06-23-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Önce Sözler Sustu Sonra Gözler…
Önce Sözler Sustu Sonra Gözler…
Bir sonbahar akşamıydı Gönül’ün gözlerinde hafif bulutlar,gökyüzünde ise agır,kara bulutlar dolaşıyordu Gönül ve gökyüzü sanki anlaşmışlardı Onun gözlerinden her bir damla gözyaşı damladıgında gökyüzü de ona eşlik ediyordu Usul usul yagmur damlaları damlıyor adeta gökyüzü aglıyor,feryat figan ediyordu
Gönül’ün gönül gözü artık kapanmıştı Hissetme hissi de yok olmuştu Bomboş,kaygan ve karanlık sokakta kimseye aldırmadan yürüyordu Ne kendisine çarpan kişilere kızıyor ne de kendisine acayip bir şekilde bakanlara herhangi bir şey diyordu Ah!eskiden olsa böyle mi davranırdı?Nezaketsizlige asla tahammül edemezdi Sokak ortasında aşkını güldürmek için kılıktan kılıga girer,ters ters bakanlara da “Ne bakıyorsunuz?” derdi Ama şimdi bu Gönül o Gönül degildi O yalnızdı Yanındaki tek yoldaşı,kırık,parçalanmış kalbiydi
Gözleri kör,dili lal,bacakları tutmaz,kalbi hisetmez olmuştu Yagmur hiç durmadan yagıyordu Gönül de yagmura inat,aşka inat,sevdigine inat,hayata inat,çılgınca dönüyordu,dönüyordu,dönüyordu…
Gönül’ün şu an yaşamı pamuk ipligine baglıydı Yaşadıkları,yaşayacaklarını düşündüremeyecek kadar agırdı Artık yazları kışa,gül renkli o gülyüzü de ölüme dönmüştü
Kim için,ne için tekrar hayata dönecekti?Onu yaşama baglayan en son pamuk ipligi de artık kopmuştu bile Neydi Gönül’ü bu hale getiren?Hangi acı,hangi olay bu dev ruhlu kadını ruhsuz bir kadına dönüştürmüştü?
Dev ruhlu kadının yüregini verdigi “İşte aradıgım,işte bu benim dünüm,bu günüm,yarınım olacak adam ”dedigi kişi onun dev kadar büyük,kelebegin minicik kanadı kadar hassas ruhunu ezip geçmişti Ne arkasında minik bir mektup,ne onu hatırlatacak bir eşya bırakmıştı Ne de dudakları arasından dökülen,ayrılışının nedenini anlatan minik bir söz O an karşısında olsa sevdigi,terk edilişine aldırmadan ,ellerini son kez tutacak,boynunu onun güvenilir zannettigi omzuna yaslayacaktı Ama o yoktu ki Ne elleri onun ellerine dokunabiliyor ne de gözlerini onun gözlerinde gezdirebiliyordu Ona en çok dokunan da tek bir söz dahi söylemeden çekip gitmesiydi Arkasından el sallasa,son bir kez yanagına minicik bir öpücük kondursa,hiç degilse cemalini son bir kez daha görse,kalbinin yerine sevdiginin cemalini kazıyan,kalbinde kendini degil de her an onu yaşayan,zavallı Gönül’ü bu kadar yıkmayacaktı
“Gidiyorum Canım Gidiyorum Hayatım…Ben sende sen de bende oldugun sürece ne yollar ne insanlar ayırabilir bizi ”demişti Günün her anı konuşuyorlardı Sevdiginin hep agzından geri dönüş kelimeleri dökülüyordu Gönül’ün gönlüne de soguk sular serpiliyordu İkisi de yaptıkları her şeyi birbirlerine anlatıyorlardı Belki yan yanayken bile bu kadar çok anlatmıyorlardı yaşadıkları her şeyi Sanki bu ayrılık onları birbirlerine daha çok baglamıştı Ama iki kör aşık bir acı gerçegin farkında degillerdi Zayıf sevgilerde gözden uzak olan gönülden de uzak oluyordu Yaşamın akıp giden dalgası içinde ister istemez eriyordu,posaya dönüşüyordu AŞK Yalnız her aşk öyle degildi işte Gönlü, sevdiginin gönlüne sıkıca baglanan,onu sevdigi degil de kendi yaşamı görenler,yolları,ayrılıkları tattıkça daha sıkı baglanıyordu sevdigine
Ne yazık ki Gönül’ü Gönül gibi sevmemişti o adam Ama Gönül onu ondan öte sevmişti Aylar birbirini kovaladı Bir sonbahar akşamı oldu Artık aramıyordu sevdigi Telefon sustu,Gönül sustu,Gönül’ün asi ruhu susmadı Sözler de sustu ama Gönül hala bekliyordu Elinde sevdiginin resmi vardı Gözlerini onun gözlerine dikti Haftalarca bu şekilde konuştu onunla Ama ümidini hala kesmiyordu Her sabah telefonla arıyordu ancak sevdiginin sevgi dolu sesini duyamıyordu Sözler sustuysa gözler de susmamıştı ya…
Bu minicik teselli Gönül’e sadece birkaç gün yetti Dev ruhlu kadın acı gerçegi artık artık yavaş yavaş hissediyordu beyninde
İki ayrı yaşam bir ayrımda karşılaşmıştı ve sırası gelen her şey sırayla susuyordu Önce sözler,sonra da gözler sustu Geriye kalan tek bir şey vardı o da Gönül’ün gözyaşlarıydı…
O da güneşin kızgınlıgından nasibini alarak,kurudu,yok oldu ve böylece son hatıra da silindi  
|
|
|