın dibindeki cıvıldayışını duyunca başımı kaldırdım Her insanın bir zaafı var işte  Benimki de çocuğumun sesi  Bıcır bıcır anlattı bir şeyler  “Çantan düzenli mi, defterlerini çantana yerleştirdin mi, dolabını topladın mı, dişini fırçaladın mı, otuz sayfa kitap okudun mu” diye arka arkaya sorularımı sıraladım
Böylelikle annelik görevlerimden birini yerine getirmiş oldum yani  
Çocuğumun başarısını “şakaya” bırakmayayım diye  Ama yine de önce Tanrı sonra kendi bilir  Başarı  Neyse işte  
***
“Başarı” dediğimiz o kavram üzerine düşünüyorum birkaç gündür  
Çok yakın bir arkadaşımla konuşuyorduk  “Kırk yaşına gelmeden yaptığım onca başarılı işimin eğer bankada milyon dolarlarım yoksa bir anlamı yokmuş  Acı be bunu bu yaşamak” dedi  
Evet  Saygınlık dediğin bankadaki paran kadar ne yazık ki  
Ayşe Kulin’in son kitabı Hayat’ı bitirdim şimdi devamı olan Hüzün’ü okuyorum Babasını ve ailesini anlatırken söz ettiği değerlerin biz büyürken de bir anlamı vardı diye düşündüm Türkiye için hakikaten somut başarılara imza atmış bir mühendisin kızı Ayşe Kulin  Satır aralarındaki kimi sitemleri hiç yabancı değil bize  
Dertleştiğim arkadaşım iyi eğitim almış, dil bilen, eli kalem tutan, insanlar eğitmiş, şirketler yönetmiş, çok güzel, toplum içinde sevilen, yerli ve yabancı pek çok “özel” isimle hatırı sayılır diyaloğu olan bir kadın  O da idealist bir mühendis babanın kızı  
Ama gel gör ki omzunu bankadaki milyonlarına dayamıyorsan ve bunu herkese duyurmuyorsan o hayatın bir “geçer”i yok  
Dirseğini somut başarına, çocuğunun belli bir değerler bütünüyle büyümesine dayamanın bir anlamı yok  
***
Beklenmedik başarım pek de beklenmedik değildi aslında Piyangodan çıkan bir ikramiye değildi mesela Matematikle değilse de yazıyla, tarihle, sanatla biçimlenmiş bir kazançtı Onu kaybetmemek için çok ama çok çalışmam gerekti Sonra birden işte kendi kendime sorar oldum  Ne için çabalıyorum ben yahu?
Şimdi sormuyor musunuz siz kendinize? Ne başardım? Ne kaldı elimde?
İclal Aydın
|
|
|