![]() |
Zararlı Cemiyetler |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Zararlı CemiyetlerKurtuluş Savaşı öncesinde Anadolu’da ve Trakya’da Osmanlı Devleti’ne karşı iki tür zararlı cemiyet kurulmuştu ![]() ![]() ![]() Azınlıkların kurduğu başlıca cemiyetler şunlardı: Mavri Mira Cemiyeti Yunan Hükûmetinin desteklediği cemiyetin amacı Trakya Bölgesi’nde bulunan Rumların silâhlanmasını sağlamaktı ![]() Pontus Rum Cemiyeti Merkezi İstanbul’da bulunan Rum Patrikhanesiydi ![]() ![]() Kordos Cemiyeti Yunanistan tarafından İstanbul’da gizli biçimde kuruldu ![]() ![]() Ermeni Hınçak Komitesi Ermeni Patriği tarafından kuruldu ![]() ![]() ![]() Musevî Cemiyeti İstanbul’daki Musevîler tarafından kuruldu ![]() ![]() Millî varlığa düşman cemiyetlerin başlıcaları şunlardı: Kürdistan Teali (Yüceltme) Cemiyeti Merkezi İstanbul’daydı ![]() ![]() Trabzon ve Havalisi Âdem-i Merkezî (Trabzon ve Çevresi Özerkliği) Cemiyeti İstanbul’da kurulmuştu ![]() ![]() İngiliz Muhipler (Sevenler) Cemiyeti İstanbul’da kurulmuştu ![]() ![]() ![]() Wilson Prensipleri Cemiyeti İstanbul’da kurulmuştu ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Zararlı Cemiyetler |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Zararlı CemiyetlerEtniki Eterya Cemiyeti Etniki Eterya (Millî Ortaklık) Cemiyeti, 16 Ocak 1814 tarihinde Odesa’da, Aleksandır İpsilanti, Diyamandis İpsilanti ve Mihail Fotiyadis arasında, Yunanistan’ın bağımsızlığa kavuşmasını sağlamak fikri çerçevesinde yapılan toplantıda, on yedi maddelik bir metinin okunmasıyla temelleri atılmış ve daha sonra, Emanuil Ksantos, Nikolaos Skufos ve Anastasyas Çakalof tarafından kurulmuştur ![]() Etniki Eterya Cemiyetinin amacı; gerek Türkiye içinde, gerekse diğer ülkelerde bulunan Yunanlıları, Türkler aleyhinde harekete geçirerek ayaklandırmak ve bu suretle Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlamaktır ![]() ![]() Etniki Eterya; Balkanlarda, Romanya, Bulgaristan, Sırbistan bölgelerinde, Yunan, Slav ve Ortodoksların katılımıyla ayaklanmalar çıkartan ve Yunanistan istiklali için projeler hazırlayan, bu projeleri, 1820 yılında, Yunan İhtilal Programı haline dönüştürerek, aynı zamanda kendi programı haline de getiren bir ihtilal cemiyetidir ![]() ![]() Özellikle, 1821 Mora isyanı ve bu isyanın sonucunda Mora ve adaların Osmanlı kontrolünden çıkması, cemiyetin Türkler aleyhinde gerçekleştirdiği önemli faaliyetlerdendir ![]() ![]() ![]() Yunanistan’ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra da faaliyetlerini sürdüren cemiyet, bu defa Yunan topraklarını genişletmek maksadıyla ortaya çıkmış ve özellikle 1904 yılından itibaren, diğer cemiyetlerle birlikte Karadeniz Bölgesi’nde, bir Pontus Devleti kurulması fikrini canlandırmaya çalışmıştır ![]() ![]() Pontus Rum Cemiyeti Pontus Rum Cemiyeti; 1904 yılında Merzifon Amerikan Kolejinin yardımıyla İstanbul merkez olmak üzere kurulmuş ve özellikle İstanbul Fener Rum Patrikhanesinden aldığı destekle, Karadeniz bölgesinde, başta Samsun, Trabzon gibi şehirler olmak üzere, değişik yerlerde şubeler açmıştır ![]() Pontus Rum Cemiyetinin amacı; Rumları siyasî bir yapı altında birleştirerek, Rize’den İstanbul Boğazına kadar uzanan Kuzey Anadolu toprakları üzerinde bir Rum Devleti kurmak ve daha sonra buraları Yunanistan ile birleştirmektir ![]() Cemiyet tarafından bastırılan bir haritaya göre, kurulması planlanan devletin sınırlar da, merkezi Samsun olmak üzere, Batum’dan İnebolu’nun batısına kadar olan Karadeniz kıyıları ile Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane ve Erzincan’ın bir kısmı olarak belirlenmiştir ![]() Bu bölgede bir devlet kurma amacına ulaşabilmek için, Türklere karşı silahlı bir mücadeleye girişilmesi gereği üzerinde duran cemiyet, çeşitli yerlerde Rum gençlerinden Pontus çeteleri oluşturmuştur ![]() ![]() ![]() Cemiyet, doğrudan Yunan Hükümetinden aldığı direktiflerin yanında, özellikle Fener Rum Patrikhanesi, Merzifon Amerikan Koleji, 1908 de kurulan Müdafaa-i Meşruta adlı ihtilal teşkilatı ve gerektiğinde kendilerine destek vermeyenlere ölüm cezası bile verebilen Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti ve Trabzon civarında oldukça yoğun faaliyet içerisinde bulunan, Rum Metropolitliği ile işbirliği içinde çalışmıştır Mavri Mira Cemiyeti Mavri Mira Cemiyeti; 1919 yılında, on iki Rum cemiyetinin kendi aralarında birleşerek yeni bir cemiyet kurmaları suretiyle ortaya çıkmıştır ![]() ![]() Mavri Mira Cemiyetinin amacı; Megalo İdea (Büyük Ülkü) fikri doğrultusunda, İnebolu’dan Muğla’ya çekilecek bir çizginin batısında kalan, İstanbul, Trakya ve Batı Anadolu’nun Yunanistan’a ilhakı için gerekli zemini hazırlamaktır ![]() Bu çerçevede, adı geçen bölgelerde Rum gençlerinden silahlı çeteler oluşturarak, Türk halkının üzerine saldırtan cemiyet, özellikle Ege ve Marmara kıyıları ile Kırklareli dolaylarında yoğun faaliyet içerisinde idi ![]() ![]() Doğrudan doğruya Venizelos’tan direktif alarak, Rusya’dan göç ettirilen Rumlara, ilaç ve insanî malzeme adı altında, silah ve cephane dağıtan cemiyet, Yunan Kızılhaçı, Göçmenler Komisyonu ve Ermeni Patrikhanesi gibi kuruluşlarla işbirliği içinde çalışmıştır ![]() Ermeniler Tarafından Kurulan Zararlı Cemiyetler Tarihte ilk Türk Ermeni ilişkileri 1018 yılında, Selçuklular devrinde başlamış ve Selçuklularla Ermeniler, yaklaşık üç yüz yıl boyunca dostça yaşamışlardır ![]() Türk Ermeni ilişkileri, Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra da uzun bir süre aynı çizgisini korumuş ve XIX ![]() ![]() ![]() Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin hoşgörü yönetimi sayesinde, 1461 de İstanbul’da Ermeni Patrikliğinin açılmasıyla dinî serbestliğe kavuşurlarken, 1860 da da Ermeni Meclis-i Umumi-i Millîsi adlı bir meclis kurmalarına izin verilerek, dinî, millî ve sosyal meselelerini istedikleri gibi müzakere etmek ve düzenlemek imkanına kavuşmuşlardır ![]() ![]() Ancak, gerek Balkanlardaki etnik unsurların ayrılıkçı faaliyetleri, gerek milliyetçilik akımı ve en önemlisi de başta Rusya olmak üzere büyük devletlerin kendi menfaatleri doğrultusunda kışkırtmaları sonucunda Ermeniler de, XIX ![]() ![]() ![]() ![]() Wilson ilkelerinin on ikinci maddesine dayanarak Doğu Anadolu’da bir devlet kurma hayaline kapılan Ermeniler, bu bölgede nüfuslarının daha kalabalık olduğunu iddia etmişlerdir ![]() ![]() Bu noktada, gerek savaş sırasında, gerekse mütarekenin imzalanmasından sonra, Türk milletini uğraştıran azınlık gruplarından belki de en önemlisi Ermeniler olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Hiç şüphe yok ki, vahşete dayalı bu Ermeni hareketini yönlendirenler, bu dönemde yada daha önceden kurulmuş olan Ermeni cemiyetleri idi ![]() Anavatan Müdafiileri, Armenekon Partisi, Hınçak komitesi ve Taşnak komitesi idi ![]() cemiyetler arasında radikal ve en faal olanları da Hınçak ve Taşnak komiteleriydi ![]() Şimdi bu iki cemiyeti ele almaya çalışalım ![]() Hınçak Cemiyeti Hınçak Cemiyeti; 1877 yılında İsviçre’de ![]() ![]() Hınçakın amacı; önceleri Van, Bitlis, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır, Sivas ve Trabzon vilayetlerinde muhtar bir idare kurmak iken, daha sonra bu merkezi Revan olacak şekilde büyük bir Ermenistan devleti kurmak ve sözü edilen şehirleri de bu devletin sınırları içine katmak olarak değişmiştir ![]() İzmir, İstanbul ve Halep gibi şehirlerde şubeler açan cemiyet, ilk etapta, amacına ulaşabilmek için, Ermenilerin teşkilatlanmalarını ve silahlı çeteleri vasıtasıyla ihtilaller yapmaları gerektiğini lüzumlu görmüştür ![]() ![]() Daha sonra, diğer azınlık unsurlarda görüldüğü gibi, silahlı çeteler oluşturarak Türk halkına karşı saldırıya geçmiştir ![]() ![]() Taşnak Cemiyeti Taşnaksütyun (Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği) Cemiyeti; 1890 yılında Ruslar tarafından Ermenilere Tiflis’te kurdurulmuştur ![]() ![]() Bu cemiyetin amacı; kuzeyde Hazar Denizinden güneyde Antalya’ya ve batıda Sinop’un batısına kadar uzanan geniş topraklara sahip Birleşik Ermenistan devletini kurmaktır ![]() Bunu gerçekleştirmek için de, 1892 yılında yapılan toplantısında, Türkiye’deki Ermenilerin silahlandırılması, silahlı eğitim yaptırılması, ileri gelen Türk devlet adamlarına suikastlar tertiplenmesi ve büyük bir silahlı ayaklanma için hazırlıklar yapılması kararlaştırılmıştır ![]() Bu karar doğrultusundaki faaliyetlerin her aşamasında, en gaddar bir biçimde yer alan cemiyet, kurdurduğu çeteler vasıtasıyla akla gelebilecek her hareketlerin içinde bulunmuştur ![]() ![]() ![]() Cemiyet, Türklere karşı tam bir soykırım faaliyeti gerçekleştirirken, sadece bununla yetinmeyip, dünya kamuoyunu kendi haklılıklarına da inandırmaya çalışmıştır ![]() ![]() 4 ![]() Yahudiler, 1492 yılında İspanya’dan sürüldüğü zaman, kendilerine sığınma hakkı tanıyarak, ülkesine kabul eden devlet, sadece Osmanlı Devleti olmuştu ![]() Türklerle Yahudiler arasındaki ilişkiler de başlamış ve uzun bir süre iyi yönde gelişmiştir ![]() ![]() Yahudilerin ortak amacı, Filistin bölgesinde bir İsrail devleti kurmaktı ![]() ![]() Osmanlı Devleti’ne müracaat ederek, Kudüs başta olmak üzere, bu bölgeyi satın alma isteğini dile getirebilme cesaretini bile gösteren Yahudiler, Padişahtan red cevabı alınca, hayal kırıklığına uğramışlardı ![]() ![]() ![]() Yahudiler, Filistin toprakları mütareke sonrası İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiği ve Türklerin elinden çıkmasından sonra kendilerine ayrılacağına güvenleri olduğu için, Osmanlılardan toprak talebinde bulunmamışlardır ![]() ![]() Bir taraftan bu çalışmalarını gerçekleştirirken, diğer taraftan da Osmanlı Devleti’nde elde ettikleri, dinî, kültürel ve ticarî imtiyazlarını kaybetmemek için büyük çaba sarf etmişlerdir ![]() ![]() Dolayısıyla gerek Makabi, gerekse Alyans İsrail cemiyeti, diğer azınlık cemiyetleri gibi, çetecilik faaliyetlerine dönük olmayıp, fiili baskı, zulüm ve katliam hareketlerinde bulunmamıştır ![]() ![]() ![]() Ancak, yanlış bir anlaşılmaya meydan verilmemesi gerekir ![]() ![]() Müslümanlar (Türkler - Kürtler)Tarafından Kurulan Zararlı Cemiyetler Mondros Mütarekesinin uygulanması ve özellikle İzmir’in işgali ile, işgal karşısında İstanbul Hükümetinin tutumu, Müslüman halk üzerinde olumsuz etki yaratmış ve onları umutsuzluğa sürüklemiştir ![]() ![]() Türkler yada diğer Müslüman etnik unsurlar tarafından kurulan ve sayıları bir hayli fazla olan bu cemiyetlerin hepsini burada incelememiz mümkün değildir ![]() ![]() Türkler Tarafından Kurulan Zararlı Cemiyetler Türkler arasında da bir kısım aydınlar, İzmir’in işgalinden sonra memleketin kurtarılabileceğine dair tüm ümitlerini yitirmişlerdi ![]() ![]() ![]() Bu kişiler, devletin içinde bulunduğu zor durumdan , ancak bu yollardan birisinin benimsenmesiyle kurtarılabileceğini düşünüyorlardı ![]() ![]() Şimdi bu cemiyetleri görmeye çalışalım ![]() Manda ve Himaye Taraftarı Olan Zararlı Cemiyetler Mevcut şartlar içerisinde devletin kurtarılabileceğine dair bütün umutlarını yitirmiş, millî irade aşkında yoksun aydınların bazıları ise, galip devletlerden birisinin koruyuculuğu altına girerek, işin içinden çıkılabileceğini düşünüyorlardı ![]() ![]() En önemlileri Wilson Prensipleri Cemiyeti ve İngiliz Muhibleri Cemiyeti olan bu cemiyetleri daha yakından tanımaya çalışalım ![]() Wilson Prensipleri Cemiyeti Wilson Prensipleri Cemiyeti; 4 Aralık 1918 tarihinde İstanbul’da, çoğunluğu gazeteci-yazar, doktor, avukatlardan oluşan bir aydın grubu tarafından, Amerika’dan yardım sağlamak umuduyla kurulmuştur ![]() ![]() ![]() Cemiyetin amacı, önce Amerika’nın dostluğunu kazanarak, Wilson Prensiplerine uygun bir barışın gerçekleştirilmesini sağlamak için çalışmak, daha sonra da, Türkiye’yi Amerikan mandası altına sokarak, ülkenin kurtuluşunu temin etmekti ![]() Bu cemiyeti kuranların Amerikan mandasını istemekteki başlıca dayanak noktası, Osmanlı Devleti’nin çoğunluğu Türk olan bölgelerinin bile bağımsız kalamayacağı, paylaşılacağı yahut bir başka devletin himayesi altına gireceği endişesi idi ![]() ![]() ![]() ![]() Kısa ömürlü fakat oldukça tesirli olan bu cemiyet, özellikle basın yayın yoluyla, Amerika leyhinde kamuoyu oluşturmak için büyük çaba sarf etmiştir ![]() ![]() Ancak, Wilson Prensipleri Cemiyeti de, diğer manda ve himaye taraftarı cemiyetler gibi, Millî hareket güç kazanarak, günden güne zafere doğru ilerledikçe, kan kaybetmiş ve Millî Mücadelenin zaferle sonuçlanmasıyla yok olmuştur ![]() aab) İngiliz Muhibleri Cemiyeti Manda ve himaye taraftarlarının savundukları en önemli görüşlerden birisi de, İngiltere’nin koruyuculuğunun temini fikri idi ![]() ![]() Aydınlardan bir kısmının bu tür düşünceler içinde, kurtuluş çareleri aradıkları bu dönemde, İngilizler de, İstanbul’da daha aktif ve güçlü olarak nüfuzlarını kuvvetlendirmek ve kendileri leyhinde propaganda yaptırarak, kamuoyu oluşturtmak maksadıyla çeşitli arayışlar içerisine girmişlerdi ![]() ![]() Bu sebeple, daha önce değişik ülkelerde İngiltere adına çeşitli cemiyetlerin kuruluşu sırasında görev almış olan, Papaz Frew’e bu görevi verdiler ![]() ![]() ![]() Frew ile işbirliği içinde cemiyeti kurma çalışmalarına başlayan Sait Molla, İngilizlerin isteği doğrultusunda ilk önce kurulacak böyle bir cemiyete kaç kişinin üye olacağını tespit etmek maksadıyla bir ön çalışma yaptı ![]() ![]() Aslında bu dönemde Osmanlı Devleti’nde yürürlükte olan Cemiyetler Kanununa göre, böyle bir cemiyetin kurulmasına imkan yoktu, ![]() ![]() ![]() O dönemdeki mevcut hukuk sistemine göre, gayr-ı kanunî olan bu cemiyet, İngilizler ve İngiliz himayesi leyhinde propaganda yaparak kamuoyu oluşturmak ve böylelikle memlekete İngiliz himayesini getirebilmek amacını gerçekleştirebilmek için kurulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Cemiyetin bu teşkilât ağına bağlı olarak kısa sürede üye sayısı da artmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üye sayısının artmasıyla cemiyette iki ayrı görüş ve iki farklı üye tipi ortaya çıkmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İngiliz Muhibleri Cemiyeti, üyelerinin durumu açısından diğer cemiyetlerden farklı özellikler gösterir ![]() ![]() ![]() Cemiyetin bu farklı durumu ve özellikle İstanbul’daki İngiliz memurlarıyla olan ilişkisi halkın dikkatini çekiyordu ![]() ![]() Cemiyetin idarecileri özellikle dînî motiflerle süslü konuşmalarında, halkın dînî duygularını istismar ediyor ve cemiyeti, bir hayır kuruluşu gibi göstererek, olduğundan farklı tanıtıyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cemiyetin ideolojik yapılanması da, asıl amacı olan İngiliz himayesinin kabul edilmesi hedefini gerçekleştirmeye yönelik şekilde oluşturulmuştu ![]() ![]() Bu ideoloji çerçevesinde bir strateji takip eden cemiyet, strateji olarak kendi planlarının önünde engel gördüğü Millî hareketi ortadan kaldırmayı hedeflemiştir ![]() ![]() Cemiyet, Millî Mücadeleyi başarısız kılmak ve daha sonra İngiliz himayesini gerçekleştirmek için, siyasî, askerî, iktisadî, casusluk ve eğitim öğretim alanında olmak üzere top yekün bir faaliyet yürütmüştür ![]() Siyasî faaliyetlerini genellikle İstanbul’da sürdüren cemiyet, Padişah ve Hükümetlerle iyi ilişkiler kurmaya büyük önem vererek, onların gücünden istifade etmeye çalışmıştır ![]() ![]() ![]() Cemiyetin üzerinde önemle durduğu faaliyetlerinden birisi de propaganda çalışmalarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Cemiyetin faaliyetleri arasında değinilmesi gereken bir husus da ekonomi alanındaki icraatlarıdır ![]() ![]() ![]() İngilizler leyhindeki politikalarıyla İngiliz himayesinin gerçekleştirilmesi için çalışan cemiyetin, bu noktada üzerinde durduğu bir konu da kalıcı İngiliz taraftarlığının temini idi ![]() ![]() İngiliz Muhibleri Cemiyetinin en faal olduğu çalışma alanlarından birisi de casusluk faaliyetleridir ![]() ![]() ![]() ![]() Cemiyet, siyasî hedefleri gerçekleştirmek için kurulmuş ve esasında bu konuda faaliyet gösteren bir teşkilâttır ![]() ![]() ![]() ![]() Özellikle askerî alanda gerçekleştirdiği faaliyetlerle Millî Mücadeleyi başarısızlığa uğratmaya çalışan cemiyet, Türk düşmanlarının Türklüğü yok etmek ideallerine hizmet etmek noktasında yoğun bir çaba sarf etmiştir ![]() ![]() ![]() İngiliz Muhibleri Cemiyeti, çalışmalarını Millî Mücadeleyi bir İttihatçı hareketi olarak gören ve İttihatçılara şiddetle karşı olduğu için İngilizler leyhinde bir politika takip eden Hürriyet ve İtilâf Fırkasıyla işbirliği içinde sürdürmüştür ![]() ![]() ![]() Bu faaliyetlerini yürüttüğü sırada üst kademelerde bulunan bazı memurlardan destek gören cemiyet, kendisine gösterilen bu destek ve yardımlarla adeta devletin resmî bir kuruluşu haline gelmiştir ![]() ![]() İngiliz Muhibleri Cemiyeti, işler istediği gibi gitmediği zaman, İngilizlerden aldığı destekle Padişaha muhtıra verecek ve bir çok defalar Hükümetleri tehdit edecek kadar kendisini güçlü görüyordu ![]() ![]() ![]() Cemiyet, İngilizlerin devlet üzerindeki nüfuz ve güçlerine paralel bir konumda bulunuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() İngiliz Muhibleri Cemiyeti, Millî Mücadele yıllarında Türk milleti aleyhinde gerçekleştirilmeye çalışılan karanlık oyunların her aşamasında rol almıştır ![]() ![]() ![]() ![]() İngiliz Muhibleri Cemiyeti, Millî hareket güçlendiği ölçüde zayıflama sürecine girmiştir ![]() ![]() ![]() Cemiyet içinde yaşanan iktidar kavgası ile Millî Mücadelenin başarıya doğru ilerlemesi, zayıflamaya başlayan cemiyeti yıkılma sürecine sokmuştur ![]() ![]() Cemiyet, Millî Mücadelenin kazanılmasından sonra da, İstiklal Mahkemeleri tarafından Türk İnkılâbının düşmanı ilan edilmiştir ![]() ![]() ab) Manda ve Himaye Taraftarı Olmayan Zararlı Cemiyetler Yine millî irade aşkından yoksun bazı aydınlar vardı ki, devletin ve milletin kurtuluşunu, bir başka devletin manda ve himayesi altına girmekte görmemekle birlikte, düşünceleri ve takip ettikleri yol, kurtuluş için tek çare olan Millî Mücadele hareketiyle bağdaşmıyordu ![]() ![]() Şimdi en önemlileri Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası ve Teali İslam Cemiyeti olan bu cemiyetleri ele almaya çalışalım ![]() Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası; 14 Ocak 1919 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur ![]() ![]() Fırkanın amacı; programında da ifade edildiği gibi, Padişahın etrafında toplanılmasını sağlamak suretiyle birlik oluşturmaktır ![]() ![]() ![]() Fırkanın, meşrutiyet ve demokrasi ilkelerine dayanarak başladığı siyasî hayatında, çalışmalarının itici gücünü İttihat ve Terakki düşmanlığı oluşturmuştur ![]() ![]() ![]() Fırka zaman içerisinde, parlamento içinde kurulmuş bir siyasî parti olmadığı ve 1919 seçimlerinde siyasî tabanı çöktüğü için, İstanbul’un işgali ve Meclis-i Mebusanın feshi üzerine terkedilmiş duruma düşmüştür ![]() Teali İslam Cemiyeti Teali İslam Cemiyeti; İskilipli Hoca Atıf Efendi tarafından, 19 Şubat 1919 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur ![]() ![]() Cemiyetin amacı; nizamnamesinde de ifade edildiği gibi, hilafetçi bir anlayışla bütün Müslümanlar arasında birlik ve kardeşliği sağlayarak, Halifenin etrafında toplanılmasını temin etmektir ![]() ![]() Cemiyet kendisini, din ve devlet ayrılığına taraftar olmayan, ilmî, ahlakî ve sosyal yollarla siyasî hayata yön vermek gayesinde olan ve fırkalar üstü bir konumda bulunan teşekkül olarak görmüştür ![]() Cemiyet, Hürriyet ve İtilaf Fırkasının paralelinde, ona bağlı bir yan kuruluş gibi çalışmıştır ![]() ![]() ![]() Cemiyet mensupları, gerek, Kuva-yı Milliye taraftarlarına duyduğu düşmanlıktan, gerekse, Millî Mücadelenin, kendilerinin Saltanat ve Hilafeti güçlendirerek kurtuluşa ulaşmak düşüncesine uymaması nedeniyle, bu hareketin karşısında yer almıştır ![]() İlmiye sınıfının önemli simalarını bünyesinde toplamış olan cemiyet, yeni medreseler ve okullar açmaktan, sağlık hizmetleri vermeye, camilerden vaazlar vermekten, halka öğüt verici konuşmalar yapmaya kadar değişik çalışmalar gerçekleştirmiştir ![]() 1920 yılından sonra pek faal görünmeyen cemiyetin, başkan ve bazı üyeleri 1925 yılında Ankara İstiklal Mahkemesince yargılanmışlar, başkan İskilipli Atıf Hoca idama mahkum edilmiş, böylece cemiyet de sona ermiştir ![]() Kürtler Tarafından Kurulan Zararlı Cemiyetler İngilizler, daha I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hayali gerçekleştirmek için de, çeşitli çalışmalarının yanında, bu uğurda faaliyetlerde bulunacak, Kürt Teali Cemiyeti, Kürdistan Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürt Talebe Heyvi Cemiyeti, Kürt Kadınlar Teali Cemiyeti ve Kürt Millî Fırkası gibi çeşitli cemiyetler kurmuşlardır ![]() Bu kuruluşlardan en faal ve önemli olanı Kürt Teali Cemiyetidir ![]() ![]() Kürt Teali Cemiyeti Kürt Teali Cemiyeti; 1918 yılında İstanbul’da, Osmanlı Ayan Meclisi üyesi Seyyid Abdülkadir tarafından kurulmuştur ![]() ![]() Cemiyetin amacı; Wilson ilkelerinin Kürtlere de uygulanmasını sağlayarak, bu bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır ![]() Bu noktada, Millî Mücadele hareketiyle ters düşen cemiyet, İngilizlerin de tesirinde kalarak, Kürtçülük propagandası yapmaya başlamış ve Jin ve Kürdistan adlı dergiler bu fikirlerini yaymaya çalışmıştır ![]() ![]() Hatta, Doğu Anadolu’nun Ermenilere verileceği söylentileri çıktığı vakit, Şark-i Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, kendisine işbirliği teklif ettiği zaman, bu işbirliğine yanaşmayarak, Ermenilerle beraber çalışmakta bir sakınca görmemiştir ![]() 22 Mart 1919’da barış konferansına Kürdistanla ilgili bir muhtıra veren cemiyetin delegesi Şerif Paşa, Osmanlı Devleti, yeni bir cerrahi ameliyeye maruz kalarak, kendisinden vatanım olan Kürdistanın ayrılmasını görmeğe mahkumdur demişti ![]() Ancak, asırlarca Türklerle birlikte yaşamış, dili, dini, kültürü, yaşadığı coğrafyası bir olan Kürt halkı, olup bitenin farkına varmış ve büyük çoğunluğu, bu çeşit, ayrılıkçı cemiyetlere itibar etmemiştir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|