UrLa / UrLa hakkında / UrLa hakkında genel bilgi |
06-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
UrLa / UrLa hakkında / UrLa hakkında genel bilgi“Bir köşesinde yüreğimin Gider gelir Urla’nın denizleri Kimin bu kıyıdaki ayak izleri Bu kum zambakları kimin Bir köşesi çayır, çimen Yüzüne baksam esintilenir, Analı, babalı bir evin Uzanmış penceresinden O kırlar, o kıyılarda ben, Tohumlar, soğanlar ektim Şimdi sevgiyim büyüyen Barış isteği, mutluluk isteğiyim” Necati Cumalı Ne zaman geçmişi yansıtan bir şiir okusam ya da söylenmiş herhangi bir söz duysam tarifi imkansız bir duygu seline kapılıyor ve benden çok önce varolmuş eski zamanları düşünmeye başlıyorum Hiç bilmediğimiz bir tarihi büyüklerimizden öğrenirken tüm o güzelliklerin günümüze tam teşekküllü taşınamamış olmasına hayıflanıyor, hızla ilerleyen zamana yetişememekten şikayet ediyorum Zaman, neden bu kadar çabuk ilerler ki? Önce yıllar, sonra yüzyıllar geçiyor Ve hayat durmadan akıp gidiyor, gözümüzün önünden Yaşamlarımız ise, süratli bir şekilde değişip her geçen gün yeniden biçimleniyor Ve bizler, bu süratli akışa kapılmış rüzgar gibi bir yerden başka bir yere savrulup duruyoruz Yıllar sonra anılar, yaşanmış zamanlar, kentler, sokaklar ve daha sayamadığımız bir çok şey, bir bir dağılıp, yok oluyor hayatın içinde Ve sonra yazılmış bir hikayede, romanda ya da bir şiirde yeniden karşılaşıyoruz o görüntülerle Ve o an'a kadar yaşanılmış tüm zamanlar tarihe dönüşüyor Çok sonra o tarihler yüzyıllar sonra başkalarının tarihleri oluyor Tıpkı üzerinde yaşadığımız topraklar gibi Bir çok tarihi güzelliği barındıran kentlerimizden biri olan İzmir'de, Ege Bölgesi'nin Troia'sı olarak kabul edilen çok eski bir yerleşim merkezi var Bu yer, bugünkü adı Urla olan antik bir kent, Klazomenai İzmir ile Karaburun yarımadasının arasında kalan bir bölgede yer alan Urla'nın bugünkü adının nereden geldiği, kesin olarak bilinmiyor Ancak, Bizanslı tarihçi Doukan'ın araştırmalarına göre; önceleri, Bryela olarak geçen bu kent daha sonraları Vriula, Vurla ve en son Urla olarak anılır Ege Bölgesi'nin en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Urla'nın tarihi geçmişi ise, MÖ 3000'li yıllara dayanıyor Kuruluşu ise, Dor ve Aka göçmenlerinin bu bölgeye akın etmesi sonucunda İonlar tarafından gerçekleşir Klazomenai adıyla varolan bu kent, o dönemlerde bir çok alanda ilerlemeler kaydeder Özellikle taşıdığı arkeolojik yapılarıyla Tarihi özelliği nedeniyle Prehistorik bir yerleşime sahip olan Klazomenai kentinde yıllardır süren kazı çalışmaları, ilk olarak Prof Dr Hayat Erkanal'ın kontrolünde başlar Ve bu kazılar sırasında çok sayıda lahit ve tarih öncesi dönemlere ait önemli kültür tabakaları ortaya çıkarılır Yapılan araştırmalar sonucunda, iskele mahallesindeki Limantepe Höyüğü'nün Kalkolitik Çağa denk gelen bir dönemde oluştuğu ortaya çıkar Urla Belediyesi tarafından hazırlanmış araştırma çalışmalarına göre, ele geçen bulgular arasında en önemli olaylardan biri, "en eski limanın bu bölgede bulunması” olmuştur 12 İon kentinden biri olan Klazomenai kentinin başlangıçtaki yeri bugünkü Urla iskelesinin hemen önündeki alan üzerine kuruluydu Ancak, Perslerin saldırısına uğramaktan korktukları için, yerleşikliklerini iskelenin tam karşısında yer alan adaya taşırlar Kıyıya çok yakın olan ancak karayla hiçbir bağlantısı olmayan bu bölge, o dönemlerde Karantina Adası olarak biliniyordu Önceleri anakarada olan antik kente ulaşım hiçbir şekilde mümkün olmuyor, halk geçişini ancak sandallarla yapmak durumunda kalıyordu Ancak, Büyük İskender, adayla anakara arasını doldurarak geçiş yolu açma projesini ortaya atar Başlangıçta altından deniz geçen bu yol, zamanla tamamen doldurularak, bugünkü görünümünü kazanır Etrafı büyük palmiye ağaçlarıyla kaplı olan bu ada bugün Urla Devlet Hastanesi olarak kullanılıyor Oldukça büyük bir alanı kaplayan bu mekanda hastalar için yapılmış büyük bir hastane bulunuyor Urla kıyılarını en güzel açılardan gören ada, bugün Sağlık Bakanlığı denetimi altında Bu nedenle, Karantina Ada'sını gezmek, ancak özel izinle mümkün Kent İonlardan sonra sırasıyla Pers, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu egemenlığinde yaşamış ve hüküm süren her uygarlık bu toprakları, bilim ve kültür alanında etkilemiştir Özellikle, Büyük İskender döneminde en büyük ilerlemeyi kaydeder Perslerin bu bölgeye tamamiyle el koymak için yaptıkları saldırılara son veren İskender, kentin gelişimine önem vererek ilerlemesini sağlar Roma döneminde de büyük gelişmeler yaşayan Klazomenai, her devirde bilim ve kültür alanında da çok büyük gelişimlere sahne olur Özellikle felsefe alanında Düşünceleriyle; Eurides'i, Sokrates'i ve tarihçi Thukydides'i etkileyen Matematik ve Astronomi bilgini Anaksagoros sayesinde kent, felsefi bilimle tanışır Evrendeki hiçbirşeyin doğmadığını, kendiliğinden varolduğunu ileri süren Klazomenai kökenli Anaksagoras, doğa felsefesine Türkçe us (akıl) diyebileceğimiz “Nous” kavramını getirir Ona göre doğa, Nous ile biçimlenmektedir Ancak, inançlara karşı çıkan ve her olayı akıl yöntemiyle halletmeye çalışan filozof, bir dönem Atinalılar tarafından dinsizlikle suçlandığı için kenti terketmek zorunda kalır Ve İÖ 428 yılında gittiği Lapseki'de hayata, gözlerini yumar Urla, çağdaş bir kültür merkezi olmasının ötesinde, aynı zamanda liman kenti olma özelliği ile her dönem gündeme gelmiş ve tarih boyunca ilgi odağı olma durumunu hiç kaybetmemiştir Özellikle, 15 16 yy'larda yaşamış olan Piri Reis, yazmış olduğu Kitab-ı Bahriye'sinde Urla limanına yer vermiştir; Urla'nın girintili çıkıntılı koylarını, rüzgarın hangi yönden estiğini belirtmiş Öte yandan adaların durumunu da dile getirmiştir Ancak bahsettiği adaların bugünkü adları oldukça değişik; çeşitli kaynaklara göre, Piri Reis'in Urla hakkındaki notlarından alınmış bazı bilgiler şu şekildedir; Kiliseli denen bir Ada ve onun etrafındaki Kösten Adası, burası sarp kayalık olduğu için karaca geyikleri yaşadığından, mermer direkli sarnıçlardan gemicilerin su aldığından bahseder Karantina Adası da Yolluca olarak geçer Piri Reis'e göre 'burası Anadolu sahiline bir mil uzaklıktadır’ İzmir'den Çeşme otoyolu ile ya da eski yol olan deniz kıyısından gidilerek ulaşılan Urla, bugün oldukça değişmiş durumdadır Ancak, varolan doğa güzelliği, verimli toprakları ve görsel güzelliğe sahip engin deniziyle hala insanları etkilemeye devam ediyor Ve tabii ünlü katmeriyle Urla'ya özgü bir yiyecek olan katmer, iskele yolu üzerinde yer alan bütün restaurantlarda bulunuyor Eşsiz lezzete sahip olan katmerin yapılışı ise oldukça ilginç Yufkalar, havada döndürülerek açılıyor Ve içine isteğe göre; peynir, maydonoz, kıyma ve yumurta koyularak, sunuluyor Yanında da Urla'nın meşhur yayık ayranı veriliyor En son olarak da Sakız Adası'ndan getirilmiş sakızdan yapılan muhallebi ve keşkül geliyor önünüze Öte yandan sahil boyu yer almış restaurant ve kafeteryalarda, her çeşit deniz ürününe rastlamak mümkün Şehir merkezine giden uzun, ince yolda arabamızla ilerlerken, yıllardır varolan büyük ağaçların altından geçiyoruz Bu sırada bulutların arasından göz kırpan güneşin kavurucu etkisini hissetmiyoruz bile Sonra birbirine dip dibe ekilmiş ve kelimenin tam anlamıyla gölgelik görevini gören bu muazzam ağaçların arasında olmaktan mutluluk duyuyoruz Ve o anın hiç bitmemesini dileyerek, yolculuğumuza ara verme ihtiyacı duyuyoruz Öte yandan esen hafif rüzgara kapılıp, kendimizi ağaçların arasında temiz havayı içimize çekerken buluveriyoruz Uzun ağaçlıklı yol bittiği zaman ise, biraz hüzünleniyor ama karşılaştığımız başka güzellikler sayesinde yeniden mutluluk duymaya başlıyoruz Sonra birbirinden güzel kıyılara sahip Urla sahillerini dolaşmaya başlıyoruz Ancak Urla denizi, ne yazık ki İzmir körfezinde varolan kirlilikten etkilenmiş durumda Bu nedenle artık Urla koylarından denize çok rahat girilemiyor Ancak aşırı sıcaklardan etkilenen halk, zaman zaman serinleme ihtiyacı duyduğu için kendisini serin suların kollarına atıyor Her kıyıda farklı bir güzelliğe sahip olan Urla sahillerinde ilginç enstanteneler ve hikayelerle karşılaşmak mümkün Bunlardan biri Gelin Kaya adıyla bilinen bir koy Girintili çıkıntılı olan bu koyun denizle çakıl taşlarının birleştiği noktasında enteresan bir kaya var Oldukça değişik bir görünüme sahip bu kayanın herhangi bir hikayesi olmamasına rağmen burada yaşayan halk, bu kaya için kendilerince bir hikaye üretmiş; bu hikayeye göre, çok eski zamanlarda, sırtındaki çocuğuyla beraber askerlerden kaçan bir kadın, kurtulamayacağını anlayınca kendisini kurtarması için Tanrı'ya yalvarmaya başlar Ve bir süre sonra artık kaçamayacağını anlayan kadın, olduğu yerde dona kalır ve taş haline dönüşür Daha sonra, küçük ama sevimli olan bu kasabanın içinde dolaşmaya başlıyoruz Ve çok eski yıllardan kalma tarihi eserler ve binalarla karşılaşıyoruz Muazzam görüntülere sahip bu yapıların büyük hasar görmeden günümüze kadar gelmiş olmasına hayret ediyor ve kendimizi kocaman taşlardan yapılmış binaların içinde buluveriyoruz Kentin hemen her yerinde var olan bu taş binalar her ne kadar sağlam bir görüntüye sahipmiş gibi görünseler de, çok eski zamanlardan geldikleri için bugün artık kullanılmayacak durumda Ancak, bazı evler ve binalar orijinal özelliğine bağlı kalınması koşuluyla restore edilerek halkın hizmetine sunulmuş Bu evlerden biri, yazar ve şair Yorgo Seferis'in doğup, büyüdüğü ev Yıllarca Urla'da yaşadıktan sonra Yunanistan'a dönen Sayın Seferis'e ait olan bu ev, Urlalı bir kişi tarafından restore edilmiş ve halkın hizmetine açılmıştır Bugün Yorgo Seferis olarak adlandırılmış bu sokak birçok eski iki katlı evlerle dolu Ancak diğer kentlerde olduğu gibi burada da varolan sahipsiz evler ya da sit alanı kapsamına giren yapılar ne yazık ki, çivi bile çakılamayacak koşulunu içerdiği için yarı yıkık bir halde ayakta durmaya devam ediyor Ama öyle binalar var ki, muazzam görüntüsüyle göz kamaştırıyor Ve bunların bir kısmı un deposu ya da zeytinyağı fabrikası olarak kullanılıyor Öte yandan şehrin merkezinde, restore edilmiş bir başka taş evle karşılaşıyoruz Geniş bir bahçeye sahip bu iki katlı ev, aslında Türk Edebiyatı’nın çok yakından tanıdığı, şair ve yazar Necati Cumalı'ya ait Bugün müze olarak kullanılan bu evin içinde Sayın Cumalı’ya ait özel eşyalar, yazdığı kitaplar ve aldığı ödüller sergileniyor Sayın Cumalı'nın evinden çıkıp da şehrin temiz havasını içimize çekmek için sahil kenarınca dolaşmaya giderken, kadife sesli şarkıcı Tanju Okan'ın heykeli ve hemen önünde yer alan Urla Belediyesi tarafından Tanju Okan adına düzenlenmiş park ile karşılaşıyoruz Sahil kenarında yer alan bu sessiz mekan, çocukların sesleri ve oyunlarıyla hareketleniyor Sahip olduğu doğal yapısı ve yaşilliğiyle ayrı bir güzelliğe sahip olan Urla’yı tüm güzellikleriyle bırakıp ayrılırken, etrafında yer almış olan Hastane (Karantina), Taş, Güvercin, Eşek, Yassı gibi bazı adaları ve köyleri dahil olmak üzere bütün Urla'yı görebileceğimiz bir yüksekliğe çıkıyoruz Ve çok eski bir kültürü günümüze kadar taşıyan bu antik kente tepeden bakma firsatını buluyoruz İnanılmaz bir görüşe sahip olan bu tepe, doğa'nın yarattığı tüm güzellikleri gözlerimizin önüne seriyor |
|