Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
biyografisi, hayati, kimdir, platon

Platon- Platon hayati, kimdir, biyografisi

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Platon- Platon hayati, kimdir, biyografisi




Soylu bir aileye mensup olan Platon, MÖ 428 yılında Atina'da doğmuş ve iyi bir eğitim görmüştür 20 yaşında Sokrates'le karşılaşınca felsefeye yönelmiş ve hocasının ölümüne kadar (MÖ 399) sekiz yıl boyunca öğrencisi olmuştur; hocası ölünce, diğer öğrencilerle birlikte Megara'ya gitmiş ama burada uzun süre kalmayarak önce Mısır'a, oradan da Pythagorasçıların etkili oldukları Sicilya ve Güney İtalya'ya geçmiştir Bir ara korsanların eline düşmüş, fidye vererek kurtulduktan sonra, kırk yaşlarında Atina'ya dönmüştür Atina'da Akademi'yi kurarak dersler vermeye başlayan Platon, MÖ 347 yılında 81 yaşındayken ölmüştür



Platon, hocası Sokrates gibi sokaklarda ve pazar yerlerinde öğretim yapmak istemiyordu; tam tersine ne yaptığını bilmeyen kuru kalabalıktan uzak bir yerde bir okul kurarak, seçkin öğrenciler yetiştirmeyi düşünüyordu Atina'nın batısında bulunan ve adını bir Yunan kahramanı Academios'tan alan bölge, bu amaç için çok uygundu Platon meşhur okulu Akademi'yi burada kurdu Bu dönemde, Akademi bölgesinde esin perileri Müzler için bir tapınak, öğrenciler ve öğretmenler için odalar, toplantı odaları, konferans salonları ve yemekhaneler yapılmıştı Ancak öğretimin nasıl yürütüldüğüne ilişkin yeterli bilgiye sahip değiliz Büyük bir olasılıkla Sokrates'in diyalektik yöntemi uygulanmış, yani öğretim esnasında konferans yöntemi yerine tartışma yöntemi benimsenmiştir Platon'un amacı, öğrencilerine bilgi aşkını aşılayarak, onları filozof bir yönetici olarak yetiştirmektir; bu yüzden ahlak ve siyasete ağırlık vermiş, ancak bunları mantık ve matematikle temellendirmeyi ihmal etmemiştir



Akademi bu haliyle daha çok özel bir öğretim kurumunu andırmaktadır Her yaştan öğrencisi vardır; fakat öğrenciler, sınavdan geçirilmez ve eğitimlerini tamamladıklarını gösterir özel bir diploma ile ödüllendirilmez; yalnızca doğruyu araştırmakla görevlidirler



Platon'un ölümünden sonra Akademi'nin başına kız kardeşinin oğlu geçmiş ve Platon'un düşüncelerinin yerleşmesi ve gelenekselleşmesi için uğraşmıştır Akademi uzun bir süre seçkin yöneticilerin yönetiminde ve denetiminde, seçkin öğrenciler yetiştirmiş ve 6 yüzyılın başlarında bir Pagan okulu olduğu gerekçesiyle Bizans İmparatoru Justinianus tarafından kapatılmıştır Hıristiyanların tehditlerinden kaçan öğretmenlerden ve öğrencilerden bazıları, Sâsânî Kralı Anuşirvan'ın (MS 531-579) Cundişapur'da kurmuş olduğu tıp okuluna sığınmışlardır Bu, uygarlık tarihi açısından çok önemli bir gelişmedir; çünkü buraya yerleşen Yunan filozofları ve hekimleri, birkaç yüzyıl sonra İslâm Dünyası'nda yeşerecek olan bilim ağacının tohumlarını atacak ve böylece bilim ve felsefe Atina'dan Bağdad'a taşınacaktır



Justinianus'un Akademi'yi kapatmasının nedeni Pagan etkisini ortadan kaldırmaktı; ancak bu yolla, istemeden de olsa, Hıristiyanlığın en büyük rakibi olan Doğu uygarlığının (ve bu arada İslâm uygarlığının) güçlenmesine yardımcı olmuştur



Platon, barbarlarla dost olmasa da, onlara karşı Aristoteles kadar katı bir tutum içerisinde de değildir Mısır'a yapmış olduğu gezi sırasında, Mısırlıların bilimleri, dinleri ve yaşam biçimlerine ilişkin bilgi edinmiş ve Mısır uygarlığının Yunan uygarlığından daha önce geliştiğini ve onun biçimlenmesine yardımcı olduğunu anlamıştır Bu husus, Timaios adlı diyalogunda açıkça görünmektedir Burada Solon ile bir Mısırlı rahip arasında geçen bir konuşma cidden çok ilginçtir Rahip Sais,



"Ah Solon Solon Siz Yunanlılar daha dünkü çocuksunuz" deyince, Solon bu söylediklerinin ne anlama geldiğini sorar ve bunun üzerine rahip şu karşılığı verir :



"Ruh olarak sen ve siz çok gençsiniz; çünkü ne eski geleneklere ne de yüzyıllar öncesinden gelen bir bilime sahipsiniz "



Platon Mezopotamyalılara ilişkin fazla bir bilgiye sahip olmasa da, Asur hükümdarı Ninos'un kanunlarına atıfta bulunması, bu uygarlığa tamamen yabancı olmadığını göstermektedir Eserlerinde görülen astroloji anlayışı büyük ölçüde Babillilerden gelmiştir



Yunanlıların sürekli düşmanları olan Persleri ise, Platon çok iyi tanımaktaydı Olasılıkla Herodotos ve diğer Yunan tarihçilerinin yapıtlarını okuyarak Achaemenidian İmparatorluğu'na hayranlık duymuştur Perslerin otokrasisi, ona, Yunanlıların demokrasisinden daha sempatik görünüyordu



Platon'a göre, insanlar bir mağaranın içinde yaşarlar ve yüzleri mağara girişinin karşısında bulunan duvara dönük olduğu için sadece ve sadece buraya düşen gölgeleri görebilirler; duyumlarımız yoluyla varlığından haberdar olduğumuz bu görünümler, gerçek değil, gerçeğin iyiden iyiye bozulmuş gölgeleridir; gerçeği görmek isteyen bir kimsenin, akıl yoluyla duyusal zincirlerden kurtularak başını mağaranın girişine çevirmesi ve orada geçit töreni yapmakta olan ideaları, yani görüntülerin oluşumunu sağlayan gerçek biçimleri seyretmesi gerekir Bu nedenle bu alemde duyumsadığımız varlıklar birer gölgedir ve asıl var olan şeyler, bu gölgeler ve bu yanılsamalar değil, onların ardındaki ölümsüz idealardır Mesela bir at ne kadar olağanüstü olursa olsun, zamanla bozulur ve kaybolur; oysa at ideası ezelî ve ebedîdir, değişmez



Öyleyse, değişim içinde bulunan görüntülerin bilgisini bir yana bırakarak, hiçbir zaman değişmeyen ideaların bilgisine ulaşmak gerekir; felsefenin amacı bu olmalıdır; gerçek bir filozof, bu aldatıcı görünümlerin ardına saklanmış olan mutlak bilgiyi, yani ideaların bilgisini yakalayabilen kişidir Platon böylece bilginlerin yolunu da çizmiş olmaktadır; çünkü İlkçağ ve Ortaçağ'da bilim ve felsefe birbirlerinden ayrı birer etkinlik olarak görülmemiştir



Son diyaloglarındaki dualist eğilim, Zerdüştçülükten kaynaklanıyordu ancak bu etki, büyük bir olasılıkla dolaylı bir yoldan gelmiş olmalıydı; çünkü Platon'un diyaloglarında Zerdüşt ismine sadece bir yerde rastlanmaktadır Ayrıca felsefesinde, Hint felsefelerinin izleri de görülmektedir



Platon, Phaidon adlı diyalogunda, bir filozofun ölmekten mutlu olacağını, çünkü ruh ideasının ölümsüz olduğunu söylemektedir Bu anlayış sonraları yaygınlaşacak ve insanı anlamlandırmaya çalışan düşüncelerin merkezine oturacaktır



Yapıtlarından anlaşıldığı kadarıyla, Platon daha çok ahlak ve siyasetle ilgileniyordu Devlet, Yönetici ve Kanunlar adlı kitaplarında ideal bir devletin nasıl olması gerektiğini sorgulamış ve savunduğu görüşler, daha sonra Fârâbî ve İbn Sinâ gibi İslâm filozoflarının siyaset anlayışlarının biçimlenmesine büyük katkılarda bulunmuştur



Matematik, Platon'un gözünde çok önemli bir bilimdi; çünkü onunla gerçek bilgiye, yani Tanrı İdeası'na ulaşmak olanaklıydı; zaten Tanrı'nın kendisi de bir matematikçiydi



Platon'a göre, matematik, gölgeler alemi ile idealar alemi arasında bir ara alem veya iki alemi birbirine bağlayan bir geçittir Mesela, ister doğada bulunsun isterse bulunmasın, geometrik biçimler bu ara alemin varlıklarıdır ve bu nedenle mükemmel değillerdir; bunlarla ilgilenenlerin, teğetlerin bir daireye veya bir küreye birden fazla noktada değdiklerini kabul etmeleri gerekir; ancak ideal bir daire veya ideal bir küre söz konusu olduğunda yalnızca bir değme noktasının bulunacağı zihinsel bir soyutlama ile kavranabilir İşte bu nedenlerle, Platon Akademi'nin kapısına "Geometri bilmeyen bu kapıdan girmesin" diye yazdırmıştır Platon uygulamalı matematiği sevmemiş ve bu nedenle cetvel ve pergelin dışında bir araç kullanmaya yanaşmamıştır



Platon da doğaya Pythagorasçılar gibi bakar ve gerçeğin kilidini açacak anahtarın aritmetik ve geometri olduğuna inanır Matematikle ilgili orijinal denebilecek bir çalışması yoktur; katkıları daha çok felsefîdir Tanımları düzeltmiş ve mantıksal bağlantıları güçlendirmiştir Ancak geometrik analiz, Platon'a değil, Kioslu Hipokrates'e atfedilmektedir



Platon'un matematiğe ilişkin görüşleri ve çalışmaları sonucunda, matematik, diğer bilimler arasında seçkin bir konuma yerleşecek ve yüzyıllardan beri süregelmekte olan bilimsel eğitim ve öğretimin esas öğesini oluşturacaktır



Düzgün çok yüzlülerin Platon tarafından keşfedildiği söylenmekteyse de, ondan çok daha önce bilinmekteydi Ancak Platon beş düzgün çok yüzlüyle, beş öğeyi eşleştirmiş ve dörtyüzlünün ateşi, altıyüzlünün toprağı, sekizyüzlünün havayı, onikiyüzlünün suyu ve yirmiyüzlünün eteri simgelediğini bildirmiştir; ama Platon atomcu değildir ve Aristoteles'le birlikte atomcu görüşe karşıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.