Prof. Dr. Sinsi
|
Öğrenilmiş Çaresizlik
Öğrenilmiş Çaresizlik - Şule Meryem Canpolat
Balkondaki kuşlara ekmek atmalı bugün de Markete söyleyeyim de yuvarlak ekmek ayırsın bize yine Kış çok soğuk geçecek, şimdiden belli oldu Öğrenilmiş çaresizliğin üstüne, aç ve çaresiz kuşlar kondu bir de Hangimiz daha garibiz, ya da daha sahipsiz? Umuda en çok hangimizin ihtiyacı var, bir de ekmeğe, yaşamak için, hayata tutunmak için  
Kar taneleri yüreğimden geçiyor, yerlere düşerken Bu sene yüreğime de bahar gelecek hissediyorum Yerler kara alışık bu iklimde ama tek farkla, ben üşüyorum Ben de topraktan geldim diyorum kendimi teselli için, soğuklara alışmalıyım Söylenmek için geç kalınmış şarkılar, dallarda aç kuşları bekliyor Öğrenilmiş çaresizlik onları da vuruyor Oysa onların rızıksız kaldığı hiç görülmemiş Kainatı veren her şeyi ince düşünmüş Belki şarkıları mırıldanmanın tam vakti şimdi Geç kalındı sanılan şeylerin, kazaya kaldığına inanılan güzelliklerin yaşanma vakti 
Kış mışıl mışıl uykuda Bir tek yeni taneler kıpırtısı oluyor kara doyan kentlerin Mevsimler kadar değişime muhtaç yüreklerin Yüreğime çekiliyorum, değişime bu kadar çok ihtiyacım varken Öğrenilmiş çaresizliğimi yıkmak için, duvarları zorlarken Belki de dışarı yeniden çıkabilmek için, içeri girmeliyim Üşüyen yanlarımı ısıtıp, hayatı içerden görmeliyim Anne rahminde beklediğim o günlere gitmeli ve yeniden doğmak için, günlerimi doldurmalıyım
"O zaman da çaresizdim, ama her yanımda melekler vardı O meleklerden bir tanesi de her şeyim, güvenli beşiğim annemdi  "
Annem! Bana hiçbir zaman çaresizliği öğretmedi Hep yeni şeyler öğrenmem için çaba sarf etti Yürürken kaç kere düştüm oysa Yeminlerim oldu düşüşlerim daha o yaşlarda bir daha yürümemeye Ama annem, ayaklarının arasına aldı her defasında, yürümekten korkan bedenimi Ve korkumu aşıncaya kadar yardım etti ayağa kalkmama Şimdi yürek düşüşlerime eşlik ediyor çetin kışlar Oysa yardım etmek için geldi kar taneleri, yürek temizliğime Siyahlardan ve savaşlardan yorgun bedenime  
Hırslarımı görmem için ağırlık yetişti bu kente, kendimi görmem için çıplaklık geldi ağaçlara Her şey soyundu maskesinden, kendi kendine geliştirdiği çaresizliğinden İnsan; yaşarken çaresizliği de öğrenir miymiş? Umuda giden bu kadar yol varken, birçoğumuz için hayat; ilk düşüşte yenilmek miymiş kendine, en çok kendine  
Trafiğe çıkmanın stres demek olduğunu kim öğretmişti bize, kışların, yazlardan daha zor olduğunu da Ve yapmak istediklerimizi yapmakta cesaretsizliği kim telkin etmişti, yapacak bu kadar çok şey varken Ellerimizdeki imkanları, imkansızlığa çevirirken hangi ses derman olur şimdi öğrenilmiş çaresizliğimize? Ve hangi zamanlar geri getirir bize, bugün kazanmamız gerekenleri, kaybettikten sonra?
  
Kendi ellerimizle büyüttüğümüz çaresizlikler kapatıyor yolları Karları temizlemek için gelen kepçelerin gücü yetmiyor yollarımızı açmaya  Çünkü kimsenin haberi olmuyor duvarlardan, biz bile unutuyoruz, duvarları kendimizin yükselttiğimizden  
Bir çocuk, başaramayacağım! Diyor  Bir anne kendini beceriksiz hissediyor, bir adam kendini yetersiz görüyor ve bir kadın talihsizliğine ağlıyor  Hepsi de öğrenilmiş çaresizliğin meyveleri gibi  Sahibine usanç veren girdaplar gibi  
Kışın duymaya alışık olduğumuz insan sesleri, görüntüleri azalsa da bırakalım kış konuşsun kendi dilinden İnsanlara değişimlerin temizlikten geçtiğini anlatsın kendince Bazen de çekilip kenara hayatı seyretmenin ne kadar önemli olduğunu haykırsın, unuttuklarımızı gözden geçirmek için Durup dinlenmek, daha hızlı koşmak içindir  Kıştaki sessizlik bu hareketin bir habercisi olmalı her şeyiyle  
Kuşların açlık korosu çoğaldı Van'da çadırda üşüyenlerin sayısı da Gözlerimin önü açıldı Kara kış her yönüyle saçıldı yüreğime Kimine göre kar, kimine göre zarar Şimdi şükretmeli her insan, düşünmeli elde ne var ne yok diye? Kuşlarda ve çocuklarda olmayan ama bizde olanları hatırlamalı Ve paylaşmalı her insan elinde olanları
Balkona kuşlar uğramış bugün de Ayak izleri var ince ince karların üzerinde Küçük bir adım atmak kafi geliyormuş aslında kuşlar ve çocuklar için Bir defacık "seni seviyorum" demek yetiyormuş, kadınlar ve adamlar ağlamasın diye  
Bu kış da hüzün var yüreğimde Sabahlar hüzünlü gecelerden geçer bilirim de, beni kışla gelen durgunluk değil, ölümüne suskunluk yoruyor Oyunun kuralı paylaşmak, ama bu mızıkçılık yürek boğuyor, teneffüse sen kala  
  
Sıcacık bir yayla çorbası gider bu akşam, ekmeğin yanında  Ortaya karışık bir salata, acılar ve mutluluklar kadar  Bir de kış dolması, doğunun acılı mutfağından Acıya alışık sıcaklığından  
Balkondaki çöpler atılmalı muhakkak, yürekten kinler  Bu kış temizliğe doymalı insanlık Herkes paylaşmaya alışmalı, mutluluğu olduğu kadar zorlukları da Birileri bu suskunluğu bozmalı, sıcak akşam sohbetleri sarmalı yürekleri Çaylar, kahveler beğenilmek için yarışırken Bir de sen! Öğrenilmiş çaresizliklere veda ederken 
Şule Meryem Canpolat
|