|  | Atasözleri Açıklamalı-B- |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-B-Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur (vardır)  Yalancı, düzenbaz, iffetsiz bir kimse sadece kendi çevresine zarar vermekle kalmaz; kötülüklerini daha geniş çevrelere de taşır  Kendinin, yakınlarının, çevresinin ve daha geniş muhitlerin adını lekeler; bu leke gittikçe yayılır  Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır  Küçük ve kıymetsiz gördüğümüz şeyler zaman gelir çok önem kazanır ve büyük iş görebilir  Küçük bir somun parçası yüzünden bir dikiş makinesinin çalışmaması, işlerin yatması mümkündür  Bu sebeple herhangi bir nesne, iş ya da olayı küçük görmeyip önemle ele almak gereklidir  Bir selâm bin hatır yapar  Dinimizin bir emri olan selâm, bir bilgi ve sevgi belirtisidir  Dolayısıyla gönül kazanmanın önemli bir anahtarıdır  Yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, hatta yabancılara bile vereceğimiz selâm onlarla aramızda bir yakınlığın doğmasına yol açar; gönülleri birbirine yaklaştırır  Bu sebeple selâmlaşmayı ihmal etmemek gereklidir  Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge  Bir suçu işleyebilir, kanunsuz bir işi yapabilir ve yakalanmayabilirsin  Hatta bunu birkaç kez de başarabilirsin  Ama bu böyle devam etmez, eninde sonunda yakayı ele verirsin  Bir sürçen atın başı kesilmez  Kusursuz insan olmaz  Hemen her insan bir yanlışlık yapabilir  Bu bakımdan sürekli iyi iş yapan, doğru yoldan çıkmayan, kişiliğini her yönüyle kanıtlamış olan bir kimseyi, bir kez hata yaptı diye gözden çıkarmak, olumsuzlamak ve cezalandırmak doğru değildir  Yapılacak şey, yalnızca uyarıda bulunmak olmalıdır  Bir şeyin önüne bakma, sonuna bak  Kimi işler vardır ki iyi başlamamış ama iyi sonuç vermiştir  Üstelik başlamış bir işte geri dönmek de zordur  Bu sebeple bize düşen yolumuza azimle devam etmek, gereken çabayı göstermek, işi lâyıkıyla yapmaya çalışmaktır  Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden  Kimi insanlar vardır ki dedikleriyle yaptıkları birbirine uymaz  Kimi isteksiz görünüp “yemem” diyen insanların isteklilerden daha çok yedikleri, kimi hevessiz görünüp “kalamam” diyen insanların da diğerlerinden daha çok oturdukları, hatta yatıya kaldıkları bile görülmüştür  Bitli (kurtlu, çürük) baklanın kör alıcısı olur  Değersiz, işe yaramaz, kötü şeylerin de müşterisi olur  Onları kimileri anlamadığı, kalitesini bilmediği için alır; kimileri de kendileri bakımından bizim kavrayamadığımız bir değer ifade ettiği için alır  Boğaz dokuz (kırk) boğumdur (boğa boğa söyler)  Bir sözü düşünüp taşınmadan, içimizden geçirmeden, kendi kendimize ölçüp tartmadan, doğuracağı sonuçları hesaplamadan, düzeltmeden söylememeliyiz  Ola ki istemediğimiz bir sözü ağzımızdan çıkarmış olabiliriz  En doğrusu, uygun biçimi bulduktan sonra söylemektir  Bol bol yiyen, bel bel bakar  Bugünün yarını da vardır  Savurganlık yapıp elindekini bol bol harcayan, düşünceli davranıp ilerisi için bir şey bırakmayan kimse, yarın geçimini temin edecek bir şey bulamaz  Başkalarına muhtaç olur, onun bunun eline bakar  Borç iyi güne kalmaz  Borçlu olan, borcunu hemen ödemenin yollarını aramalıdır  “Elim genişleyince, ileride öderim” diye düşünmesi son derece sakıncalıdır  Çünkü gelecek günlerin ne göstereceği belli olmaz  Eli daha da darlaşabilir  Dolayısıyla borcunu ödemesi güçleşir, gün geçtikçe de borcu artar  Borçlunun yalımı alçak olur  Borçlu kimseler, borçlarını ödeyemedikleri için alacaklıları yanında rahat olamazlar; başları yukarıda yürüyemezler, üzülüp incinirler, sanki suçlu gibi dururlar, kendilerini ezik hissederler  Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir  Beyleri bey yapan cömertlikleri, ellerindeki varlıkları yoksullara dağıtmalarıdır  Varlıksız, sıkıntı içinde yüzen bir beyin sadece adı kalmıştır  Varlığı olmayan, yoksulları gözetme ve doyurma görevini yapamayan bir bey için bu durum acı vericidir  Böyle bir konumda bey olmaktansa borçsuz, tasasız, kıt kanaat geçinen bir çoban olmak daha iyidir  Çünkü, o yoksulluğa alışkındır  Borçtan korkan kapısını geniş (büyük) açmaz  Alacaklının yanında yüzü yerde olmak istemeyen, borç etmekten korkan kimse tedbirli olur; masraflarını kısar, gelişigüzel harcamalar yapmaktan kaçınır, kendine uygun bir yol seçip ona buna ziyafet vermekten uzak durur  Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır  Hemen her şeyin bir yapılma zamanı vardır  Borç da zamanında ödenmezse kişilerde bir gevşeklik görülür, borçluluk duygusu zamanla azalır  Borç uzun süre ödenmez olur, hatta hiç ödenmez bile  Dert de böyledir; zamanında önlem alınmaz ve hastalık uzarsa, kişi sonunda güçsüz kalır; dayanma gücü kalmaz ve ölür  Borç yiğidin kamçısıdır  Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen kimse kendini daha çok çalışmak ve kazanmak zorunda hisseder; bu yönde girişimde bulunur  Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz  Ne olacağı, nasıl gelişeceği, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir konu, iş ya da durum üzerinde anlaşmaya varılıp söz verilemez  Boş çuval ayakta (dik) durmaz  1  Karnı aç olan kimse, iş yapamaz  2  Beceriksiz, deneyimsiz, bilgisiz kimse bir iş tutunamaz  3  Hiçbir tutamağı bulunmayan, gerçeklerden uzak, temelsiz düşünce ya da plânlarla sonuca ulaşılamaz  Boş fıçı çok (fazla) langırdar  Gösterişe düşkün, bilgisiz, deneyimsiz kimse kendini ön plâna çıkarmak ve bilgiçlik taslamak amacıyla çok konuşur; her sözün arasına girer, etrafındakileri rahatsız eder  Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir  Boş olmak, hiçbir uğraşa girmeden gezmek insanı tembelliğe, miskinliğe alıştırır  Öyle ki bu insanların kimisi can sıkıntısından ne yapacağını bilemez olur, yanlış yola sapar, kötülüklere bile bulaşır  Parasız da olsa çalışmak, boş oturmamak insanı hareketli ve canlı yapar; girişimcilik yeteneğini artırır, onu geliştirir, zararlı alışkanlıklardan kurtarır  İleri de para kazanacağı bir iş bulmasına da kapı aralar  Boş torba ile at tutulmaz (Boş torbaya eşek gelmez)  1  Hiç kimse emeğinin boşa çıkmasını istemez, karşılığını mutlaka bekler  Bir kimseye iş yaptırmak, onu bir yere bağlamak istiyorsanız, ona emeğinin karşılığını da ödemek zorundasınız  2  Hemen her iş çoklukla bir emek, masraf ve fedakârlık ister  Bunları gösteriniz ki elde etmek istediğinize kavuşmanız mümkün olsun  Boynuz kulağı geçer (Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer)  Eğitime sonradan da başlasa kimi yetenekli, becerikli, öğrenme ve kavrama gücü gelişkin olan çırak veya öğrenci, ustasından ya da öğreticisinden daha ileri gidebilir; onlardan daha başarılı olabilir  Böyle gelmiş böyle gider  Öteden beri süre gelen durum, kurulu düzen, halk arasında yaşayan gelenek ve görenekler kolay kolay değişmez  Bugün bana ise yarın sana  Neyin ne zaman olacağı bilinmez; bu ister felâket, ister nimet olsun  Bugün ben bir felâket ve haksızlıkla karşılaşmışsam, yarın da sen aynı durumla karşılaşabilirsin  Bugün sen nimetler içinde bulunup mutluysan, yarın da ben kavuşup mutlu olabilirim  Bunu aklından çıkarma  Bugünün işini yarına bırakma  Bir iş günü gününe yapılmalıdır  İşi yarına bırakmak kimi olumsuzlukları da beraberinde getirir  Yarın daha önemli bir işin çıkmayacağını nereden bilebiliriz? Diyelim ki çıktı, o zaman ne yapacağız? Kuşkusuz bugünkü işten önce onu yapacağız, bugünkü iş de kalacak  Dolayısıyla işler birikmeye başlayacak, çıkmaza girecek  Ayrıca bugün yapılması gereken işin sonraki güne bırakılmasıyla önemini yitirmesi, istenen sonucu vermemesi de söz konusu olabilir  Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir  Az da olsa bugün elimizde bulunan bir nimet, imkân ya da nesne, büyük de olsa henüz elimize geçmemiş olandan daha daha iyidir  Çünkü henüz elimize geçmemiş olan, ihtimal dahilindedir  Bir engel çıkıp onun elimize geçmesi gerçekleşmeyebilir  Oysa ötekinin elimizde olması gerçekleşmiştir  Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner)  Kimi zaman ortada duran, pek önemli görünmeyen şeyler kendilerine ihtiyaç duyulunca çok değer kazanırlar  İsteklisi çok olan nesnenin fiyatı artar  Sözgelimi yazın ortasında el sürülmek istenmeyen odun ya da kömür, kışa doğru birden kıymet kazanır; ucuzken pahalı olur  Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince  Tarlada ya da harmanda duran, henüz hasadı yapılıp ambara girmemiş ürün bizim sayılmaz  Çünkü bir yangın, bir sel, yağmur ya da başka bir felâket onun harap olup yok olmasına yol açabilir  Anne ve babanın varlıklı olduğu günlerde oğulun gerçek kişiliği ortaya çıkmaz  Ne zaman anne-baba yoksullaşır, işte o zaman gerçek yüzü ortaya çıkar  Eğer oğul, anne-babasına karşı olan görevlerini yerine getirmiyor, onlardan yardımını esirgiyorsa, ona iyi bir oğul denemez  Buğdayın yanında acı ot da sulanır  Mümkün olduğunca dikkatli olunup iyi ve yararlının yanında, kötü ve yararsızın gelişip büyümesine fırsat verilmemelidir  Bükemediğin eli öp  Kendisiyle mücadele ettiğin rakibinin kuvveti, bilgisi ve becerisi karşısında başarı gösteremeyip mağlûp olduysan rakibinin üstünlüğünü kabul et; bu onurlu bir davranış olacaktır  Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım” demiş  İnsan, özgürlüğünü ancak vatanında bulur  Bu bakımdan vatan en değerli varlığıdır insanın  Orda doğmuş, orda büyümüş, orda doymuş, orda tatmıştır mutluluğu  Bu sebeple yurdundan uzakta yaşamak, ne denli bolluk içinde olursa olsun insana zor gelir  Nasıl ki bülbül asıl vatanı olan yeşil tabiatı, kanat çırpacağı mavi gökleri özleyip ister ve altın kafesten kurtulmaya çalışırsa, insan da (hele bir de tutsaksa) özgür yaşayacağı vatanını ister ve hasretini çeker  Bülbülün çektiği dil (i) belâsıdır  Bir karganın kafese konup beslendiği pek görülmemiştir  Ama bülbül için kafesler sürekli yapılır durur  Bunun tek sebebi, sesinin güzelliğidir  O oldukça güzel öter ve bunun için yakalanıp kafese konur  İnsanlar bundan ders almalıdır  Çünkü düşünüp taşınmadan, sonunun nereye varacağını hesaplamadan sarf edilen sözler, insanın başına dert açabilir  Dili yüzünden belâya saplanıp zarar görebilir  Büyük balık, küçük balığı yutar  Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok eder, ya da kendisine bağlı kılar  Bu durum insan için olduğu kadar, ticarî işletmeler ve devletler arasında da çoklukla söz konusudur  Kişiye düşen, yok olmamak için var gücüyle mücadele etmektir  Büyük başın derdi büyük olur  Bir iş ne kadar büyükse çözüm bekleyen sorunları da o kadar büyük olur  Dolayısıyla bir işletmeyi idare eden, bir toplumu yöneten, kısacası büyük işlerin başında bulunan kimselerin de hem sorumlulukları, hem de dertleri büyük olur  Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme  İnsan çoklukla nefsine yenik düşer  Kendini pek çok konuda ön plâna çıkarmak, ne kadar becerikli ve akıllı olduğunu belirtmek ister  Bu durum onun böbürlenmesine, “ben olsaydım öyle değil, böyle yapardım; şunu yapsaydı kötü duruma düşmezdi; ben asla onun yaptığı gibi kötü bir şey yapmam; o sözler de söylenir miydi?” gibi sözler sarf etmesine sebep olur ki, böyle bir tavır sergilemek son derece zararlıdır  Dünya ve insanlık hâli bu, öyle bir gün gelir ki, yerip kınadığımız kişinin başına gelenler bizim de başımıza gelebilir ve gülünç duruma düşebiliriz  Bu sebeple ağzımızdan çıkacak söze dikkat etmeli, büyük söz söylemekten kaçınmalıyız   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri Açıklamalı-B- |  | 
|  06-24-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-B-Beterin beteri vardır  Kötü bir duruma düştüğümüzde, bir belâ ile karşılaştığımızda bundan kötüsü de olamaz diye düşünmemeli; daha da kötüsünün olabileceğini aklımızdan çıkarmadan gereken sabrı göstermeli, Allah`a sığınmalıyız  Bıçağı kestiren kendi yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu  İyi su verilmiş çelikten yapılan, ustalıkla bilenen bıçak dayanıklı ve keskin olur; bu da onun değerini artırır  Kişileri değerli, sevimli kılan da huy güzelliğidir  Geçimsiz, huysuz kimseler toplumca sevilmezler  Bıçak sapını kesmez  Bıçağı bıçak yapan demir kısmı ile sap kısmıdır  Demir kısmı, saplı kısmına ilişemez  Ama başka bıçakların saplarına ilişip zarar verebilir  Bunun gibi insanlar da çok yakınlarına, anne-baba-evlâtlarına ve diğer akrabalarına kolay kolay zarar veremez  Aralarında onları bütünleyen, birbirlerine bağlayan bir kan, bir sevgi bağı vardır  Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz)  Bıçak ya da herhangi bir silâhın açtığı yara bir süre sonra iyileşir, vücutça onulur  Ama dilden çıkan kötü ve acı sözlerin gönülde açtığı yara, bıraktığı izi kolay kolay kapanmaz; her hatırlamada yeniden açılır, insana üzüntü verir  Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır  İnsan bir şeyi duymuşsa, o ancak bir söylentidir; doğruluğu belirsiz, gerçekliği de şüphe götürür  Ancak insanlar söylentilerin bu yanına bakmazlar, duyduklarını başkalarına aktarıp dedikodu yaparlar  Konuşulan bir olayın aslının olup olmadığını ancak gören bilir, görmeyen ama söylenenleri duyanlar ise dedikoduları gerçekmiş gibi kabul ederler  Bilinmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş  Anlamadığımız, daha önce denemediğimiz, iç yüzünü bilmediğimiz bir iş yapmaya kalkışmak akıl kârı değildir  Çünkü tanışık olmadığımız bu işin başımıza iş açması, bize zarar vermesi kuvvetle muhtemeldir  Bunun için bir işe girişirken dikkatli olmak zorundayız  Bilmemek ayıp değil, sormamak (öğrenmemek) ayıp  İnsan hayatı için bilgi oldukça önemlidir  Ne ki insan her şeyi bilmez  Bilmesine de imkân yoktur  İnsanın her şeyi bilmemesi doğaldır  Bunun utanılacak bir yanı da yoktur  Ancak imkân varken bilmediklerini sorup öğrenmemesi, biliyorum tavrıyla bir işe girişmesi son derece sakıncalıdır ve kusurludur  Çünkü yanlış bir yola saparak hem kendine, hem de başkalarına zarar verebilir  Bin bilsen de bir bilene danış  Herkes eşit bilgiye sahip değildir  Çok iyi bildiğimizi sandığımız konunun bilmediğimiz bir yanı olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de çıkabilir  Bu yüzden bir işe kalkışmadan önce bu gibi kimselere danışmalı, onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalıyız  Eksiğimizi ancak böyle giderebilir, yanlışımızdan ancak böyle kurtulabilir, iyi bir sonuca da ancak böyle kavuşabiliriz  Bin dost az, bir düşman çok  Sıkıntılı bir anımızda, kötü bir günümüzde hemen yardımımıza koşan, daima iyiliğimizi isteyen dostlarımızdır  Derdimizi onlarla unutur, mutluluğu onlarla tadarız  Onlardan zarar değil, yalnızca fayda görürüz  Bu sebeple ne kadar çok olurlarsa, bizim için o kadar iyidir  Ama düşmanımız olan yalnızca bizim kötülüğümüzü ister, bir tane de olsa onun varlığı bizi rahatsız eder  Bin merak bir borç ödemez  Ne denli kaygı içinde olursan ol, bunun borcunun ödenmesinde hiçbir yararı yoktur  Tasalanmayı bırakıp borcunu ödemek için çaba harcamalı, yollar aramalısın  Bin nasihatten bir musibet yeğdir  Yanlış bir yol tutmuş kimi insanlar vardır ki, onlara ne kadar çok öğüt verirsen ver, tuttukları yanlış yoldan onları çevirmekte bu öğütler bir fayda temin etmez  Ama takip ettiği yanlış yolda başına gelen bir felâket, onu doğru yola getirmekte daha etkili olur  Çünkü kötü tecrübelerin öğretme gücü oldukça büyüktür  Bin ölçüp bir biçmeli  En basitinden en zoruna, yapmaya çalıştığımız işin bütün ayrıntılarını önceden düşünmeli; gerekli ölçümleri yapmalı, sonucu iyi hesaplamalı, sonra işe girişmeliyiz  Yoksa istemediğimiz bir zararın ortaya çıkmasından duyacağımız pişmanlık fayda etmez  Bin tasa (kaygı) bir borç ödemez  Çok tasalanmak ve üzülmekle borçtan kurtulunamaz  Çünkü borç durduğu yerde ödenmez  Borcu ödemek için bir şeyler yapmalı, harekete geçip çalışmalı, kimi çıkış yolları aranmalıdır  Bir adama kırk gün deli desen deli olur  İnsana yapılan sürekli telkinler sonunda bir neticeye ulaşmak mümkündür  Çünkü insan etkilenen bir varlıktır  Birtakım iyi ya da kötü duygular, düşünceler ve inançların sürekli telkin edilmesiyle insanlar biçimlendirilip yönlendirilebilirler  Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın  Toplumun bir kişi hakkında verdiği yargı öyle kolay kolay değişmez  Toplum kişiyi nasıl nitelemişse, kişi o niteliğiyle tanınır  Adı bir kere kötüye çıkan kişi, iyi de olsa toplumun bu yargısının önüne geçemez  Adına sürülen bu leke onun yakasını bırakmaz  Nereye gitse bu leke yüzüne vurulur, itilip kakılır, sıkıntılar içinde kalır  Böyle yaşamak kişi için ölmekten daha iyidir  Bir ağızdan çıkar bin ağıza yayılır  Bir sırrın yayılması istenmiyorsa, kimseye söylenmemelidir  Sır ağızdan çıktı mı hemen yayılır, gizli kalmasını önlemek çok zordur  Çünkü insanın merak ve dedikoduya eğilimi vardır  Bu eğilim sır olan şeyin dilden dile dolaşmasına, toplum içinde yayılmasına yol açar  Bir ahırda at da bulunur, eşek de  Bir toplumda iyi, yararlı ve güzel işler yapanlar bulunduğu gibi kötü, yararsız ve çirkin işler yapan insanlar da bulunabilir  Bir başa bir göz yeter  Ne kadar çok malı olsa da insan yine de elde etmek ister, geleni geri çevirmek istemez  Oysa insan hayatta ihtiraslı olmamalı, ihtiyacından fazlasını düşünmemelidir  Kanaatkâr olan kimseler ihtiyaçları kadar olanı yeter görürler  Msn Öğretmen  össkpssGazeteler Sohbethazır mesajlarders izleBelirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşışiir şarkı sözleri Bir bulutla kış olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez)  1  Önemli bir durumun netlik kazanması için küçük, önemsiz belirtilerin varlığı yeterli değildir  2  Güzel ve hoş da olsa, küçük bir değeri elde etmekle mutluluk tam anlamıyla yakalanmış sayılmaz  Bir çöplükte iki horoz ötmez  Bir toplumda iki baş, bir iş yerinde iki yönetici olmaz  Olursa aralarında kıskançlık, çekememezlik yüzünden anlaşmazlık çıkar; fikir ayrılığına düşerler; biri diğerini yok etmeye, bulunduğu yere tek baş olmaya çalışır  Bu çatışma sonunda güçlü kalır, güçsüz gider  Bu da az şeye mal olmaz  Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış  1  Aklî dengesini yitirmiş kimi insanların yaptıkları öyle işler vardır ki, bunu akıllı insanlar bir araya gelse ne yorumlayabilir, ne de çözebilirler  2  Kimi zaman bir insan öyle delice bir iş yapar ve zarara yol açar ki, pek çok akıllı kimse bir araya gelir ama bu zararı gideremez; işi de düzeltemez  Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin  Yardım yapmak bir insanlık görevi, dinî bir emirdir  Ancak bunu yapmanın da bir yolu yordamı vardır  Yoksula yardım ederken insanın amacı kendini gösterip övünmek değil, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmektir  Bu bakımdan yoksulları inciten gösterişlerden kaçınmak; kimsenin haberi, hatta en yakınların bile haberi olmadan yardım yapmak gereklidir  Yoksa tersine bir hareket yardım edilen kimseyi mahcup duruma düşürür, yapılan iyilik de iyilik olmaktan çıkar  Bir elin nesi var iki elin sesi var  İnsanın gücü sınırlıdır  Bunun için büyük işlerin üstesinden tek başına gelemez  Bu tür işleri başarabilmek için başkalarıyla işbirliğine, dayanışmaya girer  Güçleri birleştirerek zor işlerin altından böylelikle kalkar  Bir evde düzen olunca düzenbaz olmaz  Eğer bir ailenin hemen bütün fertleri arasında bir uyum, bir anlaşma, karşılıklı sevgi ve hoşgörü varsa, o ailede düzen de var demektir  Dolayısıyla ailenin huzurunu kaçıracak bir kimsenin bu ailede barınması da mümkün değildir  Bir göz ağlarken öbür göz gülmez  Aile fertleri birbirine kan ve akrabalık bağlarıyla bağlıdırlar  Onlar bir vücudun azaları gibidirler  Dolayısıyla ailenin bir ferdine gelen zarar, bütün aile fertlerine gelmiş gibidir  Hemen hepsi de aynı ölçüde üzüntü çekerler  Bir günlük beylik, beyliktir  İnsanlar her zaman arzu ettikleri nimetlere kavuşup bunun sefasını süremezler  Bu sebeple çok kısa bir süre içinde de olsa, çevresindekilerden daha üstün, dertlerden uzak ve arzu ettiği biçimde bir an yaşamak o kişi için güzel bir şeydir  Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli  Ortak bir işe girmeden insanların gerçek yüzünü anlamak oldukça zordur  Alış veriş etmek, onları tanımak bakımından önemli ölçüttür  Çünkü alış veriş bir şeye sahiplenmeyi gerekli kıldığı için kişinin çıkarcı yönünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyar  Yolculuk ise fedakârlığı, cesareti, mertliği gerektirir; dolayısıyla yolculukta karşılaşılan zorluklar sebebiyle ortaya konan davranışlar kişilerin niteliklerini belirgin kılar  Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar  Bir toplumun sahip olduğu varlıklardan her fert bir adalet çerçevesi içinde yararlanmalıdır  Eğer böyle olmaz, adaletli davranılıp hak gözetilmez, sadece bir kısım insanların yararlanmasına göz yumulup diğer insanların yararlanmasına fırsat verilmezse kargaşa çıkar; kavga baş gösterir, toplumdaki sosyal barış zedelenir, düzen bozulur, insanlar birbirlerine düşer  Bir koyundan iki post çıkmaz  Bir iş, nesne ya da insandan temin edilecek faydanın bir ölçüsü, bir sınır vardır  Alınabilecek alındıktan sonra, onlardan bir kez daha verim istemek, onları bu konuda zorlamak doğru değildir  Bu davranışın devamı insanı yanlış bir yola götürüp zarara sokabilir   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri Açıklamalı-B- |  | 
|  06-24-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-B-Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır  Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır  Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer  Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana  Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler, meğer ki bu baba malı ola  Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu, değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter  Bu bakımdan babadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derece sakıncalıdır  Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teri dökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar, dolayısıyla onu dikkatle harcar  Baca eğri de olsa duman doğru çıkar  Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur  Bu durum nesneler için de geçerlidir  Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun)  Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir  Üzümler zamanında budanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır  Bu yapılmazsa o bağdan istenilen üzüm alınamaz  Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı bir ilişki var  Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır  Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz  Bağla atını, ısmarla Hakk`a  Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir  Bu durum at için de geçerlidir  Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıp kaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir  Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbir alınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz  Kısacası önce tedbir, sonra tevekkül her işte kural olmalıdır  Bağlı koyun yerinde otlar  Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıp otlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp iş göremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar  Fazla imkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarına kapı aralar  Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir  Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur  İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz  Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz  Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir   Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderek büyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir  Bir eşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşya bir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir  Unutulmamalıdır ki, bakılan ve onarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır  Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu  Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır  Bir şey, başkasının yaptığı işe bakılarak öğrenilemez  Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmaya dayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzat denemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür  Ustalık da ancak böyle elde edilir  Bal bal demekle ağız tatlanmaz  Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz  Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek için uğraş vermektir  Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir  Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, bu ihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar; kendine gelip uyanır  Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü iş işten geçmiş olur  Balık baştan avlanır  Bir yeri yöneten oraya hâkim demektir  Eğer bir yeri ele geçirmek istiyorsan, oranın hâkimi olan yöneticileri ele geçirmen yeter  Balık baştan kokar  Gerek bir aile, gerek bir topluluk ve gerekse bir ülkede baştaki yöneticilerin niyetleri ve tutumları bozuksa o yerdeki her şey de bozuk ve düzensiz olur  Ortada değerini koruyan bir şey kalmaz  Balın olsun tek, sinek Bağdat`tan gelir  1  Yeter ki malın, mülkün ve paran olsun; ondan faydalanmak isteyen pek çok kimse olduğuna, hatta bunlardan kimilerinin çok uzaklardan geldiğine bile şahit olacaksın  2  Kıymetli bir malın mı var? Kaygılanma, onun müşterisi eninde sonunda mutlaka çıkıp gelir  Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz  Hayat öyle çetrefilli bir yoldur ki, zorluk, felâket ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse yoktur  Bal tutan parmağını yalar  Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından kendisi de faydalanır  Genellikle bu tutum da hoş görülmeye çalışılır  Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor kanaati yaygın hâle gelmiştir  Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa  1  Hemen her kişi kendi geleceğini kendisi hazırlar  Kendisine gelecek zararların ya da faydaların tümü onun tutumuna bağlıdır, her şeyin sorumlusu o olur  2  Ne söylediğini bilmeyen, sözlerinin onu nereye ulaştıracağını hesap etmeyen, lüzumsuz ve çok konuşan kimse, dili yüzünden çeşitli zararlara uğrar  Aksine diline bir çeki düzen veren, susmasını bilen ve ancak gerektiği yerde konuşan kimseler bu belâlardan uzak olur  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın  Bazı bencil, çıkarcı kimseler vardır ki, onlar, sırf kendilerine zarar vermiyor diye kötülük yapan kimselere engel olmazlar  Onların başkalarına kötülük yapmalarına, bu kötülüklerinin bütün bir toplumu zarara uğratmalarına ses dahi çıkarmazlar; onlara dokunmamaya çalışırlar  Oysa bu tavır son derece yanlıştır  Yalnız kendimizi değil, toplumun diğer bireylerini de düşünmek zorundayız  Bana ne demek, nemelâzımcı olmak toplumun dirlik ve düzenliğini temelden bozacak bir harekete yol açar  Baskın basanındır  Kim ki savaşta düşmanını gafil avlayıp fırsat vermeden hücum ederse, zaferi elde eder; savaşı kazanır  Baskısız (çivisiz) yongayı (tahtayı) yel (el) alır, sahipsiz tarlayı sel alır  1  İyi korunmayan araç ve gereçler çabuk yıpranır; sahiplenilmeyen mallar elden gider, onlara başkaları sahip çıkar  2  Çocukların ya da gençlerin denetimini ve gözetimini iyi yapmalı; aksi takdirde onlar kötü yollara düşebilir, zararlı alışkanlıkların tutsağı olabilirler  Bunların yanında aile ile bağları kopup ilişkileri tamamen kesilebilir  Başa gelen çekilir  Ne kadar istersek isteyelim kimi felâketleri, kötü durumları önleyemeyiz; üstümüze çöken acılara katlanmaktan başka bir şey gelmez elimizden  Bu durumda yapılacak tek şey sabırlı olmak, sıkıntılara katlanmayı bilmektir  Başa gelmeyince bilinmez  İnsan başkalarının uğradığı felâketlerin, dertlerin ne denli acı olduğunu gerektiği gibi idrak edemez  Ne zaman ki benzer bir olayla karşılaşır ve acıyı tadar, işte o zaman anlar  Baş başa bağlı, baş da şeriata  Bulunduğumuz yerdeki yöneticiler, bir üst yöneticiye; üst yönetici ise en üst yöneticiye; o da şeriata, yani Cenab-ı Hakk`ın koymuş olduğu kanunlara bağlıdır  İnsanların başına buyruk hareket etmeleri böylelikle önlenir, bir sorumluluk zinciri oluşturulur  Alttakiler üsttekilere, üsttekiler de şeriate karşı sorumlu olurlar  Bu durum toplumların genel düzenini sağlamış olur  Ancak günümüzde bu sorumluluk bağı şeriatla değil, lâik kanunlarla sağlanmaya çalışılmaktadır  Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz  Bir insanın gücü sınırlıdır, tek başına her işi yapamaz  Kimi zor işleri yapması için de başka insanların gücüne, işbirliğine ihtiyaç duyar  Güçler birleştirilince zor işlerin yapılması da kolaylaşır  Çünkü birlikten kuvvet doğar  Baş dille tartılır  Kişilerin ne kadar akıllı, ne kadar düşünceli oldukları söyledikleri sözlerle ölçülür  Çünkü konuşmaların tutarlı ve yerinde olup olmaması böyle bir ölçüm için en elverişli yolların başında gelir  Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın  Bir işin yapılmasını tecrübesiz, beceriksiz, ustalığı olmayan kişilere teslim eden, meydana gelebilecek zararlara katlanmaya da hazır olmalıdır  Baş kes, yaş kesme  Tabiatı zengin kılan, bir yeri yaşanılacak hâle getiren unsurların başında ağaç gelir  Hayatımız için yararları o kadar çoktur ki, yaş bir ağaç kesmek, bir insan öldürmek gibidir  Baş nereye giderse ayak da oraya gider  1  Küçükler çoklukla büyükleri taklit ederler  Onlara özenir, onların yaptıklarını yapmaya çalışırlar  2  Bir ülkede iş başında bulunanlar, bir iş yerini yönetenler nasıl hareket edip bir yol izlerlerse, yönetilenler de onlar gibi davranıp onları takip ederler  Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla  Bir kimse, kendi niteliğine uyan, kendine denk olan, kendine benzeyen kimselerle beraber olur, arkadaşlık eder, düşüp kalkar  Bedava sirke baldan tatlıdır  Emek verilmeden, karşılığı ödenmeden ele geçirilen şeylerin kıymeti ne kadar düşük olursa olsun kişinin pek hoşuna gider  Belâ geliyorum demez  Hayat inişli çıkışlı bir yoldur  İnsanın karşısına neyi, ne zaman çıkaracağı hiç bilinmez  İnsan bir anda, hiç umulmadık bir zamanda kötülüklerle, felâketlerle karşı karşıya kalabilir  Bu yüzden tedbiri elden bırakmamak gerekir  Beleş atın dişine (yaşına, yularına, dizginine) bakılmaz  Bir çaba, bir emek harcanmadan, bedava elde edilen şeyler insana oldukça hoş gelir  Bu sebeple bir kusuru, bir eksiği var mı diye bakılmaz; güzel olup olmadığı aranmaz, niteliklerine pek dikkat edilmez  Besle, büyük danayı; tanımasın anayı  Anne ve babalar çocukların sağlıklı büyümeleri, iyi bir eğitim görmeleri için her türlü zorluğa katlanırlar  Ama buna karşılık çocuklarından umduklarını bulamazlar  Çocuklar kendilerine karşı gerekli saygı ve sevgiyi göstermezler, hayırsız olurlar, onların değerini bilmezler, onları tanımazlar  Dolayısıyla da anne ve babanın emeklerine karşı nankörlük etmiş olurlar  Besle kargayı, oysun gözünü  Kimi nankör, kötü niyetli, sütü bozuk kimseler vardır ki, hiç de lâyık olmadıkları hâlde sen onlara iyilik yaparsın, onlar da sana fenalıkla karşılık verirler  Beş parmağın beşi bir değil (olmaz)  Bir eldeki parmakların kimisi uzun, kimisi de kısadır  Bunun gibi bir anne-babadan olmuş, aynı çatı altında yetişmiş kardeşlerin de fiziksel ve ruhsal yapıları birbirinden farklıdır  Huyları, becerileri, karakterleri birbirine benzemez  Bu durum toplumdaki diğer insanlar için de söz konusudur, onlar da birbirlerinden çeşitli nitelikleriyle ayrılırlar   | 
|   | 
|  | 
|  |