Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
düşmanı, hafta, olacağım, sürmez, tepelemiş

Dört Hafta Sürmez Düşmanı Tepelemiş Olacağım

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dört Hafta Sürmez Düşmanı Tepelemiş Olacağım




Alman yazan Dagobert von Mihusch-Buchberg’in kaleminden “Sakarya öncesi günler”


(Sakarya’dan Geri Çekiliş)




1929 yılının ilk aylarından biri idi 0 zaman ben Kuzey Almanya’nın Rügen adasındaki yatılı bir okulunda, üniversiteye girmek üzere dil öğrenmeye çalışıyordum Günün birinde Radbruch adında bir Alman öğrenci arkadaşım yanıma gelerek bir gazete uzattı ve bir şeyler açıklamağa uğraştı Neden sonra anladım ki, gazetedeki yazı Mustafa Kemal Paşa hakkında imiş Bağımsızlık Savaşımızı bir mucize olarak sayıyor ve zaferimizi imrenerek övüyordu Hele yazının defalarca tekrarladığım son cümlesi beni o kadar etkisi altında bırakmıştı ki, hâlâ kulaklarımda çınlar gibi oluyor: “Ey Alman milleti, senin böyle bir evlâdın yok mu idi ki bu hale düştün” diye özlemle yakmıyordu Gerçekten de o zamanın Almanyası Birinci Dünya Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğramıştı ve o sıralarda her bakımdan son derece sıkışık günler yaşamakta idi

Bir vesile ile bu anımı, üzerinden bunca yıllar geçtikten sonra hatırlatmanın bence çok değeri olan bir nedeni var: Şimdi sözünü edeceğim önemli bir kitap tam o günlerde yayınlanmıştı Arkadaşım Radbruch’un elime sıkıştırdığı gazetedeki yazı da bu kitabın bir tanıtılması ve değerlendirilmesi idi Eserin adı “Gazi Mustafa Kemal, Avrupa ile Asya arasında” adını taşımaktadır Yazarının adı Dagobert von Mikusch’dur ve ilk kez ig2g’da basılmıştır Atatürk hakkında yazılan yapıtların ilklerinden biri olan kitabın yazarı aslında askerlikten yetişmedir ve binbaşılıktan emekliye ayrılmıştır ig28 yılında aylarca İstanbul ve Ankara’da kalarak yeni Türkiye’nin Devlet Başkanı ile ilgili malzeme toplamış, o zamanın koşul ve olanakları ölçüsünde elinden geleni yaparak, kahramanının “hayat hikâyesini” kaleme almıştır Çıktığında yapıt oldukça büyük bir yankı uyandırmış ve kısa sürede Fransız, İngiliz, İtalyan, Macar ve İsveç dillerine çevirileri yapılmıştır Dagobert von Mikusch Buchberg, Atatürk biyografisinden başka meşhur kişilerin yaşam öykülerini yazarak ve Almancaya çevirilerini yaparak da kendini tanıtmış bir yazardır** Çağdaş eleştirilere göre olumlu ve en güvenilebilir, merakla okunabilir bir üslupla yazılmış bir eser diye vasıflandırılan bu kitap nedense memleketimizde pek tanınmamaktadır Halbuki gerçekte bence son derece samimi ve heyecan uyandırıcı bölümleri içermektedir İşte ben burada örnek olarak, kitabın 246 sahi/esinden, Sakarya’dan geriye çekiliş hareketinin kanımca pek canlı bir tasvirini Almanca’dan dilimize çevirip sunmak istiyorum:


SAKARYA’DAN GERÎ ÇEKİLİŞ


Bu arada (Birinci ve İkinci İnönü zaferlerinden sonra) Yunanlılar, bu kez bütün güçlerini seferber ederek, yeniden bir askerî harekete girişmek için hazırlıklarını tamamlamışlardı Memleketlerinde eli silâh tutan ne kadar insan varsa hepsini cepheye sürmüşler, ellerindeki son meteliği de bu uğurda harcamışlardı Teknik bakımdan orduları, zamanın en modern silâhları ile donatılmış olduğu gibi moral bakımından da yüksek bir düzeyde bulunuyorlardı Herkes artık soncun gelip çatmış olduğu kanısına varmıştı: Türkler tam kalpden vurulmalı idiler Ankara hedef, Hellas ile Avrupa da parola olmuştu

Temmuz ayının ilk yarısında, Asya kınasına özgü bir yazın sıcaktan ve kuraklıktan kavurduğu bir mevsimde, bu güçlü ve gururlu Yunan ordusu, kralının gözleri önünde, doğu yönüne doğru yürüyüşe koyuldu, tren yolu boyunca sağlamca pekiştirilmiş Türk mevziileri ile karşılaştı Bu kez General Papulas daha akıllı davranmıştı Geçen ilkbaharda yapmış olduğu gibi bu sefer de bir kilit noktası olan Eskişehir’e cepheden saldırıya kalkışmamış, kesin öldürücü yumruğu Eskişehir’in güneyindeki Kütahya’da indirmeğe karar vermişti

İsmet Paşa, bu üstün düşman kuvvetlerine on gün boyunca başarı ile karşı koymuştu Fakat sonunda Kütahya yakınlarında Türk cephesi yarıldı Umutsuzluk içinde îsmet Paşa, biraz nefes almak amacı ile üst üste karşı taarruzlar yapıyordu Fakat buna karşın Türk ordusunun çevresindeki düşman çenberi gittikçe daralmakta idi Daha güneyde Yunanlılar Afyonkarahisar’ı ele geçirmişler ve kuzeye doğru sarkmaya başlamışlardı Böylece tehlike büsbütün büyümüş oluyordu Gerçi meydan savaşı hâlâ bütün şiddetiyle sürüp gidiyordu Ama Türkler için durum her saat geçtikçe daha da fenalaşıyordu Buna rağmen îsmet Paşa, her ne olursa olsun son nefesine kadar direnmek zorunda olduğu inancında idi Cephedeki generaller de aynı kanıyı paylaşmakta idiler Genel kanaata göre savaşın geleceği için hayatî önemi bulunan bir mevzii düşmana bırakıp gitmek asla düşünülemezdi

Cepheden gelen endişe verici haberler üzerine Devlet Başkam Paşa, Ankara’dan genel karargâha gelmişti Gerçek durumun ne merkezde olduğu yeter ölçüde aydınlığa kavuşur kavuşmaz, hükümet başkanı sıfatı ile hemen meydan muharebesini kesip doğuya doğru geri çekilme buyruğunu verdi Daha uzun süre aynı bölgede kalması halinde ordu için büyük bir felâket olacağını görmüştü

Bu kadar tehlikeli bir durumda bu kadar cesurca karar verebilmiş olan komutanlar tarihte her halde çok az görülmüştür Eninde sonunda kendisini haklı çıkarabilecek tek şey, kazanılacak başarı idi Ancak başarı sayesinde ayakta kalır ya da yıkılır giderdi Mustafa Kemal Paşa neredeyse hiçbir umut beklenmeyen bir savaşa tutuşmuştu Başarı sağlayamazsa cesareti suça, ısrarla direnişi de deliliğe dönüşürdü Kendi yapısında organlaşmış olan bir devlet sarsıntılara katlanabilir, fakat bir ihtilâl sırasında her türlü başarısızlık her şeyi altüst ederdi

Yenilgiye uğramış bir ordu sırtım düşmana dönmüş, geriye doğru akıp gidiyordu Düşman hemen takip etmek durumunda olmadığından, teması kesmekte herhangi bir zorlukla karşılaşılmadı Çok geçmeden, Eskişehir’den başlayarak gittikçe büsbütün ıssızlaşan Îç-Anadolu’nun kireçli sitep toprakları, bu geri çekilen yorgun, bozguna uğramış askerle hemen baştan başa kaplanmıştı însan kaybı büyüktü Çok değerli savaş araç ve gereçlerinin çoğu yitirilmişti Bir yılı aşkın bir süreden beri bu mevziler basan ile tutulmuş, iki kez düşman saldırısı püskürtülmüştü

Asker ile birlikte ve omuz omuza, sonu gelmeyen arabalar, kağnılar ve her türlü taşıma araçlarından oluşan kafileler akın akın aynı yöne doğru koşuşuyorlardı Bunlar, alelacele toparlanmış ev eşyaları ile tıkabasa dolu idiler Erkek, kadın ve çocuklardan oluşan yığın yığın insan kitleleri perişan bir halde yanlarında yürüyorlardı Kentlerden ve köylerden bütün ahali ayağa kalkmış, Yunanlıların önünden kaçmak için yollara dökülmüşlerdi Bütünüyle bir millet bir başka diyara göçüyor gibi gözüküyordu Sanki Türkler, pılı-pırtılarını toplamış, yüz yıllar önce gelmiş oldukları Orta-Asya’daki anayurtlarına geri dönmekte idiler Peşlerinden de, barınmakta oldukları evleri ile malları alevler içinde yakılıp yıkılıyordu

Eskişehir’den Ankara yönüne gitmek üzere ayrılan son trenlerden birinde Mustafa Kemal Paşa oturuyordu Yanında maiyetinden birkaç kişi de vardı Artık hava kararmıştı Basit bir kompartımanın tavanında isten kararmış bir gaz lambası yanıyordu Yıpranmış lambanın gövdesinden damlalar halinde yağ sızıyordu Camları kırık dökük olan pencereden rüzgârın ıslık sesleri acı acı vızıldıyordu Işığın fersiz ve küçücük alevi her an sönecekmiş gibi titreyip duruyordu

Paşa’nın yanında oturmakta olan kurmay subayların yüzlerine derin bir hüzün çökmüştü Sanki korkuyorlarmış gibi, birbirleriyle fısıldaşarak konuşmakta idiler Artık umut büsbütün kesilmiş ise felâketten söz etmek bir azcık olsun ferahlık getirir Söyleşmeler tek bir nokta etrafında dönüp duruyordu Diyorlardı ki, asıl umutsuzluğa düşüren olay yenilginin kendisi değildir; daha önemli sorun, bundan böyle direnip savunma olanağının artık mevcut bulunmamasıdır Fransa ile Almanya devletleri topraklarının ikisi genişliğindeki koskoca Küçük Asya’yı baştan başa bağlayan bir tek demiryolu vardır Bu yol ise Eskişehir ve Afyonkarahisar gibi önemli kavşak noktaları ile birlikte düşmanın eline geçmiştir Modern savaşı tanıyanlar bunun ne demek olduğunu bilirler Ordunun can damarı, savunmanın bel kemiği olan demiryolu, ne bahasına olursa olsun elden çıkarılmamalı idi Şimdi ise bu yol bizim için kaybolmuştur ve bununla birlikte zengin kaynakları ile Batı Anadolu, artık yok olmuştur Geri kalan Anadolu’nun yolsuz, verimsiz, kıraç bölgelerinde ne ordu beslenebilir, ne de askerî harekât yapılabilir Hayır, Eskişehir’i kolay kolay bırakmamalı idik!

Mustafa Kemal Paşa, dizleri üstünde açmış bulunduğu bir haritanın üzerine eğilmiş oturuyordu Yüzü sanki kül rengi bir örtü ile kaplanmış gibiydi Yüz çizgileri, bir maskenin donukluğunu andırıyordu Hiç kıpırdamaksızın yerinde oturuyor, yalnız zayıf parmakları arasında elindeki tespihle hafifçe oynuyordu

Birdenbire Paşa başını kaldırdı Herhalde konuşulanların son cümlelerini duymuş olmalı idi Çevik bir hareketle elindeki kırmızı tespihi önündeki haritanın üzerine fırlatıverdi ve dedi ki, “Demiryolu, Eskişehir ya da başka bir kent ne demektir? Önemli olan ordudur ve her şey demek olan ordu da hâlâ elimizdedir!”

Dışarda, camları delik deşik olmuş pencereden ayışığı altında parıldayan çıplak tepeler üzerinde yayılmış insan yığınları gözüküyordu Askerler, sürünerek yürümeğe çalışan gölge yaratıklardan farksız idiler Yürüyüş kolları seyrekleşmiş, birlikleri karmakarışık olmuş ve birbirinden kopmuş bir halde çabalamakta idiler Böyle bir insan yığınına ordu demek acaba caiz olur mu?

Paşa, epeyce uzun bir süre düşündükten sonra, en nihayet bir sonuca erişmiş gibi sessizliği bozarak, “Dört hafta sürmez düşmanı tepelemiş olacağım!” dedi Herkesçe bu söz, gerçekleşebilmek olanağından o kadar uzak görünüyordu ki, daha çok bir çılgının kuruntusu olarak kabul olunulabilirdi

Sakarya Irmağı vadisinin bataklık yatağı gerisinde, vadinin batıya doğru yükselen sarp tepelerden oluşmuş bir duvarın boydan boya uzandığı yerde bu geriye çekiliş hareketi durduruldu Asker birliklerine yeniden çekidüzen verildi ve tekrar düşman karşısında bir cephe kuruldu Yorgunluktan bitkin bir hale gelmiş bulunan askere ancak bir günlük kısa bir dinlenme zamanı verildikten sonra, denebilir ki kanlı tırnaklan ile, sert ve kayalık arazide siperlerini kazmaya başladılar


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.