Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bunalım, fatura

Bunalım Ve Fatura

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bunalım Ve Fatura



ömer faruk hüsmüllü yazıları - mavişin hikayesi - bunalım ve fatura hikaye konusu



Maviş,yeni sahibinin yedeğinde oldukça uzun bir yolu kat ettiği halde yine de hayatından memnun görünüyorduÇünkü bu yolculuk sayesinde,hem birçok yeri görmüş oluyor ,hem de şimdiye kadar hiç tatmadığı nefis otlarla midesini doldurabiliyordu

Boynundaki yular,canını biraz sıkmıyor değildi,ama, nasıl olsa sonunda ona da alışabileceğini düşünüyordu Yolun iki yanından adeta fışkırırcasına çıkmış otların hepsini yemek istiyor; sahibi ise ancak arada sırada buna izin veriyorduMaviş,tombul memelerindeki sütün artması yüzünden onları taşımakta güçlük çekiyordu Buna rağmen bıraksalar tüm yeşillikleri silip süpürecek kadar iştahı vardı

Yeni ahırına girdiğinde buranın eskisine göre oldukça lüks bir görünümü olduğunu fark etti Üstelik diğerindeki gibi başka ineklerle hattâ zaman zaman misafir gelen başka hayvanlarla bir arada yaşama zorunluluğu da yoktu Gürültüler, patırtılar, acayip sesler ve hele o ağız şapırtıları artık burada onu rahatsız edemeyeceklerdi


Birazdan güleç yüzlü bir kadın elindeki bakraçla içeri girdi Maviş'in başını ve yelesini okşadı; sırtındaki beyaz tüylerini eliyle düzeltti Belli ki onu seviyor ve "hoş geldin" diyorduKadın,gittikçe ağırlaşan memelerindeki sütü sağınca Maviş,yeniden dünyaya gelmiş gibi oldu Biraz sonra aynı kadın, taze ve yeşil bir kucak otu Maviş'in önüne attı Maviş, mavi gözleriyle teşekkür etti kadına Tabii arkasından da sanki günlerce açmışçasına yeşillikleri yutmaya başladı

Maviş'i yalnız başına tam beş gün dışarıya bırakmadılar Maviş, zamanının çoğunu ahırda dinlenerek geçirdi Bazen de ya adam ya da kadın tarafından etrafı tanıması amacıyla kısa süren gezintiler yaptırılıyordu


Beşinci günden sonra Maviş'in iyi niyetinden emin olan sahipleri onu tek başına ve yularsız olarak araziye bırakmaya başladılar Maviş bundan çok mutlu oldu, sahiplerinin güvenini kazanmak için elinden geleni yapmaya çalıştı Meselâ çok canı çektiği halde dört-beş karış büyümüş tazecik mısırlarla dolu tarlalara girmemek için zorlu nefis mücadelesi verdi ve kendisine sataşan diğer ineklerle kavga etmemek için çok sabretti



Sabretmenin mükafatını görmedi değil! Nitekim,bir gün sahibi Maviş'i köyün dışına götürdü Maviş bütün gün koştu, zıpladı,oynadıHer şey gerçekten çok güzeldi Ağaçlar, otlar, çiçekler, sıcacık güneş ve o vahşi erkek

O'nu ilk gördüğünde ne hissettiğini tam olarak bilemiyordu ama heyecandan her tarafının titrediği muhakkaktı, O anı ahırına çekildiğinde tekrar tekrar hatırlıyor, hayal âleminin enginliğinde mesut yüzüyordu


Önce bir gürültü işitmişti, başını sesin geldiği tarafa çevirdiğinde, simsiyah dumanları havaya savura savura gelen o aşk ilâhını görmüştü Önce eski köyündeki Karaboğa’yı andırdığını zannetti, fakat yaklaştıkça fark etti ki ondan çok daha kuvvetli ve cüsseliydi

O'na doğru yaklaşmalı mı yoksa uzaklaşmalı mı, bir türlü karar veremiyorduAyaklarına kalsa ileriye doğru gitmeliydi Acaba ayaklarını dinlese miydi?

Yanından geçerken bağırmıştı, acaba neden? Maviş'in cazibesini fark edip bağırmış olabilir miydi? Ya o arkasından kovalayanlar kimdi?


Nerede Karaboğa,nerede o? Arada dağlar kadar fark var ,diye düşündü İlk çocuğunun yani Sarıkız'ın babası Karaboğa’yı,daha o zaman gözü pek tutmamıştıKöyde tek olmanın verdiği kibirle dolaşan Karaboğa, sanki lütfen onunla bir ilişki kuruyormuş havasındaydıO an,acıdan başka bir şey duymamış, karnında taşıdığı yavrusundan yüzünü bile görmeden nefret etmeye başlamıştı Doğduktan sonra da Sarıkız'ı sevememişti Zayıf, çelimsiz, nazlı bir buzağıydı, fazla yaşamayıp on beş günlükken ölünce pek fazla üzülmemişti bile


Sahibi onu tekrar oraya götürsün diye sabırsızlıkla bekledi İçindeki özlem acıya, acı karamsarlığa, karamsarlık ölümcül bir ıstıraba dönüşüyorduSadece hayal kurmak artık yetmiyordu, O'nu görmek isteği dayanılmayacak bir hale gelmiştiBir ara kendi başına kaçıp gitmeyi düşündüyse de yolu bulamayacağı korkusuyla bundan vazgeçti,

İkinci kez oraya gitmek için yola çıktıklarında bu sefer hazırlıklıydıYolda su içmesi için serbest bırakıldığı çeşmenin yalağında uzun uzadıya orasını burasını yıkadı, sahibinin şaşkın bakışları arasında ayaklarını yalağın içine soktu, ama yalak ufak olduğu için dört ayağıyla birden içine giremediği gibi az kalsın ayaklarını da kıracaktı Şap şap ayaklarından sesler çıkararak çeşmenin başından ayrıldıktan sonra şöyle bir silkinip üzerindeki su zerreciklerini döktüYol boyunca güzelleşmek için yalandı durdu…

Beklemeye başladı Canı ne koşmak ne de ot yemek istiyordu Gözleri güneşin battığı yerdeydi Ne zaman güneş karşıdaki dağın arkasında kaybolursa o zaman O çıkıp gelecekti Zaman oldukça yavaş ve zor geçiyordu

Yattığı yerden kalktı,biraz gezindi, ilerideki erik ağacının yanına gitti, boynuzlarının arasına ağacın gövdesini aldı, ağaca doğru abandı, sonra bu hareketten de vazgeçerek oracığa yatıverdi


Beklediği an nihayet gelmiştiGüneş kaybolmaya başlayınca siyah dumanı ve ardından da O'nu gördü Demiryoluna iyice yaklaştı Maviş görüldüğünü fark etmiştiÇünkü O, bağırıyordu Maviş de tüm kibarlığını takınarak "Möö,möö" diye cevap verdi

Umdu ki yanına gelince durup kendisiyle konuşacak Bağırarak geçip gidince aklı başına geldiPeşinden koşan onca hayranı varken hiç durur muydu? Öyleyse niçin Maviş O'nun peşinden koşmasındı? Dumanları yuta yuta,koştu koştuBir müddet sonra dışarıya iki karış fırlamış diliyle ve pörtlemiş gözleriyle yenilgiyi kabullenmiş olarak durmak zorunda kaldı Nefes nefese, başı öne eğilmiş , geri dönerken çok üzgündü


O gece,gözüne uyku girmedi Bütün çabalarının boşa gittiğini düşünüyordu Halbuki önüne çıkıp O'nu durdurabilirdi Bir dahaki sefere gururunu ayakları altına alıp bunu gerçekleştirecekti Günler çabuk geçse de bir gün yine oraya gidebilsem,diye düşünüyordu

Yeni bir bekleyiş başladıÖncekinden daha çok gün geçtiği halde dileği bir türlü yerine gelmediBu nedenle zihninde, tek başına oraya gitmek düşüncesi gün geçtikçe ağırlık kazanmıştı

İçindeki isteğin korkudan baskın çıktığı bir gün, yola koyuldu Yine çeşmede yıkandı, temizlendi Yoldaki nefis çiçeklerin üstünde saatlerce yuvarlandıO’na güzel kokmak, temiz görünmek kısacası göz alıcı olmak istiyordu

Güneş dağın ardına çekilmeye başlayınca, demiryolunun ortasında durup bekledi Geldiğini belli eden işareti yani siyah dumanı görünce yüzü güldü Az sonra O,bütün azametiyle göründü Hızla üzerine doğru gelirken bir yandan da tüm gücüyle bağırıyordu



Ne muhteşem andı o?İşte sevdiği erkek, onun için coşkuyla bağırıyor, onun için şahlanıyordu Karşılaşmaları, kavuşmaları, beraberliklerinin mutlu başlangıcı artık an meselesiydi Maviş,gerdanını sallayarak,yuvarlak kalçalarını oynatarak,tüm sevimliliğini takınarak gözlerini kapattı Ahhh vuslat, ahh!

Gözleri kapalı O'nun erkekçe gür sesinin gittikçe yaklaşmasını hissediyorduYaklaştı yaklaştı ve tüyleri diken diken eden, sinir bozucu bir gıcırtıyla,sağa sola fırlayan kıvılcımlarla her şey son buldu


Lokomotiften inen makinist, diğer tren personeline: "Bir inek daha gitti Bu kaçıncı? Haydi, bir tutanak tanzim edin de fazla gecikmeden yolumuza devam edelim" dedi

Biraz sonra birkaç yolcunun “vah,vah”ları arasında tren hareket etmişti bile



Ömer Faruk Hüsmüllü

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.