07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gidişin Bendeki Yokluğun Olacak
ayrılık hikayesi - terkeden sevgiliye sitemAşağıda herşey giderek küçülüyor küçüldükçe bütün yollar birbirine benziyor bütün ağaçlar bütün evler  Küçüldükçe,birbirine benzedikçe herşey hızla çoğalıp yokoluyor Seni de böyle küçültebilecek miyim içimde O kentte seninle yaşanan o kocaman o küçük zaman dilimini diğerlerine benzetip çoğaltabilecek miyim?Yokedebilecek miyim? O kentin yollarında kaybolmuştum ben bütün sokaklar senin kapına çıkıyordu Orada hangi evin kapısını çalsam sen çıkıyordun karşıma, belki de ben hep senin kapını çalıyordum Baktığım bütün insanlarda bir parça seni gördüm,yüreğim irkilerek  
Günlerce sen indin taksilarden bütün telefonlarda senin sesin soluduğum havada bile sen vardın Durmaksızın senin kokunu doldurdum içime O kentte seninle boğulup kalmıştım
Seninle yaşamak herşeye rağmen güzel,upuzun bir düş gibi geliyor bana Ama yalnızca bir düşle ne kadar yaşayabilir ki insan  Seninle yaşadığım tutkunun sende dokunduğum tenin, her gittiğim yerden alıp beni sana getiren kokunun ansızın tükenip yokolabileceği korkusuyla daha ne kadar yaşayabilirdim Üstelik artık yavaş yavaş karabasana dönüşen bir düş İkimizde o kentte oldukça hiç bitmeyecekti Kimbilir belkide o kentin kendisi bir düştü Bir başka kentte sevebilir miydim seni? Seni sevme cesaretini bulabilir miydim kendimde?Seni sevme sabrını gösterebilir miydim?
O kent uçsuz bucaksız karmaşası içinde her gece akıl almaz raslantılarla yaşanıyor biliyorsun Her gece bütün günahları saklıyor karanlığında Yoruyor insanı;bitmez tükenmez bir yorgunluğun içinde uyuşturuyor Öylesine uyuşturuyor ki yaşanmış bütün hoyratlıkları, bütün düş kırıklıklarını çarçabuk unutuyoruz Unutulmayan düş kırıklıkları ya da en derinden yaşanan pişmanlıklar hiçbirşeyi yeniden başlatmaya yetmiyor
Doğru sen milat oldun benim yaşamımda “Bir ömürde kaç kez milat yaşanır” bu soruyu sorarken ne kadar güvenliydin kendine  Oysa bana seninle yaşadığımız milattan önce de yaşadığımı bilmek yetiyor Sende bilirsin doğada hiçbirşey tümüyle yokolmaz Her nesne dönüşür yalnızca, sürekli olarak dönüşür yeni birşeylere Doğanın sonsuz devinimini yaratır bu dönüşüm Bütün bunları senden öncede biliyordum ben Şimdi senden önce nasıl yaşandıysa senden sonrada öyle yaşanacağını bildiğim kadar iyi biliyordum üstelik Bunu bilmek öylesine güç veriyor ki bana yaşanmış tüm düş kırıklıklarını, unuttuğum tüm pişmanlıkları yeniden anımsıyorum Beni her an biraz daha tüketen yokluğunu,bendeki yokluğuna dönüştürebileceğime de daha çok inanıyorum artık
“Kaçış bu”dedin bana Sesin öfkeliydi Ellerinden anladım şaşkınlığını Seni bırakıp gideceğime hiç inanmamıştın biliyorum Oysa yanıbaşında gecelerboyu hazırlandım yokluğuna farketmedin Karanlığa sığınıp usulca uykusuzluğumu değdirdim uyuyan bedenine Senin koynunda ellerimi saçlarında gezdirirken her gece yeniden yitirdim seni Bir daha dönmemecesine her gece bırakıp gittim Yapamadım Uykusuz sabahlarda yeniden çaldım kapını Beynimdeki o deli,tutkulu çığlıklarda aradım hep koynunda buldum seni 
Bu kenttende senden de kaçabilir miyim hiç Bu kenti ne çok severim bilirsin , Seni  Hayır kaçış değil ama karşı konulmaz bir sürüklenme duygusu bu İnsanoğlunun bütün acılardan sonra yüzünü kendine, yalnızca kendine dönüp yaşadığı bir sürgün Her sürgün gibi benim sürgünümde de ayrılık kaçınılmaz ve her sürgün gibi benim sürgünümden de yeni buluşmalarla dönülecek
-yılın sonunda öyle çok alışmışım ki sana
Üstelik sen öyle bağladın ki beni, sana yaklaştıkça kendimi yitirdim yok oldum sonunda Gidişim seninle yaşanan bütün yokluklardan arınmak olmalı
“Seviyorum seni” demiş miydin hiç  Sanmıyorum ama sevmek tenin tene karşıkonulmaz dokunuşysa, tutkulu çağrıları bir gecenin uykusuzluğunda yatıştırmaksa eğer sevdin beni biliyorum Diğerlerini sevdiğin kadar sevdin beni de Bizi sarıp kuşatan o koskoca fanusun içinde,kurulu bütün değerlere gözükara bir başkaldırı olmayacak mıydı evliliğimiz  Sen,yaşamın sürekli değişen renkleriyle çoğaltabildin kendini Yeni yeni sevgileri taşıdın sevgimize Bende denedim,diğerlerini sevmeyi bende istedim Ama senin kokunla öyle doluydumki ne kokularını duyabildim onların ne de soluk almayı becerebildim Geriye yalnızca yokluğunu yaşamak kaldı bana Yanıbaşımda yokluğuna dayanamazdım
“Bütün günahlarını bana bırakıp gidiyorsun öyle mi!  ”
Herşeyimi sana seninle birlikte varoluşuma borçlu olduğumu söyleyen sen değil miydin?Kimbilir doğruydu belkide  Bir tanrı olmak istedin sen;küçücük dünyamın tek tanrısı  O zaman günahlarımdan korkmamalısın, tanrıların günahı olmaz ki İçinde doğup büyüdüğüm o kenti adım adım doldurdun Günahlarımla,korkularımla yürek acılarımla yapayalnız bıraktın beni Onları sana değil tümüyle sana ait olan kente bırakıp gidiyorum Çünkü onlarda benim gibi yalnızca seninle varoldular Oysa “Gidişim, Bendeki Yokluğun Olacak” biliyorsun
Bembeyaz bulutların arasında ilerliyor uçağım Soluğunun başımı döndüren ılıklığını duyuyorum Yüzün arasıra görünüp kayboluyor Yüzünü bulutların arasında gördükçe sana henüz söylemediğim bütün sözler adına burukluk kaplıyor içimi O kentin seninle yürüyemediğim yolları bütün kıyıları seninle açmadığım bütün kapıları adına  
Yaşamın sana ait olan biriktiremediğim her anı için kahrolası bir pişmanlık duyuyorum
Yolboyu ilerliyor uçağım Gidilecek yere henüz varılmadı Uçak az sonra inişe geçecek biliyorum ki varılacak yerde sen olmayacaksın artık, bulutlar olmayacak
Yüzünü de yavaş yavaş unutacağım
Süheyla Acar Kalyoncu
alıntı
|
|
|