Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
yanık

Yanık

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yanık



Yanık Yazısı - Yanık İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları

Simsiyah örtüler altında vurulmuş iki adam yatıyor ortada Vurulmuşlar İkisinin ortasında bir fotoğraf makinesi duruyor Hiçbir şey olmamış Az önce çektikleri fotoğraflar, yakaladıkları “hayat” orada kayıtlı kalmış Ama onlar yok Ölmüşler Öldürülmüşler Düşüncelerini, gördüklerini başkaları da bilsin diye çıkardıkları gazete yüzünden ölmüşler Karşı düşüncenin adamları öldürmüş onları Ama fotoğraf makinesi ikisinin ortasında duruyor Ölümün ortasında hayatı kaydeden bir makine ölümsüzmüşcesine duruyor işte


Kadınlardan biri ölen arkadaşlarının bedenlerinin başında duruyor acıyla Fotoğraf makinesini eline alıyor “İlahi olan ne kaldı?” diye soruyor arkadaşına “Geriye kalan tek şey fotoğraf makinesi İçindeki görüntüler Nesnelerin bizden daha fazla umudu olduğu bu dünya ne biçim bir dünya


Sonra ağlamaya başlıyor


***


Suriye’de değil, hayır değil


İstanbul’da, Şişli’de oluyor bunlar Dört yıl önce de değil Dün akşam Tiyatro sahnesinde oluyor Lüban iç savaşını anlatan “Yanık” isimli oyunda


Boğazımda öyle bir yumruk var ki anlatamam size Elindeki fotoğraf makinesini göğsüne bastırıp ağlayarak intikam yemini eden kadına arkadaşı itiraz ediyor


İntikamla bu savaşı bitiremeyeceğini anlatıyor


“Bize kılavuzluk edecek değerler yok Biz de bu yüzden kendi uydurduğumuz geçici değerlere yaslanmak zorundayız Bildiklerimize ve hissettiklerimize yaslanmak zorundayız İntikam almak, evleri yakıp yıkmak istiyorsun Senin hissettiklerini başkalarının da hissetmelerini böylece anlamalarını, değişmelerini, bunu yapan insanların dönüşmesini istiyorsun Anlasınlar diye onları cezalandırmak istiyorsun Ama bu budalaca oyun, seni kör eden, çıldırtan acıdan besleniyor Kimi ikna edebilirsin ki? Çevremizin artık ikna edilemeyecek insanlarla dolu olduğunu görmüyor musun?”


Bugünden mi bahsediyor yoksa? Bugünden mi Allahım? Bizden mi söz ediyor?


***


Bu yıldan gazete başlıkları koyabilirim yazımın tam da bu bölümüne


Geçen aydan, geçen haftadan


Geçen yıldan


On yıl önceden


Elli yıl önceden


Türkiye’den , Filistin’den, Suriye’den, Afganistan’dan Arjantin’den, Şili’den, İspanya’dan O kör göze bir parmak sokmama gerek var mı?


Bir iç “açı”nın dökümü için gazete manşetlerini anımsamaya gerek var mı?


Diyor ki yetimhanenin doktoru oyunun en can alıcı yerlerinden birinde:


“İki gün önce milisler kampların dışına çıkan üç genç mülteciyi idam etti Milisler üç genci neden astı? Çünkü kamplardan iki mülteci köyden bir kıza tecavüz edip öldürmüştü Mülteciler kıza neden tecavüz etti? Çünkü milisler bir mülteci ailesini taşlamışlardı Milisler onları neden taşladı? Çünkü mülteciler kekiklerin yetiştiği yamacın yakınındaki bir evi yakmıştı Mülteciler evi neden yaktı? Açlıktan su kuyusunu tahrip eden milislerden intikam almak için Milisler neden kuyuyu tahrip etti? Çünkü mülteciler vahşi köpeklerin koşturduğu derenin yanındaki ekinleri yakmıştı Mülteciler neden ekinleri yaktı? Bir sebebi vardı tabii Ama benim hafızam bu kadar geriye gidebiliyor Daha öncesini hatırlayamıyorum Hikâye sonsuza kadar böyle devam eder gider Bir şey başka bir şeye sebep olur Öfkeden öfkeye, acıdan mateme, tecavüzden cinayete zamanın başladığı yere kadar gider bu iş


***


Oyun bitti Kar başlamıştı eve dönerken Ne kadar yağmur, ne kadar kar yağsa da o yangın sönmüyor işte O “yanık” izi geçmeyecek ki üzerimizden


Yüzyıl süren bu savaşın ateşi sönmeyecek ki


İstanbul Devlet Tiyatrosu, Lübnan asıllı yazar Wajdi Mouawad’ın kaleme aldığı “Yanık” isimli oyunu Cem Emüler’in çevirisi ve rejisi ile izleyiciyle sunuyor


Oyunculardan Janin’in (biricik, sevgili arkadaşım Veda Yurtsever İpek canlandırıyor) müzeye dönüştürülmüş “Unutulmaz işkencelerin hapishanesi Kfarrayat”ı ziyaret ettiği ve hücrelerde mahkûmlara yapılan işkenceleri dinlediği sahnede “Bir gün Diyarbakır Cezaevi de müze olursa, biz de böyle bir oyun, film izleyecek, saklananların, üstü örtülenlerin hiç olmazsa bir oyun repliği ile ışığa kavuştuğunu görebilecek miyiz” diye düşündüm


Aslında


Bir gerçeği anlamak için bir dürteni, bir öğreteni, bir itekleyeni beklemeye gerek yok


Çünkü oyunun kahramanı Nevval’in dediği gibi:


“Öyle gerçekler vardır ki ancak keşfedildikleri zaman anlam kazanırlar



İclal Aydın

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.