Prof. Dr. Sinsi
|
Sabır Taşı
sabır sözleri - sabırla ilgili hikayeler - yaşamdan hikayeler - sabır taşı adlı yaşam hikayesi
Fatma hanım yatan yavrusuna baktı bir kez daha Belki de bu onu son seyrediÅŸi,son görüşüydü Hayatta en çok deÄŸer verdiÄŸi,çok fazla önemsediÄŸi,hatta onun için herkesi kırıp, öz oÄŸlunu Yavuzunu bile hiçe saydığı,geleceÄŸinin teminatı gözüyle baktığı küçük oÄŸlu Fatih’ti bu köhne hastanede yatan YaÅŸlı gözleri aÄŸlamaktan kızarmış,titrek ellerini kaldırarak dua ediyordu Yaradanına Aslında hiç yüzü yoktu dua etmeye Yaptığı adaletsizliÄŸi,haksızlığı,tüm insanların onları uyarmalarına raÄŸmen dikkate almamalarının hesabını nasıl verecekti Rabbine?Ne kadar dua da etse,tövbe de etse yinede telafi edemezdi hatasını Ya büyük oÄŸlu Yavuz Onun yüzüne her baktığında,her yanına gelip halini hatırını sorduÄŸunda yerin dibine giriyor,utançtan bakamıyordu yüzüne Her yemekte kendinden önce anne ve babasının yemeÄŸiyle ilgilenen bir zamanlar hiçe saydıkları oÄŸullarına nasıl affettireceklerdi kendilerini? Hiçbir ÅŸey olmamış gibi nasıl davranacaklardı? Onun yüzüne her baktığında hatasını düşünüyor,keÅŸkeler zihninde dönüp duruyordu sürekli Gelecekte keÅŸke dememek için yaptığımız her davranışı,söylediÄŸimiz her sözü düşünerek söylenmesi gerektiÄŸini anlamıştı ama geç kalmıştı biraz Yavuzun sürekli kullandığı bir söz geldi aklına
‘Söz ağızdan çıkmadan biz ona hükmederiz Ama aÄŸzımızdan çıktığı anda o bize hükmeder’
Aslında geçmişimiz geleceğimizi yönlendirir
Evet böyle derdi Yavuz Neye yatırım yaparsak günü geldiğinde o bizi karşılar Bu dünyada da Ahirette de Geçmişimiz bir nevi geleceğimizin aynasıdır aslında Fatma hanım bunları düşündükçe utancı daha fazla artıyor pişmanlığını ifade edece söz bulamıyordu Çok geç kalmıştı,hem de fazlasıyla Geçmişi bir bir geldi gözünün önüne Buruşmuş göz kapakları kapanmış,yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını düşünmeye koyuldu
İstanbul’un köhne bir ilçesinde gecekonduda iki oÄŸlu ve kocasıyla yaÅŸam mücadelesi veren sıradan bir kadındı o Sıradan bir Anne yani Onu diÄŸer annelerden ayıran tek farkı ise ÅŸimdi ayırt edebiliyordu Onun piÅŸmanlığı da bu yüzden di zaten AkÅŸam geç vakte kadar çalışan kocası,büyük oÄŸlu Yavuz,küçük oÄŸlu Fatih İki oÄŸlundan en çok Fatihi seviyordu Çünkü o, hasta olduÄŸu için sürekli korunmaya muhtaç bir haldeydi AÄŸabeyi Yavuz saÄŸlıklı ve iÅŸinde gücündeydi Fatma hanım yatmakta olan oÄŸlunu baÅŸtan aÅŸağı süzdü Bebeklik hali geldi gözünün önüne O doÄŸduÄŸunda da çelimsizdi Hastalığı daha doÄŸduÄŸu yıllarda baÅŸlamıştı Onun hastalığı ile uÄŸraşırlarken Yavuz ilk okula gidiyor gayet saÄŸlıklı bir ÅŸekilde devam ediyordu yaÅŸamına Fatih’le hastanelerde koÅŸtururken Yavuz okuldan eve döndüğü zaman genelde anne ve babasını evde bulamıyor onlar gelene kadar dış kapıda bekliyordu ailesini ÇoÄŸu zaman açlıktan ve soÄŸuktan üşüyen minicik ellerini zor çıkan nefesiyle ısıtmaya çalışıyor, aç olan midesine bastırarak baÅŸka ÅŸeyler düşünmeye çalışıyordu İleriden anne ve babasını hasta kardeÅŸiyle beraber geldiklerini görünce dünyalar onun oluyordu KoÅŸarak annesinin sıcaklığını duyabilmek için bacaklarına sarılıyor ve her defasında da sinirli annesinin onu ayağıyla itmesiyle zoraki uzaklaÅŸtırılıyordu Evlerine girer girmez annesi söylenmeye baÅŸlıyordu bıkıp usanmadan
- Yinemi üstünü başını kirlettin Sen ne biçim bir insansın anlamadım ki? Biz hasta kardeşinle uğraşıyoruz sen bize yardım edeceğine daha fazla yoruyorsun
Yavuz korkudan bir köşeye siniyor açlığını bile annesine söylemeye cesaret edemiyordu Akmaması için zor tuttuğu gözyaşlarını içine akıtarak annesinin kardeşine şefkatle sarılıp
- Ne yemek istersin yavrum Canın ne istiyorsa söyle onu pişireyim Aslan yavrum benin İyileşecek ve bize o bakacak Bizim onu taşıdığımız gibi o da bizi sırtında taşıyacak diyerek yanağına sıcacık bir öpücük kondurmasını seyrederdi çoğu zaman Kardeşini o da çok seviyordu ama anne ve babası sanki kardeşinin hastalığının intikamını ondan alıyormuş casına kötü davranmalarına bir anlam veremiyor,kardeşine her yaklaştığında annesinin hışımla parmağını ona doğru sallayarak
- Sakına çocuğu ağlatma yoksa seni pişman ederim
Sözlerinden sonra içten içe kardeşine de kızıyordu
Annesi yemek hazırlarken oda kırık dökük bir oyuncak arabayla oynamaya başladı Çocuk aklı en ufacık bir şeyle avunuyor,en ufacık bir şey onu mutlu edebiliyordu Babası da televizyonda haberleri dinlemeye koyulmuştu Kardeşi yattığı yerden ona bakıp arabasını istedi Yavuz:
- Olmaz o benim arabam
- Ver dedim arabayı bak anneme söylerim
- Az ben oynayayım sonra sana vereyim tamam mı kardeşim demesiyle kardeşinin çığlığıyla irkildi
- Anne abim arabayı bana vermiyor
Anne koşar adımlarla gelerek bir yandan söyleniyor bir yandan da Yavuzun elindeki arabayı hızla çekti Hem acıyan eli, hem de arabasının gittiği için Yavuz da ağlamaya başlamıştı ki oturan babası öfkeden kıpkırmızı olmuş vaziyette Yavuza tekme tokat vurmaya başladı Tekmelerin bir biri ardına suratında ve tüm vücudunda patladığından Yavuz minik elleriyle yüzünü saklamaya çalışırken bir yandan da yalvarıyordu
- Babacığım ne olur yapma sonra çok acıyor Anne ne olur kurtar beni söz veriyorum bir daha kardeşimi hiç üzmeyeceğim Oyuncaklarımın hepsini ona vereceğim Ne olur babacığım yapma ne olur!
Babanın gözü dönmüş hasta olan çocuğunun intikamını alırcasına yerde zavallı bir şekilde yatan minik bedeni tekmelemeye devam ediyor onun haykırışlarını hiç duymuyordu bile Anne hissiz sadece seyrediyor Fatihe sarılmış öylece bakıyordu Taki baba Yavuzu duvara savurup kafasından kan gelene kadar Yavuzun artık takati kalmamış yalvaramıyordu bile Bu sesler ve bağırışmalar oturdukları gecekondunun dışına taşmış komşular toplanmıştı bile Zaten alışıklardı bu duruma Bu ne ilkti ne de son Yan komşularından Hatice ana yaşlı haliyle koşarak girdi içeriye yerde yarı baygın kanlar içinde yatan minik yavruya bakıp, söylenmeye başladı;
- Siz insan olamazsınız Ne istediniz yine bu yavrudan? Bu kaçıncı? Korkarım bir gün öldüreceksiniz bu yavruyu
Hiç mi Allah korkusu,Anne baba sevgisi,hiç mi merhamet yok siz de?
Bir yandan söyleniyor diğer yandan eline geçirdiği bir bez parçasıyla pansuman yapıyordu Ama kanamayı bir türlü durduramayınca Yavuzu yaşlı haline bakmadan kucaklayarak dışarı çıkardı Kapının önünde ki merakla olayı seyredenlere bağırarak;
- Görmüyor musunuz çocuk kötü durumda ambulansı çağırın hadii!
Baba içeriden hala söylenmeye devam ediyordu
- Oda Fatihi ağlatmasaydı O hasta bilmiyor mu? Kendi sağlıklı diye bu çocuğu niye ağlatıyor? Fatih kendini koruyamıyor onun yerine ben korurum oğlumu
Fatma hanım hala Fatih’e sarılmış başını okÅŸuyordu oÄŸlunun Oysa diÄŸer oÄŸlu yarı baygın Anne Anne diye mırıldanıyordu
Hatice ana gözyaÅŸları içinde bir yandan dua ediyor diÄŸer yandan da Yavuz’un yaralı vücudunu okÅŸuyordu Her kafadan bir ses çıkıyordu
- Hastaneye gerek yok aslında çocuk bu toparlar kendini
- Nerde kaldı bu ambulans?
- Neden dövmüşler yine bu çocuğu? En sonunda öldürecekler bu biçareyi
- Bunlarda insaf yok canım Hiç insan kendi evladına bunu yapar mı? Zavallı çocuğun haline bak Vicdansız bunlar vallahi vicdansız
- Öz değildir belki de ne biliyoruz ki? Bak diğerine yapmıyor
- Öz canım ben biliyorum Senelerdir komÅŸuyuz Ama Fatih’i hasta ,Yavuz da saÄŸlıklı ya sanki onun intikamını alıyorlar bu zavallıdan
- Bu çocuk ne yapsın canım? Bumu hasta yaptı diğer evlatlarını?
Kaç senedir komÅŸularıyım bu çocuÄŸa bir kere sarıldıklarını görmedim ikisinin de Ama Fatih’i şımartıyorlar Oda gün gelir baÅŸlarına bela olur Belli mi olur hayat bu belki de dövdükleri bu zavallıya muhtaç kalırlar DiÄŸeri hasta diye tepelerine çıkarıyorlar Ya bu çocuk sakat kalsa ÅŸimdi ne olacak?
Hatice ana konuşanlara sinirli bir şekilde bakıp söylenmeye başladı;
- Bırakın dedikoduyu telefon açın da çabuk gelsin şu ambulans
Hatice ana şefkatle baktı gözleri yarı aralanmış bitkin bedene Çok kısık bir şekilde hala mırıldanıyordu
- Anne beni kurtar AnneciÄŸim çok canım acıyor Baba ne olur yapma Bunları duydukça Hatice ananın gözyaÅŸları kucağındaki yaralı bedene doÄŸru akmaya baÅŸladı Aradan birkaç dakika geçmiÅŸti ki ambulansın sireni acı acı çalarak yanlarına kadar gelmiÅŸti Görevliler araçtan hızla inip yerde kanlar içerisinde yatan Yavuzu sedyeyle ambulansa bindirerek yine aynı acı sesle uzaklaÅŸtılar oradan Yavuz’un yanında ne kurtarması için hala yalvardığı Annesi vardı,ne de onu bu hale gelene kadar döven babası Hiç biri yoktu yanında Onu defalarca bu ÅŸekilde dayaktan kurtaran Hatice ana vardı yanında YaÅŸlı kadının eli minik,ürkek ve titreyen eli kavramış ona güç veriyordu
- Tamam yavrum geçti Hastaneye gidiyoruz İyileşeceksin merak etme
Ambulansın içinde doktor yarayı temizlerken Yavuz gözlerini hafifçe araladı Karşısında müşfik bir şekilde ona bakan Hatice anayı görünce buruk bir tebessüm kondurdu kan içinde kalan yüzüne Güvende olduğunu anlamış minik eli yaşlı kadının elini daha bir güvenle sımsıkı kavramıştı Bu halde hastaneye gelmişler o geceyi orada geçirmişlerdi Kendine geldiğindeyse doktor sordu
- Oğlum seni bu hale kim getirdi anlat bakalım Olayı polise bildirmeliyiz
Yavuz’un sesi titriyor onu bu hale getirse de Babasının polisle karakolla uÄŸraÅŸmasına gönlü razı olmuyordu Hem söylese bile eve geri döndüğünde daha kötü dayak yiyeceÄŸini de biliyordu Daha önce de bu ÅŸekilde olmuÅŸ babası ona sıkı sıkı tembih etmiÅŸti;
- Sakın benim dövdüğümü söyleme Yoksa beni hapse atarlar kardeşin de sen de babasız kalırsınız Sonra size kim bakar? Sana sorarlarsa çatıdan düştüm de tamam mı?
Doktorun ısrarla sorusuna kısık bir şekilde cevap verdi
- Çatıdan düştüm doktor amca Topum oraya kaçmıştı da
Hatice ananın gözleri doldu YüreÄŸinde müthiÅŸ bir sızı hissediyor doÄŸruyu söylemek istese de daha sonrasını düşünerek dudağını morartana kadar ısırarak sessiz kaldı Bir ara Yavuz’la göz göze geldiler Yavuz’un ona yalvaran gözlerle bakması onun yüreÄŸini daha da fazla yakıyor bir ÅŸey yapamamanın verdiÄŸi çaresizlik onu helak ediyordu
Doktor çok inanmasa da çocuğu daha fazla üzmek istemiyordu
- Peki Annen baban yok mu yavrum senin?
- Var efendim
- Neden yanında değiller peki?
- Kardeşim hasta olduğu için onu yalnız bırakamadılar Ben de Hatice ana ile geldim
Doktor’un kafası iyice karışmış vaziyette Hatice ana ya döndü Hatice ana müşfik bir ÅŸekilde bir doktora bir de Yavuz’a bakarken gözyaÅŸları sel olmuÅŸtu yine KeÅŸke anlatabilseydi KeÅŸke küçücük çocuÄŸun vücudundaki morlukların mimarı olan kiÅŸiyi ele verebilseydi KeÅŸke yüreÄŸinden geçeni açıklayabilseydi KeÅŸke yapabilseydi tüm bunları BoÄŸazında düğümlenen bu keÅŸkelere daha fazla dayanamadı Gözlerini doktordan hızla kaçırırken gözyaÅŸlarını gizlemek istercesine arkasını dönerek çıktı odadan Kapıda doktorun çıkmasını beklerken hala tereddüt içindeydi Söylese daha kötü olur muydu acaba? SöylemediÄŸinde de yine aynı ÅŸekilde davranması kaçınılmazdı Gel-git ler içerisindeyken doktor da Yavuzu muayene edip odadan çıkmıştı
Hatice ananın yanına gelip yavaşça mırıldandı;
- Çocuğu muayene ettim Vücudun da morarmamış bir yer kalmamış Bunlar kesinlikle düşme izi değil Şiddete maruz kalmış bu çocuk Kim yaptı bunu?
Bunu yapan insan olamaz
- Ne olur doktor bey kimseye söylemeyin Size yalvarıyorum Yoksa daha kötü vaziyette geri gelir buraya Belki de mezara gider Allah korusun Zoraki sadece bunları söyleyebildi Kelimeler boğazında düğümlenip kalmıştı Yüreğinin bir tarafı
- Söyle de cezasını çeksin insafsız adam Derken bir tarafı da;
- Sakına eve geri geldiğinde kesinlikle çocuğu yaşatmaz Belki de akıllanmıştır
Bir daha yapmaz Korkmuşsa bir daha dövmez belki de Diyordu Ama bu söylediklerine o da inanmıyordu aslında
Doktor daha da fazla hiddetlenmiş sıktığı yumruğunu diğer eline vurarak söylenmeye başladı;
- Bu minik bedeni bu hale getirenler aramızda dolaşıyor İnanamıyorum Vallahi aklım almıyor Allah cezalarını versin böylelerinin Çocuk kendinde çıkarabilirsiniz Ama emniyette olduğundan ve başına bir daha böyle bir şey gelmeyeceğinden eminseniz alın götürün evine
Hatice ana üzerine bir kat daha fazla yük binmiş,ağırlığı kaldıramayacağını düşünürken kapı aralığından çelimsiz elleriyle onu çağıran Yavuza bakıp;
- Tamam götüreyim İnşallah bir daha bunu yapmaz Yaparsa da biz mahalleli olarak ona dersini veririz inşallah
- Peki siz bilirsiniz Size geçmiş olsun
- Sağ olun doktor bey oğlum Allah sizden razı olsun Siz kim bilir daha nelerini görüyorsunuzdur?
- Evet çok olayla karşılaşıyoruz Ama pek çoğu kaza,yaralanma vesaire Ben en çok kendinden küçük ve korumasız yavruların bu şekilde hayvanca hırpalanmasını hazmedemiyorum
- Hiç kimse hazmedemiyor evladım Kim hazmedebilir ki? İnsan olanın yüreği kaldırır mı böyle bir şeyi? Güçsüzlük ifadesi aslında bu Kendinden küçük birini dövmek,hırpalamak Zavallılığın bir ifadesi bence
- Evet teyzeciğim haklısınız Zavallıların işidir bu Ama Allah er geç kim zavallı kim güçlü gösterir Allah büyüktür teyzeciğim,Allah en büyüktür  
- Amenna oÄŸlum amenna  
Hatice ana doktora teşekkür ederek ayrıldı yanından Yavuzun yanına geldi Tebessüm ederek başladı konuşmaya;
- Hadi bakalım bu kadar yatmak yeter dedi doktor bey Artık eve gitme vakti geldi Yavaş yavaş çıkalım mı?
Yavuz’un ışıldayan gözleri bir anda karardı Eve dönmek, bu ifade ne kadar soÄŸuk ne kadar kötü ve ne kadar canını acıtıyordu onun Vücudundaki aÄŸrılara aldırmadan yavaşça doÄŸruldu GüvendiÄŸi el yine imdadına yetiÅŸmiÅŸ onu yataktan düşmekten kurtarmıştı YataÄŸa oturup karşı ki camdan dışarıya baktı Yavuz Hava pırıl pırıl aydınlıktı Ama onun yüreÄŸi kapkara vaziyette gidiyordu evine Hırpalandığı,dövüldüğü,horlandÄ±ÄŸÄ ±,itilip kakıldığı yere dönüyordu Titrek bir sesle baÅŸladı konuÅŸmaya;
- Hatice ana sen olmasaydın ben ne yapardım
Gerisini söyleyemedi Sesi kısılmış,boğazında düğümlenip kalmıştı sözcükler Daha çok şeyler söylemek istese de ağlamaktan konuşamayacağını anladı Bir süre öylece sessiz baktı bu yüreği kocaman kadına Bu nur yüzlü kadını imanı mı böyle yapmıştı? Gıpta ile baktı yüzünde ki çizgileri derin ama imanın verdiği nurla parlayan bu kadına O da büyüyünce tıpkı onun gibi olmaya yemin etti o gün Onun gibi müşfik,onun gibi sevecen, onun gibi yardım sever,onun gibi imanlı
Hatice ana eşyaları toparlamış Yavuzun koluna girerek çıktılar odadan Koridorda ilerlerken akşam onun halini görenler acıyarak bir birlerine gösteriyorlardı zor yürüyen bu çocuğu Kapıya kadar gelmişlerdi ki,Hatice ana;
- Bir dakika bekle Ben taksi çağırayım yavrum sen şurada otur Yavuz mahcup olmuştu Emekli maaşıyla zar zor geçinen kadına daha fazla yük olmamak için;
- Gerek yok Hatice ana ben yürürüm
Yaşlı kadın onun neden böyle dediğini anlamıştı Tebessüm ederek karşılık verdi;
- Sen yürürsünde yavrum ben yaşlı bir kadınım Ben yürüyemem
Onlar kendi aralarında konuşurlarken taksi yanaşmıştı bile yanlarına Taksiye binerek hızla uzaklaştılar oradan Yavuz eve gidince neler olacağını düşünüyor,bir taraftan da ağrılarını düşünmemeye çalışıyordu Ve nihayet kapının önüne geldiklerinde arabadan inerek yavaş adımlarla eve yöneldiğinde arkasına dönüp Hatice ana ya baktı O gelmiyordu Kendisine baktığını fark edince;
- Sen yalnız git oğlum Yine bir şey yaparlarsa sakın orada durma koş bize gel tamam mı?Ben seni kurtarırım Hadi yavrum Allah yardımcın olsun
- Her şey için teşekkürler Hatice ana Sen bana öz annemden daha fazla annelik yaptın hakkını helal et
- Helal olsun yavrum Helal olsun
Eve iyice yaklaştığında içeri girip girmemekte tereddüt etti Titreyen eli zile değmiş kısa bir süre sonra da kapı açılmıştı Kapıyı açan annesiydi
- Gel bakalım İyileştin demek Sen sağlıklısın zaten sana bir şey olmaz Turp gibisin sen Hadi bakalım geç kardeşini oyala bende yemek hazırlayayım Birazdan baban da gelir işten
Ürkek adımlarla içeri girdi Yavuz Kardeşi yine televizyonun karşısındaki koltuğa oturmuş önünde meyve tabağı kumanda diğer elinde,keyfi yerindeydi
Yıllar bu şekilde akıp gitmiş,Kardeşi hasta olduğu gerekçesiyle hep el üstünde tutulmuş,şımartılmış,o ise sağlıklı olduğu için azarlanan,dayak yiyen horlanan,hatta çoğu zaman kardeşinin yapmış olduğu yaramazlıklar yüzünden bile cezalandırılan ikinci sınıf muamelesi gören bir kişilik olarak hayatını devam ettirmişti Ama sürekli acı çekerek büyümüş okula parasız başkalarının verdiği kıyafetler ve kitaplarla,kar,kış demeden yürüyerek gidip gelmişti Acılarla yoğrulmuştu yani
Orta okul ve lisede hem çalışıp hem okumuş,okul ihtiyaçlarını kendisi çıkardığı gibi eve de katkıda bulunuyordu Kardeşi ise iyileşmesine rağmen çelimsiz olduğu için yine el üstüde tutularak servisle gidiyordu okula Yavuz asla kıskançlık duymuyor,aksine kardeşine çok üzülüyordu Onun iyileşmesi için sürekli dua ediyor Hatice ana dan ona miras kalan dua yı dilinden düşürmüyordu Onu kızdıran tek şey anne ve babasının kardeşi ve ona farklı davranmalarıydı O kadar farklı davranıyorlardı ki,bunu herkes hissediyor çoğu zaman etrafındaki insanların ona acıdıklarını fark ettiğinde ise fazlasıyla üzüyordu ama elinden bir şey gelmiyordu Bu hal o askere gittiğinde de devam etti Onu bir kere bile aramadılar O ise Allah inancı sayesinde onları asla terk etmeyip sürekli hal hatırlarını sordu
Asker arkadaşları Yavuzun anne abasının yaşadığını bile bilmiyorlardı Akşamları arkadaşlarına ailelerinden gelen telefonlar anons ediliyor,her konuşanda müthiş bir sevinçle geri gelerek, ballandırarak anlatıyorlardı aileleriyle konuştuklarını O ise bunu bir kere bile yaşayamadı Geceleri sessizce ağlayarak geçirir,gündüz arkadaşlarına bir şey hissettirmezdi Tek sırdaşı Rabbiydi Sadece ona derdini açar ailesinin doğru yolu bulmaları için dualar ederek geçiriyordu gecelerini Çünkü çarenin sadece onu yoktan var eden de olduğunu biliyordu Arkadaşları gayet rahat para harcarlarken ona hiç para gelmediği için bir şey alamıyordu ama o buna aldırmıyordu Ailesinden istediği tek şey sadece onu arayıp sormalarıydı Fakat bir kere bile aramadılar
Tezkere aldığına sevinememiÅŸti bile Yavuz Bölükten toplanan parayla İstanbul’a zar zor gelmiÅŸ, YaÅŸadığı mahalleye girince de ilk iÅŸi Hatice ana nın mezarını ziyaret etmek olmuÅŸtu Saatlerce dua etti orada Ona çok ÅŸey öğretmiÅŸti çünkü Vicdanlı olmayı,müşfik olmayı,merhameti,sabrı,imanı ve insan olmayı ondan öğrenmiÅŸti Hayatına deÄŸer katmıştı onun Neden dünyaya geldiÄŸini,ne yapması gerektiÄŸini hep o öğretmiÅŸti ona O,öldüğü zaman da en çok üzülen de Yavuz olmuÅŸtu tabi Koruyucusunu kaybetmiÅŸti,onunda deÄŸerli olduÄŸunu hissettiren tek kiÅŸiyi kaybetmiÅŸti,yiyen,içen,gezen et yığını deÄŸil de Allaha ibadetle emrolunan bir kul olduÄŸunu ondan öğrenmiÅŸti Uzun uzun dua etti bu unutamadığı gerçek ana ÅŸefkatini hissettiÄŸi tek kiÅŸinin mezarında
Sonra ayakları ister istemez eve yöneldi Kapıyı komÅŸu gibi çaldı Annesi açtı kapıyı YaÅŸlanmış,saçlarına aklar düşmüş bu kadın onu doÄŸuran ama ÅŸefkat göstermeyen bu kadın,dövülmelerinde sessiz kalan bu kadın için ne hissediyor olabilirdi? Koca bir boÅŸluk Sadece bu Annesi herhangi bir komÅŸu gibi sarıldı oÄŸluna Fatih büyümüş yine her zaman ki gibi şımarık bir edayla abisine hoÅŸ geldin dedi Aynı anne babaya sahip olduklarına,kan bağının bulunduÄŸuna inanamıyordu Bu soÄŸuk buz dağı onun kardeÅŸimiydi? KardeÅŸ neydi? Ne yapardı aslında? Ya anne baba neydi? Onlar ne yaparlardı? DoÄŸurmakla mı sınırlıydı görevleri?Yanağındaki ize baktı Bu yine bir dayak seansında meydana gelmiÅŸti ve bir ömür boyu taşıyacaktı onu Taşımak zorundaydı Her aynaya baktığında yanağını kaplayan o kapanmaz yarayı gördüğünde ne hissedecekti?Çocukları sorduÄŸunda ne cevap verecekti onlara? Babasını nasıl anlatacaktı? Ya tepkisiz kalan annesini? Ahiret’te ne cevap vereceklerdi peki Allah’a? Nasıl savunacaklardı kendilerini? Adaletsiz davranan bu insanlar Allah’tan nasıl adalet umacaklardı? Evet Allah adildir Hem de hiç kimsenin olmadığı kadar Nihayet akÅŸam olmuÅŸ baba da gelmiÅŸti iÅŸten Öylesine sarıldı vücudunun pek çok yerinde imzası bulunan oÄŸluna Yavuz da ona yönelirken ürkekti,titrekti Aniden dövmeye baÅŸlamasından korkan bir hali vardı ama artık imkansızdı bu
Yavuz o gün hep gözlemledi Yaşadığı bu ev,onun isteği dışında anne-baba ve kardeşi olan bu insanlara baktı uzun uzun Fatihin anne-babasına davranışlarına baktı Hakaret ediyor,küfrediyordu Emirler yağdırıyordu onun için çırpınan bu insanlara Oysa o bir kere bile karşı çıkmamıştı onlara Bir kere bile saygısızlık göstermemiş, sürekli saygılı davranmıştı onlara Oysa Fatih annesine emirler yağdırıyordu sürekli Yavuz annesine sofra kurarken yardım etti Yaşlanmış ve bezgin haline dayanamadı Sofraya oturmuşlardı ki Fatih bağırmaya başlamıştı
- Neden bir bardak getirdin? Ne biçim sofra bu? İnsan ol biraz ya Git bir bardak daha getir
Yavuz şaşırmıştı Yutkundu Bir şeyler söylemek istese de sabretmek daha iyidir dedi Kabahat onda değil,onu bu hale getirenlerdeydi Hastalığından eser kalmamasına rağmen yine onu kullanarak anne babasına hükmeden bu insanda tıpkı babasını hatırlattı ona O gece pek bir şey konuşmadan yattılar Aslında hesap sormak istiyordu onlara
- Neden beni hiç aramadınız? Neden hiç para göndermediniz? Hasta olup olmadığımı hiç merak etmediniz mi? Neden? Neden?
Hiç birini soramadı Gerek duymadı belki de Ne yararı olurdu ki sormasının? Zamanı geri alamayacağına göre ne işe yarardı ki hesap sormak?
- Sessiz kalmak en doğrusu Sessiz kalıp uygun bir şekilde burayı terk edip gitmek Diye geçirdi içinden
Sabah olunca ilk olarak iş bulmaya karar verdi Ama bu o kadar zordu ki Böylece haftalar geçmiş o çok aramasına rağmen hala bir iş bulamamış,anne ve babasının hakaretleri yavaş yavaş başlamıştı Ve Allahın izniyle çalışabileceği bir iş bulmuş genellikle işe yürüyerek gidip geliyor yol parasına kadar biriktiriyordu Evlenme yaşının geldiğini düşünse de ailesinin yardım etmeyeceğini bildiğinden dolayı kendi çabasıyla bir şeyler yapabilmek için sürekli gece gündüz çalışıyordu Eve de para veriyordu ama annesi onun biriktirdiği paraya göz dikmişti Bir gün yine işten geldiğinde Yavuzu bir kenara çekerek nasihate başladı;
- Bak oğlum bu paraları bu şekilde biriktirmen iyi değil Değer kaybediyor bunlar İstersen sen onları bilezik yaptır Ben takarım Hem evden çalınmamış olur Hem de düğünün olacağı zaman onları bozdurarak ihtiyaçlarını giderirsin
Yavuz çaresiz kabul etti Kendisine nasihat verecek,doğruyu gösterecek,onun yanında olan birilerinin olmasını çok istediğinden, bu teklifin de onun için hayırlı olduğunu düşünmüştü Ertesi gün,canını dişine takarak biriktirdiği geleceğine yaptığı yatırımı bilezik olmuş,onu döven,hırpalayan,azarlayan,kıyaslayan annesinin kolundaki yerini almıştı Dirseğine kadar gelmişti bu bilezikler
Yavuz bu arada hem çalışıyor,hem de kendini geliştirmek için kitaplar okuyor,bir şeyleri doğru yerden öğrenmek adına sürekli koşturuyordu Ve nihayet seneler sonra kendi gibi düşünen birini tavsiye etti bir arkadaşı Görüşmeler sonunda evlenmek üzere anlaştılar Fakat ailesini ikna etmesi gereken Yavuz bunu bir türlü yapamıyor sürekli onlarla karşı karşıya geliyordu Çok fazla dindar buldukları gelin adayını istemeye gitmek imkansızdı Ve son gün Yavuz senelerdir yapmak isteyip te yapamadığını başardı Onlarla konuşmaya karar verdi Akşam yemeğinden sonra anne ve babasını karşısına alarak başladı konuşmaya;
- Anne-baba Ben sizden şimdiye kadar kendi adıma bir şey istemedim Her ihtiyaç duyduğumda yanımda değildiniz İhtiyaçlarımı hep başkaları karşıladı En zor anlarım da bile,size en fazla ihtiyaç duyduğum anlarda bile hiç yanımda olmadınız Beni dünyaya getirmeye vesile olan iki insan olarak sizden ilk ve son kez bir şey istiyorum Emin olun bunu ben yapabilseydim veya bir başkasına yaptırabilseydim sizden asla istemezdim İlk kez bana analık babalık yapın bu sizden son isteğim Anne ve babası uzun süre düşündükten sonra bir kere kızın evine gidip istemeyi kabul ettiler Ama babanın bir şartı vardı, hışımla söze atıldı;
- Bak ama sadece bir kere giderim Bir daha asla gitmem Ne halin varsa gör Yavuz ailesiyle ilk kez gidip isteme işlemini yaptılar,kızın ailesi olgun insanlardı ve zorluk çıkarmadan;
- Onlar istiyorsa bize laf düşmez Haklarında hayırlı olur inÅŸallah Gelin adayı içeri girip bir ÅŸeyler ikram ettiÄŸinde baba sinirli bir ÅŸekilde baktı oÄŸluna Örtülü bir gelin istemiyorlardı Hele birde bu ÅŸekilde fazla örtülü olunca iyice sinirlenmiÅŸti Anne aslında Namaz kılmasına raÄŸmen oda çok hoÅŸnut deÄŸildi bu iÅŸten Yavuz kendi çabasıyla evi tutup,birkaç eÅŸya aldı Kendilerini zorlamadan basit bir düğün yapacaklardı Ailesi Yavuz’u bir kez daha ÅŸoka sokup ihtiyaç duyduÄŸu zaman vereceklerini söyledikleri bilezikleri vermemiÅŸti Kız, Yavuz’un durumunu bildiÄŸi ve onun üzülmesini istemediÄŸi için kendi bilezik takmaktan hoÅŸlanmadığını söyleyerek onları almamasını, annesine hibe etmesizi istedi Yavuzdan Yavuz hayran olmuÅŸtu bu olaya Åžimdiye kadar ailesi ondan ne koparabilirlerse kar sayarlarken karşısında evlenmeyi düşündüğü kız,hiçbir ÅŸeyin önemli olmadığından Allah’ın ileride daha fazlasını verebileceÄŸinden bu dünya malının gelip geçici olduÄŸundan söz ediyordu Hatta daha da ileri giderek Ebu zerin sözü gibi diyordu
- Biz en güzel eşyalarımızı gerçek dünyamıza göndeririz - Çok sevindi Yavuz Hayatı boyunca ilk kez birileri onu kişiliğinden dolayı takdir ediyor,dünya menfaatini boş gördüğünü önemli olanın sadece Kurani bir yaşam olduğundan söz ediyordu
Zor şartlarda evlenip yuvalarını kurmuşlardı bile Yavuzun ailesi yine onunla ilgilenmiyor sadece Fatihle ilgileniyordu Nihayet Fatihte biriyle tanışmış ve eve getirmişti Bu Yavuzun babasının istediği gibi yarı çıplak dolaşan birini buldu Fatih ve aniden düğünsüz bir şekilde getirdi eve Uzun bir süre beraber yaşadılar Tabi Fatihin hakaretleri ve karısına bile iş yaptırmaması ipleri iyice koparmıştı ki,Fatih evin tapusunu bir şekilde üzerine alarak iyice yaşlanan anne babasını evden kovmuş bir daha da asla onların yüzüne bile bakmamıştı Ve aylar sonra evi sattıklarını karısının da ev parasıyla beraber kaçtığı haberi şok etkisi yarattı Fatma hanımda
O biricik oğlu,kıyamadığı,hiçbir kötülüğü konduramadığı oğlu hastaneye kaldırılmıştı Yavuz,hem anne ve babasına bakıyor hem de hastanedeki kardeşiyle ilgileniyordu Ama bir kere bile onların yüzüne vurmadan bir görev olarak adletmişti bu işi Çünkü o,sabrı kaynağından öğrenmişti,insanlığı,şefkati,yardıma koşmayı,karşılıksız,hiçbir şey ummadan sadece Allah rızası için mücadele etmeyi inandığı dinden öğrenmişti Hayat o kadar farklı gelişiyordu ki, bir anda belki de kendisi hiç ummadığı bir insana muhtaç kalabilirdi Hayat bu, her an her şey olabilir Allah her birimizi farklı şekillerde imtihan ediyor Bunu bu şekilde bilmek ve bu şekilde inanmak ne büyük lütuf 
|