Ozanlarımız - TOKATLI GEDAYİ |
06-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ozanlarımız - TOKATLI GEDAYİTOKATLI GEDAYİ Ah u feryat eder gülün dalında Bülbülün feryadı zarı vatandır Derd ü hasret koymuş kendi halinde Her garibin öz efkarı vatandır Kimliği, eserleri ve gerçek yaşam öyküsü hakkında az bilgi bulunan Gedayi, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısı ile yirminci yüzyılın başında yaşamış bir Bektaşi saz ozanıdır 1826 yılında Tokat'ta doğmuş Bütün ömrünü İstanbul'da geçirmiştir Asıl adı Ahmed'dir Ona Gedayi mahlasını veren ünlü Bektaşi Baba'larından Sinop'lu Yesari Baba'dır Babasının adı Ahmed Muhtardır, babası kereste tüccarıdır Tokatlı Gedayi adıyla da anılır İstanbul'a geldikten sonra, Rumeli Hisarı tekkesi postunda oturan Nafi Baba'dan el alarak, Bektaşi olmuştur Din dışı şiirleri de bulunmaktadır Turgut Koca ile Sadeddin Nüzhet Ergun'un verdiği bilgilere göre Beşiktaş, Hasan Paşa fırını civarında oturduğu için "Beşiktaş'lı Gedayi" olarak tanınır Aşık kahvelerine çok gittiği için çağının bütün saz ozanlarını tanımıştır Yalnızca hece ölçüsüyle ürünler vermekle yetinmedi Divan türünde de hatırı sayılacak eserler verdi Mehmed Ali Hilmi Dede ona Gedai adını taktı Bir süre Üsküdar çiçekçi kahvesini çalıştırdı Nefeslerinden başka halk şiiri geleneğine uygun söylediği şiirleri de vardır Sazda ustası Erzurum'lu Emrah'tır Mir'ati, Fenni, Şevki, İşreti ve Şeyh Galib'in gazellerini tahmis etmiştir 1901 yılında İstanbul'da ölmüş ve Karaca Ahmed mezarlığında toprağa verilmiştir Asım Bezirci 1889 (ya da 1887) de öldüğünü belirtir Arapça ve Farsça sözlere şiirlerinde çok yer verir, ağdalı bir dili vardır Şiirleri, Muhtar Yahya Dağlı ve Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından toplanmıştır Muhtar Yahya Dağlı'nın "Gedayi Hayatı ve Eserleri" adlı kitabı İstanbul Marif kütüphanesi tarafından yayınlanmıştır Eserlerinden bazıları: 1 Bunca aşıkları sevdaya saldı Hak cemaı-i paki dilbere verdi Biçare bülbüller hayrette kaldı Reng-i nıhsarını güllere verdi Sevda çekip gözden dökenler pürnem Hubb-i aşkı canandır Allah-ü alem Nur-i Nübüvveti cümleden akdem Taala Hazret-i Server'e verdi Bağ-ı Nübüvvete halk etti bir gül Sırrını anlamak bir nice müşkül Eyledi Şeh-süvar göründü Düldül Seyf-i zülfikarı Hayder'e verdi Her derde sabr-eden olur imiş er Razıyım Eyyüb'den olursam beter Sabrım miftahını Şah-ı erenler Ta ezelden Gedayi kemtere verdi 2 Beni mecruh etti hançer-i bürran İki didelerim kanlı yaş döker Rahmedip rize-i elmas her zaman Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker Her dem bana ol şuh etmek ister naz Bu pazarın zararı çok, karı az Emsali bulunmaz rengi alınmaz Vade-i vaslında ne kumaş diker Gedai aleme bildirdin beni Bütün halk-ı dehre güldürdün beni Ecelimden evvel öldürdün beni Hayatımda mezarıma taş diker 3 Ah u feryat eder gülün dalında Bülbülün feryadı zarı vatandır Derd ü hasret koymuş kendi halinde Her garibin öz efkarı vatandır Beni gurbet ele düşürdü kısmet Ne tükenmez hasret bu nasıl kısmet Kimseye yar olmaz diyar-ı gurbet Herkesin sevdiği yarı vatandır Gedai gurbete düşse bir insan Gitmez hayalinden vuslatı cinan Yeri gülşen olsa gülse her zaman Fikri zikri yine dar-ı vatandır 4 Gamzen tiri ile kaşların keman Bu dertli sinemi delmek yol mudur? Yok mudur göğsünde din ile iman Bendeni feryada salmak yol mudur? Eşiğinde mesken tutar kalırdım Ol rakipten intikamım alırdım Ağa yollum seni benim bilirdim Varıp ellere yar olmak yol mudur? Nasihattır tut guşunu sözüme Şikar eksik olmaz yavru bazıma Tenhada gördüğüm vakit yüzüme Hercailik edip gülmek yol mudur? Her kaçan gördükçe sen yüzü mahı Zayi olur gider aklım billahi Der Gedayi behey hubların şahı Sende hak nazarım kalmak yol mudur? |
|