Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bekleyiş, umutsuz

Umutsuz Bekleyiş

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Umutsuz Bekleyiş



Umutsuz Bekleyiş Hikaye - Hikaye Örneği - Yaşamdan Hikayeler - Yalnızlık Hikayesi


Umutsuz Bekleyiş

Eylem Yurtsever

Romantizmden ne kadar az anladığımı bu öyküyü okuduğunuzda görebilirsiniz Bunu da lisede yazmıştım


Yağmur yağıyordu

Genç kızla delikanlı, yağmura aldırmadan söyleşiyorlardı

Bir saçak altına sığınmayı bile akıl edememişlerdi

Birbirlerinden ayrılamıyorlardı bir türlü

Genç adam, birazdan gidecek, genç kızı yapayalnız bırakacaktı

Genç kızın, uzun sapsarı saçları, kahverengi gözleri, bir heykeltıraşın elinden çıkmışa benzeyen çok güzel, düzgün hatları olan bir yüzü vardı

Genç adam ise, uzun boylu, kumral saçlıydı

Gök mavisi gözleri vardı

Gözlerinden onulmaz bir keder okunmaktaydı

Vedalaşmaya çok az bir süre kalmıştı çünkü

--Beni üç yıl bekle,

üçüncü yılı dördüncü yıla bağlayan gece, kilise çanları on ikiyi çaldığı vakit gelmezsem benden umudunu kes, demişti genç adam

Genç kız susmuştu Ondan asla umudunu kesmeyeceğini biliyordu

Onu, hep bekleyecekti Bu hayatı boyunca sürse bile

Onu sevdiği kadar kimseyi sevemezdi ki

Sonunda genç adamı bir tren aldı genç kızdan

Tren yitinceye kadar izledi Sonra, bardaktan boşalırcasına yağan yağmura karıştı gözyaşları

Genç kız, belki bebekliğinden beri ilk kere ağlıyordu

Doya doya ağladı

Aradan tam üç yıl geçmişti

Genç adam bir mektup olsun yazmamıştı

Yılbaşıydı Genç kız, kimi zaman kabına sığamıyor, oradan oraya deli gibi koşuyordu

Kimi zamansa, ikircik içinde kalıyor, “Ya gelmezse?” diyordu

O zaman ne yapardı! Nasıl yaşardı?

Bu gün farklıydı Onun üç yıl, bazen kuşkuyla, bazen özlemle beklediği gündü

Bu gün, yılbaşı ağacını özenle süsledi

Bir sürü yemek yaptı

Halbu ki evde, yalnız kendisi yaşıyordu

Annesi o onsekiz yaşındayken ölmüştü

Babası da…

Babasına ne olduğunu bilmiyordu

Annesine çok kere sorduğu halde tam olarak cevabını alamamıştı

Annesi, o ne zaman babasından bahsetse, gözleri dolar, susardı

Ne zaman onu sorsa, gözlerini göğe kaldırır, çoban yıldızına bakar, dalardı

Kilisenin yakınlarında bir evde oturuyordu Müslüman kültürüyle yetiştirilmesine rağmen,

kilise çanlarının seslerini duymaktan çok hoşlanırdı

Tıpkı onun gibi…

Saat on ikiye yaklaşıyordu

Genç kızın kalbi, yerinden koparcasına atıyordu

Gözlerini, saatin saniye kolundan bir an ayırmıyordu

Saat gece on iki olmuştu

Ama çan bir türlü çalmıyordu

Ezelden beri bu çan, ne olursa olsun hep çalmıştı

Hiç aksatmadan çalmıştı

Bir kere bile olsun

genç kızın yüreğini bir kazan kaynar su misali tutuşturdu beklenti

ve ardından, bir kazan buz gibi su misali dondurdu umutsuzluk ateşi

Üç yıl, koskocaman üç yıl boyunca onu beklemişti

Belki de saati ileriydi

neden olmasındı!

İçine biraz da olsa su serpildi

kilisenin saatine baktı

Saat gerçekten de on ikiydi

İçini emsalsiz bir hüzün kapladı

Saatin bir dakika geri olması için neler vermezdi!

Genç kız, artık tümden yitirmişti umudunu

Ağlamaya başladı

Ya ölmüşse! Ya bir kaza geçirmişse!

Onu unutmuşta olabilirdi

Hıçkıra hıçkıra ağluıyordu

Ağlamaktan gözleri şişmiş, kıpkırmızı olmuştu

Tekrar saatine baktı Saat bir olmuştu

Çanlar bir türlü çalmıyordu

O gece hiç uyumadı

Ama, o gelmedi

Artık hiç gelmeyecekti

Hiç ona gülümsemeyecek, yumuşacık elleriyle, hiç saçlarını okşamayacaktı

Artık, kahkahasını bir daha hiç duyamayacaktı

Genç kız, onu düşünürken o kimbilir neredeydi

Ama genç kız, tıpkı genç adamın ona gelmezse umudunu kesmesini söylediği günkü gibi düşünüyordu

Onu, her zaman bekleyecekti

Hiç umudu olmamasına rağmen bekleyecekti

Çünkü o genç adama bağlamıştı

Tıpkı, bir kaplumbağanın kabuğuna bağlandığı gibi

ve kabuğundan ayrılan bir kaplumbağa gibi, çabuk, çok çabuk ölecekti

Genç adamsa, çoktan umutup gitmişti, bir zamanlar biri için nasıl attığını kalbinin

O şimdi, başka dünyaların insanıydı

İşten başka bir şey yoktu hayatında

Yalnız, o, yani, bir zamanlar genç olan, öldüğünde ise bir deri bir kemik kalmış, yaşlanmış kadın öldüğü gün,

Emsalsiz bir hüzün kapladı içini

Sonra o sözünü anımsadı

O günleri anımsadı ve sessiz sezsiz ağladı

Artık o günler, unutulmaya mahkum günlerdi (bir zamanlar genç olan, şimdi ise, hüzünlü gözlerinden başka her şey değişmiş olan, yaşlı, kır saçlı) adam için

Son:

NOT:

Bu öyküyü, Kitaro’nun “Everlasting Road” adlı enstrumantal parçasından ilham alarak yazdım

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.