Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
açıklamalıt, atasözleri

Atasözleri Açıklamalı-T,U,Ü,V-

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözleri Açıklamalı-T,U,Ü,V-




Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır
Doğru olmayan yollara başvurarak çıkar sağlayan, gizli kapaklı işler çeviren kişi, bu kirli ve karanlık işleri çevirmesine imkân sağlayan şartlar ortadan kalkınca şaşırır; ne yapacağını bilemez olur, iş yapamaz hâle gelir

Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın
Ekilen tarla yeterince sulanırsa daha fazla ürün verir Eğer tarla suya yakınsa hem kolay, hem de çok sulanma imkânı doğar Bu durum da tarlayı değerli kılar Bu tarla bir de eve yakınsa daha da kıymetli olur Çünkü bir yandan tarlaya olan ulaşım, bir yandan tarlanın bakımı, bir yandan da tarlanın korunması kolaylaşmış olur

Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz
Emeksiz, çabasız verim düşünülemez Tarlasını gerektiği gibi sürmeyen, işleyip çapalamayan, gübresini zamanında vermeyen, sulayıp yabancı otlardan temizlemeyen kişinin tarladan ürün beklemeye hakkı yoktur

Tarlaya saban, sürüye çoban
Bir tarla iyi sürülür ve işlenirse istenen ürünü verir Sabanın girmediği tarla kısa bir süre sonra yozlaşıp çoraklaşır, ekilemez olur Bunun gibi bir sürüden de verim bekleniyorsa, onu iyi bir çobana teslim etmelidir Çünkü iyi bir çoban, sürünün nerede besleneceğini, bakımının nasıl yapılacağını bilir

Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur
Bk “Ağaca çıkan keçinin, dala bakan
Taş düştüğü yerde ağırdır (Taş yerinde ağırdır)
Herkes, her şey kendi çevresinde önem taşır Çünkü kişi bulunduğu yerde tanınmış, kendisine bir çevre edinmiş, hatırı sayılır bir yere gelmiştir Yabancısı olduğu bir yerde yeterince tanınmadığı gibi kıymeti de bilinmez

Taşıma (dökme) su ile değirmen dönmez
Bir işin yapılmasında güç, emek ve sermaye çok önemlidir İşi yapacak olan bunlardan yoksunsa, başkalarının küçük katkılarıyla, derme çatma yardımlarıyla sürekli ve büyük bir işi yürütemez

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
Sert ve kırıcı olmayan, yumuşak, hoşa giden, gönül alıcı, okşayıcı, etkileyici, inandırıcı ve yerinde söylenmiş söz insanın hoşuna gider; bu söz en azgın kişinin bile inadını kırar, onu yumuşatır ve yola getirir

Tatlı ye, tatlı söyle (konuş)
Kırıcı, üzücü, incitici konuşmalardan sakın; güzel, hoşa giden bir dil kullan; yerinde ve inandırıcı konuş ki karşındaki memnun olsun; sen de sevil ve sayıl

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış
İstediği etkiyi yapmaktan çok uzak kalan kişi küser, darılır; ne var ki; karşısındaki kişi, onun bu durumunu bilip anlamaz

Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur
Kendini bilen, sorumluluk sahibi, akıllı kişi altından kalkamayacağı, beceremeyeceği işlerin idaresinden uzak durmaya çalışır O bilir ki, bunun aksine bir hareket hem kendini, hem de başkalarını zarara uğratır

Tebdil-i mekânda ferahlık vardır
Bulunduğu yeri veya çevreyi kimi zaman değiştirmek, daha değişik yerleri görüp gezmek insanın sıkıntısını giderir; ona rahatlık, ferahlık verir

Tek kanatla kuş uçmaz
Kimi işler vardır ki, yardımcısız, araç-gereçsiz yapılamaz İşin iyi ve olumlu sonuç vermesi için bunlar mutlaka gereklidir

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer
Bir işin başarılmasında türlü sıkıntılara katlanıp sabretme, azim ve gayret gösterme, uzun süre çalışıp emek verme son derece önemlidir Bütün bunları yerine getiren kişi, eninde sonunda bu davranışının yararını görür; bir mükâfata mutlaka kavuşur

Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin
İş görmeyi, çalışmayı sevmeyen; çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan kimse, kendisinden bir konuda yardım istendiğinde, yardım edeceği yerde çözüm yolları gösterir ve işten kaçmaya çalışır

Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var
Hemen her şeyin, her işin bir ölçüsü ve zamanı vardır Eğer bunlara dikkat edilmezse işler yolunda gitmez, karışıklık baş gösterir, hayat alt-üst olur, düzen gerektiği gibi kurulamaz

Tereciye tere satılmaz
Birine çok iyi bildiği bir şey öğretilemez, bir konuda bilgi verilemez Böyle bir şeye kalkışan ya da çalışan kendisini gülünç duruma sokar

Terzi kendi söküğünü dikemez
İnsanlar başkalarına yaptıkları hizmetleri kendilerine gelince çoğu kez savsaklarlar, ya da yapmaya zaman ve fırsat bulamazlar

Testiyi kıran da bir, suyu getiren de
İyilik ödülsüz, kötülük de cezasız kalır; yahut her ikisi eşit tutulur da aralarında bir fark gözetilmezse adaletsiz davranılmış olur Bu durum da düzeni bozar, yönetimin iflâsına neden olur

Teşbihte (temsilde) hata olmaz
Kimi zaman yapılan benzetmeler çirkin ve kaba da olsalar söze güç katmak için yapılırlar Dolayısıyla bunların söz arasında kullanılmasından kimse alınmamalıdır

Tevekkelin (tevekküllünün) gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez)
Tedbirini aldıktan sonra fazla titizlikten uzak duran, her şeyi artık Yüce Allah`a bırakıp boyun eğen kimsenin malına, işine zarar gelmez

Tırnağın varsa başını kaşı
Kendi bilgi, beceri ve imkânın varsa, bunlara da güveniyorsan bir işe giriş; yoksa vaz geç Bil ki, kimseden kimseye hayır yoktur; başkalarından kolay kolay yardım da gelmez, gelse de pek bir işe yaramaz

Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır
Meslek veya alışkanlık gereği olan bir sonuçtan kaçınılmaz Daha önce kopup ayrılmış olsa da, kişi bağlı olduğu çevreye, işe veya bir alışkanlığa eninde sonunda, şu ya da bu sebepten ötürü döner

Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider
1 İşlemediği hâlde suçlu görülen kimse, suçsuz olduğunu kanıtlayıncaya kadar yeterince ceza çeker 2 Kurnaz ve düzenbaz kimse, sahasında ne kadar hünerli olduğunu gösterinceye kadar, kendisinden daha hilekâr birinin tuzağına düşer

Tilkiye, “Tavuk kebabı yer misin?” diye sormuşlar; “Adamı güldürmeyin” diye cevap vermiş
Bir kimseye düşkün olduğu, çok sevip özlediği, elde etmek için yanıp tutuştuğu bir şeyi, “İster misin? Arzu eder misin?” diye sormak son derece yersiz, hatta abes ve gülünçtür

Tok, acın hâlinden bilmez (Var ne bilsin yok hâlinden)
Para, mal gibi şeyleri elde etmiş; açlığını gidermiş ve bunlara doymuş olanlar, yoksulların çektikleri sıkıntıyı, içine düştükleri geçim darlığını anlamazlar Toprağı işleyen, ekmeği dişler
Emeksiz yemek olmaz Çalışmayan, bir uğraş vermeyen, alın teri dökmeyen kişi verim elde edemez

Tuz, ekmek hakkını bilmeyen kör olur
Birinin ekmek yedirip iyilik ettiği kimse, bütün bunlara karşılık üzerinde hakkı bulunan insana karşı nankörlük edip hıyanet içinde olursa başına türlü felâketler gelir

Türk karır, kılıcı karımaz
Türk insanı ihtiyarlar ama mücadele gücünden, direnme azminden bir şey kaybetmez

Türkün aklı sonradan gelir
Yaratılışı gereği saf, samimî, dürüst ve merttir Türk insanı Art düşüncelerden uzak kaldığı gibi, içten pazarlıklı da değildir Bunun için olsa gerek, giriştiği bir işte pek hesap-kitap yapmaz; çıkarını hemen öyle aklına getirmez Öte yandan bir olay karşısında ne yapmak gerektiğini de hemen düşünemez Dolayısıyla kendisi için hazırlanan kimi tuzaklara düşmekten kurtulamaz Bir süre sonra aklı başına gelir, işin iç yüzünü anlar, doğru yolu bulur ama iş işten de geçmiş olur

U

Ucuz alan pahalı alır (pahalı alan aldanmaz)
Ucuz alınan mal genellikle kötü, dayanıksız ve çürük maldır Kolay yıpranır, eskir ve çabuk atılır İster istemez yerine yenisinin alınması zorunlu olur, tekrar masrafa girilir Dolayısıyla pahalıya alınmış gibi olur

Ucuz etin yahnisi yenmez (tatsız olur)
Ucuza alınan, maledilen şeylerde nitelik bulunmaz; ya çürük, ya kötü, ya da hilelidir Bu sebeple, bu tür mallardan istenildiği gibi fayda sağlanamaz

Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti
Bir malın fiyatı niteliğine göredir Bu sebeple ucuz şeylerin ucuzluğuna tamah etmemeli, pahalı şeylerin de pahalılığından korkmamalıdır Çünkü ucuz olan çürük, kötü ve dayanıksız olur çoklukla; pahalı olan da kaliteli, değerli ve sağlamdır

Ulular köprü olsa basıp geçme
Erdemli, büyük ve yaşlı kimselere karşı daima saygılı ol, hürmette kusur etme, onları incitecek davranışlardan kaçın Çünkü onlar gerek yaşları, gerek tecrübeleri, gerekse erdemleri bakımından buna lâyıktırlar

Ulu sözü dinlemeyen, uluyakalır
Büyüklerin, erdemli kişilerin uzun tecrübelere dayanan sözlerine ve uyarılarına kulak asmayan kimse, türlü çıkmazlarla karşılaşır ve sonunda sızlanıp durur

Ummadığın taş baş yarar
Küçük ve önemsiz görülen kişi ya da nesneler, çoğu kez büyük etkiler yaparlar; umulmadık işler görürler

Umut, fakirin ekmeğidir
Sıkıntı içinde bulunan, yokluk çeken yoksul kişi, içinde bulunduğu durumdan bir gün kurtulacağını, bolluğa ve rahata kavuşacağını umar ve bu umuşdan doğan güven duygusuyla yaşamaya çalışır

Ustanın çekici bin altın
Usta kişi, bir zanaatı uzun denemeler sonucu gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimsedir İşinin hemen tüm inceliklerini kavramıştır Bu bakımdan pek çok kimsenin uğraşıp da yapamadığı işi kolayca yapıverir o Dolayısıyla onun çok küçük gibi görülen emeği bile oldukça kıymetlidir

Uşağı işe koş, sen de ardına düş
Bk “Çocuğa iş buyur,” Utanma pazar, dostluğu bozar
Yakın tanıdıklar arasında yapılan alış verişte, taraflar birbirlerinden utanıp sıkılırlar ve gerçek niyetlerini ayıp olur düşüncesiyle söyleyip ortaya koyamazlar Ancak bu durum çok geçmeden anlaşmazlıklara, tartışmalara sebep olur; dostluğu zedeleyip bozar

Uyuyan yılanın kuyruğuna basma (basılmaz)
Şimdilik zararı dokunmayan kötü bir kimsenin yeni bir kötülük yapmasına fırsat vermek doğru değildir

Ü

Üçlenmemiş eken, olmamış biçer
Her işin belirli bir yapılma biçimi ve ortamı vardır Gerekli şartları yerine getirilmeden yapılan işlerden verimli sonuç alınamaz

Ürümesini (ürmesini) bilmeyen köpek (it), sürüye kurt getirir
1 Beceriksiz kimseler iyilik yapayım derken çoklukla hem kendilerini, hem de başkalarını zarara sokarlar 2 Neyi, ne zaman, nasıl söyleyeceğini bilmeyen kimseler hem kendilerinin, hem de başkalarının başına dert açarlar

Ürüyen köpek ısırmaz (kapmaz)
Bağırıp çağırarak başkalarını korkutmak isteyen kimseden saldırı beklenmez Kötülük yapacak kişi, bu niyetini gizli tutar; belli etmez ve gürültüye patırtıya yer vermez

Üşenenin (utananın, erinenin) oğlu kızı olmamış
Çok üşenen, tembel tembel oturan, gevşek davranan, içinde bir çalışma isteği duymayan kimse bir şey elde edemez Bir şey elde etmek isteyen, onu elde edecek yola baş vurmalıdır Sözgelimi oğul-kız isteyen önce evlenmek zorundadır

Üzüm üzüme baka baka kararır
Her zaman bir arada bulunan, arkadaşlık eden, bir çevrede yaşamaya çalışan kimseler birbirlerinden etkilenirler; birbirlerinin özelliklerini, huylarını ve alışkanlıklarını kaparlar Bk “Körle yatan

V

Vakit nakittir
Bir işin yapılmasında sermaye ve emek ne kadar değerliyse, zaman da o kadar değerlidir Çünkü her iş, bir zaman dilimi içinde gerçekleşir Bir işte kullanılmadan geçirilen zaman bir kayıptır ve bu zamanı bir daha elde etmek mümkün değildir Dolayısıyla zamanın kaybı iş kaybına, iş kaybı da para kaybına yol açar Bu bakımdan zamanın en küçük parçasını bile boşa geçirmemeli, iyi değerlendirmelidir

Vakitsiz öten horozun başını keserler
Her işin olduğu gibi, her sözün de uygun bir yeri ve zamanı vardır Uygun olan bir zamanda söylenmeyen, yerli yersiz ortaya atılan, densizce sarf edilen sözler birilerinin tepkisini çeker; rahatsızlığa neden olur, büyük zarara yol açar

Vakitsiz öten horozdan, ancak onu keserek kurtulan insanlar; yerinde ve zamanında konuşmayan insanı da cezalandırıp susturmakta hiç tereddüt etmezler

Var evi, kerem evi; yok evi, verem evi
Bir kişinin bağışta bulunabilmesi, iyilik yapabilmesi için varlıklı, zengin ve mal mülk sahibi olması gereklidir Bu varlığa kavuşmuş ailenin evinde ikram ziyadesiyle yapılır, konuklar kusursuzca ağırlanır, ihtiyaç sahiplerine gereken yardım eli uzatılır Buna karşılık yoksulun evinde dert, sıkıntı ve yokluktan başka bir şeye rastlanmaz

Varını veren utanmamış
Kendisinden bir şey isteyene elinde ne varsa onu verebilir kişi Verdiği şey az diye bundan utanmamalıdır; tam aksine bu davranışı soyluca bir davranıştır Çünkü iyiliğin çoğu kadar azı da değerlidir O hâlde küçük ve önemsiz de olsa, kişi verebileceği kadarını vermelidir

Var ne bilsin yok hâlinden
Bk “Tok, acın hâlinden

Varsa (var mı) pulun, herkes kulun; yoksa (yok mu) pulun, dardır yolun (Paran varsa, cümle âlem kulun; paran yoksa, tımarhane yolun)
Varlık, zenginlik, mal-mülk herkesi kendine çeker Bunları kim elinde tutuyorsa, insanlar onun etrafında pervane olur, herkes ona yaklaşır, hizmet eder, saygı gösterir, emrine koşar Yoksul kişide ise ne para pul, ne de mal-mülk vardır Bu sebeple onların yüzüne kimse bakmaz; ömürlerini sıkıntı, darlık ve yokluk içinde geçirirler Hatta kimi zaman çektikleri bu sıkıntılar yüzünden bunalıp deli bile olabilirler

Var varlatır, yok söyletir
Para parayı çeker; varlıklı kişiler, paralarını kullanarak daha çok kazanır, varlıklarına varlık katarlar Bu varlıkları, onlara ayrıca yüksekten atma ve övünme gücü de verir Yoksul kişinin elinden ise sadece sızlanmak, yakınmak ve dert yanmak gelir

Veren eli herkes öper
Cimri olmayan, ona buna yardım elini uzatan, eli açık olan, iyilik yapan kimseyi pek çok kişi sever; ona saygı duyar

Verip pişman olmaktansa, vermeyip düşman olmak yeğdir
Sizden ödünç veya borç istendiğinde (eşya, para) verdiğiniz şey size zamanında ödenmezse, ya da yıpratılarak geri iade edilirse canınız oldukça sıkılır Verdiğinize pişman olursunuz Vermemiş olsaydınız bu sefer karşı taraf size kırılmış olacaktı Görüldüğü gibi her iki durumda da kırgınlık olacak ve dostluk bozulacaktır O hâlde vermeyip dostluğu bozmak daha iyidir Çünkü bu durumda hiç olmazsa malınız ya da paranız sizde kalacaktır

Verirsen doyur, vurursan duyur
Bir yardımda bulunacak, bir iyilik yapacaksanız bu mutlaka bir işe yaramalı; doyurucu ve karşı tarafın ihtiyacını giderici nitelikte olmalıdır Çünkü gelişigüzel, baştan savma, yarı buçuk yapılan yardımlar pek işe yaramaz Bir kavgaya tutuşmadan önce hasmını bu kavgadan haberdar etmek de mertlik gereğidir Ansızın, habersiz saldırmak er kişiye
yakışmaz

Verirsen veresiye, batarsın karasuya
Parasını daha sonra olmak şartıyla kimseye mal verme Yoksa zararlı çıkarsın, hatta batabilirsin de Çünkü veresiye alıp da borçlarını ödemeyenler çok görülmüş, müşterilerin de bu tutumu yüzünden kimi esnaflar ya batmış, ya da batma tehlikesi atlatmışlardır

Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud
Her şey Yüce Allah`ın takdiri iledir Kimine zenginlik, kimine darlık, kimine de ilim verir Eğer Yüce Allah, bir kimseye geniş bir imkân, belirli bir yetenek ve zenginlik nasip etmemişse, kulun yapacağı hiçbir şey yoktur Ne kadar çırpınırsa çırpınsın boşunadır, eline nasibinden fazlası geçmez


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.