Ozanlarımız - Murat Çobanoğlu |
06-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ozanlarımız - Murat ÇobanoğluMurat Çobanoğlu Sevdiğim yar bana göndermiş name Rüzgar dokunmamış dal ister benden Bir lezzet olmasın onun tadında Hiç arı görmemiş bal ister benden Çobanoğlu'yum ben iz bulabilmem Kışın çok ararım yaz bulabilmem İnsanlarda doğru söz bulabilmem Yalan söylemeyen dil ister benden Asıl soyadı Çobanlar olan Murat Çobanoğlu 1940'ta Kars'ın İstasyon mahallesinde doğdu Annesi Lala (La'li) hanımdır Babası, Aşık Şenlik'in çıraklarından Aşık Gülistan'dır; Arpaçay'ın Kıraç köyünden olup 1920'de Kars'a yerleşmiştir Karısının erken ölümü dolayısıyla oğlunu o büyütüp yetiştirdi İlkokul öğrenimi gören Murat Çobanoğlu çocukluğunda babasının saz çalışını dinledi, ama ona özenmedi Ancak 1951 'de gördüğü bir düş üzerine tutumu değişti olayı şöyle anlatıyor: “Göç mevsimi yaylaya göçerken susadım Yol kenarında bulunan çeşmeye su içmeye gittim Ben oyalanınca göçlerimiz dağı aştı Akşamın alacakaranlığında uyuyakaldım İşte o zaman nasibim olan aşıklık ilhamı bana verildi Sabah, yaylada beni bulamayan babam düşer yollara, beni aramaya Beni çeşmenin başında uyurken bulunca, aşık olacağımı söyledi Saz aldı Saz tutmasını öğretti O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye başladım” Murat Çobanoğlu Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı Özellikle atışma dalında başarı gösterdi Sık sık radyoda ve televizyonda -değişik konularda- söyledi Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti Kars'ta “Çobanoğlu Halk Ozanları Kahvesi”ni açıp işletti Yurt içinde ve dışında düzenlenen bazı şenliklere katıldı 1965'e kadar Devrani, 1967'ye kadar Yanani, ondan sonra da Çobanoğlu takma adını kullandı YAPITI Murat Çobanoğlu'nun yayımlanmış bir şiir kitabı yoktur KAYNAKÇA Muzaffer Uyguner (Halkevleri dergisi, Mart 1970); Tahir Kutsi, Türk Halk Şiiri (Antoloji, 1978); Feyzi Halıcı, Saz Şairlerinin Diliyle Atatürk (1981 ); Emir Kalkan, XX Yüzyıl Türk Halk Şairleri Antolojisi (1991 ) Asım Bezirci Türk Halk Şiiri II-1993 26 Mart 2005 tarihinde Ankara'da vefat etti Eserlerinden bazıları: İster Benden Sevdiğim yar bana göndermiş name Rüzgar dokunmamış dal ister benden Bir lezzet olmasın onun tadında Hiç arı görmemiş bal ister benden Ne bir çiçeğim var, ne de bir bağım Ne bir sedirim var, ne de konağım Ne bir yuvam vardır, ne de otağım Al kuşam içinden şal ister benden Kaşları kemandır, kirpiği oktur Feleğe karşılık oyunum yoktur Bir kuzu bulamam koyunum yoktur Yine de bir sürü mal ister benden Ben bu gidişilen nereye varam Derman bulabilmem, yaramı saram Ne bir çölüm vardır, ne de bir sahram Yine yüce dağdan yol ister benden Bu fani dünyada çoktur zararım Ne bir kazancım var, ne de bir karım Ne bir ağacım var, ne de yaprağım Yazın kışın solmaz gül ister benden Çobanoğlu'yum ben iz bulabilmem Kışın çok ararım yaz bulabilmem İnsanlarda doğru söz bulabilmem Yalan söylemeyen dil ister benden Gör İnsan dedikleri duvara benzer Hele suvakları dökülsünde gör Gördüğün her güzele aldanma Saç ağarsın beli bükülsün de gör Kara toprak insanları yoğurur Vedası geleni bir bir çağırır Arkası kuvvetli fazla bağırır Dostları yanından çekilsin de gör Demek ki dünyada olur dermanın Birgün uyanırsın geçmiş zamanın Bazı insan der ki ben bir aslanım Ezrayıl peşine dakılsın da gör Çobanoğlu kulak versen sözüne Yazılanlar mutlak gelir yüzüne Evde bile karı bakmaz yüzüne Hele sırtın yere yıkılsın da gör Güvenmem Böyle midir dünya senin bütün işlerin Var git dünya daha sana güvenmem Kâr yerine çoktur bana zararın Var git dünya daha sana güvenmem Biçare Kerem'i yandırdın nara Arzu, Kamber için kaldı avara Ferhat az mı külünk vurdu dağlara Var git dünya daha sana güvenmem Çok yiğidi sen caydırdın ahdından Çok güzele ah çektirdin bahtından Çok sultanı sen indirdin tahtından Var git dünya daha sana güvenmem Çobanoğlu arzuhalin bildirdin Çok yiğidin gül benzini soldurdun Aşıkları gurbet elde öldürdün Var git dünya daha sana güvenmem Mevla'm Emreylese Gökte Güneşe Mevlam emreylese gökte güneşe Zerresi dünyayı yakar mı yakar Kanber Arzu için suda boğuldu Mecnunda Leyla'yı yakar mı yakar Bir yanı ışıktır bir yan karanlık Bazı su durudur bazı bulanık Kuşlar havadadır sularda balık Ah çekse deryayı yakar mı yakar Çalışıyor görür müsün arıyı O da sever çiçeklerden sarıyı Bir ana kuş görmez ise yavruyu Daldaki yuvayı yakar mı yakar Dünya aynı yerde durur ha durur Güneşin ateşi her yan kurutur Esmez ise rüzgar yağmazsa yağmur Ekinler tarlayı yakar mı yakar Aşık olan kurtulur mu sızıdan Ne anladım gönlüm sen bu yazıdan Bir koyun ki ayrılırsa kuzudan Meleşir yaylayı yakar mı yakar Çobanoğlu gündüz olur gecesi Ne yandan geliyor bu acı sesi Bir evladın olur ise acısı Anayı babayı yakar mı yakar Öğretmen Ana baba gibi emeği vardır Ağızdır, lisandır, dildir öğretmen Sevgisi, şefkati insana yardır Vücuttur kanattır koldur öğretmen Talebe okulun yeşil fidanı Yanan bir ocağın sönmez dumanı Öğretmendir yaraların dermanı Arıdır, kovandır, baldır öğretmen Öğretmendir bize gösteren yolu Odur talebenin kanadı kolu Öğretmen hazinedir, doludur dolu Yapraktır, ağaçtır, daldır öğretmen Öğretmendir fabrikanın temeli Öğretmendir bütün dünyanın dili Bütün insanlara uzanır eli Bize ışık tutan yoldur öğretmen Öğretmendir ışık veren dünyaya Öğretmendir bizi götüren aya Öğretmenin ilmi benzer deryaya Irmaktır denizdir göldür öğretmen Sende yetişmiştir nice paşalar Öğretmensiz açılır mı kapılar Temelinden sağlam olan yapılar Çobanoğlu der ki güldür öğretmen |
|