Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hırsızı, kalp

Kalp Hırsızı

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kalp Hırsızı



Hüseyin şehrin ünlü emlakçilerindendi Merve ise, Hüseyin’e yakın, büyük bir pastanenin işletmeciliğini yapıyordu Yaklaşık iki yıldır birliktelikleri vardı İki sevgilinin boş vakti pek çoktu Biraz da iş yerleri birbirine çok yakın olduğu için, her fırsatta bir araya gelerek sık sık muhabbet edip, aşklarını her geçen gün tazeliyorlardı


Hüseyin, esmer, uzun boylu, sportif biriydi Hatta yakışıklı bile sayılırdı yakından bakılınca Merve, sarışın, minyon tipli, iri yeşil gözleriyle, emlakçi dahil olmak üzere, bir çok kişinin yüreğini hoplatacak güzellikte, endamıyla teninin gücünü kullanması bilen cin gibi bir kadındı İnsanlara tepeden bakmakta üstüne yoktu


Bir gün Hüseyin’le karşılıklı sohbetleri sırasında Merve, dudaklarını büzdü, gözlerini süzdü:

-Seni benden daha çok sevecek birini tanımıyorum; böyle birinin var olduğuna asla inanmıyorum Hüseyin

Hüseyin, kaşlarını çatarak:


-Ne yani, ben o kadar beceriksiz, sevimsiz bir adam mıyım ki, senden başkası beni sevmeyecek Beğenmeyecek Unutma, ben tuttuğumu koparırım; kendine bu kadar güvenme!

-İki de bir, şu kendine güvenme lafını etmesen de, beni üzmesen olmaz mı Hüseyin


İki sevgili lafı epey uzatıp, olur olmaz sudan sebeplerle bir süre tartıştıktan sonra, Hüseyin pastaneyi öfkeyle terk etti Giderken de ben sana göstermez miyim diye tehditlerini savurdu; ama ne yapıp da göstereceğini bilmiyordu O gün akşama kadar Merve’yi hiç aramadı Merve’nin telefonlarını da açmadı Ertesi sabah evinden işine giderken, rast gele bir fırının önünden geçiyordu Birden, sevgilisinin pastanesine gidemeyeceği aklına geldi Fırına girip kendisine bir poğaça aldı Fırında çalışan kadını şöyle bir inceden inceye süzdü İçinden ‘’ben sana göstermez miyim Merve’’ Dedi Kadına daha dikkatli baktı


Oysa fırında çalışan Aysel Hanım, yalnız yaşayan sessiz, sakin, hayattan fazlaca beklentisi olmayan, ekmeğinin peşinde koşan, kendi halinde bir kadındı Kendisine oynanan oyunun farkında olamayacak kadar da saftı Nasıl olsun ki, başını kaldırıp dünyada neler oluyor diye etrafına bakmıyordu Hüseyin, avının peşine düşen avcı gibi, sabahları her zaman aldığı poğaçasını, sevgilisinin pastanesinden değil de, Aysel’in çalıştığı fırına gidip almaya başladı Ertesi gün Hüseyin, fırına geldiğinde, kadın tezgâhın üzerine dökülen ekmek kırıntılarını süpürüyordu Tezgâha yanaştı, yan gözle kadına baktı Kadın pek fena sayılmazdı Hüseyin’in gözünde Aysel, uzun boylu, buğday tenli zayıftı Üzerindeki üniformayı çıkarıp doğru dürüst bir şeyler giyse güzel bile sayılırdı Kasaya yanaştı Hüseyin:


-Hayırlı işler olsun; bana bir poğaça verir misin? Tezgâhtar poğaçasını paketlerken temizlikçi kadına döndü:

-Kolay gelsin Bacım

Kadın başını yerden kaldırmadan:

-Allah razı olsun

Artık Hüseyin her gün o fırına gidip poğaçasını alıyor, sürekli Aysel Hanım’a laf atarak onu konuşturmaya çalışıyordu Bir keresinde tezgâhtar kız hastalandığı için işe gelmemişti O gün tezgâha Aysel Hanım bakıyordu Hüseyin, her zamanki gibi sabah erkenden gelip, poğaçasını almak istedi, etrafına göz gezdirdi Konuşmak için tam sırasıydı Fırında kimseler yok gibiydi


-Kolay gelsin Bacım; bu poğaçaları sen mi yapıyorsun?

-Aslına bakarsanız tam olarak ben yapıyorum sayılmaz Fırında bir ustamız var ama ben de yapmasını ona baka baka öğrendim Kendi başıma da yapabilirim


Hüseyin’in aklına hemen cin gibi bir fikir geldi

-Bak ne diyeceğim; uzun zamandır bu fırından alış-veriş yapıyorum Sen becerikli bir kadına benziyorsun Neden kendi fırınını açmıyorsun Burada atla deveyi mi veriyorlar sanki sana Kendin bir fırın açsan daha çok kazanırsın

Kadın önüne baktı Biraz düşündü:


-İyi dersin de Beyim, ben hangi parayla fırın açacağım? Ben yalnız bir insanım Arkamda önünde bana yardım edecek kimsem yok ki


Hüseyin beklediği fırsatı yakalamıştı artık Cebinden kartını çıkarıp kadına uzattı:

-Bak ne diyeceğim, bu benim kartım, al bunu Ben emlakçilik yapıyorum Şöyle ucuz kirayla bir fırın bulabilirsem, sana haber veririm İş yeri açacağın için ucuz kredi alman içinde ön ayak olurum Hem senin yaptığın poğaçalar daha güzel olacak ben eminim Ne de olsa kadın eli başka olur Benim çevrem geniştir, kısa zamanda seni tanıtırım çarçabuk borcunu öder kâra bile geçersin


Aysel kendisine uzatılan kartı utanarak alıp, yavaşça önlüğünün cebine soktu

-Teşekkür ederim efendim; ama bu iş benim için hayalden öte geçmeyecek kadar büyük bir iş Fırın açmak kim, ben kim

-Ben sana inanıyorum, sen de bana inan lütfen Telefon numaranı ver, uygun bir fırın bulursam seni ararım, haberleşiriz İşi yapmayı öncelikle istemelisin ki, yapabilesin


Aysel, Hüseyin’in içten konuşmalarına inanıp, telefon numarasını verdi Hiç umudu olmasa da ‘’belki’’ dedi içinden O günden sonra Hüseyin Aysel’e sık sık telefon açıp fırın aramaya devam ettiğini, uygun bir fırın bulduğunda ilk fırsatta kiralayacağını söyleyerek, halini hatırını sormaya başladı Aysel, uzun zamandır içinde bulunduğu boşluktan çıkıvermişti bir anda Tanımadığı biri de olsa, onu arayıp halini hatırını soruyordu Ona bir ekmek teknesi açmak için çaba sarf ediyordu Bu Aysel’in çok hoşuna gidiyordu Hüseyin, hiçbir zaman o fırını Aysel’e bulamadı Hiç aramamıştı ki, onun niyeti başkaydı Aysel onun niyetini anlamayacak kadar saftı


Bir gün iyi giyimli bir kadın, fırına geldi; poğaça aldı ve tam kapıdan çıkarken, geri dönüp Aysel’den poğaça tarifi istedi Aysel kadını her sabah fırının önünden geçerken görüyordu ama bir kez bile selam vermemişti Kadın, kendi pastanesi olduğunu söylemedi Aysel’e Bu kadın, Merve’den başkası değildi Sevgilisini uzunca bir süre takip ettikten sonra, Aysel’le ilişkisi olduğunu bir şekilde öğrenmişti Aysel’e önce poğaça tarifi istemek için yaklaşmaya, sonrasında da kadının dostluğunu kazanıp konuşturmaya karar vermişti Böyle düşünerek gelmişti fırına Merve:


-Senin poğaçalarının methini duydum Sen bu işte ustasın, bana da bu güzel poğaçalarının tarifini verirsen, ben de yapmak istiyorum evde


Aysel kadının ciddi olmadığını düşündü önce, sonra annesinin bir sözü geldi aklına, ‘’sana bir etek taşla gelene, sen bir tabak aşla git’’ Hep böyle derdi rahmetli annesi Aysel’in Aysel de bu selamsız sabahsız geçen kadına karşı kaba davranmak istemedi:


-Neden olmasın, elbette veririm… Senin de güzel poğaçalar yapacağına ben inanıyorum

O günden sonra, Hüseyin ve Merve Aysel’i adeta çift kale maçı gibi kullandılar; ama Aysel, bu oyunu bir türlü anlayamıyordu Merve bir dost gibi gelip gidiyor, hal hatır soruyor yeni yeni tarifler alıyordu Öbür tarafta Hüseyin, Aysel’i sık sık arayıp güzel sohbetler ediyordu Aysel, içinde bulunduğu yalnızlığı Hüseyin’in telefonlarıyla gideriyordu ilk zamanlar Sonraları Hüseyin’in sevgi dolu sözlerine aldanıp ona tutkuyla âşık oldu Zaten Hüseyin’in de istediği buydu Artık fırıncı kadını kandırarak, kendisinin isterse hemen bir sevgili bulabileceğini ispatlamıştı sevgilisine karşı Merve de Hüseyin’i aramaktan bir türlü vazgeçmemişti Her fırsatta arıyordu ama Hüseyin başkasını sevdiğini söyleyip Merve’nin aramamasını söylüyordu


Merve, Hüseyin’in Aysel’i sevdiğine bir türlü inanamıyordu Sadece kendisini kıskandırmak için yaptığını düşünüyordu Hüseyin’e sert çıktı:

-Hadi oradan yalancı! Kadından iki poğaça aldın diye hemen tavladığını mı sanıyorsun

-Sen öyle san; istersen senin yanına gelip telefon edeyim dinle

-Tamam gel hadi bekliyorum


Hüseyin, fırsat bu fırsattır deyip, Merve’nin yanına gelerek Aysel’i aradı Telefonun hoparlörünü açıp konuşmaları Merve’ye de dinletti Merve artık ikna olmuştu Hüseyin tam bir gönül hırsızıydı Ne yapacağını şaşırdı Bağırmak istedi ama yapamadı Bu işe kendi kaprislerinin sebep olduğunu düşündü Yapmaması gereken bir şeyi yaptı Hüseyin’in özür dilemesi gerekirken, onu kaybetmemek için kendisi özür diledi


-Tamam! Sana inanıyorum aşkım Artık o fırına gitmeyeceksin tamam mı? Ama yarın son kez ikimiz birlikte gidelim bakalım, kadın, ikimizi el ele görünce ne diyecek? Sana olan duygularından vazgeçmeli artık Çünkü sen benim sevgilimsin, yalnızca benim olmalısın anladın mı? Bunu o güzel kafana sok!


-Tamam; ama bir şartım var, bir daha beni beceriksizlikle suçlamayacaksın Ben zaten senden başkasını hiç sevmedim ki, ne yaptıysam seni kıskandırmak için yaptım ama işe de yaradı değimli?

-Tamam tamam söz, bir daha seni hiç üzmeyeceğim


Ertesi sabah, Merve ile Hüseyin, birlikte fırına gittiler Tezgâha yanaşıp birer poğaça istediler Etrafta Aysel Hanım yoktu Bir süre oyalandılar ama gelen giden yoktu Sonunda fırından çıkarken, Hüseyin Merve’ye şöyle diyordu:


-Zavallı kadın; kendisine gerçekten âşık olduğumu sandı Ulan sen kimsin ben kimim… Davul bile dengi dengine Derken, Aysel Hanım, tezgâhın altını süpürüyordu Bütün konuşmaları duymuştu Başını kaldırıp onlara kendini göstermedi Kendisinin yüzüne karşı gülmelerini istemiyordu Bu zevki onlara tattırmadı‘’Boş bir davul için üzülmeye değmez’’ diye düşündü Hüseyin, sevgilisi Merve’nin elini tutup fırından çıkarken, Aysel’in de bir çuval ahini götürdüğünden haberi bile yoktu


Aysel, emlakçiyle yaşadığı ilişkiden sonra zor günler geçirmeye başladı Çünkü emlakçi, ilişkilerini her yerde ulu orta, ballandıra ballandıra anlatıyordu Bir gün tamirci Ahmet’in tamirhanesine arabalarına baktırmak için iki adam gelmişti Adamlar birçok dedikoduyu yaptıktan sonra, lafı getirip Aysel de bağlamışlardı Adamlardan biri:


-Zavallı kadın, fırın sahibi olacağım diye fırına girmiş haberi yok

Diğer adam gülerek lafa devam ediyordu:

-Emlakçi de ne anasının gözüymüş, kadına fırın bulacağım diye kandırıp eğlenmiş Helal olsun adama be; sonunda kadınla işi pişirmiş!

Adamlar hem gülüp hem dedikodularına devam ederken tamirci Ahmet adamları susturdu:

-Sizin utanmanız arlanmanız yok mu da elin kadınını dedikodu ediyorsunuz?

Adamlar gülmelerine devam ederek:

-Elin orospusunu savunmak sana mı kaldı!

Ahmet adamların pişkinliği karşısında oldukça sinirlenmişti:

-Ben bu dedikodu yapan insanları hiçbir zaman anlayamayacağım Acaba ne zaman vazgeçeceksiniz, zenginin malını, fakirin namusunu konuşmaktan Bu işte pastaneci kadının ya da emlakçinin hiç mi kabahati yok? Çünkü onların parası var; böyle olunca sütten çıkmış ak kaşık mı oluyorlar?

Adamlar tamirci Ahmet’in lafına oldukça bozulmuşlardı Birisi öfkeyle tamirciye bağırdı:


-Madem ki o kadar çok düşünüyorsun elin orospusunu, sen al o zaman, yüzsüz şey! Diyerek tamirhaneyi terk edip gittiler Tamirci, sandalyesine çöktü; uzun uzun düşündü ‘’Acaba onlar mı yüzsüz, yoksa ben mi?’’ dedi içinden Sonra, masanın üzerindeki telefona uzattı elini ve annesini aradı:

-Anne, sana diyeceklerimi iyice dinle, sakın lafımı kesme emi

-…

-Şimdi doğruca Elit Fırına git Orada Aysel adında bir kadın çalışıyormuş, ona deki, hayırlı bir iş için akşama sana geleceğiz de Dedi ve Ahmet telefonu kapattı

Yaşadıkları yer, küçük bir kasaba olduğu için, olayları Ahmet’in annesi de duymuştu ama oğlu cevap hakkı tanımıyordu Çaresiz oğlunun dediğini yaptı


Akşam olunca ana-oğul çikolata ve şekerlerini alıp Aysel’i istemeye gittiler Aysel gelen misafirlerini hoşgörüyle karşılayıp evine buyur etti Biraz hoş beşten sonra Ahmet:

-Başına gelenleri biliyorum Aysel Hanım Sakın benim sana acıdığımı düşünme Seninde benim gibi bir zalim tarafından aldatıldığını biliyorum Bu halimle beni kabul edersen seninle evlenmek istiyorum


Aysel başını yerden kaldırdı, karşısındaki adama dikkatle baktı Adamın bir gözüyle beraber yüzünün yarısı yoktu Sadece kocaman bir çukur vardı bir yanağında Ahmet tekrar konuşmaya başladı:

-Benim yüzüm böyle değildi Aysel Hanım Benimde, bir zamanlar evlenmek üzere olduğum bir sevgilim vardı Düğün hazırlıkları yapıyorduk, o melül kazadan önce… Ne olduysa geçirdiğim o kazada oldu… Yüzüm parçalandı Aylarca hastanede yattım Doktorlar vücudumun çeşitli yerlerinden deri alıp yüzüme yama yaptılar ama ancak bu kadar düzeltebildiler Yüzümü kaybettiğime yanmadım da evlenmek üzere olduğum sevdiğim yüzüm parçalandı diye beni istemedi ona yandım hep


Ahmet’in, yarası yeniden açılmış gibi içi sızladı Gözlerini yere indirdi, düşünmeye başladı Aysel biraz düşündü, sonra kararlı bir şekilde Ahmet’e baktı:


-Benimle evlenmek istediğinizi söylediniz Düşündüm ve sizinle evlenmeye karar verdim Yüzü olup da yüzsüz dolaşan kalp hırsızı ile evleneceğime, sizin gibi yüzü olmayıp da gerçek yüzüyle dolaşan biriyle evlenmekten onur duyarım Bazı insanlar sevgiyi, parada pulda güzellikte arıyor Bazı insanlarda yürekte arıyor Ahmet Bey, ben senin yüreğinin güzelliğini gördüm, sana inandım Sevgiler, yürekte başlayıp, yürekte biter Beden sadece aracıdır Ömrüm oldukça, seni sevip sayacağım


Aysel’le Ahmet, kısa zamanda evlendiler Ahmet, tamirhaneyi satıp karısına kocaman bir simit sarayı açtı Kendi işlerinin patronu olup mutlu mesut yaşadılar




7/11/2010 /Emine Uysal


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.