Prof. Dr. Sinsi
|
Benlik Algısı
Aziz Nesin Öyküsü - Benlik Bilinci - Benlik GelişimiAziz Nesin’ in, aşağıdaki öyküsü, çocuğun içinde yetiştiği ortamdaki “sevgi” ve “benlik bilinci”nin bir insanın kaderinde oynayabileceği rolü sergilemektedir
Helal Olsun
“Petir canavarı Zengo yakalandı Beş vilayet sınırı içinde sindirmediği kimse kalmamıştı İnsanları titreten haydut en sonunda kapana kısıldı ”
Hükümet konağı önündeki caddeden geçerken bütün yol boyu onu görmek için gelenlerle dolmuştu İki eli, iri baklalı bir zincire vurulmuştu Sarkan zincirin ucu yerde sürünüp, şakırdıyordu Sağında iki jandarma , solunda iki jandarma , arkasında beş jandarma vardı Jandarma komutanı astsubay da önde gidiyordu
Herkes onu merak ediyor, görmek istiyordu da, yine de kimse yanına sokulamıyordu Arkadaki meraklılar Petir canavarını görmek için öndekileri ittikçe, öndekiler geri direniyor, canavara sokulmaktan ürküyorlardı Jandarmaların arasındaki Zengo ilerledikçe, kalabalığı bıçak gibi yarıyor, önü açılıp boşalıyordu Ama kaçışan halk uzaktan da olsa, Zengo’ya bir tükürük atmaktan geri kalmıyordu Zengo’ ya taş tanlar bile vardı Yaşlı kadınlar yumruklarını sıkıyorlardı
“Kahrol Zengo! ”
“Geber Zengo! ”
Her eşkıyanın az çok, bir iki seveni bulunur Hiç değilse yakın hısımları sever Zengo’yu bir tek kişi, öz kardeşi bile sevmiyordu Onun için, bir an önce asılmasını en çok isteyenler, kendi köylüleri, yakın hısımlarıydı
En azgın, en azılı eşkıyanın bile, uydurma da olsa birkaç iyiliği anlatılır, eşkıyanın en canavarı bile masallaştırılır ” Zengini soyar, yoksula verir,” derler “Öksüz kızlara düğün dernek yapar,” derler Ne de olsa bir iyiliğini söylerler Zengo için hiç kimse iyi bir şey söylemiyordu Bu Zengo, çocukluğundan beri canavardı Adam öldürmekten, ama hiç yoktan cana kıymaktan zevk alıyordu Öldüreceği adamın zengin ya da yoksul, kadın ya da erkek, yaşlı ya da genç olması onun için hiç önemli değildi Yıllarca dağda bir başına gezmişti Yanına kimse sokulamazdı ki, onunla arkadaş olsun
Yakalandığı zaman üstünden beş liraya yakın bozuk para çıkmıştı Oysa öldürdüğü her adamdan onar lira almış olsaydı, ceplerinin altınla dolu olması gerekirdi Parası yoktu Çünkü para için adam öldürmüyordu O, öldürmek için öldürüyordu Belki de bütün insanları öldürüp, bu yeryüzünde rahatça yaşamak istiyordu Daha doğrusu, niçin adam öldürdüğü belli değildi Bunu kendisi de bilmiyordu
Dağa ilk çıkışı evliliğinin ilk gecesi olmuş Zengo, köyünün en zengini Yalnız kendi köyünün değil, bütün bura köylerinin en zengini Böyle olduğu için de çok güzel bir kızla evlendi Kızın babasına yüz koyunluk bir sürüyle üç yüz de altın verdi Kızı aldı Kız, gerdeğe girecekleri geceye kadar Zengo’nun yüzünü görmemişti İlk o gece gördü Görmesiyle de bir çığlık atıp, iki elini yüzüne kapayarak kaçması bir oldu Ama kaçacak yer yoktu Zengo, kapıyı tutmuştu Kız, iki avucu yüzüne kapalı, çığlık çığlığa duvara sırtını verip köşeye büzüldü Parmaklarının arasından Zengo’ya bakıp, çığlığı basıyordu
Zengo’yu görüp de korkmamak olanaksızdı Boyu iki metreyi aşkındı Elleri kürek kadar iriydi Ya hele yüzü  Doğduğu zaman, katır başlı bir çocuk doğdu diye bütün köylü şaşırmıştı Bu baş, yalnız katır başına da benzemiyordu Biraz katır, biraz domuz, biraz manda  Şaşılası bir baş Bütün hayvanlara benziyor, yalnız insana benzemiyordu
Anasının bu çocuğa bir ayıdan gebe kaldığını söyleyenler bile vardı Zengo büyüdükçe daha da korkunçlaştı Tepegözlü, fincan iriliğindeki iki gözünün biri alnında, biri de yan aşağıdaydı İri burnu, suratına saplanmış bir bıçağın sapı gibi duruyordu Yanpiri, kocaman bir ağzı vardı Çiğ pirzola gibi alt dudağı sarkık, iri dişleri de görünürdü Bütün yüzü kıllarla kaplıydı
Güzel gelin, Zengo’yu böyle görünce, korkudan köşeye büzüldü İki eliyle yüzünü kapadı Parmaklarının arasından Zengo’ ya baktıkça çığlığı basıyordu Zengo gülümsemeye çalıştı Ama beceremedi Çünkü nasıl gülündüğünü hiç bilmiyordu Geline doğru ellerini açarak yürüdü Maksadı geline gülümsemek, “Korkma, korkma benden,” diye ona yalvarmaktı
Ona yalvaracak, insan olduğunu söyleyecek, “Bağırma, istersen vazgeçelim Yarın sabah babanın evine git! ” diyecekti
Ama gelin, bunu anlayamadı Zengo’nun ellerini açıp, üzerine yürüdüğünü görünce, bayıldı, boş bir çuval gibi oracığa yığıldı
Zengo hiç soğukkanlılığını yitirmeden gelini okşaya okşaya boğdu Sonra onu koynuna alıp, sabaha kadar beraber yattı Gün ışımadan da başını alıp, dağa çıktı
Aradan bir hafta geçmeden Zengo, kızın babasını öldürdü Daha sonra, kendi iki kardeşini öldürdü Kardeşleri, kendisi gibi çirkin, korkunç değillerdi Bundan sonra, Zengo’nun cinayetlerinin ardı arkası gelmedi Çocuk demiyor, yaşlı demiyor, kadın demiyor, öldürüyordu
Bir kez yakalanmış, hapishane duvarını delerek kaçmıştı Jandarmaların arasında caddeden geçen Petir canavarını halk taşlıyor, suratına tükürüyordu Ama ona yaklaşmaya da korkuyorlardı
Göğsünde çaprazlama fişeklik vardı Bir dev gibi yürüyor, koskocaman ayakları, deve tabanı gibi yere löp löp basıyordu
Silahı, fişekleri alınan Zengo, hapishanenin bodrumundaki hücreye atıldı Mahkemesi başladı Zengo avukat tutacaktı Ama parası yoktu Köyündeki geniş topraklarını, bütün mallarını, davarlarını, evini sattı Eline çok büyük para geçti Bu kez de kendisini savunacak avukat bulamadı Zengo’ dan herkes nefret ettiği için, hiçbir avukat onun davasını almak istemiyordu Alsalar neye yarardı? Hiçbir avukat, Zengo’ yu idamdan kurtaramayacağını biliyordu Onun için de davasını almıyorlardı Ama en sonunda Zengo bir avukat buldu Avukata çok para verdi
Herkes, “İdamdan kurtaramazsa, Zengo avukatı öldürür,” diyordu İdama gitmeden hapisten kaçar, belki de mahkeme salonunda avukatı öldürürdü O, bir kişiyi öldürmeyi kurmuşsa öldürür On, on beş kişi bu dev azmanıyla baş edemezdi
Zengo, avukatının kendisini yalnız idamdan değil, hapisten bile kurtaracağına inanıyordu O kadar çok para vermişti ki avukata, Zengo’yu kurtarmalıydı o
Mahkeme uzun sürdü Sonunda sıra avukatın Zengo’yu savunmasına geldi Ne olacaksa işte bu oturumda olacaktı
On süngülü jandarmanın arasında mahkemeye gelen elleri kelepçeli Zengo’ ya kalabalıktan çok kişi bağırıyordu
“Geber Zengo! ”
“İpe, ipe Zengo! ”
Mahkeme salonuna girerken, Zengo’nun bileklerindeki kelepçeyi çözdüler Zengo, iki jandarmanın arasında mahkeme salonuna girdi
Söz savunmanın Avukat ayağa kalktı, öksürdü Titrek, korkulu bir öksürüktü bu Zengo’nun savunulacak bir yanı yoktu Bütün suçları, tanıklarıyla, kanıtlarıyla ortadaydı Yalnız bilineni yirmi cana kıymıştı Daha bilinmeyeni kim bilir ne kadardı? Avukat, bir kurtuluş umudu olarak Zengo’nun deli olduğunu ileri sürmüş, ama tıbbi gözlem altına alınan Zengo’nun deli olmadığı doktor raporuyla anlaşılmıştı Avukatın, Zengo’yu savunacak gerçekten bir sözü yoktu Cüppe kolunun bol yeni içinde kaybolan elini önce yargıca, sonra Zengo’ ya çevirdi Söze başladı
“ Pek muhterem reisim ve pek muhterem yüksek mahkeme heyeti  Müvekkilim masumdur Onun masumiyetini anlamak için temiz nasiyesine, şefkatle bakan gözlerine bir nazar atfetmek yeterlidir sanırım Yüksek mahkemenizden rica ederim Sanık mevkiinde bulunan müvekkilime dikkatle bakınız Kendisine isnat edilen bunca suç, bu masum, bu temiz, bu açık çehreden memul edilebilir mi? Hayır Edilemez! “
Avukat heyecanla konuşuyordu Bu konuşması bir saat sürdü Konuşurken sesini bir alçaltıp, bir yükselterek harp telleri gibi titretiyor, bir hızlanıp, bir yavaşlıyordu Ama bütün çabası boşa gitmişti Sözlerinin hiçbiri, ne yargıçlarda, ne dinleyicilerde olumlu bir etki yapmamıştı Nasıl olsa Zengo’yu kurtaramayacağını bilen avukat, hiç olmazsa sanıktan aldığı parayı hak etmek için konuşmuştu Yalnız bir kişi, avukatın sözlerinden büyük bir üzüntü duymuştu Ağlıyordu Bu adam, Zengo’ydu Alnındaki fincan iriliğindeki gözü yaşarmıştı Avukatına bakarken gülümsemeye çalışıyordu Mahkeme karar için bir ay ileriye atıldı
Zengo, salondan çıkınca avukatının elini öptü Bütün hayatında, kendisine “iyi” diyen tek kişi, bu avukattı
Hapishaneden avukatına beş bin lira daha gönderdi Daha önce de çok para vermişti
“Helal olsun, böyle avukata helal olsun,” diyordu
Yargıç kararını bildirdi İdam! Zengo, avukatına gülümsüyordu Hapishaneden avukatına ikinci kez beş bin lira daha gönderdi
Karar Yargıtaydan geldi: İdam onaylanmıştı
“Helal olsun böyle avukata, helal olsun,” diyordu Zengo
Zengo gülüyordu, sevinçliydi Zengo bütün parasını avukata bıraktı
İdam sehpasına götürülmek için hücresinden alınırken Zengo:
“Helal olsun böyle avukata, helal olsun  ” diyor, gülümsüyordu
alıntı
|