Prof. Dr. Sinsi
|
Anamerium Antik Kenti / Anamerium Antik Kenti HAKKINDA
Anemurium kentinin kalıntıları Nagidos'un yaklaşık 30 km batısında, Anadolu’nun güneyindeki en uç noktasında bulunan Anamur burnunun doğuya bakan yamaçlarında yer alır Kentin ne zaman kurulduğu hakkında herhangi bir bilgimiz olmadığı gibi Roma imparatorluk çağı öncesine giden kalıntılara da bugüne kadar henüz rastlanmamıştır Kentin adı sadece bir liman listesinde geçtiği için onun İ Ö 4 yüzyılda var olduğunu söyleyebiliyoruz Anemurium adının "rüzgarlı yer" anlamında kullanıldığı da antik kaynaklarca ifade edilir İ S 1 yüzyılda kentin çevresine ilk surlar yapıldığı, bir süre Kommageneli Antiochos'un (İ S 38-72) yönetimine bırakıldığı bize ulaşan tarihi bilgiler arasındadır Kıbrıs'a yakın olması yüzünden özellikle Romalılar zamanında bir ara istasyon konumunda olan Anemurium, aynı zamanda kara yoluyla, Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanikopolis ile bağlantılıydı Böylece, bu bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştur
Anemurium İ S 260'da Sasaniler tarafından ele geçirilir İ S 4 ve 5 yüzyıllarda Toroslardan gelen korsanlar kenti sık sık tahrip ederler İ S 650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent bu tarihten soma terk edilir 12 ve 13 yüzyıllarda Selçuklular ve Karamanoğulları hakimiyetine giren kent böylece Türk egemenliğine geçer
Anemurium 19 yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un Akdeniz'de yaptığı Keşifler sonucunda batı dünyasına tanıtılmıştır 1960 yılında Toronto Üniversitesinden Elisabeth Alfoldi Rosenbaum tarafından kazılar başlatılmıştır Daha sonra Kanada'lı Prof James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüş 2000 yılında kazılara son verilmiştir
Anemurium kenti yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölümdür En göz alıcı yapıları surlar, 3 hamam, 60 m genişliğinde tamamlanamamış tiyatro, 900 kişilik oturma yeri bulunan odeon (konser salonu), paleastra aşağı kenttedir Liman caddesinin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların bir kısmı müzede sergilenmektedir
Anamur Müzesinde sergilenen mozaikler içerisinde; barışçı kral Isaah adına düzenlenmiş mozaikte, palmiyenin iki yanında yer alan leopar ve oğlak betimlemesi nekropol kilisesi tabanında bulunmuştur
Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu'nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturur Bunların sayısı 350-400 civarındadır Tonozlu mezarların tek ve iki katlı örneklerinin bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır Genel olarak mezarlarda lahit odası, ziyaret mekanı ve diğer eklenti mekanları yer alır Beşik tonozlu en eski mezarların temelleri büyük kireç taşlarından inşa edilmiştir Nekropol'de görülen ikinci mezar tipinde geleneksel plana eklenti mekanlar oluşturulmuştur Üçüncü mezar tipi ise bir bahçe içerisinde eski tip mezarlara yeni bir ünite olarak eklenmiş yapılardan Anemurium Nekropol meydana gelir Bunların dışında edikula formunda, dört cephesi kemerli ve kesik koni biçiminde mezar tipleri de yer alır
Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri (akuaduct) dışında, Erken Hıristiyanlık dönemine ait birkaç kilise kalıntısı da saptanmıştır
Müzede sergilenen Anemurium buluntularının en ilginç grubunu pişmiş toprak insan yüzlü yağ kandilleri oluşturur Bunun dışında süs eşyalarından oluşan bronz ve kemikten yapılmış bazı mezar armağanları, Roma çağına ait olan tunçtan yapılmış tanrıça Athena biçimli bir kantar ağırlığı, Bizans çağına ait halk sanatını yansıtan çeşitli malzemelerden yapılmış objeler diğer önemli buluntular arasında yer alır
GEZİLECEK YERLERİ
Çukurpınar Mağarası;
Anamurun kuzey batısındaki Çamurlu yaylasından sonra 4 saatlik bir yürüyüşle 1890 m yükseklikteki Çukurpınar adlı düden mağaranın ağzına gelinir
Çukurpınar mağarası dünyanın en derin mağarası olan Fransa'daki mağaradan sonra ikinci sırayı alır BUMAK ekibi 1420 metreye kadar keşiflerini tamamlamışlardır Araştırma ekibi bu doğa harikasını keşfettikçe bulunan yerleri özelliklerini dikkate alarak bölümlere, ışıltılı, kurnalı galeriler, zümrüt, sarkaçlı, derin göl, basamaklı, sanat gölü gibi adlar koymuşlardır
Çukurpınar mağarasında biriken sular duru pınar olarak Sugözünde ortaya çıkar ve Dragon çayına karışır
Çukurpınar mağarası alp'in kıvrılmasından etkilenmiş horizontel diskordan olarak miyosen denizinde çökelmiş kalker içinde bulunan düden oluşumlu aktif bir mağaradır
Abanoz yaylasındaki suyun gözü olarak bilinen Bicikli mağara sarkıt ve dikitlerden oluşur
Anamur'un 500 m kuzey doğusunda bulunan Buğu mağarasına diaklaz (çatlak)tan girilir Mağara içi fosil konumunda olup, küçük bir salondan oluşur
Köşekbükü Mağarası
Anamur'un 15 km kuzey batısında bulunan Ovabaşı köyünü geçtikten sonra Köşekbükü mağarasına ulaşılır Toplam 500 m genişliğindeki mağara ışıklandırılarak turizme açılmıştır Çevresinde 4 zamana ait tabaklanmış kaya dokuları yer alır
Mağara içi sayısız sarkıt ve dikitlerden oluşmuştur Astım hastalığına iyi geldiği iddia edilen mağara içi dilek, şifa ve huzur bölümleri olarak üç bölüm halindedir
Anamur'a 25 km uzaklıktaki Karaçukur köyünde bulunan Kazıklar mağarası içerisinde bir mağara gölü yer alır
Anamur'un kuzeyinde bulunan Yukarı kükür köyünden üç saatlik bir yürüyüşle Dede mağarasına ulaşılır, mağara içi yaklaşık 40 m olup fosil konumundadır:
Türkiye'nin 570 milyon yaşındaki kayaçlarından oluşan en büyük mağarası Aydıncık yakınlarında bulunmuştur Mağara içerisinde renkli damlataş oluşumu göl içerisinde 40 m derinliğe kadar iner Oluşum fok balıklarının üreme alanı konumundadır
ANAMUR EVLERİ
Anadolu’da bölgelerdeki kentlerin aynı karakterleri taşıyan ev yapı tekniği vardır Yapı tekniği bölgelere göre çok az farklılık gösterebilir Anamur’da ise durum farklıdır Dar bir alanda üç ayrı tipte mesken gözlemek olasıdır
Kazı bilim, roma döneminden bu yana Anamur’da daimi yerleşim merkezlerinin yanında, yayla kesiminde ikinci konutun var olduğunu gösteriyor Bunlardan Kırkkuyu ve Elbalak yaylalarına mil taşı da konulan döşeme yollarla ulaşılırken, buralarda yumuşak taşlara oyulmuş antik sarnıçlar ve kaya mezarları görüyoruz O dönem insanlarının, günümüzde yaylaya göçen insanların bir bölümünün ev olarak kullandığı “ EVCİK” lerde mi oturdukları geliyor insanın aklına? Abanoz, Şıhardıcı, Demiroluk, Güğül Tepesi, Domuz Beleni ve Çandır yaylalarında Roma dönemi kalıcı yerleşim gözleniyor Genelde kiremit örtülü yapılar, sosyal tesisler, kut tören alanları ve kaya mezarlarının oluşturduğu Nekropoller 
Evcik
Türklerin Anadolu’ya geldiği dönemde yayladaki yerleşim merkezlerinde, değişken göçebe kabile kampı düzeni yaratıldı 50 yıl içinde çadırdan evciğe, sayvant adı verilen dik çatılı tipik evlerden sonra ulaşımın kolaylaşmasıyla beton yapılara geçildi
Kışı; Gerce, Karalar ve Güneybahşiş köylerinde geçiren Yörükler, Mart ayı ortalarında Anamur yaylaları ve Ermenek ilçesindeki Barcın yaylasına göçerler Yaylada kıl çadırlarda oturma alışkanlığını bırakan göçerlerle, Anamur’dan gelen halkın bir bölümünün evciklerde oturduklarını 80 yaşın üstündeki kişiler anlatıyor Evcik, sadece bu yöreye has bir ev şeklidir Anamur evlerinden konu ederken, çok sayıda ailenin şimdi bile yapıp oturduğu evcikten başlamak uygun görüldü Yerli halk, evcik veya bir eve misafirliğe giden kimseye “Obaya gitti” deyimini kullanır
Evcik; Aile fertlerinin sayısına göre 15-20 m2 alan, eninden kapı bırakılarak 1,5 m yükseklikte taş duvarlarla çevrilir Kapının tam karşısına ocak yapılır İki tarafa çakılan 2,5 m yükseklikteki çatal uçlu direk üstüne boyuna konulan sırıkla ana çatı oluşur Duvarla sırık arasına enine bağlanan yuvarlak ince dilmeler üstüne örtü olarak sık iğne yapraklı sedir veya köknar dalları örtülür Kapı yerine, büyükbaş hayvan girmesin diye çapraz sırık kullanılır, içerisi görülmesin diye de kilim asılır Yılana karşı önlem kedi ile alınır Evciklerde yaşam 4-6 ay arasında değişir Evcik gelecek yıllarda yine kullanılır Evciğin sahil kesiminde de yaygın olduğunu görüyoruz Tarlada kurulan evcik, çiftçinin barınağı olduğu gibi; tarım işçilerinin hasat zamanı kullandığı evdir Saz bitkisi örtü olarak kullanıldığından sahildekilerin ismi “Saz evcik”, yayladakilerin ise “Pür evcik” tir
Sayvant
Yaz sıcağında yaylaya göçen ekonomik durumu iyi kişiler, Sayvant (1) adı verilen evlerde oturur Çok sayıda evciğin yanında bunların sayısı daha azdır Siyah kireçtaşı, çamur harç ve ahşap hatıllarla yapılan bu evlerde çatı, tahta ve ardıç kabuğuyla örtülüdür Günümüzde eskiyen örtü yerine çinko kullanılmaya başlanılmıştır Yayla kesimine karayolu yapılmasıyla yapılarda; beton ve biriket kullanımı ağırlık kazanmıştır Böylece yöreye has ev modelleri de kaybolmaya yüz tutmuştur Hatta ki bugün sayvant adı verilen konutlardan yok denecek kadar bile az kalmış, hepsinin yerini çok katlı betonarme binalar ile, villa tipi betonarme yapılar doldurmuştur Evciklerden ise kıyıda köşede sadece geçimini hayvancılıkla sağlayan kişilerin kullanıldığı birkaç tane kalmıştır
Yayladaki yerleşim merkezleri, gene de kır kamptan başka bir şey değildir Merkezdeki yayla Pazar yerine dönüşür(Abanoz, Akpınar, Zeyve) Bölgelerin kendine has yapı tekniği vardır Anamur ve Bozyazı ilçeleri ile Beyreli, Ortaköy, Nasrettin, Kaledran ve Çarıklar köylerinin halkı kendi bölgelerinde oturur Çarıklar köylülerinin oturduğu Halkalı yaylası ile Beyreli köylülerinin oturduğu Çandır yaylasında, Roma yerleşim merkezlerinin üstüne yapılan evlerde; o dönemin yapı karakteri görülüyor Eski yapılarda kullanılan yontulmuş taşlardan yapılan evlerin duvarlarında kitabe ve taş rölyefte kullanılmıştır
Her evin etrafı, çit veya duvarla çevrili, çevliği (2) vardır Çevlik içindeki evlerin konumu, doğu-batı doğrultusundadır Kapı, pencere menteşeleri, isketi (3) çivisi ile demirden yapılan ev ve tarım aletlerinin, antik kazılarda çıkanların modellerinde; seyyar demirciler tarafından yapılıyor
Kapı ve pencereler, esnek tahtadan yapılan ve damak adı verilen sürgülerle kapanır Kapı, içten damak arasına konan kösükle (4) kilitlenir Kösüklenmemiş bir kapı veya zavrak (5) çerçeveye oyulan bir delikten parmakla açılır Odalardaki ocak, kille sıvanır Çıralık da yanan çıra aydınlatmayı sağlar İs müheri (6) den çıkar gider L şeklindeki eve çanta ev adı verilir Evler genelde ahır üstünde bir katlıdır
Sahil Kesimi
Anamur’da ekonomi tarıma bağlı olduğundan zanaatkarlar, toprak sahiplerinin üstünlüğüne karşı koyacak durumda değildir Bu durum üç türlü evi ortaya çıkarmaktadır Bey ve ağaların yaptırdığı iki katlı çok odalı köşklü evler, çiftçi ve esnafın oturduğu tek katlı çok odalı evlerle bir oda bir mutfaktan oluşan toprak örtülü evler
Osmanlı döneminde, eski İçel sınırına kadar yönetimi içinde olan Anamur Beyleri’nin ev örneğini Ortaköy de görüyoruz
Ağa ve tüccarların ev tipleri de Anamur, Bozyazı ve Ortaköy de çoğunluktadır
Anamur ve çevresinde bahçesiz ev pek yoktur Tüm evlerin bahçesinde hurma, portakal, nar, zeytin ve çeşitli meyve ağaçlarıyla ipek böcekçiliği için dut ağacı bulunur
Evlerin zemin katı; hayvanlar ve yiyecekleri için, 1 ve 2 katları evde yapılan işler, yemek, yatak ve sosyal kullanımlar içindir Zemin katın cephesi yola doğru, yaşama bölümü güney-kuzey veya güzel manzaraya doğru yönlendirilir
Mamure Kalesi
Mamure Kalesi, Antalya-Mersin karayolu üzerinde Anamur'a 8 km uzaklıkta Bozdoğan köyü sınırları içerisinde yer alır Üç bölümden oluşan kalenin 39 kulesi camisi ve hamamı bulunur
Mamure kalesi bir çok Anadolu kalesinde olduğu gibi antik temeller üzerine kurulmuştur 1988 yılında Anamur Müzesi Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazılarında M S 3 -4 yüzyıllara ait "Ryg Monai" adlı fazla etkili olmayan Geç Roma kentine ait tabanları mozaik döşeli yapı kalıntıları ortaya çıkartılmıştır
Mamure kalesi 14 yüzyılda Karamanoğulları tarafından önemli ölçüde onarım gördüğünden adı "Mamure" olarak değiştirilmiştir Kale daha sonra 15 ve 16 yüzyıllarda küçük onarımlar görmüş, 18 yüzyılda Osmanlılar tarafından yeni eklentiler yapılmıştır
Şikari tarihine göre; Anamur ve Taşelinin kafirler tarafından zapt ve harap edilmesi üzerine, Karamanoğlu Mahmut bey (1300 1308 M ) beyleri ve 36 000 kişilik ordusuyla düşmanı bozguna uğratıp, kaleyi ele geçirdiği ve yeniden mamur edip, adını "Mamure" koyduğu kaydı geçer
Yapıda, mazgal ve siperleriyle üst yapı, alt kısımları etek gibi genişleyen duvarlar görülür
Kale birbirinden yüksek duvarlarla ayrılmış, doğudaki iç avlu, batıdaki dış kale, bunların güneyinde kayalıklar üzerine inşa edilmiş iç kaleden meydana gelir
Güneyde, sahil kenarında, kuzey doğuda baş kule olarak adlandırdığımız yüksek ve çok katlı gözetleme formlarında beş kule, köşe burcunun yanında üst örtüsü tamamen yıkılmış fener kulesi yer alır İç avlunun kuzey batı sınırını oluşturan yüksek surda değişik şekilli yedi adet burç olup, bunlardan kuzey doğu tarafındakiler duvarla birlikte yıkılmışlardır
Dış kalede çeşmesi, depoları, sarnıçlar ve işlevini hala çözemediğimiz bazı yapı kalıntıları yer alır
Kaleden zamanımıza gelmiş tek yazıt batı cephe duvarları üzerindedir Yazıtta özetle; "Karamanoğlu Alaaddin oğlu Mehmet oğlu Sultan İbrahim inşa etti Bu tarih Mükerrem Şevval ayında yazıldı," yazılıdır
Kale komutanının veya dizdarının konutu iç kale girişinin karşısında yer alır
Mamure Hamamı
Mamure hamamı, Mamure kalesinin yol aşırı kuzeyinde yer alır Hamamın giriş bölümü yıkılmış, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümleri sağlam olarak zamanımıza gelebilmiştir
Küçük ölçekteki yapı ahşap hatıllarla desteklenmiş moloz taşla inşa edilmiştir
Hamamın iç bölümlerinde kubbeye geçiş üçgen pandantiflerle sağlanmıştır
Yapı zamanla tahrip olduğu için sonradan yapılan onarım sıvaları duvar freskolarının tahrip olmasına neden olmuştur
Yapı Mamure kalesinin mamur edildiği tarihte Karamanoğulları tarafından yaptırılmış olması gerekir
ANAMUR MÜZESİ
Anemurium antik kentinde Amerikalı ve Kanadalı bilim adamları tarafından 1960 yılında başlatılan bilimsel arkeolojik kazılar yöredeki tüm kültürel kalıntıların değerlendirilmesi amacıyla Anamur ilçesine bir müze yapılması fikrini ortaya çıkarmıştır
Müze binasının ilk temeli 1976 yılında Yalıevleri mahallesinde tahsis edilen arsa üzerine atılmıştır 1990 yılında inşaat işlemlerinin tamamlanmasından sonra 1992 yılında teşhir ve tanzim çalışmaları sonuçlandırılmıştır
Zamanında müzenin sağlıklı bir binasının olmaması nedeniyle; Anemurium kazılarında ortaya çıkartılan kültür ve tabiat varlıklarını Alanya Müzesinde, İlçe çevresinde ele geçen diğer eserler ise Silifke Müzesinde toplanmaya başlanmıştır
Amerika ve Kanada'nın ortak, daha sonra sadece Kanada Kolombiya Üniversitesi'nce sürdürülen Anemurium Antik Kenti arkeolojik kazılarının yanı sıra 1986 yılından itibaren Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Levent ZOROĞLU'nun Aydıncık (KELENDERIS) kazıları başlatılmıştır
Alanya ve Silifke Müzelerinden getirilen Anamur kaynaklı eserlerin yanı sıra Erdemli Müzesinden getirilen eserler ve Anamur halkının büyük bir duyarlılıkla getirdiği eserlerin sayısı bu gün için 9000 adete yaklaşmıştır
Müze binasında üst katta idari odalar, kütüphane, fotoğrafhane, konferans salonu, alt katta kafeterya, etnografik ve arkeolojik seksiyonlar, eski eser depolan ve laboratuar yer alır
Etnografik seksiyonda göçebelik dönemi ile yerleşik döneme geçinceye kadar ki tarihsel süreç içerisinde bu yörelerde ele geçirilen folklorik eşyalar sergilenir
Etnografik seksiyonda yörede Bönce, Çiğni Düşük, Ala Aynalı ve Boncuklu olarak tanınan kilim örnekleri ile üzeri çizgi kazıma ile dekorlandırılmış ahşap kahve değirmeni, kahve soğutucusu, kahve kutusu, aynalık, sedef kakmalı çekmece, ahşap kaşıklık, barutluk, ahşap urup, dibek, aşık sopası, kazıma stampa ve repousse tekniğinde çeşitli madeni kap kacak yanında niello tekniğinde savatlanmış kılıçlar, çoban tabancaları, filigre tekniğinde gümüş sallama, gerdanlık, küpe, gibi çeşitli takılar, bakır kazan ve para kesesi, deve yuları, saat örnekleri ve benzeri sayısız eser yer alır
Arkeolojik seksiyonda Anemurium, Nagidos ve Kelenderis'ten gelen eserler ve her döneme ait sikke örnekleri yanında çeşitli amphoralar sergilenir
TİTİOPLİS ANTİK KENTİ
Anamur’un batısında Kalınören köyü üzerinde 5 km de sağda köy içinde ve kuzeyindeki hakim tepeler üzerinde çok geniş bir alana yayılan Kalınören köyü kalıntılarının bulunduğu yere gelinir George Evart Bean ve Terence Bruce Mitford 1964-1968 yılları arasında Kilikya’da yaptıkları incelemeleri sonucunda hazırladıkları Batı Kilikya’da bulunan antik yerleri gösteren haritaların da bugünkü Kalınören köyünün yerini TITIOPOLIS olarak işaretledikleri anlaşılmıştır
Ören yeri içerisinde Helenistik,Roma ve Bizans dönemlerini içine alan kalıntılar yer almaktadır Titiopolis, antik çağlarda Anemurium’a bağlı olmayan bir site konumunda idi Antik kentte bugün görülmeyen bouleuterion,(1) nimfeun,(2) odeon, tiyatro gibi yapılar büyük bir olasılıkla köy yerleşiminin altında kaldığı sanılmaktadır
Kenti düzenli olarak çeviren sur duvarları kabaca yontulmuş irili ufaklı çok köşeli taşlardan yapılmıştır
Köy girişinde solda bahçeler içerisinde sert gri renkli taştan burmalı sütun çok önemli bir yapıya ait olması gerekmektedir Bahçeler içerisindeki mozaik tabanlı mekanların işlevlerinin ne olduğu dahi anlaşılamamaktadır Tepelere doğru çıkıldıkça ilk önümüze çıkan hamam yapısı büyük bir olasılıkla bir gimnazyum yapısı olmalıdır Hamamın batısında narteksi belirgin üç sahınlı bazilika (3) yer alır Yapıda sintronon (4) basamakları vardır Apsisin sağ sağında ve solunda diakonion odaları yer alır Bu odalar apsisin arkasında revakla desteklenmiş çok amaçlı bazilika tipini gösterir
Köy yerleşmesinin kuzeyinde, surlarla çevrili akropol (5) kalıntıları içerisinde bazilika, hamam ve nekropol (6) sahalarının bulunuşu buranın bir şehir gereksinimine yanıt verecek biçimde ele alındığını gösterir
Yukarı şehirde bulunan batı ve doğu bazilikaları tamamen tahrip olmuştur Yapıların zeminleri gri ve beyaz renkli mozaiklerle geobitkisel süslü olarak dekore edilmiştir
Dinî yapıların doğusunda görkemli mezarların bulunduğu nekropol alanı yer alır Buradaki kesme taştan, iki katlı tonozlu mezarların yüceltilmiş birkaç ayrıcalıklı kişinin anıtsal mezarlarıdır
Akropol’ün doğu yamacında kapakları templum in antis tarzında gri renkli sert taştan dikdörtgen formunda oyularak yapılmış sarkofaj’ın(7) cephesinde; kanatlarını açmış kartal figürü, yanlarında girlandları taşıyan bukranion (8) ve medusa (9) başları görülür Bu lahitin hemen yanında ön yüzünde elinde asa tutan sehpa üzerinde oturan erkek figürlü lahtin ön yüzüne işlenmiştir
Kalınören’deki ilginç yapılardan biri de akropolün kuzey ucunda yer alan tonoz örtülü üç ayrı mekanlı tylos tipli hamamdır Hamamın su gereksinimi ise 20 m ilerdeki nimfeundan sağlanıyordu
Mamure Kale Camisi
Mamure kale camisi, Mamure kalesi içerisinde yer alır Yapıya basık kemerli taş kapıdan girilir Merkezi kubbeli yapıda, sekizgen tambura geçiş Selçuk üçgenine benzeyen pandantif bingilerle sağlanmıştır
Camide, duvarlarda taş ve tuğla sıraları uyum içinde örülmüş kubbeye geçişte ve saçaklarda tuğladan tırnak süsleri yapılarak etki yaratılmıştır
16 Yüzyıl Osmanlı mimarisinin klasik öğelerini taşıyan caminin ilk yapılışı Karamanoğulları'na aittir
Caminin önünde yer alan küçük kemerlerle dekore edilmiş sarnıç beşik tonozludur
|