Prof. Dr. Sinsi
|
Sen İstanbul&Quot;Um, İstanbul&Quot;Um Sen
Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen Yazısı - Hikaye Örneği - Yaşamdan Hikayeler - Yalnızlık Hikayesi - Aşk Hikayeleri
Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen 
SERAY ANIL
Sen giderken kalabalık nehir gibi akıyordu üzerime  Sen giderken yağmur yağıyordu delicesine  
“İstanbul’a benziyorsun sevgilim  Masmavi gözlerin uzun kirpiklerinin arasından İstanbul Boğazı gibi akıyor gözlerimden yüreğime  Ruhun İstanbul’un binbir halini taşıyor bir bütünün içinde  Onca hareketin, onca çeşitliliğin sonunda sükuneti yakalayışın, İstanbul’un karmakarışık bir günün ardından sabaha karşı kısa ama derin bir uykuya dalması gibi  Benimse huzur bulmayan yüreğim, bitmek tükenmek bilmeyen yanlışlarım, karmaşalarım, çelişkilerim  İşte bu yüzden seviyorum seni, senin eninde sonunda sahneyi teslim, beni esir alan sükunetini  Birgün, fırtınanın İstanbul’u kuşatıp sardığı birgün bıraksam kendimi İstanbul’dan Boğaz’a, masmavi gözlerinin fırtınalı yağmurlarında ıslandığım gibi ıslanır mıyım o dizgin tutmaz mavi sularda? ” demeyi ne çok isterdim sen giderken sana, sen benim bile değildin oysa  Seninle çıktığımız ilk ve son yolculukta deniz bir ara küçüldü küçüldü de görünmez oldu ya en sonunda, işte sen de öyle karıştın gittin o gün kalabalığın arasına Ve ben o gün denizi görebileceğim son ana kadar görebilmek için nasıl ısrarla baktıysam pencereden dışarıya, senin ardından da öylece baktım; sağ omuzumun üzerinden, yüzümü gittiğin yöne dönemeden  Deniz  Karışıp gitmişti dağların arasına  Sen  Karıştın gittin kalabalığın arasına  Sen giderken kalabalık nehir gibi akıyordu üzerime  Sen giderken yağmur yağıyordu delicesine  Ve ben o yağmurda, yağmura inat şemsiyemi tıktım bir çöp tenekesine Islanmalıydım, üzerimde tek bir kuru yerim kalmayasıcaya ıslanmalıydım; saçlarımdan yağmur suları yağmalıydı üstüme ve her yere Islak saçlarımdan, kıpkırmızı burnumdan; ıslak, kırmızı ellerimden ve soğuktan tir tir titreyen bedenimden nefret etmeliydi beni her gören O nefret dolu bakışları görebilmeliydim göz göze geldiğim her yüzde  Ben kendimden nefret ediyordum çünkü, sana içimden geçenleri söyleyemediğim için kendimden delicesine nefret ediyordum ve herkesin benden nefret etmesini istiyordum, sen dahil herkesin  Ah! Benim huzur bulmayan yüreğim, bitmek tükenmek bilmeyen yanlışlarım, karmaşalarım, çelişkilerim  Kendimden nefret ettikçe daha çok seviyorum seni, sen benden nefret ettikçe daha da çok seveceğim seni  
“Birazdan gideceksin  Giderken attığın her adım, beynimde bir yumruğun o tok sesi gibi yankılanacak, attığın her adım yüreğimin mengenesini sıktıkça sıkacak, yüreğim bu baskı dolu acıya dayanamayıp parçalandığında, yüreğimden fışkıran kanım üstüne başına sıçrayacak ve hiç tükenmemek üzere ayakkabılarına bulaşacak, bir ömür ayak izlerin işlenecek yüreğimin kanıyla gittiğin yerlere, her ama her yere  ” diyemezdim sen giderken sana  Bu kadarı senin için gerçekten çok fazla  
“Özlemin, yanındayken bile zirveden yuvarlanmak için fırsat kollayan küçük bir kartopu gibi olan özlemin, gidişinle birlikte koyverecek kendini karlı dağlardan aşağılara  Her bir adımınla daha da hızlı yuvarlanacak, yuvarlandıkça büyüyecek, büyüdükçe daha da hızlanacak, yuvarlanacak, büyüyecek, hızlanacak, hızlanacak, hızlanacak  Ve sonunda özlem yüklü koskoca bir çığ olup düşecek kimbilir kimlerin üzerine  Kimbilir kimlerin canını yakacak senin uğruna, belki de hiç umulmadık güneşli bir günde  ” diyebilseydim sana, kalır mıydın yanımda hiç olmazsa birkaç gün daha? Bu soru hiçbir zaman cevabına kavuşamayacak  Cevaplarına ulaşamayan sorular, ikizlerine kavuşamayan ruhlara benzer, her iki durumda da huzur yoktur insana  
Bunların hiçbirini diyemedim sana  Ve sen karıştın gittin kalabalığın arasına  Bakakaldım ardından, sağ omuzumun üzerinden, yüzümü gittiğin yöne dönemeden  Yüreğim bir mengenenin kıskacında, küçük bir kartopunun soğuk beyazlığına sıkışmış yuvarlandıkça yuvarlanmakta 
|