Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Felsefesi
Türklerin düşünsel yaşamı Eski Türklerin düşünsel yaşamı, başka uluslarınki gibi, dinsel alanda başlar İ Ö XXIV yüzyıldan beri Orta Asya denilen ve güneyde Pamir-Hindikuş dağları, kuzeyde Sibirya ormanları, batıda Hazer denizi, doğuda Çin'le sınırlanmış geniş yaylada otururlardı İlk dinleri, kalıntıları günümüzde de görülen Şamanlık'tı (Şamanizm) Şaman, Sanskritce sramana sözcüğünden Tunguzcaya geçmiş olup dilenci din adamı anlamındadır
Sözcük Türkçede kam olarak kullanılmıştır Samanlık dini, büyücülüğe ve ruhların yaşadığına inanmayı gerektirir Kam' in bu ruhlarla ilişkisi olduğuna inanılır Bu yüzden kam çok mtkilidir ve dilediği büyüyü yapabilir Samanlık, aydınlık gökte karanlık yeraltı ikiciliğine dayanır Gök on yedi, yeraltı dokuz katlıdır Bütün bunları yaratan tanrı (ülgen adlı göktanrı) göğün en üst katında oturur Gök, iyilerin gittikleri cennet; yeraltı, kötülerin gittikleri cehennemdir
Yeryüzünde de insanlarla birlikte yersu adlı iyilikçi ruhlar oturmaktadırlar Samanlığın, ilk biçiminde, büyücülükle karışık bir totemcilikten ibaret bulunduğu ve onu Türklerin geliştirdikleri sanılmaktadır Bununla beraber Türkler Budizm, Mazdeizm, Manişeizm, Nasturilik, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi daha birçok dinleri denemişler, sonunda Müslümanlıkta karar kılmışlardır Türklerin asıl düşünsel yaşamları da İslam kültürü içinde başlamıştır İslam felsefesinin büyük kurucuları Farabi ve İbni Sina, bu felsefeyi işraki yolda geliştiren Şehabeddin Sühreverdi Türktürler
İslam gizemciliği disiplini içinde de Mevlana Celaleddin, Hacı Bayram, Hacı Bektaş ve özellikle Simavnalı Şeyh Bedreddin gibi büyük Türk düşünürleri yetişmiştir Bunların dışında din felsefesi, gizemcilik felsefesi, hukuk ve siyaset felsefesi, törebilim ve toplumbilim alanlarında çalışmış Türk düşünürleri şöyle sıralanabilir: Kınalızade Ali, Molla HasanülKafi, Lütfi Paşa, Koca Şekbanbaşı, Mehmet Nahifi Efendi, Mustafa Paşa, Eşrefi Rumi, Aşık Pasa, Hacı Hüseyin oğlu Musa, Eşref oğlu Abdullah, Birgivi Mehmet, Koca Nişancı Mustafa Paşa, Durmuş oğlu Abdüllatif, Bitlisli İdris oğlu Defterdar Mehmet, Hasan Canlardan Abdülaziz, Sururi Çelebi, Taşköprülüzade Ahmet, Nihali, Pertevi, Nerkisi, İbni Melekzade Mehmet, Muhyi, İbni Firuz Mehmet, Lamil Çelebi, Cemalüddin Mehmet Aksarayi, Şemsüddin Sivasi, Azmi, Osmanzade Ahmet Taip, Tosyalı Küçük Mustafa, Nureddinzade Müslihüddin, Nasuh Nevali, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Bursalı İsmail Hakkı, Ziya Gökalp
Büyük Türk maddecisi Şeyh Bedreddin'e (1317-1420) göre tanrı, dünyayı yaratmış ve insanlara vermiştir, dünyanın toprağı ve bu toprağın bütün ürünleri insanların ortak malıdır İnsanlar eşit olarak yaratılmışlardır, birinin mal toplayıp öbürünün aç kalması tanrının amacına aykırıdır Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin, çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizindir
Ruhlar, maddelerde (maddelerde) bulunan güçlerden ibarettir İnsanı iyiliğe de kötülüğe de kendi gücü sürükler, bizler iyilik gücümüze melek ve kötülük gücümüze şeytan deriz Bu güçler sadece insanlarda değil, bütün cisimlerde vardır Örneğin bir yağmur tanesi bir neden ve güçle oluşur Kıyamet belirtileri boşuna beklenmektedir Vücut zerrelerinin bir kez dağıldıktan sonra bir daha bir araya gelmeleri ve cesetlerin dirilmesi imkansızdır Her güzel şey, cennet, her kötü şey cehennemdir, dünyada olup bitenlerden başka ne cennet vardır ne de cehennem Kutsal kitaplarda sözü edilen cennet ve cehennem "hayal aleminde tahakkuk etmiştir" Bütün namazlar, niyazlar ve ibadetler insanın içini arıtmak içindir
Gerçek ibadetin sınırı, koşulu, biçimi yoktur Kaldı ki ayrılıklar din adamlarının işleri karıştırmasından doğmuştur, bunlar ortadan kaldırılırsa bütün dinler bir olur Bütün insanlar aynı tanrının kuludurlar ve kardeştirler Birbirlerini sevenler ve sayanlar, hiç bir din farkı gözetmeksizin, her zaman birleşebilirler Hükümet seçimle kurulmalıdır Ulus tam bir özgürlük içinde oyunu kullanabilmelidir Zorbalığa boyun eğilmemelidir Toplumbilimci Ziya Gökalp (18761924), Tanzimat adı verilen yenileşme çabasından beri tartışılan çeşitli düşünce akımlarını, "Türk ulusundanım, İslam ümmetindenim, Batı uygarlığındanım" formülüyle birleştirmiş ve özellikle Osmanlı ümmetçiliği içinde yitirilmiş bulunan ulusçuluğa yeni bir yön vermiştir
Kültürün halka yönelmesi, dinle devlet işlerinin ayrılması (Laiklik), Doğu bilimlerinin yerini Batı bilimlerine bırakması, kadınlarla erkeklerin hukuk bakımından eşit olması, Türk tarihinin toplumbilimsel ve nesnel bir yöntemle incelenmesi, Türk tarihinin Orta Asya'daki ilk imparatorluklardan başlatılması gibi yeni düşünceler savunmuştur Nasıl çeşitli Batı uluslarının düşünürleri Hıristiyan felsefesi disiplini içinde belirmişlerse Türk düşünürleri de İslam felsefesi disiplini içinde belirmişlerdir
Bu disiplinin dışında kalan ilk Türk düşünürü Ziya Gökalp'tır Gökalp'ı İsmail Fenni, Rıza Tevfik, Mustafa Namık Çankı, Cemil Sena, Osman Pazarlı, Macit Gökberk vb gibi değerli felsefe sözlükçüleri, tarihçileri, incelemecileri izlemiştir Gereği gibi incelendiğinde açıkça görülür ki örneğin bir Rıza Tevfik'in felsefe sözlüğü, bir Macit Gökberk'in felsefe tarihi kimi yerde Batıdaki pek çok örneklerinden çok daha üstündür
|