Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adler, alfred, biyografisi, hayatıalfred, kimdiralfred

Alfred Adler Kimdir-Alfred Adler Hayatı-Alfred Adler Biyografisi

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alfred Adler Kimdir-Alfred Adler Hayatı-Alfred Adler Biyografisi



Alfred Adler Kimdir-Alfred Adler Hayatı-Alfred Adler Biyografisi
Adler, Macaristan'dan Avusturya'ya göç eden bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1870 yılında Viyana'da doğdu Babası ticaretle uğraşmaktaydı 4 yaşına geldiğinde büyüyünce doktor olacağını söylemeye başlamıştı Bunu söylemesinde elbette sıkıntılı çocukluk yaşantılarının etkisi vardı Bunlar arasında yanındaki yatakta yatarken ölen kardeşine ait izlenimler, kendisinin de raşitizm nedeniyle kemiklerindeki sorunları olması ve sürekli hasta olarak gördüğü annesini iyileştirme isteği sayılabilir
Adler insanları tanıyabilmesini sokak çocukluğundan gelmesine bağlarTıp eğitimi ve ihtisasını yapıp göz hekimi olarak, çalışmaya başlamıştır Ancak muayenehanesinin iş yapmaması üzerine pratisyen hekimlik yapmaya başlamış ve çevresinin sevgisini kazanmıştır Bu dönemde Viyana'da daha çok yoksullara hitap eden polikliniklerde çalışmıştır 27 yaşında evlenmiştir 32 yaşındayken bir dostu ile birlikte tıbbi nitelikli bir dergi çıkartmaya başlamıştır o yıl Freud ile tanışarak, psikanalitik akımın içine girmiştir 37 yaşında iken "Organların Yetersizliği Üzerine İnceleme"adlı eserini yazmıştır 40 yaşına geldiğinde ise, bu derneğin başkanı olmuştur Bir yıl kadar sonra Adler'in görüşleri ile Freud'unkiler farklılaşmaya başladı Adler'in "Eril Protesto" adını taşıyan yazısı grupta tartışma ve yoğun eleştirilere maruz kaldı Bunun üzerine Adler ve ona eşilik eden 6 kişi dernekten istifa edip, Bireysel Psikoloji Derneği'ni kurdular 42 yaşında "Nervöz Karakter" adlı ikinci kitabını yayınlayan Adler, 2 yıl kadar sonra yeni derneğin içinden arkadaşlarının ve kendisinin çok sayıda yazılarını içeren "Tedavi Etmek ve Eğitmek" adlı eseri oluşturmuştur Bu sırada bir üniversiteye öğretim elemanı olarak başvurusunu yapmış ama red cevabı almıştır
IDünya Savaşı'nın başlaması ile, askeri hekim olarak görev yapmış, başarıları dikkati çekmiştir Bunun üzerine cephe hekimlerinin savaşlarda da rastlanabilen "akut stres bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu" konularında eğitimlerini arttırmaları için daha üst bir göreve atanmıştır Savaşın bitişinde Osmanlı İmparatorluğu gibi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da karşı taraf tarafından bölünmüş ve işgal edilmişti Savaş sonrası yazdığı bir yazıda "insanların kendileri ile ilgisi olmayan bir savaşa girmek için heyecan duymasını, kendilerinin hissettikleri acizlik ve çaresizlik duygularından kaçınmak" şeklinde açıklamıştır Gene savaş karşıtı "Öteki taraf " adlı yazısında halkın savaşçı bir eğilimle beslendiğinde, propagandalar ile birlikte , özellikle kişilikleri ve yaşantıları ile ilgili sorunlar da yaşıyorlarsa, savaş fanatiği haline gelebildiğini belirtir Adler'e göre halkın çoğunluğu ise durumu yeterince netlikte bilemedikleri ve değerlendiremedikleri için, baştaki yöneticilerin isteği ile savaşmaya gider Ne zamanki savaş kaybedilir, o zaman halk kendilerini ezenlerden kurtulur Başkası ile savaşarak elde edemeyeceği huzura, asıl gereksinimi olan kendini rahatça ifade edebildiği demokratik yönetim ile ulaşır
Adler 50 yaşındadır, savaş bitmiştir Artık ülkenin tekrar eğitim ve kalkınma hamlesine girme dönemidir Bu aşamada Adler de üzerine düşen görevi yapar, öğretmenler için çocuk yetiştirmeye yönelik kurslar, danışmanlık hizmetleri ve eğitimde yeni sistemler üzerine çalışmalara kendi yaklaşımları ile katılır Bu dönemde "İnsan Bilgisi" adlı kitabını çıkarmıştır Bu yıllardan sonra daha çok yurtdışında kongre ve seminerlerden aldığı davetlere katılır 59 yaşına geldiğinde Amerika'da Columbia Üniversitesi'nde iki yıl sürecek öğretim üyeliği görevine başlar 67 yaşında iken Hollanda'da verdiği bir seminer sonrasında göğüs ağrısı hisseder Hekimin dinlenme ve tedavi önerisine karşın, programında olan İngiltere'deki konferansa katılır Ancak İngiltere'deki konferansın dördüncü gününde kendisini o günkü derse bekleyenler, bir süre sonra hocalarının sabah üniversiteye giden bilim yolunda kalp krizinden öldüğü haberini alacaklardır
Adler'e göre yetersizlik algısı gerçek yetersizlik durumundan çok daha etkili idi Bu his insanlarda ya bu durumun ortadan kaldırılmasına yönelik çabalamaya, ya içine kapanarak, dünyaya küsmeye ya da antisosyal davranışlarla çevreye ve çevredekilere zarar verici davranışlara yol açmaktaydı Dünyaya küsen birey kendinde kırıntı halinde bile olsa varolan toplumsallık duygusu ile tekrar toplum içine çekilip, aktif hale gelebilir Adler'e göre yaşam topluma karşı bir sorumluluktur
Adler eğitimdeki hatalar sonucunda da çocuğun ezilmesi, ağır cezalar uygulanması, pasif duruma alıştırılması, inisiyatif ve yaratıcılığın kullandırılmaması, tek başına bir şey yapamayacağı duygusunun yerleşmesi görülebilmektedir Ayrıca çevre de buna destek olmakta büyükler yanında kendini ifade etmesi önlenmekte, arkadaşlarının alaylarına müdahale edilmemesi de buna zemin hazırlayabilmektedir
Kişiler hissettikleri aşağılık duyguları ile ya başka özelliklerini öne çıkararak diğer insanlar üzerinde üstünlüklerini göstermeye çalışırlar ya da sıkıntı, utanç, endişe ve değersizlik hisleri ile daha dar bir çevre içine sığınıp, onlar üzerinde baskı kurmaya çalışabilirler Bu durumu takiben kişilerde çok farklı bağımlılıklar (alkol,uyuşturucu madde, kumar vb), çeşitli nevrotik bozukluklar, cinsel davranım bozuklukları ve antisosyal davranışlar sonucu suça eğilim gözlenebilmektedir Adlerci görüşe göre, bu gibi bozuklukların tedavisinde altta yatan aşağılık duygularını oluşturan olumsuz düşünce şemalarının düzeltilmesi gerekir
Bireyler hangi soydan,cinsiyetten , sosyokültürel çevreden gelirlerse gelsinler öncelikle insandırlar Her insan zekası, duyguları ve kültürü ile değerlidir Doğan her bebek geleceğimiz için önemlidir İyi ürün almak için, toprağa tohum atmak yetmez, ona iyi bakım vermek gerekir Sadece başkalarında bulunan, sahip olamadığımız kaynakları övüp, sahip olduklarımızı görmezden gelmek de bir aşağılık duygusu ifadesidir Önemli olan kendi kaynaklarını diğerlerinin kaynaklarına göre geliştirmek için çaba sarfetmektir Bunun için elbette ki, herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır Siz ancak görevinizi tam olarak yaparsanız, yakınma hakkına sahip olabilirsiniz Aksi halde yapılan yakınmalar kendi değersizlik hislerimizin ve aşağılık duygularımızın başkalarına yüklenmesi, yansıtılmasından başka bir şey değildir Kendinizi ancak daha çok çalışarak, emek harcayıp, ürün vererek ortaya koyabilirsiniz Bu da ne yazık ki, yorulmadan olmaz Ne kadar acılar yaşanmış olursa olsun, inatla "ben hala varım" denmelidir Kararmış gümüşler, gözalıcı parlaklıktaki gümüşlere dönüşebilir, yeter ki parlatmak için çabalayın

kaynak:psikiyatristorg

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.