Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
şizofreni

Şizofreni

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şizofreni




ŞİZOFRENİ


Şizofreni, geçen yüzyıldan beri ruh hekimliğiniğ en çok uğraştıran, fakat bugün bile çeşitli yönleri tam açıklanmamış bir ruhsal bozukluktur19 yüzyıldan kalma bir etki ile halk arasında korku uyandıran ve “erken bunama” diye bilinen bu hastalık; genç yaşta başlayan, insan arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak, kendine özgü bir içe kapanım dünyasında yaşadığı;duyuş,düşünüş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü bir psikozdur


TARİHÇE

Eski çağ Sanskrit yazılarında ve Hipokrat okuluna bağlı eski Yunan hekimlerinin yazılarında şizofrenik türde ruh hastalığının tanımlandığı bildirilmektedirOrta Çağ Avrupasında şeytana tutulmuş diye bilinen ruh hastalarının önemli bir bölümükuşkusuz şizofreniklerdir 17 Yüzyılda Willis’in, 18 Yüzyılda Pinel’in bu hastalığı az çok tanıdıklarına ilişkin belirtiler vardır 18 Yüzyıl başında İngiltere’de John Haslam ve George Man’ın gençlik çağında başlayan içe kapanma ve düşünce bozukluğu ile belirli olarak tanımladıkları ve bir ad veremedikleri bozukluğun şizofreni olduğu düşünülebilir (1,2)

“Demence precoce” (erken bunama) deyimini ilk olarak Morel 1860’da kullandı1871’de Hecker “hebefreni”yi ve 1874’de Kahbaum “katatoni”yi tanımladıktan sonra, 1896’da tanınmış Alman ruh hekimi Kraepelin bu iki hastalık tipine paranoid ve basit tipleri de ekleyerek,hepsini “dementia praecox” tanısı altında topladıBu deyime göre hastalıkta “erken başlama” ve “bunama” olması olması gerekiyordu

1911’de yayınladığı “Dementia Praecox veya Şizofreniler Grubu” adlı kitabı ile yeni bir çığır açmış olan İsviçreli Eugen Bleuler, Kraepelin’in sandığı gibi hastalığın erken yaşlarda başlamasının ve bunama ile sonuçlanmasının zorunlu olmadığını gösterdiBu hastalıkta kişinin ruhsal hayatındaki yarılmaya (schisme) önem vererek “schizophrenia”, yani zihin bölünmesi,yarılması adını önerdi ve zamanla bu terim tutunduArtık zamanımızda dementia praecox (erken bunama) deyimi hemen hemen bırakılmıştır





SIKLIK VE YAYGINLIK


Şizofreni her türlü toplumda en sık görülen ruhsal bozukluklardanırSıklık üzerine yapılan birçok araştırma sonuçları binde 04-07 arasında değişmektedir15 yaşın üzerinde nüfus için sıklık binde 030-120 arasında bildirilmiştirAvrupa’da ve ABD’de ortalama sıklık oranı binde 085 olarak kabul edilmektedirYaşam boyu hastalanma riski,yani 15-45 yaş arasındaki nüfusta şizofreni olasılığı %1 dolayındadır

Yaygınlık oranları da ülkeden ülkeye,araştırmadan araştırmaya büyük ayrımlar göstermektedirABD’de yapılan son araştırmaya göre yaşam boyu yaygınlık oranı %06-19 arasında, İrlanda’da ortalama binde 33, Finlandiya’da binde 13, İsveç’te binde 17 olarak bildirilmiştir 3

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Avrupa ve Asya’da sıklık oranı binde 085’tirBütün dünyada yılda 15 - 3 milyon şizofreniğin bulunduğu bildirilmektedir

Şizofreni her toplumda ve her türlü sosyo-ekonomik ortamda görülmektedirSosyo-ekonomik yönden düşüklük ya da düzensizlik gösteren kesimlerde daha sık görüldüğüne ilişkin bulgular vardır

Kadın-erkek arasında sıklık bakımından önemli fark görülmemektedirAncak, kadınlarda başlangıç yaşı daha geç olmakta ve genellikle erkeklere göre tedaviye daha iyi cevap vermektedir (3, 4, 5, 6)


BAŞLANGIÇ YAŞI

Hastalığın genellikle geçlik çağında başladığı bir gerçektirErkek hastaların %166’sında, kadın hastaların %47’sinde hastalık belirtileri 25 yaşına dek ortaya çıkmış olmaktadırErkeklerde hastalık kadınlara göre daha erken yaşlarda başladığı gibi,hastalığın kötü gidişi ve beyin anormalliklerinin bulunuşu erkekler de daha fazla görülmektedir


ETİYOLOJİ

Şizofreninin etiyolojisi henüz aydınlanmamıştırEtiyoloji üzerindeki görüşler “organik” ve “psikososyal” olmak üzere iki ana kümede toplanmışsa da genellikle her iki görüşteki etkenlerin bir rada ele alınması gerektiği kabul edilmektedirBirçok türde şizofreni vardırBöyle bir hastalıkta çok değişik oluş nedenlerinin de bulunması doğaldır



Yapılan kalıtım araştırmalarından çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir:

a) Öz ana-babası şizofrenik olan ve başka bir aile tarafından yetiştirilmiş kişilerde şizofreni riski öz ana-babası şizofrenik olmayanlara oranla daha yüksektir
b) Çocukluklarında evlat edinilmiş olan şizofreniklerin öz ana-babalarında ve birinci derecede akrabalarında şizofreni riski daha yüksektir
c) Öz ana-babası şizofrenik değilse, ancak kendisini evlat edinmiş olan ana-babada şizofreni varsa, bu kişilerde şizofreni riski şizofrenik olmayan ailelerde yetişenlere göre daha yüksek değildir
d) Şizofreniye kalıtımsal yatkınlık bulunmadığı taktirde çocuğu yetiştiren ailenin şizofreni açısında riski yükseltmediği anlaşılmaktadır
e) Aile ortamı çok bozuk değilse şizofreniye yatkınlık olsa bile risk göreceli olarak düşüktürFakat hem yatkınlığın hem aile ortamında ağır bozukluğun bulunuşu riski yükseltmektedir

Şizofrenide kalıtımın önemli rolü gösterilmiş olmakla birlikte, kalıtım-dışı etkenlerin de çok önemli olabileceği anlaşılmıştırNitekim, şizofrenik hastaların çoğunun ana-babası şizofrenik değildirTek yumurta ikizlerinde bile %40-50 eş hastalanmama oranı vardırGene de bir risk faktörü olarak kalıtımın yeri artık kesinleşmiştir

Psikanalitik kurama göre, normal gelişmede ilk çocukluk dönemlerinde cinsel enerjinin dinamik belirtisi olan libido çocuğun kendi benliğinde ve bedeninde tutulmaktadırÇocuk büyüdükçe ve çevreyle ilişkileri arttıkça libido çevredeki nesnelere yatırılır ve böylece gerçek nesne ilişkileri gelişirFakat her zaman için kişi kendisini de severAncak bu, nesne ilişkilerinin gelişmesine engel değildir Şizofrenide ise nesne libidosu geri bedene, benliğe çekilir ve böylece kişinin dış dünyayla ilişkileri azalırHasta ileri derecede narsistik duruma girerBu gerileme durumu çocukluktan başlayarak temel güven duygusunun sağlanamaması, sürekli düş kırıklıkları ve kişiler arası ilişkilerin bozukluğu yüzünden olabilirBöyle bir zeminde çevre ilişkilerinde küçük büyük incinmeler, bu gerileme eğilimini kamçılarBuna göre içe kapanım ve başka belirtiler bir çeşit savunma ve uyum biçimidir


BAŞLANGIÇ

Şizofreni genellikle 15-40 yaş sınırları arasında, çoğunlukla 18-25 yaşlarında her çeşit psikolojik stresle başlayabilirKişinin benliğinde darbeler, delikanlılık çağında dürtülerin aşırı şiddet kazanması, cinsel ya da saldırgan dürtülere karşı denetim zayıflığı gibi durumlara psikozun başlamasında önce sık rastlanır

Enfeksiyonların ve lohusalığın şizofrenide kamçılayıcı etken olup olmadığı kesinlikle belirlenmemiştirLohusalık psikozlarının %37’si şizofreni kabul edilirse de doğrudan lohusalığın etkisi henüz aydınlatılmamıştır

İlk nöbetlerin %50’sinde hiç bir kamçılayıcı etken bulunmayabilir, yani psikoza geçiş yavaş yavaş olabilir

Tipik bir başlangıç biçimi yokturBelirtiler kısa bir zaman içinde gelişebileceği gibi çok sinsi ve yavaş olarak da gelişebilirBu yüzden belirtileri farkedilmeyen hasta uzun süre hekime getirilmezRuhsal bozukluk çeşitli obsesyonlar,metafizik, dinsel uğraşlar, korkular veya genel yorgunluk, halsizlik gibi şikayetlerle başlayabilirBazen de bir depresyon ya da ileri derecede taşkınlık(mani) gibi ortaya çıkabilirSık görülen başlama biçimi ilgi azalması, kendi bedeni, kendi düşünceleri ile aşırı uğraşma, zamanın akışına aldırmazlık gibi belirtilerle olurBazı akut tiplerde algı bozuklukları, düşüncede dağınıklık ve bulanıklıkla başlama olabilir


HASTALIK ÖNCESİ KİŞİLİK VE UYUM

Şizofrenik hastalar hastalık öncesinde genellikle içe dönük, sessiz, arkadaşı az, yalnızlığı yeğleyen, garip, ilgileri sınırlı ve güvensiz kişilerdir



KLİNİK BELİRTİLER VE BULGULAR

1 Genel görünüm ve dışa vuran davranış :

Şizofreni tipik bir genel görünüm tanımlamazHastaların çoğunda belirgin vurdumduymazlık, ilgisizlik, donukluk ve çekingen görünüm vardırUzun süre hasta olanlarda bakımsız, dağınık genel görünüm ve temizlenmeme belirtileri olabilirÇoğu hastada hareket bozuklukları dikkati çeker

2 Konuşma ve ilişki kurma :

Konuşmada düzensizlik, dağınıklık, hızlanma, yavaşlama, fakirleşme, abuk sabukluk, kalıplaşmış yinlemeler, konuşma yankılaması, çocuksuluk, çok konuşma, hiç konuşmama gibi çok değişik belirtiler olabilirHasta sorulara yandan ve uygunsuz yanıtlar verebilirSes tonu genellikle tekdüzedir ve duygulanımı belli etmez

Hastanın ilgi ve dikkatinde azalma ve konuşma bozuklukları nedeniyle ilişki kurmak genellikle çok zordurHastanın ayrı bir dünyada olduğunu,onu tam anlayamadığımızı, ilişki kurmakta güçlük çektiğimizi farkederiz

3 Duygulanım :

Şizofrenide klasik olarak bir duygu azalmasından söz edilirOlaylara duygulanım tepkisi ya az ya da hiç yokturHastaların soğuk, ilişki kurulması güç olduğu sıklıkla görülürAncak, bütün bu belirtiler hastaların duygusuz olduklarını, acı çekmediklerini, sıkıntılarının olmadığını göstermezBirçok şizofrenikte başlangıç dönemlerinde aşırı bunaltı görülürKimi hastalarda paniğe benzer bir sıkıntılı durum vardırKimi vakalarda da acayip, yersiz, anlamsız gibi görünen gülmeler, ağlamalar, taşkınlıklar görülür





4 Bilişsel Yetiler :

Bilinç açık, bellek genellikle yerindedirZeka genellikle gerileme göstermezAncak ağır yıkım gösteren süregen hastalarda zekada gerileme izlenimi edinilebilir; bellek bozukluğu belirtileri olabilirFakat bu bulgular genellikle hastanın ili azlığına ve dikkat dağınıklığına bağlıdırGerçek bunama bulgusu yoktur

Şizofrenide önemli algı bozuklukları olurDikkat çabuk dağılırÇevredekilere algı azalır ve bu nedenle algılama azalmış gibidirBazen de algı artması ve keskin algılama olurHallüsinasyonlar ve illüzyonlar görülebilirÖrneğin; sesler işitmek, hayaller görmek gibiŞizofrenide en çok işitme hallüsinasyonları olurBunlar genellikle olumsuz sözler, küfürler, yön verici komutlar, yaptığı eylemleri tanımlayıcı seslerdirHer şizofren hallüsinasyonlarına göre hareket etmezFakat seslerle, görüntülerle ilgilenir ve onlara yanıt vererek kendi kendine konuşuyor gibi görünebilir



5 Düşünce :

Şizofreniklerde düşünceyi oluşturan sözcükler, semboller arasındaki mantıksal zincir kopar ya da bozulurDüşüncede zaman zaman durmlar, bir düşünceden ilgisi olmayan bir başkasına kaymalar, sapmalar; düşüncelerin çok yoğun olarak zihne üşüşmesi ile oluşan düşünce basıncı ve sıkışması, düşüncenin dağılması, parçalanması olurHasta bazen birkaç sözcükten parçalar ya da birkaç kavram bir araya getirerek yeni sözcükler, kavramlar türetirAğır vakalarda konuşma karmakarışık, anlamsız gibi görünen bir “sözcük salatası” haline gelebilirBirbirine karşıt duygu ve düşünceler yan yana durabilirDüşünce çocuklaşırAncak şizofrenik düşünce tümüyle parçalanmış, anlaşılmaz ve saçma değildirDikkatli izlenirse ve ilgilenilirse çoğu kez hastanın düşünce ve davranışlarında anlamlı bağlantılar bulunabilir


6 Hareket :

Genel davranış ve harekette en sık ve önemli belirti ağır ilgisizlik, eylem, azlığı ve toplumdan çekilmedir

Şizofrenide hareket bozuklukları çok çeşitlidirAğır bir durgunluk ve ilgisizlikten aşırı kamçılanma ve taşkınlık durumuna kadar değişik derecelerde niteliksel hareket bozukulukları da görülebilirGarip yüz, göz hareketleri, kalıplaşmış, yineleyici el, kol, beden hareketleri, ikide bir pencereye, kapıya gidip gelme, tike benzer hareketler olabilirBazen çılgınca taşkınlık ve saldırganlık görülebilirBazen de belli bir durumda donmuş gibi kalabilirDonakalım durumunda bir hasta birden atak ve taşkın davranışlar gösterebilirKimi hastalar dış görünüşlerine bakmazlar, dağınık ve pis olabilirler




7 Fizik ve fizyolojik belirtiler:

Başka bir hastalık yoksa fizik muayene bulguları normaldirBazı hastalarda aşırı yeme, kilo alma, bazılarında yememe, zayıflama olabilirŞizofreniklerde uyku ve uyku-uyanıklık düzeni çok bozulabilirAşırı uyuma, ağır uykusuzluk, gündüz uyuyup gece uyumama gibi durumlar bazen alışkanlık derecesinde olabilirHasta ilaç tedavisinde ise, ilaçların yan etkilerine bağlı olarak şişmanlama, hareketlerde yavaşlık, uykululuk gibi belirtiler sık görülür


Özetle şizofrenide sık görülen belirtiler şunlardır:

a) Konuşmada düzensizlik, aşırı konuşmadan hiç konuşmamaya varan değişiklikler
b) Duygulanımda uygunsuzluk, taşkınlıklar, çocuksuluk
c) Bilinç açık iken hallüsinasyon ve illüzyonlar
d) Düşüncede kopukluklar, kaymalar, mantıksal zincirin bozulması, düşünce dağılması, anlaşılması güç bağlantılar, çağrışımlar
e) Düşünce içeriğinde acayip, gerçeklikten çok uzak, tutarsız sanrılar
f) Düşünce okunması, sokulması, yankılanması, yayınlanması
g) Düşüncelerin ve davranışların dışardan gizli bir yolla etlikenmesi
h) Hareketlerde acayip yinelemeler, donakalım durgunluğu ya da taşkınlığı
i) Aşırı içe kapanma, toplumdan çekilme
j) İlgi ve dikkat azalması
k) Duygulanımda azalma, vurdumduymazlık
l) Konuşmada, düşüncede fakirleşme
m) İstek ve irade azalması
n) Kendine bakma ve sorumluluk almada azalma
o) Hareket ve eylemde azalma, yavaşlama



GİDİŞ VE SONLANIŞ

Şizofreni sinsi ve yavaş başlayıp yıllarca böyle sürüp giderken aktif hastalık nöbetleri ortaya çıkabilirBu nöbetler kendiliğinden ya da tedaviyle yatışırKimilerinde delikanlılık veya gençlik çağında oldukça kısa sürede ortaya çıkar ve bu haftalarca, aylarca sürebilirBu epizod düzeldikten sonra uzun süre iyi uyum dönemi olabilir ya da durum giderek negatif belirtilerin baskın olduğu kronik şizofreniye dönüşebilirKimilerinde aktif belirtiler yıllarca sürebilirKimilerinde de iyileşmeler, yinelemeler ile hastalık yıllarca sürebilirKimi hastalar ise az çok, hatta tamamiyle iyileşebilirlerHastaneye yatarak tedavi görmüş hastaların, sürekli ilaç kullanmış olsalar bile, yaklaşık %35-40’ı ilk yıl içinde ikinci kez nöbet geçirirlerNöbet sayısı arttıkça kronikleşme olasılığı da artar (7, 8, 9, 10)





Hastalığın gidişi ve sonlanışını önceden kestirmek hemen hemen olanaksızdırYıllarca ağır şizofrenik bozukluk gösterenler arasında normale yakın sosyal ve iş uyumu yapablecek denli iyileşenler az değildirİzleme çalışmaları şizofreniklerin en az %30-40’ının orta ve iyi derecede düzeldiklerini, aile, iş ve sosyal uyum yapabildiklerini göstermektedir (11, 12, 13)






ŞİZOFRENİ TEDAVİSİ

Nedenleri, yapısı, tanı ölçütleri, sınıflandırılması tam olarak aydınlatılmamış olan bu hastalığın tedavisi üzerinde görüşler oldukça değişiktir ve çoğu kez bu değişiklikler hekimin ya da sağlık kurumunun genel yönelimine bağlıdır

Günümüzde genellikle kabul edilen temel ilkeler şöyle özetlenebilir:

1 Şizofreninin kolay ve tek biçim bir tedavisi yokturÇok yanlı bir yaklaşımın ve her şizofrenik hastanın ayrı özellikler taşıyabileceğinin bilinmesi zorunludur
2 Hastaya ve aileye ciddi bir ruhsal bunalımın söz konusu olduğu açıklanmalıdırAkut ve yeni başlamış olgularda hastanın ve ailenin eğitime ve işe dönme, evlenme vb gibi beklentilerini ertelemeleri ya da bırakmaları için öneriler, açıklamalar yapılır
3 Akut vakaların hastaneye yatırılarak incelenmesi ve tedavi görmesi doğru olabilirAncak ayaktan izlenerek iyi sonuçlar alınabilen akut vakaların olabileceği de göz önünde tutulmalıdır
4 Akut dönem yatıştıktan sonra şizofreniğin tedavisine son verilmemelidirİlaçlar, ruhsal tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri ile hastanın yıllarca izlenmesi gerekir
5 Şizofreni tedavisinde hekimin sabırlı, sebatlı ve umutlu olması gerekir
6 Hastaların bütün başka hastalıklarda olduğu gibi hekim hekim dolaştırılmasında büyük sakıncalar bulunmaktadırHastanın güvenebileceği, saygı ve bağlılık duyduğu bir hekimin değiştirilmesi çok yıkıcı olabilirSüreklilik ve güven sağlayıcı bir ortam olmaksızın şizofreni tedavisi olamaz
7 Kronikleşmiş, iyileşmeyen şizofreniklerin “depo hastanelere” yığılması çok sakıncalıdırBu hastalar için daha çok kendi toplumsal, ailesel çevresine yakın bir ortamda, insanlıktan toplumdan uzaklaştırılmamış, işe, çalışmaya, saygınca yaşamaya yönelik bakım yurtları vb düşünülmelidir








Şizofrenik kişi kendi benliğine ve çevresine güvenini ağır derecede yitirmiştirOna göre insan ilişkileri düş kırıklıkları, aldatılmalar, oyuna getirilmeler gibi kaygılarla doludurBu nedenle insan ilişkilerinden korkar ve kaçar, kendine özgü dünyasına kapanırAma bir yandan da insan ilişkilerine gereksinimi vardırBu “gereksinim-korku ikilemi” içinde hasta, kişiler arası ilişkilerini düzenleyemez, geliştiremezİlişki kurmak istedikçe korkuları artar; korkuları arttıkça ilişki kurmak güçleşirBu durumda güven sağlayıcı, sürekli bir ilişki gerekmektedirHastaya karşı dürüst, açık sözlü, ilgili, onu anlamaya çalışan, kısa sürede sonuç alınamayınca hastayı bırakmayan, reddetmeyen, sebatlı bir terapist başarılı olabilirBöyle bir terapist, şizofreniğin dünyasının da bir anlamı olabileceğine inanır, onun kişiliğine saygı duyar

Şizofrenide hastanın bireysel durumuna göre ayarlanmış destekleyici, rehberlik yapıcı ve açıklayıcı ve her şeyden çok uzun süreli ilişkinin oluşmasını sağlayan bir psikoterapi süreci düşünülmelidir


Tedaviyi reddeden hasta :

Şizofreniklerin bir bölümü hastalığı kabul etmezler ve hekime, hastaneye gitmeye karşı büyük direnç gösterirlerTedaviyi kabul etmeyen kronik şizofrenik hasta bütün bir aileyi perişan edebilirBu nedenle hekimin aileyi de ele alması, onlarla görüşmesi, onlara destek olması, gerekli açıklama ve uyarıları yapması, aileyi dinlemesi zorunludur






TÜRKİYE’DE RUH HEKİMLİĞİNİN YASAL KONULARI



Kamu Düzenini Bozma ve Suç İşleme Olasılığı :

Ruh hastalarının suç işleme olasılığının, “normal” bilinen toplum kesiminkinden daha yüksek olduğu kanıtlanmamıştırAncak ruh hastalarında suçluluk oranı yüksek olmasa bile, ruhsal bozukluk sırasında suç işlenmesi özellik taşırHastanın işlediği suçun yasal ve insancıl yönlerden iyi değerlendirilmesi ve hastayı başka tür suçlulardan ayırt etmek gerekirYasaya göre ağır bir ruhsal bozukluk geçirmekte iken ya da ağır bir ruhsal bozukluk nedeniyle suç işleyen kişi ceza yerine tedavi görmelidirBirçok Batı ülkesinde, bir ruh hastası, hekim raporu ve mahkeme kararı ile bir süre zorunlu olarak hastaneye yatırılabilmektedir

Daha önce de belirttiğimiz gibi, ruh hastaları arasındaki suç işleme oranının “normal” olarak bilinen kişiler arasındaki suç işleme oranından belirgin derecede yüksek olduğu gösterilememiştirÖzellikle cinayete ve suça neden olan özgül bir ruhsal bozukluk yokturAncak şizofreni, paranoid psikoz, mani nöbeti, epileptik psikoz, geri zekalılık ve bunama gibi ruhsal bozukluklarda seyrek de olsa ağır ya da hafif suç eylemleri görülebilir

Yasal açıdan akıl hastalığı nedeniyle bir kişinin işlediği suçtan sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi önem taşırYasa, bu değerlendirmeyi psikiyatriye ve adli tıbba bırakmıştırSuçu işleyen kişinin, suç işlediği sırda ağır bir psikoz içinde olduğu, yani bilişsel yetilerinin, duygusal tepkileri ve hareketlerinin ileri derecede bozulmuş olduğu saptanırsa, yasal açıdan bu kişi işlediği suçtan sorumlu olmayacak ve tam iyleşme olduğunu bildiren bir rapor düzenleninceye kadar hastaneden çıkmayacaktır

Türk Ceza Kanunu’nun bu konu ile ilgili maddeleri Madde 46, 47 ve 48’dir TCK’nın 46 Maddesinde sözü edilen kişinin “Fiili işlediği zaman şuurunun veya harekatının serbestisini tamamen kaldıracak surette akıl hastalığı” durumunda davranış bilinçli denetimin etkisinden çıkmış; kişinin istençli ve mantıksal “harekatı” kalmamış; eylemleri denetimsiz dürtüsel nitelik kazanmıştırBöyle bir bozulma, bunamalarda, ağır şizofrenik ve paranoid bozukluklarda, manik taşkınlık nöbetinde, epileptik psikozlarda, ağır geri zekalılıkta ve toksik maddelerin etkisi altında ortaya çıkabilirBöyle bir hastada TCK’nın 46 Maddesine göre kadar verilir
Yasanın bu maddesi hastanın işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrama ve yargılama yetisini yitirmiş olduğunu kabul etmekte ve hastaya ceza sorumluluğu tanımamaktadır

Böyle bir hasta TCK’nun 12 maddesi uyarınca iyileşinceye dek idam edilemez

47 madde ise kişinin bilinç ve davrnışlarını tam olarak değil, önemli ölçüde bozan ruhsal bozukluk durumları ile ilgilidirBunlarda ceza sorumluluğu vardır, fakat cezalar yasanın tanımladığı biçimde hafifletilmiştir

TCK’nun 48 Maddesi geçici ruhsal bozukluklarla ilgilidirÖrneğin, manik epizod, epileptik psikoz nöbeti gibiBu durumlarda yapılan değerlendirmeye göre, 46 veya 47 Madde hükümleri uygulanır


Medeni Yasa ile İlgili Sorunlar :

Bir kimse bilişsel yetileri ileri derecede bozulursa kendi kendini yönetecek ve çevreye uyum sağlayacak durumda olamazBöyle bir kimse hekimin raporu ve mahkeme kararı ile “hacir” altına alınır, yani medeni hakları kısıtlanır ve bu hakları hasta adına kullanacak (imza atma, vekaletname verme gibi) bir vasi mahkemece tayin edilirMedeni Kanun’un adli psikiyatriyi ilgilendiren maddeleri 10, 11, 12, 13 ve 14 Maddeleridir

Medeni Yasa’nın 89 Maddesi “akıl hastalarının” evlenemeyeceğini belirlerİleri derecede kronikleşmiş, uyumu bozulmuş ruh hastalarında aileye hastanın evlendirilmemesi için tavsiyeler yapılmalıdırBir rapor gerektiğinde, kuşkusuz, hekim hastaya evlenebilir raporu veremez

En az üç yıldan beri süregelen tedavi ile düzelme göstermemiş ve iyilişmeyeceği kesinlikle anlaşılmış bir ruh hastalığı saptandığında, böyle bir durum boşanma nedeni olabilir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.