Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ağacı, kavak

Kavak Ağacı

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kavak Ağacı



Hüseyin Akdemir yazıları





Cevdet Bey, karısını toprağa verdiğinden bu yana altı yıldır yalnız başına yaşıyordu koca evde Ama artık kendisi de iyice yaşlanmış, birçok işini kendi başına yapamaz olmuştu Altı yıldır onu bu küçük kasabadaki evine çivileyen inadının tek sebebi, 48 yıl boyunca aynı yastığa baş koyduğu ve çok sevdiği karısının hatıralarıydı

Yeniden duvarda asılı saate baktı Dokuzu geçiyordu Az zamanı kalmıştı Birazdan şehirdeki damadı Erhan gelip onu arabasıyla evlerine götürecekti Kızı çalıştığı bankadan izin alamamıştı Bu yüzden kendi işinin patronu olan damadı Erhan yalnız gelecekti


Bu onun son günüydü bu evde Günler öncesinden yapmıştı hazırlığını

Mutfaktan az önce pişirdiği kahvenin kokusu geliyordu Yemek için masaya koyduğu iki dilim kepekli ekmekle taze peynir öylece duruyordu masada Canı istememişti Böylesi yoğun duygular içerisindeyken yutacağı her lokmanın boğazına takılıp kalacağını biliyordu


Kahvaltı tabağının yanında açık duran ve her sabah aksatmadan aldığı kasabanın yerel gazetesinin ölüm ilanları sayfası görünüyordu Son zamanlarda en önce okuduğu sayfa buydu Ne çok arkadaşı göçüp, göçüp gitmişti Karısından sonra zaten iyice hayattan kopmuşken, ölüp giden akranlarını duydukça, artık kendi sırasının da geldiğini düşünüyordu Bu evde ölmeyi çok isterdi Kızı da olsa kimselere yük olmak istemezdi de, artık tek başına banyoya girip çıkması bile sorun olmuştu Bu yüzden de kızının ve damadının tekliflerine ve ısrarlarına karşı duramadı Yine de huzurlu değildi Onlara yük olmaktan, aile huzurlarına rahatsızlık vermekten korkuyordu


Dün gece gözüne uyku girmemişti bu yüzden Hatta her şeyi en ince detayıyla düşündüğü için, öldüğünde mezar taşına ne yazılması gerektiğini bile not etmişti de, şimdilik kimseler görmesin diye saklamıştı onu Ama dün gece sakladığı yazılı kâğıdı bu sabah nereye koyduğunu unutmuştu Aramadığı, bakmadığı yer kalmadı Bunun verdiği can sıkıntısıyla bir odadan diğerine girip çıkıyordu

Sonunda pes etti “Sonradan bir yerlerden çıkarsa ne âlâ, çıkmasa da yeniden yazar unutmayacağım bir yerde saklarım” dedi, kendi kendine

Hem öyle uzun bir yazı da değildi yazdığı


“Bunu yazan muharrir oldu bir rüzgâr

Kendi gitti ismi kaldı yadigâr”


Kahve fincanını suyun altına tutup yıkayıp temizledi

“Artık kahvemi de, yemeğimi de kızım yapacak” dedi sessizce

Bir yastığı alıp bahçe kapısına bakan pencereye yöneldi Yastığı kollarının altına alıp pencereden dışarıyı seyretti Son bir kez evinin önündeki küçük bahçesine, karısıyla sıkça oturdukları verandaya bakarken gözlerinden yaşların akmasına engel olamadı Kendi elleriyle diktiği koca kalın gövdesi ve uzun boyuyla gökyüzüne ihtişamla uzanan kavak ağacı bile sanki bu günü beklemiş gibi, üç gün önce esen sert bir rüzgâra boyun eğmiş ortasından kırılıp bahçeye uzanmıştı boylu boyunca Yapabileceği bir şey yoktu Dün tanıdığı bir marangozla anlaşmış ve yine marangozun ısrarlarına dayanamayıp az bir para karşılığında kendisine satmıştı Kendisine kalsa para falan istemeyecekti Bugün gelip kökünden söküp götüreceklerdi

Aynı gün kendi kökleri de bu evden sökülüyordu


Çok geçmeden marangozun iki adamı traktörle bahçe duvarının önünde durdular Ellerinde balta ve elektrikli testereyle bahçeye girip yerdeki kavak ağacının başına dikildiler

Pencereden kendilerini izleyen Cevdet Bey’in gözleri önünde tecrübeleri ve el becerileri ile birkaç dakika içinde işlerini bitirmiş, kocaman kavak ağacını, kalın gövdesini ayrı, dallarını ayrı istifleyip traktöre yüklemişlerdi

Gelenlerden birisi, Cevdet Bey’e dönüp:

-Cevdet amca, biz dalları falan da traktöre yükledik, ama senin şehre gideceğini bildiğimiz için Yine de, odun olarak almak istiyorsan bırakabiliriz burada

-Hayır, hayır, ne işime yarar benim bundan sonra Hepsini alabilirsiniz, dedi Sonra merakla sordu marangozun adamlarına “Gövdesinden çıkacak olan tahtalarla ne yapacaksınız?” diye sordu

-Bilmem, dedi birisi Belki bir masa, belki bir dolap Neye uygun olursa artık

-Bence kavak ağacının tahtalarından tabut yapın Siz yapmasanız da bir tabutçuya verin onu Kavak ağacının tahtalarına ağaç kurdu girmez kolay kolay Uzun süre ağaç kurtlarına karşı korur kendini ve de içindekini, dedi


Tüm bu hüzünlü ve sevimsiz şeyler adamları üzmesin diye de, gülümseyerek söyledi bütün bunları

Şimdi yıllar önce kendi elleriyle diktiği kavak ağacının köklerinin yerinde kocaman çirkin bir çukur duruyordu Kendi kendine ağacın kaç yaşında olabileceğini hesaplarken, ve traktör henüz hareket etmemişken, damadı Erhan’ın arabasıyla evin önüne yanaştığını gördü Toparlanıp çıkmaya hazırlandı

Kapıya çıktı Damadıyla gülümsediler karşılıklı

-Her şey tamam mı babacığım, dedi Erhan Biliyorsun fazla zamanım yok Şimdi gidelim, geri kalanı bizim elemanlar kamyonetle gelip alacaklar

-Biliyorum, biliyorum Söylemiştin Ben tüm hazırlığımı yaptım önceden Şimdilik sadece bu bavulumu alıyorum Gerisini senin elemanlar yapar

-Harika o zaman Çok teşekkür ederim O halde hemen yola koyulalım Ben de işimi çok fazla aksatmamış olurum, diyerek kapının yanında duran bavulu aldı arabaya doğru giderken arkasına baktı “Kendin gelebilirsin değil mi, istersen bekle yardım edeyim”, dedi Cevdet Bey’e

-Gelirim canım O kadar da değil yani Şükür yürüyebiliyorum kendi başıma, dedi Sonra kaldı olduğu yerde “Hay Allah, Pencereyi kapamayı unuttum

Bavulu arabanın bagajına yerleştiren Erhan:

-Önemli değil babacığım, öğleden sonra bizimkiler gelecek nasılsa Onlar kapatırlar Haydi, daha fazla beklemeyelim


Cevdet Bey, attığı her adımda yıllarını geçirdiği bu evden uzaklaşırken, sanki ayakları toprağa gömülüyormuş gibi, zorla atıyordu adımlarını Bahçe kapısına gidinceye kadar eliyle dokunmadığı köşe, ağaç, çiçek kalmadı En son bahçe kapısının pervazını öperek eliyle okşadı veda eder gibi Sonra arabanın ön koltuğuna oturdu ve Erhan’ın yardımıyla emniyet kemerini bağlayıp derin bir nefes aldı

Bir şeyler söylemek istedi, söyleyemedi Yutkunamadı bile Boğazına düğüm atılmıştı sanki

Erhan da anlamıştı Cevdet Bey’in ruh halini Zor olduğunu biliyordu Bu hüzünlü havayı dağıtmak istercesine:


-Kavak ağacını vermişsin ha, birilerine? Ne güzel işte Birileri faydalanır hiç olmasa, dedi

Cevdet Bey, derin bir nefes aldı Biraz durakladı Sonra zorla da olsa kelimeler ağzından döküldü

-Sence kavak ağacının tahtalarını nerde kullanırlar? Dedi


Yıllarca karısıyla birlikte yaşadığı evden hızla uzaklaşırlarken…


Hüseyin Akdemir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.