07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Nasıl Yaşanıyor Bu Vesayetli Dünyada
Nasıl Yaşanıyor Bu Vesayetli Dünyada Yazısı - Nasıl Yaşanıyor Bu Vesayetli Dünyada İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
Hava soğuk Çok soğuk  Şakirin Camii’nde onu gerçekten sevenler toplanmışlar Ne garip  Şu musalla taşı üzerindeki tabutta yatan kişi benim neşeli, hayat dolu arkadaşım Evin Esen  Kimseyle konuşmadan, görüşmeden; göz teması kurmadan bir kenardan izliyorum her şeyi  Gelen gidenleri, kameraları, diğer tabutları  Soğuktan gözümden yaş akıyor  Ezan okunuyor  Çok sevdiğimiz bir tiyatrocu abimizi kaybetmiştik yıllar önce Ardından yazdığım yazıyı kesip cüzdanında taşımıştı Evin  Okur okur ağlardı  (Hayat çok yoruyor değil mi Evin  Şimdi senin yazını mı yazacağım ben?)
Merhumeyi nasıl bilirdiniz?
İyi bilirdik  
Hakkınızı helal ediyor musunuz?
Helal olsun  
Helal olsun  
Helal olsun  
***
Güzel arkadaşım  Evinden çıktığımız o akşam seni bir daha görmeyeceğimi bilmiyordum  İçimi müthiş bir sıkıntı basmıştı tam kapıdan çıkarken O gece bir derdin vardı  Yola çıktık, anımsamıyorum nereye yetişmemiz gerekiyordu  İstanbul işte, zaman işte, koşturma işte  Araya vakit girdikçe seyrelen görüşmeler ama kalbimde ederinden hiç eksilmeyen bir sevgi  
Geçen hafta bana aldığın güllü fincanlar düştü aklıma Onları çıkardım, kendime kahve hazırladım  Seni düşündüm uzun uzun Ama aramadım  
Öyle bir yorgunum ki erteliyorum hep aramayı  
O kadar erteliyorum ki hep kaçıyor tren   
Her limon kolonyası bana seni hatırlatır Hiç sevmezdin Anneni kaybettiğin gece sabaha kadar kollarına limon kolonyası sürdükleri için o koku sana annenin ölümünü anımsatırdı  
***
Senin yanından ayrıldım Galiba giderek bir Engin Ardıç ağacı salınıyor ruhumda Kimseyle konuşmadan çıktım camiden Atladım bir taksiye Ağladım rahat rahat Küfür ettim içimden içimden Nasıl kızgın ve inançsızım bir bilsen bugünlerde İnsanlara, eylemlere, söylemlere  
Kızım bebekti Kucağına vermiştim senin Sana bakıp kıkırdamasına gözlerin yaşarmıştı “Küçük olan her şey pek savunmasız, pek iç kavurucu, pek hayat dolu” demiştin içini çekerek  
Bu aralar ölüm sık uğruyor yanıma yöreme  Bir güzelim yavru kedi gelmişti kucağıma iki üç hafta önce Hastaymış diye yazmıştım hani, okumuştun muhakkak Çok uğraştık ama kurtaramadık  Kızıma annesine gönderdim dedim İnandı  İkna oldu  Ama kucağımda mırıldarak uyuyuyan, kapıda beni karşılayan, patilerini avcumunun içine bırakan o güzel surat da gitti ya  Doktorumuz Tarabya sırtlarında bir bahçede güzel bir köpekle koyun koyuna gömdü ikisini  Yavru kedimiz bir büyüğe emanet uyuyor  
***
Sen de güzel arkadaşım, limon kolonyası koklayamayan ve annesini çok ama çok özleyen bir evlat olarak gittin  Gidişine içim çok yandı be Evin  Ama çok yandı  Oralarda kime emanetsin bilemiyorum  
Bu dünyanın didişmesi bitmiyor  
Belki de rahat, belki de sükun, belki de şahane bir düzene kavuştun  Belki boşuna üzülüyoruz  Belki asıl çile yaşamaktır da ulaşılması gereken asıl nihayet, ölüm ve sonrasıdır  
Sabah oluyor  Kızımı okula göndereceğim az sonra Karnesini alacak Hayat yine akacak  İnsanlar yine koşturacaklar Ben yine dert edeceğim küçük şeyleri  
Ama şimdi bana hediye ettiğin o fincanı ve tabağı çıkaracağım Kahvaltımı seninle edeyim diyorum  Ah, Evincim  Neşesiyle, merhametiyle çok güzel bir insan, harika bir oyuncu nasıl da vakitsiz gittin  Ölümün “kâğıt kesiği” filan değil arkadaşım  İnan değil  Senden sonraki ikinci gün doğdu az önce  Diyor ki Turgut Uyar bir şiirinin bir yerinde:
(  ) nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada
hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna
kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil
kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana
güzel bir öğle vakti
eski güzel bir akşamı hatırlayarak
sonra dopdolu şeyler
damacanalar gibi
içim kabarıyor
sonu olsun diyorum
neyin sonu ama
hiç değilse bu taş basamakların (  )
***
Sonu yok sevgili arkadaşım biliyorum  En azından ben o taşa yatana ve insanlar beni uğurlamaya gelene kadar Güle güle  Seni çok özleyeceğim  Özleyeceğiz  
(*) Turgut Uyar
“Binlerce”
İclal Aydın
|
|
|