Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dünyanın, gözdesi, istanbul, resimleri, resimli, tanıtımistanbulun, tarihi, yerleri, şehir

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri

Eski 06-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri



Turistik ve Tarihi merkezleri


Beyoğlu

Beyoğlu, İstanbul'un Avrupa yakasındadır İstanbul'un ilk yerleşim yerlerinden biridir Tarihte, "Karşı yaka" anlamına gelen "Pera" adıyla bilinmektedir Beyoğlu sınırları içindeki Galata, Bizans döneminde daha çok Cenevizliler'in yaşadığı bir bölgeydi
Beyoğlu, 1924 yılında idari yapı içinde İstanbul'un bir ilçesi olarak yer almıştır Cumhuriyet'in ilk yıllarında Beşiktaş ve Şişli'yi de idari olarak içinde barındıran Beyoğlu 1930 yılında Beşiktaş ilçesinin kurulması, ardında da diğer idari tasarruflar sonunda bugünkü durumuna gelmiştir İlçe, kuzeyde Eyüp, Kağıthane, Şişli ve Beşiktaş'a, güneyde ise Fatih ve Eminönü ilçelerine komşudur Beyoğlu'nun Boğaz'ın Anadolu yakasındaki komşusu ise Üsküdar'dır

Beyoğlu adının ortaya çıkışına ilişkin çeşitli rivayetler vardır Bunlardan birisine göre; Beyoğlu adı, Fatih Sultan Mehmed zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Komnenos’un islamiyeti kabul ederek burada oturmasından kaynaklanır İkincisine göre ise; burada oturan Pontus prensi değil, Kanuni zamanındaki Venedik elçisi Andre Giritti’nin oğlu Luigi Giritti’dir Türkler’in “Bey Oğlu” diye andıkları bu adam, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya gelmiştir Oturduğu konak da Taksim yakınında bir yerdedir Diğer birine göre ise; Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda Beyoğlu dendiği için bu semt de Beyoğlu adını almıştır





Tarihi çiçek pasajı





Galatasaray lisesi kapısı (Galatasaray)





İstanbulu 360 derece görebilen popüler mekan ''teras360''





Eyüp

Eyüp İstanbul Metropolitan Alanı’nın Batı yakasında, Çatalca Yarımada’sında yer almaktadırİlçe doğuda Sarıyer, Şişli, Kağıthane, güneydoğuda Beyoğlu, güneyde Fatih ve Zeytinburnu, güneybatıda Bayrampaşa, batıda ve kuzeybatıda Gaziosmanpaşa ilçeleri ile çevrilidir İlçe Haliç’in son bulduğu noktada başlayan, kuzeyde Karadeniz kıyılarına kadar uzanan 242 km2’lik geniş bir alana sahiptir İlçe sınırları içinden Alibeyköy ve Kağıthane dereleri geçerek Haliç’e dökülmektedir Arnavutköy ve İmrahor yörelerinin sularını alan Alibeyköy Deresi önce doğuya, sonra da güneye Haliç’e yönelmektedir Yaklaşık 50 km uzunluğundaki derenin üzerinde Alibey Barajı mevcutdur Eyüp tarihi merkezi Haliç doğal suyolu üzerinde bulunmaktadır





Pierre Loti





Eyüpsultan türbesi










Modern Yapıları


















Sunum 1sen
oneyouu


Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri

Eski 06-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri



Camiileri



Fatih Camii

Fatih Sultan Mehmed'in yaptırdığı ilk Fatih Camii en büyük hasarı 1509 depreminde almış ‘‘Küçük kıyamet’’ olarak tarihe geçen depremde caminin kubbesi zarar görmüş, minaresi de yıkılmış
Cami ikinci büyük darbeyi 1556 yılında İstanbul'un evlerinin tamamını, surlarının da büyük bir bölümünü yerle bir eden depremde almış

Bugünkü Fatih Camii ise 1766 depreminden sonra tamamen tahrip olunca III Mustafa tarafından tamamiyle değişik bir biçimde yeniden yaptırılıyor Padişah Haşim Ali Bey'i bina emini tayin ediyor O da önce türbe ve külliye binalarını yaptırıyor 1767'de ise yepyeni bir plan hazırlanıyor Önce Sarım İbrahim Efendi, sonra da İzzet Mehmed Bey yönetiminde çalışmalar sürüyor Dört yıl sonra 1771'de yeniden ibadete açılıyor

kısaca Günümüzdeki Fatih Camii nin aslının nasıl olduğu konusunda herhangi bir bilgi yokAncak bugün de ayakta olan en eski dönemden kalıntılar var Örneğin avluyu takip eden ve son cemaat yerini ayıran kuzey duvarı ilk camiden kalma







SultanAhmet Camii

Sultanahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında Sultan I Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihi yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılan cami Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır

Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, İznik çinileriyle bezenmesidir Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır

Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camisidir Bir efsaneye göre dönemin padişahı I Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiştir Ama kaplamada kullanılacak olan altının değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir

Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur

Avlunun batı girişinde, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır Bu kordon avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmaması için eğmesini gerektiriyordu Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı sembolik bir eylemdi







Ortaköy camii

Boğaziçi’nde Ortaköy semtinde ve sahildedir Cami, Sultan Abdülmecid tarafından Mimar Nigoğos Balyan’a 1853 yılında yaptırılmıştır Oldukça zarif bir yapı olan cami Barok üslubundadır Boğaziçi’nde eşsiz bir konuma yerleştirilmiştir Bütün selatin camilerinde olduğu gibi harim ve hünkar bölümü olmak üzere iki kısımdan oluşur Geniş ve yüksek pencereler Boğaz’ın değişken ışıklarını caminin içine taşıyacak biçimde düzenlenmiştir
Merdivenle çıkılan yapının tek şerefeli iki minaresi vardır Duvarları beyaz kesme taştan yapılmıştır Tek kubbenin duvarları pembe mozaiktendir Mihrap mozaik ve mermerden, mimber ise somaki kaplı mermerden yapılmıştır ve ince bir işçiliğin ürünüdür











Kuleleri


Galata Kulesi

Galata kulesi Cenevizlilerden kalan bir yapıdır Yapımı 1384 yılında tamamlanan kule Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek tepeye yapılmıştır Osmanlılar döneminde ilk zamanlar yeniçeriler tarafından kullanılmış olan Galata kulesi, II Selim döneminde (1566-1574) Türk Astronomu Takiuddin tarafından revize edilerek gözlemevi olarak kullanılmıştır 1794 yılındaki (III Selim dönemi) büyük Galata yangını nedeniyle zarar gören kule, II Mahmut tarafından 1832 de tekrar inşaa edilmiştir 1964 e kadar yangın kontrol istasyonu olarak kullanıldı ve 1967 de turistik hizmete açılana kadar restorasyon için kapalı kalmıştır

Bugün ise yeniden keşfedilen kuledibi bölgesinde tarihi ve turistik bir değer olarak dimdik ayakta durmaktadır Kule çevresinde bulunan cafe ve restorantlar çevreye yeniden canlılık getirerek turizme hizmet etmektedir










Kız Kulesi

İstanbul Kız Kulesi'nin tarihi MÖ 341 yılına kadar uzanır Bu tarihte Komutan Chares'in eşi için, mermer sütunlar üzerine bir anıt mezar yapılır MÖ 410'da ise Sarayburnu'nundan kulenin bulunduğu yere bir zincir gerilerek, boğazın giriş ve çıkışları kontrol edilir MS 1100'lere ilk belirgin yapı (kule), İmparator Manuel Comnenos tarafından savunma kulesi olarak inşa ettirilir Yapı, “Küçük Kale" anlamına gelen Arcla adını alır İstanbul'un fethinden sonra kule, savunma kalesi olmaktan çok bir gösteri platformu olarak kullanılır 1509 depreminde zarar gören yapı, daha sonraki yıllarda yeniden inşa edilir ve ilave edilen fenerle de gemilere yol gösterme işlevi yüklenir 1719 yılında fenerde çıkan yangınla harap olan Kız Kulesi, 1725 yılında şehrin Başmimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından onarılır Kule kısmı biraz değiştirilerek üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine de kurşunla kaplı bir kubbe oturtturulur ve bina kagir olarak yeniden yapılır 1830 yılındaki kolera salgınında ise karantina hastanesine dönüşür Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde toplarla donatılarak tekrar savunma kalesi olur Ünlü hattat Rakim'in yazısı ile kapısının üzerindeki mermere Sultan 2 Mahmut'un tuğrasını taşıyan kitabe yerleştirilir 1857'de tekrar ilave edilen fener, 19207de otomatik sisteme kavuşur 1959 yılında radar istasyonu olarak kullanılan Kız Kulesi 1982 yılında Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne devredilir 5 kat ve bir asma kattan oluşan Kız Kulesi, günümüzde restoran ve kafeterya olarak İstanbullulara hizmet vermektedir














Hisarları


Anadolu Hisarı

Yıldırım Bayezid Hanın İstanbul Boğazının en dar yerinde 1395 yılında yaptırdığı ilk hisar Göksu deresi ile deniz arasında kireç ve şist katmanlarından meydana gelen tepenin üzerindedir Eski kaynaklarda “Güzelhisar, Güzelcehisar, Yenihisar, Yenicehisar, Akhisar” isimleriyle de zikredilmektedir

Bizans’a Karadeniz yoluyla yardım gelmesini önlemek maksadıyla inşa edilmiştir

Anadolu Hisarı, asıl kale, iç kale duvarları ve üç kuleden meydana gelir Asıl kale, dikdörtgen bir plan üzerine yükselen bir kuledir Kule, üzeri toprakla örtülü yüksekçe bir kayanın üzerine oturtulmuştur Dört katlı olan bu kuleye bugün güneybatıda bulunan bir kapıdan girilmektedir İç kale duvarları ise 2-3 metre kalınlığında asıl kaleyi kuzey-batı ve kuzey-doğudan çevreler Üzerinde dört kule vardır İç kale duvarının kapısı, kuzeydoğudaki kulenin kuzeyindedir Stratejik bakımdan yeri ustalıkla seçilen kapıyı, batıdan gelen düşmanın görmesi imkansızdır Dış kale surları, çok kemerli ve çokgen bir surdur İç kale surları ile güney-doğu ve kuzey-batıdan birleşir; üzerindeki 3 kule ile korunur Surların güneyindeki bazı kısımları bugün yıkılmış haldedir Kuleler ise, bedeninden mazgallar bulunan duvarlar üzerinde kuzeyde, kuzey-batıda ve batıda, çevreye ve yollara hakim silindir biçiminde yapılardır






Rumeli Hisarı

Fatih'in İstanbul'u feth ettiği zaman yaptırdığı Rumeli Hisarı, uzaktan bakıldığı zaman eskimez harflerle "Muhammed" biçiminde okunacak şekilde inşa edilmiştirFâtih , hisarın duvarlarının Arapça "Muhammedi" kelimesi seklinde olmasını istediğinden planını da ona göre tasarlamıştı Buna göre her "Mim" (M) harfinin yerinde bir kule bulunmasını arzuluyordu Kulelerden ikisi, birbirinin yanında ve burunun eteğinde idi Üçüncüsü denize daha yakındı "H" ve "D" harflerinin bulundukları yerlerde istihkamlar yapıldı
Hisarın gizli gizli yapılışı tam altı ay sürmüş Rumeli Hisarı'nın yapılması hazırlıklarına 1451-52 kışında başlanmıştır İlkbaharın başlangıcında Mart ayinin sonlarına doğru, Rumeli tarafına Anadolu Hisarı'nın karsısına bol miktarda inşaat malzemesi, usta, amele ve kireççi gelmişti Kereste İzmit ile Karadeniz Ereglisi'nden, taslar ise Anadolu tarafından getirilmişti Çalışmak üzere külliyetli miktarda insan gelmişti Sultan Mehmed, bu sırada kara yolu ile Boğaza gelerek bilirkişilerle (teknik eleman, mühendis) o havaliyi gezdi Denizin akıntısı hakkında malumat aldı İki sahil arasındaki mesafeyi ölçtürdü Kalenin yapılacağı sahayı kendisi tayin ile hududunu tesbit ettirdi Bundan sonra bir rivayete öre önce kıyıda, hisarın güney-doğu kösesindeki kule inşa edilerek malzeme ve çalışmaların selameti emniyete alınmıştır









Sunum 1sen
oneyouu


Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri

Eski 06-26-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri



Tarihi Çarşıları


Kapalı çarşı / Grand Bazaar

Kapalıçarşı'nın temeli 1461 yılında atılmıştır Dev ölçülü bir labirent gibi, 30700 metrekarede 60 kadar sokağı, 3600'den fazla dükkânı ile Kapalıçarşı,istanbul ’un görülmesi gereken, benzersiz bir merkezidir Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site zaman içerisinde gelişip büyümüştür İçinde son zamanlara kadar 5 cami, 1 okul, 7 çeşme, 10 kuyu, 1 akarsu, 1 sebil, 1 şadırvan, 18 kapı, 40 han vardı15yüzyıl 'dan kalan kalın duvarlı, bir seri kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline gelmiştir Geçmişte burası her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatının (manifaktür) sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşı idi Her türlü değerli kumaş, mücevherat, silah, antika eşya, konusunda nesillerce uzmanlaşmış aileler tarafından, tam bir güven içinde satışa sunulurdu Geçen yüzyılın sonlarında deprem ve birkaç büyük yangın geçiren Kapalıçarşı eskisi gibi onarılmışsa da, geçmişteki özellikleri değişikliğe uğramıştır

Bütün dükkânların genişliği aynı olacak şekilde inşa edilmiştir Her sokakta ayrı ürünün ustaları loncalarhalinde bulunurdu (yorgancılar, terlikçiler vs) Satıcılar arasında rekâbet kesinlikle yasaktı Hatta bir usta, tezgâhını dükkânın önüne çıkarıp kalabalığa göstererek ürün işleyemezdi Ürünlere devletin belirlediğinden yüksek fiyat konulamazdı









Mısır Çarşısı

1663 yılında Safiye Sultan tarafından yaptırılan, cami, arasta, türbe, iki sebil ile dar-ül-hadis ve sıbyan mektebinden oluşan bir külliye olan Yeni Cami Külliyesi’nin içinde bulunan en önemli bina Mısır Çarşısı`dır Kurulduğunda Valide Çarşısı adı verilmiş ancak daha çok Mısır’dan gelen mallar satıldığı için sonradan Mısır Çarşısı adını almıştır Çarşı, 1691 ve 1940 yıllarında geçirdiği iki büyük yangından sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek son haline kavuşmuştur


















KöGoogle Page Rankingüleri



Galata KöGoogle Page Rankingüsü

İdari olarak Beyoğlu'nun bir parçası olan Galata, Tophane, Azapkapı ve Galata Kuleleri arasında kalan yerleşim yerinin adıdır Galata Osmanlı, Haliç'e "Haliç-i Dersaadet", Boğaz'a "Haliç-i Bahri Siyah" (Karadeniz Boğazı) derdi Galata Haliç'le Boğaz'ın kesiştiği noktadırAntik çağdaki adı Sykai ya da Sykaena (incirlik) olan galata, kimi kaynaklarda Sykudis olarak geçer Bu dönemde Galata'nın surlarla çevrili küçük bir kasaba olduğu, bir kilisesi, bir hamamı, bir tiyatrosu, beş değirmeni, 400 hanesi, 40 şehir muhafızı bulunduğu yazılır"Gala" sözcüğü Rumca "süt" anlamına gelir; Galata'nın adının semtteki süt hanelere gönderme yaparak türetildiği söylenirse de bu görüşü destekleyen tarihsel destekler bulunamıştırGalata'nın İtalyanca "denize inen yol" anlamına gelen galata kelimesinden de türemiş olması muhtemeldir









Boğaziçi KöGoogle Page Rankingüsü

Boğaziçi KöGoogle Page Rankingüsü Alm Bosporusbrücke (f), Fr Le Pont (m) du Bosphore, İng Bosphorus bridge Asya ve Avrupa kıtalarını, İstanbul Boğazı üzerinde birleştiren köGoogle Page Rankingü Anadolu yakasında Beylerbeyi'nden başlar, Avrupa yakasında Ortaköy'den geçer, Mecidiyeköy'de sona ererYirminci yüzyılda iki kara parçasını birbirine bağlayan on büyük asma köGoogle Page Rankingü vardır Bunlardan bazıları Boğaziçi KöGoogle Page Rankingüsünden önce yapılmış ve uzunlukları daha fazladır Fakat iki kıtayı birleştiren Boğaz'ın güzel mavilikleri arasında inci gibi asılan iki köGoogle Page Rankingüden biri Boğaziçi diğeri ise Fatih Sultan Mehmed KöGoogle Page Rankingüsüdür

Milattan önce 513 yılında Pers Hükümdarı Dara, Boğaz'ın en dar yeri olan Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarının bulunduğu yerde gemileri yan yana dizdirerek bir köGoogle Page Rankingü yaptırmıştı Bu köGoogle Page Rankingüden seksen bin askerini Boğaz'ın karşı yakasına geçirdi Bu esasında köGoogle Page Rankingü olmayıp sadece geçiş için kullanılan yüzen araçlardan yapılan bir geçitti










Sunum 1sen
oneyouu


Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri

Eski 06-26-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Dünyanın Gözdesi Şehir Resimli Tanıtım-İstanbul'un Tarihi Yerleri Resimleri



İstanbul





Tarihçesi

Her ne kadar tarihi şehirde daha erken buluntulara rastlanmamış ise de; kentin Haliç bölgesinde ve Asya kısmında yapılan kazılarda ele geçen buluntular bölgedeki ilk yerleşimin MÖ 3 Bin yıllarına dayandığını göstermektedir Byzantion olarak anılan kentin Akropolü bugünkü Topkapı Sarayının bulunduğu alanda yer almaktaydı Haliç, günümüzde de kullanılmakta olan sakin bir limana sahiptir Buradan başlayan kuvvetli bir sur şehri çevreleyerek Marmara Denizi'ne ulaşırdı Byzantion, bir liman ve ticaret şehri olarak Roma Imparatorluğu döneminde de yaşamını sürdürürken, MS 191 yılında başlayan ve iki yılı aşan bir kuşatmadan sonra Roma Imparatoru Septimus Severius tarafından fethedilerek yerle bir edilmiştir Aynı Imparator tarafından sonradan baştan inşa edilen şehir genişletilmiş ve yeniden donatılmıştır


MS 4 yüzyılda Roma İmpatorluğu çok genişlemiş, İstanbul stratejik konumundan dolayı İmparator Büyük Konstantin tarafından Romanın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, bir çok tapınak, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir 330 yılında yapılan büyük merasimlerle kentin Roma Imparatorluğunun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır Yakın çağın başladığı dönemde Ikinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra "Byzantion" ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca "Polis" olarak anıla gelmiştir


Büyük Konstantin'den sonraki imparatorların şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği görülür Kentteki ilk kiliseler de Konstantin'den sonra inşa edilmiştir Batı Roma Imparatorluğunun 5 yüzyılda çökmesi nedeniyle İstanbul uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) başkenti olmuştur Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent surlarla tekrar genişletilmiştir Günümüzdeki 6492 m uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları İmparator Il Theodosius tarafından yaptırılmıştır 6 yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır Günümüze gelen meşhur Ayasofya, bu İmparatorun eseridir Bizans İmparatorluğu ve başkent İstanbul'un sonraki tarihi, saray ve kilise entrikaları, İran ve Arap saldırıları ve sık değişen imparator sülalelerinin kanlı kavgaları ile doludur


726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4 Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir 1261'de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştir Kent, 53 günlük bir kuşatma sonrası 1453'te Türklerin eline geçmiştir


Fatih Sultan Mehmet'in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları Istanbul surlarının aşılmasının bir sebebidir Osmanlı Imparatorluğunun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanıyarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır Fatihin tanıdığı haklardan dolayı Hıristiyan Ortodoks Kilisesinin başı olan Patrikhane günümüze kadar yerinde kalmıştır Fetihten yüzyıl sonra da Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur16 yüzyıldan itibaren de Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü Istanbul tüm Islam dünyasının da merkezi olmuştur


Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür Bu devirdeki İstanbul tarihinin renkli sayfalarında, geniş bölgeleri tahrip eden, sık sık çıkan yangınlar vardır Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı Boğaziçi'nin ve Haliç'in eşsiz manzarasına hakimdir 19 yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır Kısa sürede inşa edilen bir çok saray çöküş devrinin de sembolleridir Istanbul, bir diğer dünya imparatorluğunun sona ermesine I Dünya Savaşının bitişine şahit olmuştur


İmparatorluk bölünmüş, iç ve diş düşmanlar kendi payları için mücadele ederken, Türk ordusunun asil bir komutanı da Türk ulusu için mücadeleye girişmiştir Mustafa Kemal ismindeki bu milli kahraman, 4 yılı aşan Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyetini 1923 yılında kurmuştur Başkentin Ankara'ya taşınması Istanbul'un önemini değiştirmemiştir Bu eşsiz şehir büyüleyici görünümü ile yaşamını devam ettirmektedir








Sarayları




Topkapı sarayı

Fatih İstanbul aldıktan sonra bu günkü Üniversite kapısının olduğu yerde eski saraylar adıyla bir saray yaptırır Fakat, Sarayburnu’ ndaki tepeyi görünce, burada ikinci bir saray yaptırmaya karar verir Topkapı Sarayı inşaasına, ilk önce 1474’ te Çinili Köşk ile başlamış olur ve 1478’ e kadar diğer kısımlarda tamamlanır Topkapı Sarayı tahminen Dolmabahçe Sarayı’ nın inşaasına kadar padişahın ikamet ve imparatorluğun idare yeriydi İçinde 5000 kişiyi barındırırdı



Topkapı Sarayı’ nın dış kapıları 7 tanedir




















Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı'nın bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Boğaziçi'nin büyük bir koyuydu
Osmanlı Kaptan Paşalarının gemilerini demirledikleri, geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bataklık haline gelmiş ve 17'nci yüzyıldan itibaren başlayarak doldurulmuş, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürülmüştü Bu bahçede, çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahil Sarayı adıyla anıldı

Beşiktaş Sahil Sarayı, Abdülmecit döneminde (1839-1861), kullanışsız olduğu gerekçesiyle ve 1843 yılından itibaren bölüm bölüm yıktırıldı Aynı yıllarda, Dolmabahçe Sarayı'nın 15000 m2'lik bir alanı kaplayan temelleri, meşe kazıklar ve ağaç hasırlar üstünde yükselmeye başladı

Yapımı, çevre duvarları ile birlikte 1856'da bitirilen saray 110000 m2'yi aşan bir alan üstüne kurulmuş ve ana binası dışında onaltı ayrı bölümden oluşmuştur Bunlar saray ahırlarından değirmenlere, eczanelerden mutfaklara, kuşluklara, camhane, dökümhane, tatlıhane, mefruşat dairesi ve işliklere kadar uzanan bir dizi içinde, çeşitli amaçlara ayrılmış yapılardır








Ata'nın odası











Çırağan Sarayı

Çırağan Sarayı; İstanbul, Beşiktaş ilçesi,Çırağan caddesi üzerinde bulunan tarihi saray

Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray, köşkleri ve yapıtlar için tahsis edilmişti Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur Büyük bir saray olan Çırağan’da1910 yılında yanmıştı Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Sarkis Balyan’a yaptırılmıştı 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı Yapımı için Avrupa devletlerinden borç alınmıştır












Beylerbeyi Sarayı

Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında,İstanbul'u Beylerbeyi semtinde eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır İnşaası 4 yıl sürmüş ve yapımında 5000 kişi çalışmıştır Çalışan işçilere moral ve şevk vermek amacıyla müzisyenler sürekli müzik çalmışlardır








Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.