Prof. Dr. Sinsi
|
Yüreklerimizdeki Fay Hattı
Yüreklerimizdeki Fay Hattı Yazısı - Yüreklerimizdeki Fay Hattı Elif Şafak - Elif Şafak Yazıları
Van depremi geldi ama geçmedi Artçı şokları halen devam etmekte peş peşe Toplum olarak sarsmakta bizi, sallamakta Hem fiziksel hem siyasi açılardan Bu felaket birçok şeyi açığa çıkardı aslında Gözümüzün önünde duran ama hep görmezden geldiğimiz, senebesene üzerini örttüğümüz temel meseleleri ifşa etti
Çürük yapılarımızı, kabul edilemez ihmalkârlıklarımızı, her fırsatta yarınları emanet ettiğimizi söylediğimiz çocuklarımızı eften püften binalarda tehlike içinde eğitim görmek durumunda bıraktığımızı, yasalarımızdaki derin boşlukları, denetimsizliği ve acilen yapılarımızı sağlamlaştırmak, tavrımızı değiştirmek zorunda oluşumuzu   Ve bir şeyi daha gözler önüne serdi deprem: Vicdanlarımızdaki derin çatlakları
Yüreklerimizde bir fay hattıyla yaşıyormuşuz meğer Bilmeyen varsa da artık öğrendi Hattın bir tarafında “biz”, bir tarafında “berikiler” Toplumu, hatta cümle âlemi karpuz gibi ortadan ikiye ayırıyormuşuz meğer: “Bizden olanlar” ve “bizden olmayanlar” diye  İkinci kategori alabildiğine muğlak ve karmaşık, ucu açık bir parantez gibi, hani cümle sonuna terk edilmiş Her an her kimlik sığabilir içine Duruma göre Öylesine belirsiz
ÖTEKİ KİM
Mesela bir gün Ermeniler olur ötekiler Bir gün Kürtler Sonra Aleviler Bir başka gün filancalar, derken falancalar Kimine göre “türbanlılar” bir arada yaşamayı asla istemediği kesim, kimine göre “Kemalistler” Kimine göre ise esas mesele “eşcinseller” ya da “travestiler” Yoz olan onlar, bakan göze göre değişiyor ötekinin kim olduğu Ama bariyerler hep orada Gidip gidip hep tosluyoruz o camdan duvarlara Kutuplaşma daim “Biz” ve “onlar” ayrımı kalın çizgilerle sabitlenmiş zihinlerimizde Silinmiyor kolay kolay
Vaktiyle, psikolog bir Musevi arkadaşımdan dinlemiştim bu hikâyeyi, kulaklarıma inanamadan Türkiye’de kadınların aile içinde yaşadıkları sorunları anlamaya ve aşmaya yönelik bir panel düzenlemişlerdi İstanbul’da Etkinlik son derece başarılı geçmiş, farklı kesimlerden gelen insanlar kaynaşmış, dertlerini ve fikirlerini paylaşmışlardı Günün sonunda bir kadın, eğitimli, şehirli, bakımlı bir kadın, arkadaşımın yanına gelir, gayet sevecen gülümser Der ki: “Sizi tebrik ederim Ne kadar anlamlı, faydalı, dolu dolu bir gün geçirdik beraber Çayımızı, kahvemizi de içtik valla Yahudi’siniz ama cimrilik yapmayıp bizi çok iyi ağırladınız ”
Arkadaşım donakalır Nutku tutulur Kadın ise fark etmemiştir bile kırdığı potu, kaş yapayım derken göz çıkardığını Gene öyle tatlı tatlı gülümseyerek uzaklaşır Ne de olsa “fena” bir şey söylememiş, hakaret filan etmemiştir Niyeti salihtir, ona göre İncitici bir kültürel önyargıyı, ayrımcılık üstüne kurulu köhne bir düşünce kalıbını içselleştirmiş; sonra da düşünmeden, sonuçlarını tartmadan, karşısındaki insanı nasıl etkileyeceğini kavrayamadan uluorta telaffuz etmiştir sadece “Masum”dur yani
Ama öyle bir masumiyet ki çamlar devirir, kalpler incitir, duvarlar yükseltir, hudutlar çizer, öteler ve ötekileştirir İnsanları yapay kategorilere ayırırken kendini diğerlerinden daha üstün bir yere yerleştirir Tepeden bakar Büyüklük taslar Öyle bir masumiyet ki çöz çözebilirsen  
Bu hafta edebiyatseverlerden aldığım mesajlardan biri zihnimi kurcaladı durdu Diyor ki genç okurum, son derece saygılı ve sevecen üslupla yazılmış bir mektubun sonunda: “Siz deprem sonrası medyada ve sosyal medyada yazılanları eleştiriyorsunuz Herkese bir nazarla bakalım diyorsunuz Anlıyorum tabii Ama bir şeyi unutmayın Biz Türk milleti olarak ne zaman Kürtlere güvendiysek sırtımızdan bıçaklandık İhanete uğradık Buna rağmen, bakın deprem oldu, polisimiz, doktorumuz, AKUT’umuz işbaşında Gene de işte gidip yardım ediyoruz Onlar bunu hak etmese de biz insanlık görevimizi yapıyoruz ”
Ben bu paragrafı okuyup hüngür hüngür ağlamak istiyorum Buradaki “iyi niyetli körlük”ten korkuyorum Kendi baktığımız yerden bu kadar emin olabilmemiz, insanları ve toplulukları bu kadar rahat genelleyip ötelememiz beni ürkütüyor O bahsettiği depremzedelerin yardımına koşan polisin, doktorların, hemşirelerin içinde Kürt de var Türk de Tıpkı ölenlerin arasında Türk de Kürt de, Alevi de Sünni de olduğu gibi
Bu kadar basit bir noktayı bile göremedikten sonra Hikâyelerimizin ve kaderlerimizin iç içe olduğunu göremedikten sonra  Bu tür söylemlerde bireylerin ve bireysel düzlemde kurulabilecek dostlukların da hiçbir önemi yoktur, sadece makro yargılara yer vardır “Yahudiler cimri olur  ” “Kürtler nankördür  ” “Filancalar şöyledir   ” “Ama üstünlük bizde kalsın  ”
Ben bu yazıyı yazarken tesadüfen yan masada yemek yiyen iki kadının sohbetine kulak kabartıyorum Biri diğerine anlatıyor: “Ay bilmiyor musun o gay! Sağır sultan bile duydu ayol ” Sonra ekliyor mütebessim: “Gay ama çok iyi kalpli çocuk  ”
Gay fakat  
Kürt fakat  
Alevi fakat  
Liberal fakat  
Türbanlı fakat  
AKP’li fakat  
CHP’li fakat  
Ermeni fakat  
Rum fakat  
Laz fakat  
Biz bu “fakat” cümlelerini kurmaya devam ettikçe kurtulamayacağız gündelik hayatlarımıza sızan ayrımcılıklardan, yüreklerimizi orta yerinden bölen fay hatlarından 
Elif Şafak
|