Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bayramları, gelenekleri, kültürü, yahudi, yemekleri

Yahudi Kültürü,Yahudi gelenekleri,Yahudi Bayramları,Yahudi Yemekleri

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yahudi Kültürü,Yahudi gelenekleri,Yahudi Bayramları,Yahudi Yemekleri



Tarihçe

Sitemizin bu bölümünde, Türk Yahudileri'nin yaşamı, gelenekleri, müzikleri, bazı özgün yemek tariflerine kadar varan kendilerine has özellikleri, öte yandan yüzyıllardır yaşamakta olan bu ülkeye sağlamış oldukları katkıları tanıtılmaya çalışılacaktır

Türkiye, ender ülkelerde görülebilen bir "halklar mozaiğini" oluşturuyorsa, bu sağlıklı birlikteliğin küçümsenmeyecek unsurlarından biri de, bir yandan çağdaş yaşama ayak uydururken, aynı zamanda dinlerine ve geleneklerine bağlılıklarını korumuş olan Yahudi toplumudur

Türkiye Cumhuriyeti'nde bugün, büyük çoğunluğu İstanbul'da olmakla birlikte, 20 bini aşkın Yahudi yaşamakta Peki, bu halk topluluğu ülkemize nerelerden gelmiş ve nasıl bir gelişmeye uğramıştır?

Türkiye Yahudilerinin Kısa Bir Tarihi

Anadolu'da Yahudi yaşamının hangi çağda başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, Ege Bölges'nde yapılmış olan bazı kazılarda İÖ 4 yüzyılda bu halk topluluğunun izlerine raslanmıştır Öte yandan, daha bu dönemden de önce, Fenikeli tüccarların bazı Yahudi esirlerini, Önasya Yarımadasında yaşamakta olan Yunanlılara köle olarak sattıkları biliniyor Daha sonraları, gerek Büyük İskender'in generalleri, gerekse Amasya'lı coğrafyacı Strabon, hep Anadolu'daki Yahudi halklardan sözederler

Bizans döneminde ise, artık yazılı belgelere dayanılarak, imparatorluğun bir çok kentlerinde oldukça kalabalık Yahudi cemaatlerinin olduğu biliniyor Ne var ki, Ortaçağ Hıristiyan dünyasının tümünde olduğu gibi, Bizans buyruğu altında da bu halk topluluğunun yaşam şartları günden güne güçleşmekteydi Yahudilere uygulanan özel vergiler veya kanunlar, onların mesleki ve sosyal yaşamlarını önemli ölçüde kısıtlamaktaydı

11 yüzyılda Bizanslılara karşı önemli bir tehlike yaratan Selçuklular dönemi, bu topraklarda yaşayan Yahudiler için kısmî bir rahatlama getiriyor Nedeni ise, Bizans zulmünden usanmış olduklarından, Selçuklu Beyliklerinin daha yumuşak siyasetine sığınmalarıydı O dönemde ülkenin çeşitli bölgelerinde, örneğin Sinop, Konya, Bursa gibi ayrı bucaklarda, daha iyi şartlarda gelişebilmiş Yahudi cemaatlerinden söz edilebilmektedir

Osmanlı dönemi ise, Türkiye Yahudileri'nin gittikçe belirli bir rahatlığa kavuşacağı ve bu nedenle dıştan gelen göçlerle de, çoğalacağı yüzyılları kapsar Toplumun bu "gelişme dönemi", Orhan Bey'in Bursa'yı fethetmesi ve özel bir ferman ile Ets haHaym Sinagogu'nun kurulmasına izin vermesiyle başlar Ardından Edirne, İzmir ve nihayet İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli Yahudi yerleşim merkezleri arasına girecekti Özellikle İstanbul'un fethi ve başkent olmasının ardından, Saray kapıları bazı Yahudi bilginlerine açılmış ve bu halk topluluğunun itibarı gittikçe yükselmeye başlamıştı

Sultan II Bayezit'in 1492 yılında yurtları İspanya'dan kovulan onbinlerce Yahudiye Osmanlı kentlerinin kapılarını açmasıyla, günümüz Türkiye Yahudi toplumunun asıl temelleri atılır Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm büyük liman kentleri yanısıra, Edirne, Manisa ve Amasya gibi kentlere de yerleşen İspanyol Yahudileri, kendi zanaatları arasında silah yapımı ve matbaacılığı beraberlerinde getirmiş, ayrıca kısa süre içinde ülkenin çeşitli vilayetlerinde idari ve mali mevkilere de atanmışlardır Bu bağlamda, II Bayezid'in, Yahudileri ülkesinden kovan İspanyol kralı Ferdinand hakkındaki şu sözleri tarihe geçecekti: "Böyle bir kralın zeki ve akıllı olduğunu söyleyebilir misiniz? Kendi ülkesini fakirleştiriyor ve benim imparatorluğumu zenginleştiriyor!"

16 yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak çağı olduğu gibi, bu topraklarda yaşamakta olan Yahudi toplumunun da en önemli isimlerini yetiştirdiği dönem sayılır Yasef Nasi, devletin maliye ve diplomatik faaliyetinde önemli roller oynamış, Amon Ailesi Bâbıâlî'ye en büyük doktorlarını vermiş, Salamon Ben Natan Eşkenazi, Salamon Aben Yaeş ve Ester Kira gibi önemli kişilikler ise, Osmanlı padişahları ile Batı devletleri arasında ilişkileri sağlamışlar ve dış politikada önemli gelişmelere önayak olmuşlardı

17Yüzyılda duraklamaya giren Osmanlı Devleti, bu durumunu Yahudi nüfusuna da hissettirmiştir Ekonomik yaşamı vasatın altında seyreden bu topluma ayrıca uygulanan birtakım baskılar (özel kıyafetler zorunluluğu, dahası onlara has bir kıyafet vergisi), yaşamlarını zorlaştırmıştı Bu arada, yüzyılın ortalarında İzmir'de ortaya çıkan ve kendini "mesih" olarak ilan eden Sabetay Sevi ile ilgili tartışmalar, Yahudiliğe gölge düşürecekti Sevi'nin ölümünün ardından, düşüncelerini izleyen bir grup Yahudi, Müslümanlığı yeğleyerek özellikle Selanik'te,"Dönmeler" olarak kendilerinden söz ettirmeye başladılar Bu arada, gerek bu kentte gerekse İzmir'deki Yahudiler, İstanbul yanısıra Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük ve zengin cemaatlerini oluşturuyorlardı

18 Yüzyıl, başta IIIAhmet'in ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın dönemlerinde, Yahudilere karşı sürdürülen baskılar ile başlar Cemaatin Saray ile ilişkileri, tüm zamanların en alt düzeyine ulaşmıştı Daha çok içlerine kapanık bir dönem yaşayan Osmanlı Yahudilerinin o dönemde ekonomik, sosyal ve kültürel bir çöküntü içerisinde bulundukları görülüyor

19 Yüzyılda Yahudiler, bu durgunluklarından uyanmaya başlamışlar, en başta IIISelim'in bir çağrısına uyup, Bahriye'ye katılarak vatanın savunmasında yer aldılar Ardından gelen Yeniçeri ocağının dağılması, Yahudiler üzerindeki denetimsiz baskıların büyük ölçüde azalmasına neden oldu Ancak asıl olumlu gelişme, azınlıklara resmi olarak Müslümanlar ile aynı hakları tanıyan Tanzimat Fermanı ile yaşanacaktı: 1859 Gülhane Hattı-ı Hümayun'u ile bir yandan üzerlerindeki haraç kâbusu kalktı, beri yandan orduya ve devlet memurluğuna alınabilme hakları doğdu O dönemlerin ileri gelen Osmanlı Yahudileri arasında, en başta Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın danışmanı, banker Avram Kamondo olmuştur ki, bu önemli şahsiyet, İstanbul'dan başlamak üzere Osmanlı Yahudilerinin eğitim ve kültür gereksinmelerine büyük mali katkılarda bulunmuştu Sultan Abdülmecit döneminde, 1843 yılında İzmir'de kurulan Judeo-espanyol dilindeki ilk Türk Yahudi gazetesi dikkat çekicidir; Abdülaziz saltanatı sırasında ise, Yahudi cemaatinin ilk örgütlenmesini sağlayan "Hahambaşı Nizamnamesi", 12 laik yönetici ve 4 hahamdan oluşan bir kurul tarafınca hazırlanarak resmen tebliğ edilir (1865)

Cumhuriyet Dönemi
Türkiye Yahudilerinin bu dönemdeki yaşamı, ilginç bir beyanla ile başlar Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde kalan azınlıklara hak ve imtiyazlar tanıyan Lozan anlaşması, Yahudilerin haklarını da tanımlarken, Türkiye Yahudi cemaatleri, bu haklardan resmen vazgeçtiklerini beyan ederler Dahası, böylece birtakım önemli ayrıcalıklara kavuşacak olan birçok yabancı uyruklu Yahudiler, Türk vatandaşlığına geçerek, yüzyıllardır birlikte yaşamış oldukları Türk halkı ile kader birliklerini böylece dışa vururlar

Ne var ki, Lozan öncesi olduğu gibi, 1930'lu yıllarda da "Tasviri Efkâr", "Cumhuriyet" ve "Son Saat" gibi gazeteler ile "Milli İnkilap" gibi dergilerde, sürekli bir Yahudi düşmanlığı sergilenmekteydi Başta bu yazıların etkileşimi ile, 1934'de Çanakkale'de Yahudilere karşı ticari bir boykot ilan edildi, hemen ardından ise Trakya'nın bazı kent ve kasabalarında Yahudi ev ve dükkânlarına karşı saldırılar düzenlendi Bunun üzerine İnönü hükûmeti bu "antisemit" hareketleri kınadı, faillerini cezalandırmak ve tedbir almak güvencesini verdi

Nazi döneminde Avrupa'yı kasıp kavuran Yahudi düşmanlığı, Türkiye'deki bazı çevrelerce de körüklenmeye çalışılmışsa da, Başbakan Celal Bayar'ın "Yurdumuzda bir Yahudi meselesi yoktur Dış etkiler altında yapmacık bir Yahudi sorunu yaratmaya niyetimiz yoktur" sözleri, devletin resmi tutumu olduğu gibi, gerçek politisını da aksettiriyordu Ne var ki, 1942 yılında kabul edilen Varlık Vergisi'nden, yüzlerce Yahudi ailesi de nasibini almıştır Kaldı ki, servetlerini kat kat aşan vergi borçları çıkartılan birçok Yahudi işadamı, bu yüksek tutarlarını ödeme olanakları bulunmadığı için, doğu Anadolu'ya sürülmüş ve Aşkale gibi kamplarda tutsak tutularak ağır bedeni işlerde zorunlu olarak çalıştırılmışlardı

Varlık Vergisi ve 1955 yılında cereyan eden, asıl hedefi Rum toplumu olan "6-7 Eylül" olayları sırasında oluşan yağma hareketleri, ne yazık ki, binlerce Türkiye Yahudisinin, asırlar boyunca refah içinde yaşamış oldukları toprakları terkederek başka ülkelere göç etmelerine neden olmuştur

Ülkemizde bugün yaşamakta olan 25000 kadar Türkiye Yahudisi, büyük çoğunlukla İspanya kökenli olup, 500 yıl önce beraberlerinde getirdikleri din ve geleneklerini, Türkiye'nin çağdaş koşullarına uydurmuş, kendi okulları, hastaneleri, ihtiyarlar yurtları, kültür kurumları ve gazeteleri ile erkin ve rahat bir yaşam sürdürmektedirler Aralarında tüccar ve işadamları olduğu gibi, mühendis, mimar gibi teknik konulardan reklamcılığa kadar çeşitli mesleklere sahip olanları, beri yandan bilim adamları ve sanatçılardan oluşan ve gittikçe gelişen entellektüel bir çevreleri vardır
Yahudi Bayramları

Tu-Bişvat
Tarımsal takvimin ilk günü olan Tu-Bişvat Bayramı'nda ağaç fidanlarının dikilmesi gelenek haline gelmiştir Museviler'in "Ağaç Bayramı" olarak kutladığı bu bayram (2001'de 8 Şubat), "Beraha las Frutas" olarak da bilinir Bu günde meyve yeme geleneği hâlâ sürmektedir

Purim
Musevilerin, bazı ülkelerde festival boyutları kazanan bu bayramından bir gün önce, özellikle Ester ismini taşıyanlar oruç tutar Mordehay'ın yeğeni Ester, Kral Ahaşveroş tarafından beğenilerek kraliçe ilan edilir Kralın veziri Aman, önünde diz çökmeyi reddeden Yahudi kavmini imha etmek için kralı ikna etmeye çalışır Kraliçe Ester, bu durumu önlemek için kavminin üç gün boyunca oruç tutmasını ister Kendisi de oruç tuttuktan sonra kralın huzuruna çıkarak Yahudilerin öldürülmesini engeller Böylece Adar ayının 14 günü bayram ilan edilir (2001'de 9 Mart)

Pesah
"Pesah" kelimesinin sözlük karşılığı "üzerinden geçmek, atlamak"tır İsrailoğulları'nın yüzyıllar önce Mısır'daki esaretten kurtulmaları anısına kutlanır Tanrı, İbraniler'e eziyet eden Mısır halkını cezalandırmak için her ailenin ilk çocuğuna felaket yağdırdığında Museviler'in evlerini atlamıştı Bu anıyı korumak için Musevi ailelerin ilk erkek evladı, Pesah Bayramı arefesinde oruç tutar (2001'de 8 Nisan) Bugün hâlâ süren Pesah Bayramı'nda "hamursuz" (Matsa) yeme geleneğinin kökü de bu olaya dayanır İsrailoğulları Mısır'dan çıkarken, hazırladıkları hamurların mayalanmasına vakit kalmamış, bu yüzden yolda "hamursuz" diye anılan mayasız bir ekmek yemek zorunda kalmışlardır

Lag Laomer
Lag Laomer'in Musevilerde kutsal bir gün olarak kabul edilmesi birçok tarihi olaya dayanır Bunların en önemlisi yaklaşık 19 asır önce, zamanın en önemli bilginlerinden Rabi Akiva'nın yetiştirdiği değerli öğrencilerin çoğunun hayatına mal olan ve "Omer" dönemi başında ortaya çıkan bir salgının, bu dönemin 33 gününde aniden son bulmasıdır Bu tarihi olay anısına, "Omer" döneminin ilk 32 gününde düğün vs hiçbir kutlama yapılmaz 33 gün olan Lag Laomer'de ise neşelenmek, evlenmek caizdir (2001'de 11 Mayıs)

Şavuot
"Turfandalar Günü" ya da "Hasat Bayramı" olarak da kabul edilen Şavuot, ilk tahılın toplanmasıyla başlayıp 7 hafta sonra buğday hasadı ile sona eren 50 günlük dönemin sonunda kutlanır (2001'de 28 Mayıs) Musevilerin bu bayramının önemli özelliği Hz Musa'ya "10 Emir"in bu günde verilmiş olmasıdır

Tişa Be-Av
Birinci Beth Amikdaş'ın Babilliler, İkinci Beth Amikdaş'ın ise Romalılar tarafından yıkıldığı gün olan Av ayının 9'u (2001'de 29 Temmuz), Museviler'in matem günü olarak kabul edilir ve iki günbatımı arasında oruç tutulur

Roş Aşana
Musevilerde yeniyıl bayramı olarak kutlanan Roş Aşana (2001de 18 Eylül), Tanrı'nın huzurunda bütün günahlardan arınılan gündür Bu günde dost ve akrabaların yeni yılları kutlanır Dargınlıklar biter Biraraya gelen aileler, aile reisinin söylediği "Kiduş" ile yeni yıla girerler

Yom Kipur
Dini bayramlar arasında özel yeri olan Yom Kipur'da (Büyük Oruç Günü), Museviler iki gün batımı arasında aralıksız oruç tutup dua eder (2001'de 27 Eylül) Oruca başlanan gece "Kal Nidre" (Adaklar) okunur, yerine getirilmeyen vaatlerden ötürü Tanrı'dan af dilenilir

Sukot
Museviler tarafından, İsrailoğulları'nın yüzyıllar önce çölü geçerken çardaklarda yatıp kalkmalarının anısına kutlanır (2001'de 2 Ekim) "Hasat Bayramı" olarak da bilinen Sukot'un en önemli simgeleri, Suka (çardak) ile Lulav adı verilen ve çeşitli bitkilerden oluşan bir demettir Lulav'ın bayram günü sabah duasında elde tutulması Sukot'un bir özelliğidir

Hanuka
Asırlar önce Matatyau Ahaşmonay ve beş oğlu, Kudüs şehrinde eski Yunanlılar tarafından kapatılan Kutsal Mabed'in (Beth Amikdas) yeniden açılmasını sağlarlar Bu arada mabeddeki kandilin (Menora) yakılması için sadece bir günlük yağ bulunabilir Ancak bir mucize gerçekleşir ve kandil sekiz gün boyunca hiç sönmeden yanar Museviler'in, Kislev ayının 25 günü (2001'de 10 Aralık) başlayan Hanuka (Işık) Bayramı, bu olaya dayanır Sekiz gün boyunca her gün mum sayısı birer tane artırılarak yakılan Hanukiya (dokuz kollu şamdan), bayramın önemli bir simgesidir

YAHUDİ YEMEKLERİ

Salata de pişkado (Balık Salatası)
Gürcü Usulü
Malzeme
1 kg mezgit veya kırlangıç balığı
1 adet havuç
1 adet kereviz
1 adet patates
1 adet yeşil biber
1 adet domates
1 adet soğan
2 demet taze soğan
1 demet maydanoz
½ bardak limon suyu
1 kahve fincanı ayçiçeği yağı

Yapılışı
Balıklar, havuç, kereviz, pataes, soğan, yağ ve tuzla haşlanır Soğuduktan sonra kılçıkları ayıklanır ve küçük küçük doğranır Üzerine kıyılmış taze soğan, maydanoz, domates, biber ve limon suyu katılıp servis edilir


Almodrote de kalavasa (Kabak Böreği)-8 Kişilik
Malzeme

2 kg kabak
4 dilim ıslatılmış bayat ekmek içi
2 yumurta
15 kahve fincanı ayçiçeği yağı
100 gr beyaz peynir
1 su bardağı rendelenmiş kaşar
Tuz
Dereotu

Yapılışı
Kabaklar soyulup rendelenir, elle iyice sıkılır İçine ekmek içi, yumurtalar, yağ, peynirler, ince kıyılmış dereotu, tuz ilave edilip iyice karıştırılır Dibi yağlanmış ve unlanmış tepsiye bu malzeme yerleştirilip üzerine rendelenmiş kaşar serpilir ve fırında pişirilir


Espinaka kon avas (Kuru fasulyeli ıspanak)-8 Kişilik

Malzeme
15 kg ıspanak
1 su bardağı kuru fasulye
1 kahve fincanı ayçiçeği yağı
2 kepçe et suyu
1 çorba kaşığı salça
Bir tutam tuz
Yapılışı
Ispanaklar yıkanıp çok ince doğranır, haşlanır ve süzülür Kuru fasulyeler bir gece önceden suda bekletilip haşlanır Bir tencerede yağ ile salça biraz kavrulur, içine kuru fasulyeler ve ıspanak karıştırılarak konur, et suyu ve tuz ilave edilir Su ile örtülerek orta ateşte pişirilir

Ojas de parra kon avas (kuru fasulyeli asma yaprak)
İzmir Usulü

Malzeme
250 gr asma yaprağı
250 gr kıyma
½ kahve fincanı pirinç
2 su bardağı kuru fasulye
1,5 kahve fincanı ayçiçeği yağı
Tuz, karabiber
½ demet maydanoz
1 limon suyu

Yapılışı

Yapraklar tuzlu suda biraz haşlanır Kıyma, pirinç, karabiber, tuz ince kıyılmış maydanoz, yarım limon suyu ile yoğrulur Süzülen yapraklar bu kıyma harcı ile doldurulur Bir tencerede kuru fasulyeler haşlanır Bir tepsiye biraz ayçiçeği yağı koyulup üstüne yaprak dolmaları dizilir Üstünü kaplayacak kadar kaynar su ilave edilerek ateşte biraz pişirildikten sonra üzerlerine kuru fasulyeler koyulur ve hafif ateşte pişirilir



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.