Prof. Dr. Sinsi
|
Beş Vakit Namazın Vakitleri
Beş Vakit Namazın Vakitleri
1 Sabah Namazının Vakti Fecr-i sâdık da denilen ikinci fecrin doğmasından güneşin doğmasına, daha doğrusu güneşin doğmasından az önceye kadar olan süre sabah namazının vaktidir Fecr-i sâdık, sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan bir aydınlıktır Bu ikinci fecre fıkıh literatüründe "enlemesine beyazlık" anlamında "beyâz-ı müsta`razî" denilir Bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur Bu vakit aynı zamanda, sahurun sona erip orucun başlaması (imsak) vaktidir
Fecr-i kâzib de denilen birinci fecir ise, sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen, piramit şeklinde, akçıl ve donuk bir beyazlıktır Fıkıh literatüründe buna uzayıp giden beyazlık anlamında "beyâz-ı müstetîl" de denilir Bu geçici beyazlıktan sonra, yine kısa bir süre karanlık basar ve bunun ardından da ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan fecr-i sâdık aydınlığı başlar
Sabah namazının ortalık aydınlandıktan sonra kılınması (isfâr) müstehaptır Bu aydınlığın ölçüsü, atılan okun düştüğü yerin görülebileceği ölçüde bir aydınlıktır Bununla birlikte, kılınan namazın fâsid olup yeniden kılınmasının gerekebileceği ihtimaline binaen, güneşin doğuşundan önce namazı yeniden kılabilecek bir sürenin bırakılması gerekir Sadece kurban bayramının ilk günü Müzdelife'de bulunan hacıların o günün sabah namazını, ikinci fecir doğar doğmaz, ortalık henüz karanlıkça iken (taglîs) kılmaları daha faziletlidir Diğer üç mezhebe göre ise, sabah namazını her zaman bu şekilde erken kılmak daha faziletlidir (fecir hakkında bk Tecrîd-i Sarih Tercümesi, II, 586-588)
2 Öğle Namazının Vakti Öğle namazının vakti, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe'ye göre, zeval vaktinden yani güneşin tepe noktasını geçip batıya doğru kaymasından itibaren başlar ve güneş tam tepedeyken eşyanın yere düşen gölge uzunluğu (fey-i zevâl) hariç, her şeyin gölgesi kendisinin iki misline ulaşacağı zamana kadar devam eder Bu zamana "asr-ı sânî" denir Ebû Yûsuf, Muhammed ve diğer üç mezhep imamına göre ise, öğle namazının vakti zeval vaktinden, her şeyin gölgesi, fey-i zevâl hariç, kendisinin bir misline ulaştığı ana kadardır Her şeyin gölgesi, fey-i zevâl hariç, kendisinin bir misline çıktığı zaman, öğle namazının vakti çıkmış, ikindi namazının vakti girmiş olur Bu zamana "asr-ı evvel" denir Bir cismin gölge uzunluğunun, kendi uzunluğuna veya kendi uzunluğunun iki katına ulaşıp ulaşmadığı hesaplanırken, güneşin tam tepe noktada iken cismin yere düşen gölge uzunluğu (fey-i zevâl) hariç tutulur, yani toplam uzunluğa dahil edilmez Söz gelimi, yere dikilen 1 m uzunluğundaki çıtanın güneş tam tepedeyken yere düşen gölgesinin uzunluğu, ki buna fey-i zevâl denir, yarım metre olsun Bu durumda çıtanın yere düşen gölge uzunluğu 1 5 m olduğu zaman, gölgesinin uzunluğu kendi uzunluğu kadar (bir misli) olmuş olur Çıtanın gölge uzunluğu 2 5 metreye ulaşırsa, kendi uzunluğunun iki misline ulaşmış olur
Bu ihtilâftan kurtulmak için, öğle namazını her şeyin gölgesi, fey-i zevâl dışında, gölgesi bir misli olana kadar geciktirmemek; ikindi namazını da her şeyin gölgesi, fey-i zevâl dışında, iki misli olmadıkça kılmamak evlâdır
Normal kullanımda gündüz denilince, güneşin doğmasından batmasına kadar olan süre anlaşılır (örfî gündüz) Fakat şer`î bakış açısından ise gündüz, fecr-i sâdıktan güneşin batmasına kadar olan süredir (şer`î gündüz) Şer`î gündüz örfî gündüzden daha uzun bir süredir Öğle namazının vakti, güneşin tepe noktasını geçip batıya doğru kaymasından itibaren başlar Güneşin tepe noktasını geçmesine "zeval" denilir Zeval, örfî gündüzün tam ortasına denk gelir Meselâ örfî gündüz on saat ise, bu sürenin yarısı (beş saat) zeval vaktidir ve güneş görünüşe göre gökteki yarı yolu katetmiş olur Şimdiye kadar her şeyin gölgesi doğudan batıya doğru düşmekte iken, bundan sonra batıdan doğuya doğru düşmeye başlar İşte güneşin tam bu yarı yola geldiği anda yere düşen gölgesine "zeval anındaki gölge" anlamında "fey-i zevâl" denir Fey-i zevâlin yönü ve uzunluğu bölgenin ekvatordan uzaklığına, kuzey veya güney yarıkürede oluşuna göre değişir Bu anda yere dikilen 1 m uzunluğundaki bir şeyin gölgesi, meselâ yarım metre olsun, fey-i zevâldir Bu andan itibaren o şeyin gölgesi, fey-i zevâle ilâveten 2 metreye ulaşınca, yani 2 5 m olunca, asr-ı sânî olmuş, İmâm-ı Âzam'a göre öğle vakti çıkmış, ikindi vakti girmiş olur
Tam zeval vaktinde namaz kılınmaz Namaz kılınması câiz olmayan bu vakit, çok kısa süren bir ana mı mahsustur, yoksa bu anın biraz öncesinden mi başlar? Bir görüşe göre bu hususta örfî gündüz esas alınır Buna göre tam zeval vaktine, gündüzün bu ana kadar geçen süresi ile geri kalan süresinin birbirine eşitliği anlamına gelmek üzere "istivâ vakti" denir ki, güneş sanki herkesin başının üzerindeymiş gibi görünür İşte namaz kılmanın câiz olmadığı vakit bu andır Diğer görüşe göre ise, bu hususta şer`î gündüz esas alınır Şer`î gündüzde ise, gündüz güneşin doğması ile değil, fecr-i sâdıkın doğması ile başladığı için istivâ vakti, zeval vaktinden biraz önceye denk gelir Bu bakışa göre kerahet vakti, istivâ vakti ile zeval vakti arasındaki süredir
Cuma namazının vakti de tam öğle namazının vakti gibidir
3 İkindi Namazının Vakti İkindi namazının vakti, öğle namazının vaktinin çıkmasından güneşin batmasına kadar olan süredir Öğle namazının vaktinin ne zaman sona erdiği konusundaki görüş ayrılığına göre söylenecek olursa, ikindi namazının vakti, Ebû Hanîfe'ye göre her şeyin gölge uzunluğu, kendi uzunluğunun iki katına çıktığı andan itibaren, diğerlerine göre ise bir katına çaktığı andan itibaren başlar
4 Akşam Namazının Vakti Akşam namazının vakti güneşin batmasıyla başlar, şafağın kaybolacağı zamana kadar sürer
Şafak, İmâm-ı Âzam'a göre akşamleyin ufuktaki kızıllıktan/kızartıdan sonra meydana gelen beyazlıktan ibarettir Ebû Yûsuf, Muhammed ve diğer üç mezhebin imamına göre şafak, ufukta meydana gelen kızıllıktır Ebû Hanîfe'nin bu görüşte olduğu rivayeti de vardır Bu kızıllık kaybolunca akşam namazının vakti çıkmış olur
Akşam namazının vakti dar olduğu için, bu namazı ilk vaktinde kılmak müstehaptır Ufuktaki kızıllığın kaybolmasına kadar geciktirmek uygun değildir
5 Yatsı Namazının Vakti Yatsı namazının vakti, şafağın kaybolmasından yani akşam namazı vaktinin çıkmasından itibaren başlar, ikinci fecrin doğmasına kadar devam eder
b) Müstehap Vakitler
Her vaktin namazı, kendisi için belirlenmiş olan vaktin hangi parçasında kılınırsa kılınsın vaktinde kılınmış olur Farz namazları vaktin ilk girdiği anda kılmak efdaldir Nitekim Hz Peygamber "Vaktin evveli, Allah'ın hoşnutluğudur, vaktin sonu ise affıdır" (Tirmizî, "Mevâkt", 13) buyurmuştur Fakat namazın ilk vaktinden sonraya bırakılmasında bir fazilet varsa bu takdirde vaktin sonuna bırakılabilir Hz Peygamber, sabah namazının ortalık biraz aydınlıkça iken kılınmasının daha faziletli olduğunu belirttiği için, sabah namazının vaktin ilk kısmında değil son kısmında kılınması (isfâr) Hanefîler'ce daha faziletli kabul edilmiştir Fakat sonrasında vakfe yapılacağı için Müzdelife'de kılınan sabah namazının, vaktin evvelinde kılınması (taglîs) daha uygun ve faziletlidir
Sıcak bölgelerde, yaz günlerinde, öğle namazını geciktirip serinlikte kılmak (ibrâd) efdaldir İkindi namazını, güneşin gözü kamaştırmayacak duruma gelmesinden önceki vakte kadar geciktirmek efdal, gözü kamaştırmayacak hale gelmesine kadar geciktirmek tahrîmen mekruhtur
Akşam namazını her zaman ilk vaktinde, yani vakti girer girmez kılmak efdaldir Yatsı namazını gecenin ilk üçte birine kadar geciktirmek efdaldir Uyanacağına güvenen kişiler için, vitir namazını fecrin doğmasına yakın bir zamanda kılmak efdaldir
c) Mekruh Vakitler
Farz namazlar için müstehap vakitler olduğu gibi, genel olarak namaz kılmak için uygun olmayan, yani namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler de vardır Mekruh vakitler iki kısımdır Bir kısmında hiçbir namaz kılınmaz, bir kısmında ise özellikle nâfile namaz kılınmaz, kazâ namazı kılınabilir
Hiçbir namazın kılınamayacağı üç mekruh vakit şunlardır:
1 Güneşin doğmasından yükselmesine kadar olan zaman (şürûk zamanı ki bu yaklaşık 40-45 dakika civarındadır)
2 Güneşin tam tepe noktasında olduğu zaman (vakt-i istivâ)
3 Güneşin batma zamanı (gurûb) Gurup vakti, güneşin sararıp veya kızarıp artık gözleri kırpıştırmadan rahatlıkla bakılacak hale geldiği vakittir Bu vakitte sadece, o günün ikindi namazının farzı kılınabilir
Nâfile namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler:
1 Fecrin doğmasından sonra sabah namazının sünneti dışında nâfile namaz kılınmaz
2 Sabah namazını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar,
3 İkindi namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar,
4 Akşam namazının farzından önce,
5 Bayram namazlarından önce, ne evde ne camide,
6 Bayram namazlarından sonra, camide,
7 Arafat ve Müzdelife cem`leri arasında,
8 Farz namazın vaktinin daralması durumunda,
9 Farza durulmak üzere kamet getirilirken (Sabah namazının sünneti bundan müstesnadır)
10 Cuma günü hatibin minbere çıkmasından cuma namazı sona erinceye kadar nâfile namaz kılınmaz
d) Kutuplarda Namaz
Vakit namazın şartı olduğu gibi, namazın vâcip olmasının da sebebidir Buna göre bir bölgede namaz vakitlerinden biri veya ikisi gerçekleşmiyorsa o vakitlere ait namazların, o bölge halkına farz olmaması gerekir Diyelim ki bazı yerlerde senenin bir mevsiminde daha şafak kaybolmadan fecir doğarak sabah namazının vakti girmektedir Bu durumda orada yatsı namazının vakti gerçekleşmeyeceği için, yatsı namazı kılmak gerekmez Fakat meselenin özü üzerinde düşünen mudakkik fakihlere göre vakit, namazın bir şartı, sebebi ve alâmeti olsa da, namazın asıl sebebi ilâhî hitaptır Bütün müslümanlar beş vakit namaz ile mükelleftirler Bu sebeple bir bölgede herhangi bir namazın vakti gerçekleşmiyorsa veya tam olarak belirlenemiyorsa orada yaşayanlar, namaz vakitleri tam olarak belirlenebilen en yakın bölgedeki namaz vakitlerine göre bir takdir ve belirleme yaparak namazlarını kılarlar Aynı şekilde güneşi uzun bir müddet batmayan veya doğmayan yerlerde en yakın bölgeye itibar edilmesi gerekir Nitekim bu bölgelerde yaşayan insanlar günlük hayatlarını da güneşe göre değil 24 saatlik bir zaman dilimine göre düzenlemektedirler
6 Niyet
Niyet "azmetmek, kesin olarak irade etmek, kastetmek" demektir Daha açık bir ifadeyle kalbin bir şeye karar vermesi, hangi işin ne için yapıldığının açıklıkla farkında olunması demektir Namaz hususunda niyet Allah için safiyetle namaz kılmayı istemek ve hangi namazın kılınacağını bilmektir
Namazın geçerli olması için niyetin gerekli olduğunda İslâm bilginleri ittifak etmişlerdir Ancak çoğunluk bunu sıhhat şartı sayarken, Şâfiîler ve bazı Mâlikîler rükün sayarlar
Niyetin kalp ile yapılması esas olup dil ile söylenmesi şart değildir Bununla birlikte ayrıca dil ile de söylenmesi daha iyi olur ve bu tarzda niyet, çoğunluğa göre müstehaptır Kalpten geçirilen ile dil ile söylenen birbirine uymuyor ise, kalpten geçirilene itibar edilir Mâlikîler'e göre ise dil ile söylenmesi câiz ise de söylenmemesi daha iyidir
Hanefî mezhebine göre farz namazlar, vitir namazı, adak namazı ve bayram namazları için belirleme şarttır Meselâ "bugünkü sabah namazına" diye niyet edilir Fakat vakit içerisinde, o vaktin hangi vakit olduğunu bilmek kaydıyla "bu vaktin farzını kılmaya" diye niyet edilmesi de yeterlidir Fakat cuma namazında, vaktin namazına niyet etmek yeterli olmaz, çünkü vakit cuma vakti değil, öğle namazının vaktidir
Nâfile namazlar için "falanca namazın ilk sünnetini veya son sünnetini kılmaya niyet ettim" diye niyet edilir Bununla birlikte, ister müekked isterse gayr-i müekked olsun nâfile namazlarda, "falanca namazın sünnetini" diye bir belirleme yapmak şart değildir; sadece namaz kılmaya niyet edilmesi yeterlidir, fakat belirleme yapılması daha iyi olur Özellikle teravih namazı kılarken, "teravih namazına" veya "vaktin sünnetine" diye niyet edilmesi daha ihtiyatlı bir tutum olur Cemaate yetişip de imamın farzı mı yoksa teravihi mi kıldırdığını bilmeyen bir kimse, farza niyet ederek imama uyar Eğer imam farzı kıldırmakta ise, uyan kişinin farzı sahih olur; imam teravihi kıldırmakta imişse, uyan kişinin kıldığı namaz nâfile olur, fakat yatsının farzından önce olduğu için teravih namazı yerine geçmez
Niyet ederken hangi farz namazın kılındığının belirlenmesi (tayin) şart olmakla birlikte, eda veya kazâ şeklinde bir belirleme yapmak gerekli değildir Çünkü kazâya kalmış bir namaz, eda niyetiyle kazâ edilebileceği gibi, henüz vakti çıkmamış bir namaz da kazâ niyetiyle eda edilebilir
Cemaatle namaz kılınması halinde imama uymaya da niyet edilmesi gerekir Fakat imamın, imamlığa niyet etmesi şart değildir Arkada kadın cemaat bulunması halinde, kadınların iktidâsının sahih olabilmesi için imamın onlara imam olmaya niyet etmesi gerektiği söylenmiştir
Niyetin Zamanı Niyetin iftitah tekbiriyle birlikte yapılması efdaldir Fakat niyet ile tekbir arasında namaz ile bağdaşmayacak bir iş bulunmaması şartıyla, tekbirden önce de niyet edilebilir Tekbir alındıktan sonra yapılan niyet çoğunluk tarafından kabul edilen görüşe göre geçerli olmaz Diğer bir görüşe göre Sübhâneke'den veya eûzüden önce edilen niyet ile namaz geçerli olur Öteki mezhepler niyet ile tekbirin yakın olmasına önem vermişlerdir Özellikle Şâfiî mezhebinde niyetin hemen tekbirden önce veya tekbirle birlikte yapılması gerekir
Namaza başlarken yapılan niyetin namaz sonuna kadar hatırlanması şart değildir Bu bakımdan bir kimse bir vaktin farz namazına niyet ederek namaza başlasa, daha sonra nâfile kılıyormuş gibi bir zan ile namazını tamamlasa, farz namazı kılmış sayılır
|