07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Trabzon Yolcusu Kalmasın Hayde
Trabzon Yolcusu Kalmasın Hayde Hikayesi - Trabzon Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları
Yağmur biraz dindi göğün dostu bulutlar hala yerinde  hafif de bir sis var ama güneşin gözü göründü görünecek  ağaçlar bir kemençe havası gibi titrek
burası trabzonun küçük bir kasabası az önce otobüsten indim deregözü köyünde muhtar olan amcamın ziyaretine geldim küçük bir durak kulübesinde oturuyorum yolları unutmuşum yıllardır ayak basmadım bu mübarek yerlere ne garip,hiç bir şey ve hiç kimse tanıdık olmadığı halde,sanki yıllardır buralardayım gibi hissediyorum çok da heyecanlıyım 
yeşil ot,çamur ve ağaç kokuları,yağmurun yol kenarlarından akıttığı küçük minyatür nehirlerin şırıltılar,kuş sesleri,ileride park halinde duran arabadan yükselen coşkulu müzik  ha uşak ha  
_oynayalım uşaklar,trabzon kolbastisi  
yolun iki yanında duran evlerin birinden birine iple gerilmiş ,yoldan geçene;
_dur yolcu ha işte burası aşkların bordo mavi yaşandığı karadenizdir"dercesine dalgalanan dev trabzonspor bayrağı,gözüme ilişti demeyeceğim resmen gözüme girdi 
bir fenerli olarak yadırgasam da düşündüm  böyle bir kent takımı kent aşkı yok  futbol bilmeyen kadınlar bile trabzonun maçı olduğu gün işlerini erkenden bitirip ,kocaları çocukları ile birlikte,köyde tek "yayıncı kuruluş" zımbırtısı bulunan amcamın bahçesinde toplanırlarmış
bulutlar kemençe eşliğinde sisi de kolların takarak çekildiler kırkbeş dakikadır araba bekliyorum amcama haber vermedim süpriz olsun beklemek,bu güzel doğa tablosunun tadını çıkartmak istiyorum
on metre ileriden sonra ağaçlar arasında kaybolan toprak yola baktıktan sonra yandaki minübüs şoförüne
_beyefendi deregözüne nerden gidilir diye sordum  
_abla şu yol ama bekle otobüs yirmi dakika sonra gelir,yürüyemezsin  
_sağ ol yürüyeceğim olmazsa yoldan binerim
-Sen bilirsn uğurlar ola  
yürüyorum bu kıvrımlı yola refakat eden küçük bir dere de sanki bizi takip eder gibi yanımızdan akıyor  kurbağa sesleri inanılmaz bir senfoni biri susunca bir başka cins daha yrı bir telden bağırıyor  beni görenlerse "long"sesiyle dereye dalıyor taşların otların çiçeklerin ağaçlarınkısacası doğayı besleyen ne varsa hepsinin renk verdiği bir yağlı boya tablo izliyor gibiyim
huzur var burada beşeri tek şey , tek tük de olsa yol kenarına atılmış poşetler ve pet şişeler  
nasıl, o gürültülü,havasız,verimsiz,yeşili griye dönmüş bir hayatı onbirinci kattan aşağı seyretmeye " manzara " demişim bilmem  hem yürüyorum,seyrederken yazıyorum hem de  güneş de teşrif etti şu an bu huzur tablosuna  
şimdi yol ikiye ayrılıyor bir yol bizim deregözüne,diğeri  okuyamadım,yakından bakacağım ilahi trabzon tabelan bile güldürüyor be  
bu köyün adı DEMİRCİ imiş  ama bir muzip galiba çivi gibi bir şeyle köy adının üstüne SÜLEYMAN yazıp " C " harfini maharetle "e" harfine, sondaki "i" harfini de "L" harfine çevirerek " yollar yürümekle aşınmaz " özlü sözünü edebiyatımıza kazandıran ünlü SÜLEYMAN DEMİRELe selam göndermiş  
yanaklarıma,içten ,koca bir sırıtma yayıldı  
yolun kendime ait kısmına ,yani bizim köye giden tarafa döndüm biraz yürüdükçe çok ötelerde evler göründü  artık yolun bir tarafı orman,diğer tarafı-uçurum gibi görünse de-tarla domatesler,biberler,patlıcanlar  açık hava serası trabzon  
burda köylerin arasını dereler bölüyor düzlük alan görmek imkansız gibi sahilden bakınca görüntüleri ,dizilişleri hızar dişlerine benziyor yamaçlar bereketli tarlalarla kaplı evler ötede beride,kesilmiş bir tespihin taneleri gibi dağınık
bitişik tarlalarda çalışan iki kadın gördüm kenara iyice yaklaşıp amcamın evini sorayım  
_bak gene benim oriye atti kustelleri   kız çopluk mi sandın burayi  dedi sarı çiçekli entari giymiş kadın  diğeri hiç istifini bozmadan ,eteğinin yere değen kısmını kuşağına sıkıştırıp,çamura inat, bembeyaz şalvarıyla nispet yapar gibi işine devam etti beni görmesinler diye geri çekildim ama sonra merakıma yenik düşeyerek izlemeye devam ettim
sarı çiçekli entari giyen kadın sürekli ama sürekli laf atıyor arada topladığı çerçöpü diğer kadının tarlasına fırltıyor ben hala merakla diğer kadının sabrının sonunu merak ediyorum nihayet kadın elindeki kazmaya kollarını dayayıp,
_e rezil kari  orası tarlalar arasi bölgedır ne atarsak ataruk sen benım fidanlarımın ustüne yığdın kustelleri yazuk olsun ha şu kot kafana  
sarı çiçekli entari giyinen :
_ula tevekkeli değil kocan nataşadan geri kalmayi ha şu yılan dilinden bezmiştir herif  
beyaz şalvarlı durakladı 
_allahın külek kafalisi seni şimdi kocama sövdürsem, ebedi olmaz,kıskanırım e senın kocan        sen arından kıskancından çatlayasun  
tarla çöpleri kazmalar havada uçuyor mavili çook kızdı
_uyy!Allah belani versın  
ayırsam mı acaba diye düşünürken beni gördüler
_ula kız senda kisın
şimdi kadınlar yanyana merakla beni süzüyorlar fırtına dindi ne garip değil mi biz kentlerde sokakta rastladığımıza -evimizin önünden geçiyor olsa bile-sen de kimsin desek,karşıdaki bize ya deli der,ya da sen kim oluyon lan!dediğimizi zanneder dayak yeriz oysa burada herkes herkesin tanıdığı  
beyaz şalvarlı sarılıya sordu
_e kız hacer kimdır bu 
_ben ne bileyim şuriye,görmedim hiç 
inanmıyorum az önce kazmalar küfürler havada uçuşuyordu demek buraların kavgaları da yazları gibiymiş kısa  
onlara muhtarın yeğeni olduğumu söyleyince sarılı
_haçan biliymisin orayi, diye sordu yok anlamında başımı salladım işlerini öylece bırakıp yanıma çıktılar bir seni götürürüz bulamazsın sen dediler
şimdi az önce kavga eden ama şimdi iki kadim dost gibi görünen iki neşeli kadınla kıvrımlı yola devam ediyorum
galiba bir haftalık tatilimde bu huzur tabloma daha çok renkte figür ekleyeceğim 
Aynur Engindeniz
|
|
|