07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Avuç Mazi
Bir Avuç Mazi Yazısı - Bir Avuç Mazi İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
Fügen yeni bir romana oturmaya karar verip de bana ilk söz ettiğinde Fenerbahçe parkında güneşli bir öğle sonrası yaşıyorduk Ben kibrit patates yiyordum Arka masamızda oturan orta yaşlı süslü kadınlar kendilerine hizmet etmekte olan garsona dünyayı dar etmekle meşguldüler  (Bu tür detayları aklımda tuta tuta asıl akılda tutmam gereken meselelerin hiçbirini tutamaz oldum o da ayrı bir mesele!)
Fügen o tatlı sesiyle anlatmaya başlamıştı  
Ben yemeyi unutmuş, çoktan anlattığı hikâyenin bir parçası olmuştum bile  
***
Sonra romanı yazmaya başladı  
İlk yazdığı sayfalardan gönderdi bana  New York’a uçuyordum Kucağımda siyah bir dosya içinde Fü teyzenin (kızımın ilk uçurtması Fü teyzenin hediyesidir ve o gün bugündür Fügen ailemizin Fü teyzesidir) göz nuru satırları bana eşlik ediyordu  Bir gün ben de bir roman yazabilir miydim acaba?
Fügen Ünal Şen’in dili, kitapları, duygusu, ruhu, insanlığı, gazeteciliği çok sevdiğim, çok yakın bulduğum, çok canım bildiğim bir bütündür benim için  
Okuduğum satırların kimisinde bu tanışıklığın, bu arkadaşlığın izleri ne çok demiştim o gün de kendi kendime
Bu roman Fü’nün Rumelili ailesinin hikâyesidir aslında  
***
Birkaç ay sonra yolum Girit Adası’na düştü  
Şahane bir yaz akşamıydı  Çok mutluydum Ailesi de zorunlu göçler yaşamış olan bir arkadaşımla adanın sokaklarını keşfediyorduk Yol ikiye ayrıldı Sokağın birinden güzel bir müzik sesi, diğerinden baygın bir yasemin kokusu geliyordu İkisi arasında karar vermeye çalıştık Müzik sesini seçtik Küçücük bir dükkân çıktı karşımıza Önüne iki masa atmışlar Masalardan birinde dükkânın sahibi ve iki müzisyen demleniyordu Diğerinde iki kişi yemek yiyordu “E, hani bize masa?” dedik Hemen, iki tabure, bir küçük sehpa çıkardılar  Kafamızı bir çevirdik ki sokağın adı Türkçe  
Fügen’in henüz bitmemiş romanından söz ettim o akşam  Selanik’ten İstanbul’a, İstanbul’dan Selanik’e göçe zorlanan iki ailenin hikâyesi  
“Düşünsene” dedim “Şimdi şu sokakta oturuyor olsak, bize deseler ki yarın gidiyorsunuz  Doğduğunuz, büyüdüğünüz memleketinizi bırakıyorsunuz diyorlar! Hiç bilmediğimiz bir yere zorla gönderiliyoruz Bu masayı, bu bahçeyi, bu perdeyi, bu arkadaşı, bu denizi, bu akşamı, bütün bu anıları burada bırakıyorsunuz, hemen şimdi diyorlar Ve yollara düşüyorsun Bir daha da hiç dönemiyorsun  ”
Arkadaşım “Ben hâlâ bu korkuyla yaşıyorum, sen yaşamıyor musun” demişti bana gülerek  Sonra da göz kırparak eklemişti: “Musevilerle Kürtler arasındaki fark bu işte  Hiç düşündün mü bunu?”
***
‘Bir Avuç Mazi’ sonunda çıktı  Kitapçılarda yerini aldı  Fügen Ünal Şen’le kitabı kutlamak için birkaç gün önce buluştuk Yorgundu  Yorgundum  
Taksim’de buluştuk  Ben kahve içtim, o çay  Yanımızda yaşlı bir çift tartışıyordu  Kitabımı imzaladı  Kızımın Fü teyzesi  Güzel dostum 
“Fü” dedim  
“Bu kitabın ilk satırlarını bana verdiğinde New York’a gidiyordum, anımsıyor musun  Bir çıktı dosyasıydı elimde  Ben birkaç hafta içinde gidiyorum  Ve kitabının bitmiş hali eşlik edecek bana  Bu uzun göç kitabı, içimdeki uzun göçe rehberlik edecek sanırım  Umarım elime ilk aldığımda bir gün benim de bir romanım olur mu soruma ‘evet olur’ yanıtını verecek, yüreklendirecek sihir bu sayfaların arasındadır  Hayırlı olsun dostum Yolu açık olsun Selanikli Fethi Bey‘le, Alsonya’lı Bayan Mitra bana yol gösterici olsunlar dilerim  ”
***
Bir Avuç Mazi, Fügen Ünal Şen imzası ile Everest Yayınevi’nden çıktı Bütün kitapçılarda!
***
Hayatımızda üç yanlış bir doğruyu götürmüyor  
Aslında en doğru bildiğimiz, bütün doğruları yanında götürüp, bizi kandırıyor
Asıl yanlış ise, o doğruya baştan inanmak oluyor  
2che
http://2che me
İclal Aydın
|
|
|