Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ekonomisi, feminist, iktisat

Ev Ekonomisi ve Feminist İktisat

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ev Ekonomisi ve Feminist İktisat






Ev Ekonomisi ve Feminist İktisat


Üşür (2003), “Ekonomi Politik: Zarif Mezar Taşları” başlıklı yazısında “ekonomi politik” deyiminin etimolojisine değinirken “ekonomi” sözcüğünün Grekçe ev (oikos) ve yasa (nomos) sözcüklerinden oluştuğu bilgisini veriyor “Ekonomi politik” deyiminin zaman içerisinde dönüşmesi sürecini takip akla işaret edilen ikinci anlamın, yani “ev ekonomisi”nin bu süreçte nasıl değişime uğradığı sorusunu da getiriyor
Feminist iktisadın çıkış noktalarından biri süreç içerisinde “evin ekonomisi”nin ve onu oluşturan birimlerin, yani aile, kadın ve çocukların deyim yerindeyse “tuhaf bir biçimde” ekonomi tartışmalarının dışına atılmış olduğu gözlemidir Kadınların ücretli emeğin önemli bir kısmını oluşturduğu bugün dahi “kadın” ve “aile” kavramları iktisadi ilişkileri ve davranışları inceleyen disiplinin dışında tutulmaktadır

Büyük çoğunluğu kadın tarafından gerçekleştirilen hane-içi üretim de öyle “Kadın” kavramı ile yakından ilgisi olan (olması beklenen) “yoksulluk” araştırmalarında dahi konunun “cinsiyet” yönü alanın uygulayıcıları tarafından tamamen gözardı edilebilmektedir
Bu yazı, “evin ekonomisi” deyiminin geçirdiği dönüşüme ve yukarıdaki gözlemler ışığında “feminist iktisat”a duyulan meraktan ortaya çıkmıştır Bugün gelinen noktada ekonomi disiplinini oluışturan paradigmaların konuya bakışı ve bunların yanında/karşısında feminist iktisadın duruşu üzerine “özet” bir giriş yapmayı amaçlamaktadır
İktisat disiplinine “cinsiyet-farkındalık” (gender awareness) getirme ve bu konudaki metodoloji tartışmaları genel olarak iktisatçılar tarfından ya “bilimsel” bulunmamakta ya da “ikincil” kabul edilmektedir Benzer şekilde “hanehalkı” üzerine sorulabilecek herhangi bir soru da “iktisadi” değildir (Koopmans, 1957; Klamer, 1984)
Feminist iktisat, 1960’larda disiplini oluşturan iki ana paradigmanın, “geleneksel” neoklasik ve “geleneksel” Marxist paradigmaların “kadının sosyal rolü” ve “cinsiyet” açısından “yeniden değerlendirilmesi” ile ortaya çıkmıştır Feminist iktisatçılar, disiplinin yapı ve metod açısından bu kadar farklı iki paradigmasının “hanehalkı teorisi” konusunda ne kadar biribirlerine benzeyebildiğini keşfetmişlerdir (Folbre, 1986) Tarihsel olarak her iki okul da iktisadi birim olarak “aile”yi kabul etmektedir

Aile ve toplum içerisinde cinsiyete bağlı işbölümü ve kadın emeğinin maruz kaldığı “eşitsizlik” her iki okulun temsilcileri tarafından “veri” alınmakta, “aile” tamamen “işbirliği” (cooperation) ve “diğerkâmlık” (altruism) içerisinde işleyen bir birim olarak varsayılmaktadır
Ancak, “toplumsal cinsiyet”lerin “doğal cinsiyet”lerden (sex) kaynaklanmadığı, toplum tarafından yapılandırılmış sosyal oluşumlar olduğu göz önünde bulundurulmaya başlanırsa aile içi “iş bölüşümü”nün de doğal olmadığı, basitçe varsayılan “çıkar ortaklığı” ve “aile harmonisinin” de aslen “çiftler arası güç eşitsizliği” ve “çıkar çatışması” deyimleri çerçevesinde yeniden inşaasının mümkün olduğu görülür

Bu açıdan aile içi iş bölüşümü ve bu bölüşümdeki eşitsizliğin feminist iktisat yazınındaki eleştirisi her iki paradigmanın “geleneksel” anlayışına bir meydan okuma olarak görülebilir:
“Hem neoklasik hem de Marxist iktisat “hane içi eşitsizlik” konusunda neden bu kadar sessiz kalmaktadır? Bir tarafta piyasa-harici üretim üzerine sağlam temelli bir teori sunan ama “çelişki” ile hiçbir ilgisi olamayan, diğer tarafta da sağlam temelli bir “çelişki” teorisi sunan ancak piyasa-harici üretimin dinamikleri ile çok da ilgilenmeyen iki paradigma” (Folbre, 1986)
Tarihsel olarak neoklasik iktisat, “iktisadi” davranışlar için evrensel bir birey (tüketici, firma) teorisi sunar Bu teori, “piyasa” çözümü dışında hiçbir çözümü kabul etmez Neoklasik dünyada “iktisadi” anlamda bir “istismar” olamaz çünkü yapısal olarak her iki tarafın da yararına olmayan hiçbir işlem gerçekleşmez Buna göre neoklasik dünyada yapısal bir ayrımcılık da söz konusu değildir
Neoklasik iktisat kabaca şunu söylemektedir: Eğer “iktisadi” anlamda “kadın” açısından bir eşitsizlik var ise bu durum kadının kendisi tarafından “bağımsız” ve “rasyonel” bir şekilde tercih edilmiştir Neoklasik modelin temelinde “tercihler doğrultusunda yapılan rasyonel seçimler” varsayımı yatmaktadır ve bu varsayım, tarihsel ve kurumsal hiçbir kısıtı tanımamaktadır Bu anlamda, neoklasik iktisat kadının eşitsizliğini haklı çıkartmakta, dahası bu eşitsizliğin yeniden üretimine hizmet etmektedir
Neoklasik iktisadın “ev ekonomisi” alanındaki en önemli başvuru kaynağı, daha sonra bu alandaki çalışmalarından dolayı 1992 yılında Nobel iktisat ödülünü alan Gary S Becker’dir Becker (1976) “yeni hane halkı ekonomisi” teorisini “firma teorisi”ne anoloji olarak kurar Ancak “hanede” söz konusu olan “açık” (explicit) bir pazar değil, “gizli” (implicit) bir pazardır “Evlilik” yolu ile kurulan her hanede (marjinal üretkenlikleri tercihleri dolayısı ile farklı) iktisadi bireyler “emek”lerini hanenin tercihi doğrultusunda ev ve piyasa arasında bölüştürürler

Hanenin tercihi deyimi aslen, neoklasik iktisadın dayandığı temeller açısından sorun teşkil etmektedir çünkü piyasada hiçbir “hayırseverlik” tanımayan iktisadi birey piyasa benzeri modellenen hane içerisinde birden “ortak fayda”yı benimsemektedir
6
Son aşamada ikilemin “mucizevi” çözümü bulunur: hayırserver diktatör “Hanedeki her bireyin bir bütün olarak ailenin en yüksek çıkarlarını temsil edecek şekilde davranmasını tüm iktisadi gücü elinde tutan hayırsever diktatör “aile reisi”nden başka kim saglayabilir ki?”(Evenson, 1976) Elbette ki feminizm ve Marxist iktisat arasındaki ilişki feminizm ve neoklasik iktisat arasındaki ilişkiden oldukça farklıdır

Marxist iktisat tarihsel olarak çelişki, güç eşitsizliği, ve sömürü ilişkilerinin teorisidir Marxsit teori, güç ilişkilerinin açıklayıcısı olarak “kadın” üzerindeki baskıyı ve bunun iktisadi yaşamın yeniden üretilmesindeki önemini konu alan feminist iktisadın doğal adresi olagelmiştir7 Ancak Marxizm ve feminizmin bu “birlikteliği” feministler açısından çok da “mutlu” bir birliktelik değildir:

“Marxizm ve feminizmin evliliği geleneksel ataerkil evliliği andırmaktadır Marxizm ve feminizm birdir ve o bir Marxizmdir Bu anlamda Marxizm ve feminizmin “birliktelik” çabası feministler açısından tatmin edici değildir Bu birliktelik Marxizmin bakış açısı ile, feminist mücadeleyi daha “büyük” ve “kapsayan” mücadelenin, sermayeye karşı mücadelenin içine koymaktadır Varlığımızı sürdürebilmenin iki yolu vardır Ya daha sağlıklı bir evlilik ya da boşanma” (Hartmann, 1981a)
Tarihsel olarak Marx ve Engels’den başlayarak, çoğu Marxist ve sosyalist düşünür kapitalist sistem altında “kadın”ın statüsü ile ciddi biçimde ilgilenmişlerdir8 Ancak feminist iktisat açısından evliliği mutsuz kılan nokta Marxizmin “kadın” konusunu ele alışının diğer tüm piyasa-dışı ilşkileri ele alışı ile aynı olmasıdır Geleneksel Marxist görüşe göre “kadın” sorunu asıl sorun olan “sınıf ” sorununun bir türevidir; hane içi ilişkilerin analizi de sınıflararası ilişkilerin analizinde kapsanmaktadır

Bu anlamda aynı sınıf içerisindeki kadın ve çocuklarla erkekler arasındaki farklar çoğu zaman geleneksel Marxist teorinin dışında kalmıştır (Hartmann, 1981b)
Benzer şekilde “ev içi üretim” de temel gereksinimleri karşılayan üretim olarak, piyasa üretim döngüsünün devamında “ikincil” konumdadır Bu anlamda geleneksel bakış açısına göre ev içi üretim “iktisadi” sayılmaz (Folbre, 1986) “Hane içi üretim” etrafında dönen tartışmalarda Marxist-feminist iktisatçılar, kadın emeğinin “ikincil” kalmasının kapitalist sistemde sermaye birikimi, emeğin yeniden üretimi ve sınıf çatışması açısından “gerekliliği”ne dikkat çekmektedir Aynı şekilde “cinsiyete bağlı iş bölümü”nün feminist bakış açısından analizi işçi sınıfı ailesinde erkek ve kadın arasında varsayılan “mutlu” ve “doğal” iktisadi çıkar birliğini eleştirmektedir (Roemer, 1982) Dahası, Marxist-feminist bakış açısından ataerkil sistem de kapitalist sistem gibi kendi dinamikleri olan bir sistemdir ve bu iki sistem birbirini beslemektedir
İktisadi analizin tarihi ne bakıldığında çok “genç” sayılabilecek feminist iktisat kendi bakış açısı ile, özetlenmeye çalışılan “geleneksel” paradigmaları “toplumsal cinsiyetin farkında” bir disiplin yaratma konusunda etkilemektedir Marxist-feminist iktisatçıların çalışmaları ve neoklasik iktisadın yeni “hane içi güç eşitsiliğine dayalı pazarlık modelleri” bu etkileşime örnek sayılmaktadır

(Manser ve Brown, 1980; Parsons 1984) Ancak feminist iktisat kendi bakış açısı ile gerçek dünya ve teori arasındaki ilişkiyi kurmada kendi ajandasını yaratmaktadır9 Bu noktada belki de ilk adım feminist iktisat teorisine “yumuşak” cinsin ürettiği “yumuşak” teori olarak bakmaktan kurtulmaktır

Kaynak: Ebru Voyvoda/bagimsizsosyalbilimcilerorg


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.