Prof. Dr. Sinsi
|
Kapıdaki Karanlık 9
Kapıdaki Karanlık 9 Hikayesi - Karanlık Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları
� Nazan, ne düşünüyorsun kara kara?�
� Hiç, biraz başım ağrıyor Her şey çok güzeldi Elinize sağlık Size ayıp olmazsa ben eve gidip dinlenmek istiyorum �
� Yüzün sararmış, hasta mısın? Kalk bir doktora gidelim!�
� Yok iyiyim, sadece çok yorgunum Gidip uyumak istiyorum �
Havva yüzünü ekşiterek Nazan�a döndü
� Hani gezecektik bugün? Yine buldun bir bahane �
� Ben de çok isterdim, ama gerçekten eve gitmem lazım Biraz dinleneyim, çayınızı içmeye gelirim �
� Tamam, sen bilirsin İstersen geleyim senle��
� Gerek yok Sağ ol �
Havva�yla annesi Nazan�ı kapıya kadar getirdi İkisi de bu kıza bir haller olduğunun farkındaydı Neriman Hanım, nasılsa kendi anlatır düşüncesiyle fazla üzerine gitmek istememişti Ama Havva bu duruma çok üzülüyor, yardımcı olmadığı için, içten içe annesine kızıyordu
Nazan bahçe kapısını açıp çıktıktan sonra Havva annesine döndü Yavaş bir sesle:
� Anne, Nazan�da garip bir şeyler var Ben bu gece neredeyse hiç uyumadan onu izledim Odanın içinde dolaştı durdu Sürekli biriyle konuştu, ağladı Bir ara camı açıp sana çağırdı Sabaha karşı uyudu kaldı�, dedi
Kadın hayret dolu bakışlarla gözden kaybolmak üzere olan Nazan�a baktı Ürpermişti, ama kızına belli etmek istemediği için, gayet sakin bir görüntüde cevap verdi:
� Ya uyku halidir, insan kalkar da oturur da, gezer de Bence sen biraz büyütmüşsün Hem böyle korkular senin için tehlikeli biliyorsun Baktın konuşuyor, yürüyor, izleyeceğine uyandırsaydın ya kızım �
� Anne, bu uyurgezerlik işi değil Eminim Hem��
� Ne?� Havva mahcup gözlerle annesine baktı
� Bana cinleri sordu Ben de anlattım �
� Kızım sana kaç kere, bu konuda konuşmayacaksın dedim Kendine acımıyor musun? Korkunun zerresi bile zarar kalbine Yataklara düşersen, Nazan gelir bakar seni � Kadın salona doğru ilerlerken konuşmaya devam etti
� Bence, bu kız gerçekten çok tuhaf Sırlı bir şey Sen de pek yüz vermezsen iyi olur Bir daha yatıya gitmek falan da yok �
� Anne, o kimsesiz Bizden başka girip çıktığı kimse de yok Bu kadar mı kolay insanlardan vazgeçmek? Hele senden hiç ummazdım bunu
Kadın elindeki bardak tepsisini mutfağa taşırken yan gözle Havva�ya baktı
� Bir daha gece kalmak yok Ben seni ne zor şartlarda büyüttüm Çok istiyorsan ben konuşurum onla � Kadıncağızın tek korkusu, kızının zarar göreceği olduğu için, doğal olarak annelik duygusu öne çıkmış, Nazan�a karşı umarsız gibi görünmüştü Ama gerçekte Neriman Hanım da, Nazan için, en az Havva kadar tedirgindi Hele de gece ki yaptıklarını duyduktan sonra�
Hayattaki tek ilmi ev işi, ve annelik olan kadıncağızın aklına ilk gelen çare Cinci Naci�ye gitmek oldu Uygun bir zamanda kızla konuşacak, anlatacaklarına göre, bu çareyi uygulamaya koyacaktı Havva�nın anlattığı haller, duyduğu �cinli hikayeleriyle� çok benziyordu Nazan için endişelenen Havva, annesinin düşüncelerinden habersiz, pencereden, evinin bahçesinde oturan Nazan�ı izliyordu
Nazan, dedesinin yaptığı kivi çardağının altında oturmuş, bahçesini seyrediyordu Hiçbir yeri ağrımadığı halde, kendini çok hasta hissediyordu Eve girmeye cesareti yoktu Sanki kapıyı açtığı anda, bir korku filminin setine düşecekmiş gibi hissediyordu Bakışlarını evin pencerelerine çevirdi Bir süre, yer yer boyası dökülmüş ahşap pervazlara baktı En son dedesi boyamış, duvarların sıvasını, badanasını kendi elleriyle yapmıştı
Arkasında bir hışırtı duydu Yavaşça ayağa kalkıp, geriye döndü Sallanan gül dallarına baktı Önce kedi, ya da köpek sandı Ama arka bahçeye geçen aralıktan küçük bir kızın çıktığını görünce olduğu yerde donup kaldı Kız elindeki dal parçasını güllerin arasına doğru uzattı Dalların arasından çıkan kol, şefkatle, yere çömelen kızın saçlarını okşadı Yüzüne geniş bir gülümseme yayılan küçük kız, ani bir hareketle dönüp, gözlerini Nazan�ın gözlerine dikti Sonra tekrar önüne dönüp;
� Dede, neden her tarafa gül dikiyoruz?� Nazan�ın gözleri yaşlarla doldu Küçük kızın sorduğu soruya gayri ihtiyari cevap verdi:
� Gül kokusu, peygamber kokusudur Bu kokuyu her aldığımızda onun için dua edeceğiz seninle, tamam mı?� Nazan, ağzından çıkan kelimelere hayret etti Anıları arasında, böyle bir konuşmayı hatırlamıyordu Gözyaşları, ne içindi, bunu da anlayamadı
Kıpırdayan dalların arkasındakini görebilmek için, o yöne doğru yürüdü Bu arada, küçük kız elindeki su kabıyla, toprağı ıslatıp çamur yapıyor, sonra da elleriyle çamura şekil veriyordu Nazan, iyice yaklaşınca, güllerin toprağını çapalayan dedesini gördü Saçları, sakalları bembeyaz, pamuk gibiydi Zaten dedeciğinin yüreği pamuk gibiydi
Nazan, yaşlı gözleriyle, dedesine baktı Elini uzattı Sırtına dokundu Yaşlı adam işine devam etti Yavaş yavaş toprağı tazelerken, dudağında da neşeli bir türkü vardı Çamurla oynayan küçük kızda ince sesiyle türküye katıldı � Beyoğlu�nda gezersin, gözlerini süzersin�� Nazan da onlarla mırıldanmaya başladı Dedesi bu şarkıyı çok sever, ne zaman bir işle meşgul olsa, Nazan�ı da yanına oturtur güle oynaya söylerlerdi
Tekrar dedesinin omzuna okundu Hayal olması mümkün değildi, karşı karşıya duruyorlardı, ona dokunabiliyordu, kanlı canlıydı Ama neden konuşmuyordu kendisiyle? Neden bakmıyordu yüzüne? Bu kez daha şiddetle sarstı dedesini Ama yine de sonuç değişmedi Yaşlı adam hiç istifini bozmadı Görmüyordu, ve duymuyordu Nazan�ı Yoksa konuşmadan sarılıp öpmeden duramazdı
� Dede! Neden yüzüme bakmıyorsun? Benim Nazan!�
Dedesi çapasını alarak yerinden kalktı, küçük kızın elini tutarak, arka bahçeye açılan aralıktan çıkıp gitti Nazan peşlerinden yürüdü ama arka bahçeye girdiğinde kimseyi göremedi Geri dönüp, yeniden çardağın altına oturdu Elleriyle yüzünü kapatıp, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı Sakinleşince, ellerini yüzünden çekti, Havvaların evine doğru baktı Arkadaşı ve annesi onu pencereden izliyordu Halinden utanan Nazan, cesaretini toplayarak eve girmeye karar verdi Koşarak merdivenlerden çıktı, kapıyı açtı
İçeri girdiğinde, korkusundan, neredeyse kalp atışları duyabiliyordu Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldı Bu ev sadece kendisine aitti Ondan başka kimse yoktu Dolayısıyla korkacak bir konu da olmamalıydı Hem o çok çağdaş bir kızdı Hurafelere takılıp kalmak mizacına ihanet olurdu Bu, sözde teselli cümleleriyle, salondan geçip mutfağa girdi Hızlı bir hamleyle mutfak kapısını kapatıp, kapının arkasına baktı Şimdi kalbi daha bir hızla atıyordu Sabah çıkarken gördüğü saç tutamları ve altlarındaki makas hala oradaydı Bu saçlar kimindi, neden buradaydılar bilmiyordu Bu gece kendisi mutfağa girmediğine göre, geriye şüpheli olarak Havva kalıyordu Saçlarını kesip buraya atmasının mantıklı bir sebebi yoktu ama, evde iki kişiydiler, kendinden emin olduğuna göre, bu başka kimin işi olabilirdi ki? Belki gece konuştukları cin olaylarından sonra, arkadaşı ona şaka yapmak istemiş olabilirdi Gerçeği öğrenmenin tek yolu Havva�ya sormaktı Düşündü, şimdi gidip, saçlarını neden kesip mutfağa attın, dese Neriman Teyzenin yanında ikisi de komik duruma düşerdi Nasılsa sorarım, diye düşündü ve saçları elleriyle toplayıp çöpe attı Makası da alarak odasına çıktı
Üzerindeki ağırlık her dakika artıyor gibiydi Duş alıp yatmaya karar verdi Her ne kadar uyumaya korkuyor olsa da, durup düşünecek, hatta ayakta duracak hali yoktu Artık o kadar yorulmuştu ki, başına gelecek her şeye razıydı
Banyoya girdi Duş kabinin buzlu camlarını kapattı Sıcak suyu açıp, şampuanına uzandı Ama ne sabunu ne şampuanı yerinde yoktu Banyo dolabına kaldırmış olmalıyım, diye düşünüp, kabini açıp dışarı çıktı Banyonun içi, neredeyse göz gözü görmeyecek derecede buharla doluydu Dolabın içinde aradıklarını bulamayınca, etrafa baktı O sırada omzunda bir el hissetti Geri döndü, buharlar içinde bir el şampuan kutusunu uzatıyordu Elin sahibi görünmüyordu Kimsin sen, demeye kalmadan, bir ses:
� Al bunu, dışını yıkarken, içini de yıkamayı unutma!� dedi � İçinin sabunu, itaattir �
Nazan şampuanı aldı Tekrar duş kabinine girdi Bütün duyuları hissiyatını kaybetmiş gibi, düşünemiyor, göremiyor, işitemiyordu Elini suyun altına tuttu Su akıyordu ama o, ne sesini duyabiliyordu, ne de vücuduna vuran damlaları hissedebiliyordu Yalnız, korkmadığından emindi
Bir süre sonra, suyun haddinden fazla açıldığı için soğuduğunu, vücudundaki titremeyle hissetti Kendine gelmişti ve üşüyordu Suyu ne zaman bu kadar açtığını, ne kadar süredir banyoda olduğunu, hatta şampuanı veren eli bile hatırlamıyordu Havlusuna sarınıp, banyodan çıktı Doğaçlama bir şarkı mırıldanarak, odasına girdi Aynanın karşısına oturup, saçlarını kuruttu Sıra taramaya geldiğinde, şaşkınlık içinde bakakaldı Saçlarının iç kısmı yol yol kesilmişti Üst kısımdaki saçlar, kesikleri gizlediği için, normal bir şekilde bakılsa, kesilen saçlar fark edilemezdi Mutfaktaki saçlar aklına geldi Kendi kesik saçlarıyla mantıklı bir bağlantı kurmaya çalıştı, olmadı Kesinlikle bunu kendisi yapmış olmazdı Çünkü böyle bir şey olsa hatırlardı Bu durumda şüpheli, yine Havva oldu Ama neden böyle bir şey yapsın ki, diye düşündü Tarağı elinden bırakıp, arkasına yaslandı Şimdi zihni, şu son birkaç gündür başına gelen gariplikleri Havva ile mantıklı bir şekilde ilişkilendirmekle meşguldü
Her şey onu eve davet etmesiyle başlamıştı Kendi kendine çalan kapı, gece yarısı, Havva�nın yanına gelmesi, gördüğü beyaz kıyafetli asker, Havva�nın da, o gece beyaz giyiyor olması, yatakta onu ölü görmesi�Arada gördüğü annesi ve karanlık kadın da bu olayların verdiği vesveseden olsa gerekti Üstelik kardeşi kaçık Sedat da kaç gündür ortalıklarda yoktu İkisi bir olup ona şaka yapmaya çalışmış olabilirlerdi Ama şaka dedikleri bu olaylar, bir insanın aklını kaçırmaya yetecek ciddiyetteydi Tüm bu düşüncelerin gerçekliğinden emin olmamasına rağmen, boşlukta kalan soruları bir cevaba kavuşturabildiği için, yüreği rahatlamıştı Öyle ya, arkadaşın şaka yapmış olabileceği düşüncesi, delirmekten ya da cin görmekten çok daha mantıklı ve rahatlatıcıydı Zaten düşünce mekanizması kadar, olaylara kılıf uydurabilen başka ne vardı�
Evet, ya Havva�nın ciddi psikolojik sorunları vardı, yada eşek şakası derecesinde bir şaka yapmak istemiş, Nazan�ın algı gücünü sıfıra indirmişti Zaten delirmeye meyilli olan hasta ruhu, görmediklerini de gördüm sanmıştı
Eğer bu bir şaka ise halli kolaydı Ama ya Havva�nın hastalıklı düşünceleri ise ne yapacaktı, onu düşünmeye başladı Ondan uzak mı durmalıydı, meselenin üzerine mi gitmeliydi Düşünceler içinde, bir saatini geçirdi Saatine baktı Henüz öğlen olmamıştı Uyumaktan vazgeçmişti Şaka ya da kasıtlı, başına gelenler sinirlerini iyice bozmuştu Bu yüzden doktoruna gitmeye, hem kendi için, hem arkadaşı için ona danışmaya karar verdi
Çabucak üzerini iyindi Çantasını aldı Tam odasından çıkarken banyodan gelen su sesini duydu Banyonun kapısını açtığında lavabodaki suyun sonuna kadar açılmış, aktığını gördü Ortalık küçük bir göle dönüşmüştü Musluğu kapatıp, banyo kapısını çekti Biriken suyu dönüşte temizlemek düşüncesindeydi Merdivenler aşağı inerken, lavabo musluğunu ne zaman açtığını düşünüyordu Bu normal bir kazaydı Açık bırakmış olabilirdi Herkesin başına gelmez miydi zaten Bu vakayı da bu şekilde mantık zemine oturttu Musluğu da Havva gelip açmış olamazdı ya, unutkanlık işte diye düşündü Telefonu aldı, rehberden birkaç sayfa çevirip, doktorun numarasını buldu Arayıp saat ikiye randevu aldı Normalde günler öncesinden randevu alması gerekirdi, ama güzel bir tesadüf eseri, doktorun bugün pek hastası yokmuş Telefonu yerine koyarken masanın üzerindeki Cinler Alemi kitabı gözüne çarptı İçinden, korkudan nelere yönelmişim diye geçirip, hafif bir gülümsemeyle evden çıktı Merdivenlere aşağıya inerken Havva�ların evine bakmayı da ihmal etmedi
Öte yandan Havva ile annesi balkonda Nazan�ın bahçedeki garip hallerini konuşuyordu Neriman Hanım endişeli bir sesle:
� Bak kızım, bu kız bu yalnızlıkta çok geçmez, delirir, görürsün Allah muhafaza, cin mi çarptı, nedir Kendi kendine konuşup ağlamasını, çiçeklerin arasında dikkatle bir yere bakmasını gördün değil mi? �
� Gördüm anne Ama cin meselelerini konuşma diye bana kızıyorsun, kendin dönüp dolaşıp bundan bahsediyorsun �
� Ben başka, sen başka�Benim yanımda sana bir şeycikler olmaz �
Bir gözleri de Nazan�ın evindeydi Genç kızın kapıdan çıktığını görünce, ana-kız susup, pür dikkat kesildiler Uzun zamandır evden çıkmayan arkadaşının, kendisini, yorgunum, diye ekerek, nereye gittiğini merak etti Havva Biraz da gücendi Annesi tabiri çıkmış rüyacılar gibi, kendinden emin gözlerle kızına dönüp:
� Sana demiştim, bak uyuyacağım, dedi, dışarı çıkıyor Ya gizlediği bir şey var, ya da rahatsız bu kız �
Ana- kız, köşeyi dönüp kaybolana kadar Nazan�ın ardından baktılar Neriman Hanım yine aynı edayla kızına dönüp:
� Sen daha üzüle dur Bak nasıl da ekti seni �
� Anne, sen böyle peşin hükümlü değildin �
� Bilmiyorum kızım, Allah hayra çıkarsın, içimde çok garip duygular var bu kız hakkında �
Havva annesine dikkatlice baktı Söyleyecekleri vardı Ama bu cümlelerin annesi üzerinde bırakacağı etkiyi düşünerek, söyleyip söylememe arasında kaldı Sonunda anlatmaya karar verdi
Aynur Engindeniz
|