Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cedide, edebiyatı, fünun, serveti

Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)




Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)



Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen dergisidir Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirir
Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servet-i Fünun dergisi etrafında, Recaizade önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır

Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır
Dönem, 2 Abdülhamit’in istibdat dönemidir Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır

Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır Fransız realizmi örnek alınmıştır

Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır
Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir

Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir
Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir

Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır
Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir
Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir
Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir
Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir
Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir
Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları,
Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif;
Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur

Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir
Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla topluluk da dağılır



Dönemin Sanatçıları


Tevfik Fikret (1867-1915)


Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir
Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir
İlk şiirlerinde ferdî konuları (aşk, acıma, hayal kırıklığı) işler topluluktan ayrı yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler
Sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis)
Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır

İlk dönemde dili oldukça ağırdır
Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır Ahenge büyük önem verir Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür
“Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir
Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru



Cenap Şahabettin (1870-1934)



Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli şairidir
Asıl mesleği doktorluktur İhtisas için gittiği Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş ve bu akımdan etkilenmiştir
Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre seçerek kullanır
Dili oldukça ağırdır Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanır Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar
Serbest müstezadı çok kullanmıştır
Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır
Aşk ve tabiat değişmez konularıdır
Sanatı, sanat, hatta güzellik için yapmıştır
Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın kompozisyonunu çizmiştir


Düz yazıları da vardır:
Hac Yolunda, onun gezi yazısıdır
Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir


Diğer nesirleri:
Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)

Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)



Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)

Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçısıdır
Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır
Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır
Realizmden etkilenmiştir
Romanlarında aydın kişileri anlatır Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir
Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız İstanbul'a yer verir

Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır
Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile
Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair
Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye


Mehmet Rauf (1875-1931)


Servet-i Fünun romanının ikinci önemli ismidir
Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır
Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir Sosyal hayata pek yer vermemiştir Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır
Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir
Dili sadedir


En önemli eseri Eylül’dür Roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir Konusu yasak aşktır Şahıs sayısı azdır Psikolojik tahliller başarılıdır
Romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası
Hikâyeleri: Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe
“Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur



Dönemin Bağımsız İsimleri


Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944)


Roman ve hikâye türünde eserleri vardır
Natüralizmin temsilcisidir
Sade bir dil kullanmıştır
Tipleri yetiştikleri çevreye göre konuşturur Psikolojilerinde çok iyi bir şekilde verir Kişileri toplumun şartlarına göre değerlendirir Romanlarında aptal, şöhret düşkünü, aşırı ihtiraslı, batıl inançlı gibi uç tipler vardır
İstanbul'un iç mahallelerinin günlük hayatını hikâye ve karikatürize der Sokağı edebiyatta işleyen yazar olarak bilinir
Gözleme ve tasvire önem verir
Romanlarında sosyal tenkide de yer verirbu tenkidi mizah yollu yapar
Şık ve Şıpsevdi adlı romanlarında batı hayranlığını konu edinir
Romanları teknik olarak zayıftır Sık sık olayla ilgisi olmayan, gereksiz bilgiler verir Bazen kendisi de olaylara müdahale eder
Eserleri: Şık, İffet, Tesadüf, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Cadı, Kesik Baş, Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış


Ahmet Rasim (1864-1932)


Ahmet Mithat tarzını devam ettirmiştir
Pek çok konuda ve türde eserleri vardır
Bütün hayatını gazeteciliğe adamıştır
Makale ve fıkra yazmış; çeviriler yapmıştır
Türkçesi yerli ve temizdir
Hayatın komik ve ibret verici yanlarıyla ilgilenmiştir
Roman ve hikâyelerinde İstanbul'a, özellikle Beyoğlu’na ait konular işlemiştir Romanlarının başlıca konuları, aile sarsıntıları ve ülke meseleleridir
Günlük hayattan renkli ve fotoğraf zevkiyle kesitler sunmuştur
130’dan fazla eseri vardır
Roman ve hikâyeleri: İlk Sevgi, Güzel Eleni, Endişe-i Hayat, İki Günahsız Sevda,
İnceleme, makale, fıkra, hatıra: Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Şair-Muharrir-Edip, Şehir Mektupları
Aynı zamanda 65’e yakın şarkısı olan bir bestekârdır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.