Onu Çok Sevdim |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Onu Çok SevdimOnu Çok Sevdim Yazısı - İclal Aydın Yazıları - Onu Çok Sevdim Köşe Yazısı Onu tanıdıktan sonra birkaç gün aklıma takıldı güzel yüzü “Korkarım çok üzecekler bu güzel kızı” diye düşündüm Cihan Hatipoğlu genç bir radyocu ve çiçeği burnunda bir yazar “İçimdeki Şarkıyı Susturamazsın” isimli ilk kitabını seçtiği şarkılarla sundu okuruna Geçtiğimiz akşam nasıl güzel, nasıl içten bir kız çocuğu bu diye düşündüm Endişemi söyledim ona Bir mektup gönderdi bana Birbirimizden beslenmek hâli bu aslında Teşekkür ederim Cihan İznin olmadan mektubunun bir kısmını kendi okurlarımla paylaşacağım bugün Öyle üzülerek kısalttım ki bilsen *** () İlk hikâyemi yazdığım günü hiç unutmadım Ağlamaktan yorgun düşmüş gözlerimi açmaktan acizdim Ellerimin çaresizlikten tir tir titrediği o gece, hep aklımda Gözlerimin kâğıdı seçemeyişine, ellerimin kalemi tutamayışına aldırış etmeden, başladım yazmaya Hiç aklımda yoktu “Çok zor günler geçirirken vaktiyle” fark etmeden başlamıştım, acılarımı hecelere bölmeye İçim, kanaya kanaya o kâğıda damlarken, etim çekiliyor gibi bir acı hissediyordum içimde Nasıl anlatayım, konuşmak bir kenara; yutkunamıyordum bile Bağırmaktan, haykırmaktan, yalvarmaktan çıkmıyordu, bir zamanlar yeri göğü inleten sesim Ama benim anlatacaklarım vardı ona Söyleyeceklerim bitmemişti, açıklamam gerekenler vardı daha Hadi hepsini yuttum, söyleyeceklerimi de unuttum diyelim Her zamanki gibi yanlış anlaşılmıştım bir kere Yani tam olarak anlatamamıştım kendimi En azından “tam olarak öyle demek istememiştim” diyebilseydim keşke Hiç değilse, bunu söylemem gerekiyordu Doğrusunu anlatmaya yetecek vakit vermese de olurdu Tamam, bari özür dileyebilseydim Tamam, kabul Sadece yanımda olsa yeterdi, konuşmasam da olurdu () Yazamazdım ben ama susmazdım da Yazarak değil, derdini konuşarak anlata(maya)nlardım Saatlerce, günlerce, her defasında anlaşılmak, sevilmek uğruna yorgun düşsem de; bitip tükenmeden, hatta gittikçe daha da fazla yanlış anlaşılarak, dilimin kemiksiz oluşunu hesaba katmayı unutacak kadar hesapsız, kitapsız anlatırdım Yazamazdım ve hiç yazamam zannederdim üstelik Bir gün konuşacak kimsem kalmayacağını düşünmediğim gibi, düşünmezdim bir kaleme dert yanacağımı Telefon açıp konuşmak yerine, mesajlaşan insanları anlamayışımla aynı hikâye bir yerde Ama oluyormuş Kalp kırılınca, seni duyacak kimse kalmayınca, istesen de çıkmıyormuş sesin Sen; acı nasıl çekilir öğren diye belki de O gün geldiğinde; yanında kimse olmuyormuş () Masal gibi geliyor belki ama ben o gece öğrendim; benim yazmam gerekiyormuş! Hem yazınca hiç bir şey yarım kalmıyormuş Kalem yorulmuyormuş anlatacakların bitmesiyse () Söylediklerim; ben altını çizersem, derinleşiyor Noktasını iki fazla tuttuğum doğrular, hep devam edecekler Katlanamayıp, bitirmek istediğim ne varsa tek noktamla son buluyor Ünlemlerim hâlâ çınlıyor onun kulaklarında, biliyorum! Devam etmesi muhtemel, mevcut yaralarıma virgüllerle alışmaya çalışıyorum, dokunsalar kanayacak yine biliyorum Yazmak güç veriyor yani ()Yazdıkça tazeleniyormuşum ben de Yazdıkça nefes alıyormuşum aslında Onun söylediği gibi: nefes almak gibi gelmiyormuş yazmak içimden belki ama; sadece, yazarken nefes alabiliyormuşum işte Benim için, bir nevi hayat mücadelesiydi yani Yaşam savaşıydı Nefes almak için, durmadan yazıyordum Acı çekiyordum Yazdım Geçti () Canım acımıştı, bir hikâye yazdım Çok canım acıdı, bir kitap yazdım Yani, öyle canım acıdı ki; bir daha yazmam sandım Canım acımazsa, hiç yazamam sandım Çok değil, sadece birkaç saat öncesine kadar, buna inandım Sonra, sen geldin Hani o, gençliğim en masum sırdaşı, hani ablama soramadıklarımın cevabı, hani kimseye anlatamadıklarım Kaygılarımın ümidi, çocuksu telaşlarımın tek şahidi; sen Hani o; içinden nefes almak gibi yazı yazmak gelen kadın Senin kalemin bana: “Yazacaksın! Daha iyisini yazacaksın! Yazmalısın!” demeseydi, yazmayacaktım Canım bir daha acımaz sanacaktım, sen: “Seni çok üzecekler diye kaygılanıyorum” demeseydin Öyle sanacaktım, yazmayacaktım işte Benim için yazdıklarını okudum Yanağımda bıraktığı serinliğini unuttuğum yaşlar, süzüldü yine Hazırda bekliyorlarmış zaten, haklıydın! Haklısın Daha çok acıyacak canım Hatırlattın Yaralarımı, gözlerimi kaçırarak gizlemeye çalışsam da, aslında biliyordum yeniden kanayacaklarını, tam olarak unutmuş da sayılmazdım yani Herkesten köşe bucak sakladığım korkularımı, elinle koymuş gibi buldun ve koydun önüme diyelim Ama yine üzüleceğimi hatırlatman da değil, yeniden yazmamın sebebi Acıdan geçmeyen şarkılar gibi değilmiş, hikâyeler Sevincini de yazarmış kalem Acıdan geçmezse, keyiflenirmiş hikâyeler, asla eksilmezmiş Nefes kesildiğinde, ses çıkmadığında, yazarak hayatta kalınır demiştim ya; mutluluktan da nefesi kesilirmiş insanın Yüzündeki tebessümle uyuyamazmış Yorgunluktan ölse de, Saat sabahın 05:00’ini çoktan geçmiş olsa bile, yazabilirmiş böyle bir yazıyı Mutluluğun yanağından bıraktığı, o ince sızı kaçırırmış uykusunu işte, ne bileyim Olurmuş böyle Mutluluktan da nefesi kesilir, yaşayabilmek için yazarmış insanlar Yazdığı her satırının altını çizerek, içime işlediğim kadın: “Yazacaksın” dediğinde, “Korkma, ben hep senin yanındayım” dediğinde Benim de mutluluktan nefesim kesilirmiş! Ve onun sayesinde hatırladım ki, sustuğum yeter! Artık, yazı yazma vaktim gelmiş Cihan İclal Aydın |
|