07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çakma Gelin
çakma gelin hikayesi - yaşam öyküleri - çakma gelin öyküsü - alıntı hikayeler
Hüsnü dayı oğlu Sadri'yi evlendirmeye karar verince yaşadığı bölgede oğluna uygun kız aramaya başladı Mahalledeki akrabalarını ,komşularını tek tek gözden geçiriyordu Öyle bir kız bulmalı ki Hüsnü'yü hem eş hem de iş sahibi yapmalıydı Almanya'da yaşayan halasının torunu Kibariye aklına geldi Tamam buldum hemen harekete geçmeliyim Şayet razı edip alabilirsek Sadri'yi Almanya'ya gönderirim hem eş hem de iş sahibi olur diye düşündü
Kibariye ve ailesi her yıl tatillerini Türkiye'deki akrabalarının yanında geçirdiklerinden Sadri ve Kibariye birbirilerini yakından tanıyorlardı Hüsnü Dayı'nın yaşadığı topluluk kendi geleneklerini muhafaza edebilmesi için evliliklerini yakın akraba içinde yapıyor Evliliklerde 'satın alma' 'değişme' 'yahut kaçırma' yoluyla yapılmakta idi
Hüsnü Dayı için tek seçenek 'satın alma' yoluydu Akşam halasına telefon açtı Hüsnü dayı:
-'Şayet uygun görürseniz; Kibariye'yi oğlum Sadri'ye istiyorum' Hala:
-'İsteğini akşam iletir aldığım cevabı bildiririm' dedi
Hala akşam olunca torunu Kibariye' ye Hüsnü dayı ile yaptığı konuşmayı aktardı Aralarında uzun uzun tartıştıktan sonra önce Sadri ile telefonla görüşüp kendi aralarında bir karara vardıktan sonra istemeye gelebilecekleri kararına varıldı Hala hiç vakit geçirmeden aldığı cevabı Hüsnü Dayı'ya iletti
Kibariye ve Sadri bir hafta kadar aralarında yaptığı telefon konuşmaları sonunda anlaşmışlardı İş prosedürün tamamlanmasına kaldı Zaten iki ay sonra izinlerini geçirmek üzere Türkiye'ye geleceklerdi Dünürlük,söz, nişan ve düğün işlemlerini tatil döneminde yapabilirlerdi
Kibariye ve Sadri telefonla günde üç dört kere uzun uzun konuşuyor,gelecekte kuracakları yuvanın planlarını yapıyorlardı Sadri için günler geçmek bilmiyordu; kısalacağı yerde sanki uzuyordu Tabiki Kibariye için de
Kibariye ve ailesinin tatile çıkmalarına bir hafta kala götürecekleri eşyalar valizler yerleştirilmiş ve hediyeler paketlenmiş artık gün sayıyorlardı Yola çıkmalarından iki gün önce onlar için hiç hesapta olmayan bir şey oldu Kibariye'nin çalıştığı firmanın katılacağı fuarda görev yapacak olan arkadaşının aniden hastalanması neticesinde hastaneye yatmasıyla ondan boşalan yere görevlendirilmişti Firma iznini fuar bitiminde kullanabileceği kendisine bildirmişti İtiraz etmenin bir şeyi değiştirmeyeceğini bildiğinden kendisi açısından yapılabilecek bir şey yoktu Ailesi planlandığı gibi Türkiye'ye gidecekti Ama nişan,düğün yapma planları suya düşmüştü Bu durum Sadri'nin de canını sıkmıştı ama çaresizdi; beklemekten başka çaresi yoktu Hüsnü Dayı bu durum karşısında kendi kafasında bir plan yaptı
Hüsnü Dayı misafirlerinin gelmesinden birkaç gün sonra Kibariye'yi Allah'ın emriyle istedi İstenen parada anlaşıldıktan sonra önce nikah sonra düğün yapmaya karar verdiler Sabah erkenden nikah memurluğunun yolunu tuttu Onun vardığında daha nikah memuru gelmemişti Biraz bekledikten sonra nikah memuru geldi Daha elindeki çantasını bırakıp yerine oturmamıştı; Hüsnü Dayı kapıyı çalıp içeriye daldı
-'Günaydın memur bey,bir mazuratım var' dedi Nikah memuru:
-'Buyur amca; hayırdır sabahın bu saatinde ne oldu? Derdin ne? Söyle bakalım' dedi Hüsnü dayı;
-'Oğlumu Almanya'da yaşan bir akrabamla evlendireceğim Ancak gelinim işinden dolayı gelemedi Oysa biz bu izin döneminde nikah ve düğün yapmak istiyorduk Bizde nikah işlemlerini telefonla yapabilir miyiz?'
Nikah memuru:
-'Nasıl olacak' diye sordu? Hüsnü dayı:
-'Biz ve kız tarafı şahitlerle birlikte buraya geleceğiz, şahitlerin huzurunda burada oğluma telefonla da gelin kızıma isteyip istemediğini soracaksın; eğer 'EVET' cevabını alırsan nikahı kıyacaksın' dedi
Nikah memuru:
-'Beyefendi senin istediğin kanunen suç Ne sen böyle bir teklifte bulunmuş ol, ne de ben duymuş olayım Tek yapabileceğin şey gelin kızı getirmenin yollarını bulman Allah yardımcın olsun '
Hüsnü Dayı nikah memurunun kararlı tutumu karşısında başka hiçbir şey söyleyemedi Özür dileyip oradan çıktı Ama ne yapıp edip bu işi halletmeliydi Eve gelince olanları anlattı Hepsi üzgündü Sadri olanları telefonla Kibariye'ye aktardı; O da üzgündü Eğer bu izin dönemi nikah ve düğün işlemleri yapılamazsa bir yıl sonraya kalacaktı
Hüsnü Dayı kendince bir çözüm yolu buldu Kafasından geçenleri dünürleriyle paylaştı onlarda uygun bulunca hemen işe koyuldu Burada yaşayan halasının diğer torunu Kibariye'ye o kadar benziyordu ki nikah masasına onu oturtup, nikah defterine Kibariye'nin resimleri yapıştırıp ve bilgilerini işleteceğiz Böylelikle Kibariye olmadan nikah işlemini yapmış olacağız
Nikah günü gelince planladıkları gibi nikah masasında herkes yerini almıştı, nikah memuru işleme başlamadan her zaman yaptığı gibi önce nikah defterine yapışan resimlere baktı sonra nikahı kıyılacak kişilere bakarak karşılaştırma yaparken resimdeki kız ile nikahı kıyılacak kızın arasındaki farkı gördü Nikah memuru hiçbir şey söylemeden bir resme bir de kıza baktı Resimdeki kızın alnı masadaki kızın alnından daha genişti
Nikah memuru:
-'Bu nikahı kıyamam çünkü resimdeki kız ile karşımda oturan kız farklı' dedi
Hüsnü Dayı:
-'Ne demek; bu resimdeki kızın ta kendisi' Nikah memuru:
-'Mahalle muhtarını çağıracağım; nikahı yapılacak kızın bu olup olmadığını soracağım Şayet doğruysa mesele yok ,doğru değilse polise haber vereceğim' deyince; Hüsnü Dayı'yı bir anda ateş bastı Oturduğu yerden kalkarak nikah memurunun yanına geldi Kulağına ' Memur bey özür dilerim,bir eşeklik ettik Bu işi burada bitirelim,polise falan bildirmeyelim Sen bizi görmemiş ol; ne yapalım nikahı da, düğünü de başka zaman yaparız' dedi
Nikah memuru Hüsnü Dayı'yı hiç dinlemeden polisi aradı olanları bildirdi Polis daha aradan on dakika geçmeden gelip Hüsnü Dayı ve dünürünü gözaltın alıp polis aracına bindirirken Nikah memuruna dönerek:
Bu güne kadar birçok ürünün çakmasını gördüm ama 'Çakma gelin' ilk defa görüyorum
Fevzi Gültuna
|
|
|