06-25-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ruhumuzun Köprüleri
"Zordur köprüleri yakmak  Sıradan sabahların mahmurluğuna alışmışlar için, bir şafak vakti aniden geçmişinden ve bugününden vazgeçmek ve içinde her nasılsa saklanmayı başarmış bir ya*rın heyecanının kanadına tutunarak havalan*mak cesaret ister Kurulu düzen öylesine rahat, öylesine huzur doludur ki, ruhuna gömülü ço*cuğu,
yıllarca kınında beklemiş keskin bir kılıç gibi uyandırıp dörtnala ileri atılmak, yaman bir karara dönüşür
Zordur insanın onca zaman, bunca emekle kurduğu ne varsa hiçe sayıp, mağlup ama mağ*rur bir komutan edasıyla yeni seferlere niyet*lenmesi  Bugüne yenik düşenler, yarını sade*ce hoş bir hayal olarak düşleyip, dünde yaşar*lar Bedel ödemeyi göze alanlar ise, yelkenleri atlastan ge*milerle, arkalarında külden köprüler bırakarak meçhul bir istikbale doğru dümen kırarlar  
Yakılan sırat köprüsüdür Geçer ve orada kalırsınız: cennetse cennet, cehennemse cehennem  dönüşü yoktur  
* * *
Clint Eastwood'un son filmi "Madison Kasabasının Köp*rüleri" çoğumuza bir kez daha ruhumuzun derinliklerinde saklanan o yakılası köprüleri hatırlattı Hayatı, sohbetsiz sofralara yemek hazırlamaktan ibaret, kendi halinde bir ev kadınının günün birinde kapıyı çalıveren bir yabancıyla ya*şadığı 4 günlük "yasak ilişki", içimizdeki şeytanın kapıları*nı çaldı 40 yıl kendirli, kendinden bile saklamış bir kadının, 4 gün içinde kendisiyle tanışması ve 40 yıldır ıskaladığı bir mutluluğu bir "yabancı"da yakalaması, dünyanın dört bir yanındaki izleyicilere pek tanıdık bir duygu gibi geldi
Sinema çıkışında ellerindeki küçük mendilleri gizli gizli göz pınarlarına bastıran hanımlarla, yaşlı gözlerini kara gözlüklerinin ardına saklamaya çalışan beyler, yasak bir
İlişkiye gözyaşlarıyla onay veriyorlardı adeta  
Yolboyu eşler birbirlerini yokladı, ihmal edil*miş heyecanlar çıkarıldı naftalinli sandıklar*dan  Kimi, köprüleri yeniden kurmanın yolla*rını aradı, kimi yakma vaktinin gelip de geçtiği*ni düşünürken  
* * *
Lakin zordur köprüleri yakmak  
Meçhul bir istikbal uğruna bugününden vaz*geçmek korkutur insanları  Mazinin hatıraları taze, dostluklar sıcak, kurulu düzen güvenlidir Nitekim filmin kadın kahramanı da kendi köp*rülerini yakmaktan son anda vazgeçer Ruhu*nun köprüleri yerine, cesedini ateşe vererek, bir imkansız aşkı, küllerin buluştuğu öbür dünyaya erteler
Köprüleri yakmak cesaret ister  ama siz kararsızlanırken köprünün karşısından ışıl ışıl yeni bir hayat umudu inatla gülümser insana  Bir elte bugünün yerleşik*liğine tutunurken, öbürüyle yarın macerasına uzanmaya çalışır, arada çırpınır durursunuz
Belki orayı bilmemek, bilmekten iyidir Bilip de gidememek en beteridir çünkü  
* * *
Sinema çıkışında izleyicilerin düşünce balonlarında köp*rüler sallanıyordu Eşler yolboyu birlikteliklerinin muhasebesini yaptılar, kimileri işi cesur bir hesaplaşmaya dönüştü*rerek, kimi kaygılarını dillendirmeye çekinerek  
Kimi evlerde eski aşklar tazelendi ve yeni köprüler ku*ruldu, ihmal edilmiş diyaloglardan  Kimi evlerde ise yeni*den sohbetsiz sofralara dönüldü  Rahat oturma odaları*nın kurulu düzenlerine sarılanlar, heyecan dolu bir aşkı beyinlerinde büyüterek kaşıkladılar yemeklerini 
  ve ertelediler, ruhlarının köprülerini kavuracak bir heyecan ateşini; o ateşin ancak cesaretlerini yakacağı güne kadar  
CAN DUNDAR
|
|
|