Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
yalvarıyorum

Yalvarıyorum

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yalvarıyorum



Bu mektuba karşılık bir arkadaşımızında Yılmaz Erdoğana yazdığı mektup

Bir mektup yazdım Yılmaz Erdoğan'a? Zarfa koymadan önce sizlere de yüksek sesle okumak istedim?


Yılmaz Erdoğan

BKM/İstanbul


Bir mektubu okuduktan sonra beğenmeyip, zarfa tekrar koyup

göndericisine iade etmenin hoş olmadığını bilmediğimi sanma Ama bu

sefer böyle oldu ve ben yazdığın mektubu, bu mektubumun ekinde sana iade ediyorum?



Benim hiçbir zaman senin gibi romantik bir dilim olamadı Edebi

lafları arka arkaya dizip şiir yazmasını ise hiç bilmem? Ama bu

benim hassas olmadığım veya duygusuz olduğum demek değildir


Seni anladım Hem de çok iyi anladım Aman!

Sakın! Mütareke basının anladığı enteller gibi seni anladığımı sanma! Allah

beni o durumlara düşürmekten saklasın!

Eğer bir gün görseydim seni bir şehidimizin cenaze töreninde, elinde al bayrakla en önde yürürken, "Bu Vatan Bölünmez" diye bağırken,

yazdığın mektubun içindeki maddi hataların hepsini görmezden gelir,

sana iade etmezdim Derdim ki en nihayetinde; " Sanatçı kafasıdır, karışmış biraz?"

Ama;

Gönderdiğin kanamalı güvercindi silâhı eline alıp ilk dağa çıkan Terörü başlatan ve devam ettiren de o oldu Hatta terörden ekmek dahi

yedi

Senin savaş dediğinin adı terördür Savaş iki devlet arasında olur

Topraklarımız

içinde ayrı bir devlet kuruldu da bizim mi haberimiz olmadı?

Senin kanamalı güvercininin elindeki keleşten çıkan mermi ile kıpkırmızı bir gül yaprağı olup düşerken Mehmetçik sahi sen ve mektupların nerdeydiniz? Biliyor musun; öz be öz Türkçe olarak kaç ana, kaç eş, kaç evlât bağırdı; "Söyleyin Güneşe Bu Sabah Doğmasın!" diye? Sen, sahi o zamanlarda da nerelerdeydin?

O Mehmetçik'lerin yüzlerine bakmaya kıyamazdın Bahar kadar güzeldiler?

Ay kadar güzeldiler? Ecelleri senin mektubunda siyasallaşmasını resmen

istediğin PKK'nın ta kendisi oldu


Bak sen bir mektup yazdın Herkes sesini duydu Peki; sen geçen hafta

Gül Hanımın sesini duydun mu? Gül Hanım bir şehit eşi? Senin bahsettiğin

o mayınlarda geçtiğimiz günlerde şehit olan binbaşının ardından

annesinin "Artık vatan sağ olsun demeyeceğim" demesi üzerine "Hiç

kimsenin bu anayı kınamaya hakkı yoktur" başlıklı bir yazı yazdı



Tabii Gül Hanım senin gibi ince zanaatkâr olmadığından, sesini ancak bizler duyabildik Ne mütareke basının başköşelerine çıktı, ne de dantel misali entellerden destek alabildi?


"Zemheri soğuğunda ateşler içinde yandım" dediğinde, biz onu çok iyi

anladık Yazdıkları öz Türkçe idi? Sade Türkçe idi? "Elimde kelimeler var" deyip alt alta dizerek şiirimsi havalar katarak, senin gibi satır arası mesajlar iletmeye çalışmadan, açıkça, mertçe yazdı? Gerçek bir Türk kadını idi yazarken? Kaçak güreşmedi senin gibi? Ağırbaşlı, vakur, efendi, sözünün ardında duran cesur bir Türk kadını Gül Hanım

Ateşin düştüğü yer Gül Hanım Yani senin anlayacağın, şehit eşine lâyık bir Türk kadını Gül Hanım?


Sahi, senin bahsettiğin şu kürtçe ağıtlardan birini, birebir tercüme edip

yollasana bana? Yayınlayalım! Gül Hanımın feryadını okuduğumuz gibi

onları da okuyalım! Birkaç tanesinin çevirisi bana denk geldi, biliyorum?

Onlardan olsun ama? Sakın kıvırtma! Çok iyi kürtçe bildiğinin dersini de vermişsin mektubunda?

Uzun uzun mektubunda yer ayırdığın mayınlardan sadece son bir ayda

kaç asker, kaç subay şehit oldu bilir misin? Dağın tepesine helikopterle indirme yaparken aşağıya atlayan asker, mayının üstüne bastığında, ölüm nasıl gelir bilir misin? Her şeyi hayal eden beyin

gücün, onu da hayal etsin bir kere? Dağın tepesine o mayınları kim

döşedi? Ya da asfalta? Veyahut kuş uçmaz kervan geçmez patikalara kimler döşedi o mayınları?

Mektubunda mayınları döşeyenlerin adını koymayarak, mayınlarla gelen

ölümlerde orduyu da ne kadar net suçlamışsın!

"Dağa çıkmak yazgı" dediğin an mektubunda, sen de onlardan olmadın mı?

Ya da yazgının mı tarifini bilmezsin? Aynı cümle içine "kışlada olmak yazgısı"

kelimelerini de katarak, kelimelerinle yaptığın oyunu görmedik mi?

Kanlı terör örgütünün eşkıyaları ile bu ülkenin şerefli askerini aynı kefeye koymak seni "aydın ?sanatçı" yapıyorsa ve mütareke entellerinden de destek alıyorsan eğer; senin de, entellerinin de boynunadır bu işin vebali? Masumiyetten bahseden güya masum(!) mektuplar yazarak bu vebale de bizi ortak etmeye kalkma?

Edebiyatçılardan(!) çok büyük destek alan bu mektubu, açık olarak

Türk milletine yazana kadar neden dağdaki kızlarınıza bir mektup

yazmadın?

Senin aşk ve sevgi dilinin çok iyi olduğunu söylerler Yazsaydın ya o kızlara

" Yakışır mı size âşıktaşlık etmek! Bir erkek evleneceği kadının yapısında asalet arar! Nezaket arar! Namus arar! Hangi erkek, soğuk dağ gecelerinde eşkıya yatağı ısıtmış, yorgun yosmayı alır? Bakın bana, evlenmek için sizler gibi dağdan bir kızı mı seçiyorum?"

Cesaretin varsa Yılmaz Erdoğan bu mealde bir mektup yaz? Senin kahramanlığını ben o zaman göreyim

Önceden gerekli mihraklara haber verilerek desteği sağlanmış, kendi kendine sipariş ettirilmiş mektuplar yazarak, Türk Milletini ve Türk Ordusunu suçlayarak kaybeden sen oldun? Tarih senin gibi kaybedenlerle

dolu

Velhasıl Yılmaz Erdoğan? Yıktın perdeyi, eyledin viran?



A Asuman ÖZDEMİR


Alıntı Yaparak Cevapla

Yalvarıyorum

Eski 06-22-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yalvarıyorum



Yalvarıyorum


Ünlü tiyatro sanatçısı ve yazar Yılmaz Erdoğan, terörün neden olduğu
ölümlerin durması için yazdığı feryat dolu mektubunu HALKIMIZA beyaz
güvercinle yolladı

BU bir mektupKuş, güvercin kanadına yazıldıKimin vicdanına konarsa
o okusun diyeÖlüm üzerine

Mayın üzerine

Kürt meselesi Türk meselesi üzerine

Güzel kelimeler Ve çirkin kelimeler üzerine

Ölüme doğru yapılan bu korkusuz koşudan korkuyorum Mayınlarla
parçalanan kardeş cesetleri odamda, yanıbaşımda duruyorlar

Yazdığım her kelimeye daha bir dikkatle bakıyorlar

Onlar dün parçalandılar

Yazıklar olsun diye başlıyor aklıma gelen her cümle şimdi

Yazıklar oluyor zira, insanın biriktirdiği en güzel şeylere

Yazıklar oluyor, bir çocuğun Kürtçe, Türkçe veya her ne hal ve her ne
dilde ise gülümsemesine

HER SİLAH ÖLDÜRÜR AMA MAYINDAN KAHPESİ YOKTUR

Sevgiliye hediye almaya, pazar alışverişine çıkmaya, bir bebek sahibi
olmaya, sigarayı bırakmaya, piknik yapmaya, bir insanı her şeyden çok
sevmeye Yazıklar oluyor

Yazıklar oluyor hayatın bizzat kendisine

Yapmayın!

Mayınlar döşemeyin geleceğinizin güzergáhına

Bu kalleşin ne zaman patlayacağı belli olmaz

Bazen yıllar sonra, bir küçük kız çocuğu çiçek toplarken denk gelir,
bazen yirmi yaşındayken ve daha önce hiç görmediğin bir yerde, daha
önce hiç tanımadığın insanların arasında hem anayasal hem siyasal hem
mukaddes bir yolculuk sırasında

İnsanoğlu her melaneti icat etti; ama mayından kahpesi yoktur

Her silah öldürebilir, her zaman öldürme potansiyeli taşır; ama mayın
MUTLAKA ÖLDÜRÜR

Mayın ıskalamaz! O birini mutlaka öldürür!

Uğursuz bir pusuya yatar ve patlayana kadar, bir can üstüne basana
kadar bekler

İnsanın icat ettiği EN ÇİRKİN şey silahtır

Ve silahların EN ÇİRKİNİ MAYINDIR!

Sebebini unuttum kavganın ve umurumda da değil siyasi tartışmalar
Bir tek şey için dua ediyorum her gece, her gündüz: Kimse genç
ölmesin dağlarımızda

EN GÜZEL KELİME &;BARIŞ; ARTIK SOYTARI KELİME

Silahlar susmadan sebebi konuşmaya imkán da yok lüzum da

Aklın sesi, akılsızlık susmadıkça duyulmuyor

Ve o zaman akla sadece DURUN demek geliyor

Hemen şimdi DURUN!

Hiçbir haber geçmiyor ajanslar artık, ölümsüz

İçinde acı olmayan gecemiz yok

Ne oldu diyorum yine, kim hangi korkunun, hangi uğursuz hesabın
peşinde diye

Barış artık soytarı bir kelime

Her ağızda var; ama hiçbir yerde yok

Nerede bu barış?

O, insanın icat ettiği EN GÜZEL kelime

Ama kelimelerle ne isterseniz onu yaparsınız

Barış dersiniz; ama savaş manasınadır Hatta bütün savaşlar barış
için yapılır Ve herkes adil bir barış için savaşır Ve akıl der ki,
aslında savaşmıyorsanız barışmaya başlamışsınız demektir

Bir barış için yapılması gereken ilk ve belki de tek şey
savaşmamaktır

Silahlar patlamaya başlamışsa orada insanın bulduğu güzel kelimeler
orayı terk eder

SEVDADAN GAYRISINA AĞIDIMIZ OLMASIN

Kelimeler de ölür bazen Ve kelime cesetleriyle yaşanmaya başlar
hayat

O kelimelerin, o cesetlerin Nece olduğu, yani bu ölülerin ölürken
son nefeslerinde hangi dilde konuştukları artık akılsızlığın
gölgesinde soğuyan HAYATIN, YAŞAMANIN ta kendisidir

Ölen yirmisindedir

Artık, ardından söylenen ağıtlar kalır

Ve Anadoluda ağıt sıkıntısı yoktur

Kürtçede de, Türkçede de binlerce ağıt vardır

Hatta aynı ağıtın hem Kürtçesi hem Türkçesi vardır

Yürek yakmak iyi bir işse, ikisi de eşit derecede yürek yakmaktadır

Ama yüreğimizde artık dağlanacak yer kalmamıştır

Sevdadan gayrısına ağıdımız olmasın artık

Şimdi hepinizin huzurunda yalvarmak istiyorum

Gördüm anladım, yapacak hiçbir şey kalmadıysa yalvarıyorum işte

Kendimi küçük düşürmek istiyorum

Taviz vermek istiyorum

Kimin elinde bu kanı durduracak bir güç varsa, ister şeytana tapsın
ister puta, ister bir tek Allaha

DİZLERİMİN ÜSTÜNE ÇÖKTÜM YALVARIYORUM

Kimin dudaklarının ucundaysa bunca gencecik hayat, ben ona yalvarmak
istiyorum

Ne olur? Bu işi durdur

Ben siyaset miyasetten bahsetmiyorum Dizlerimin üstüne çöktüm, "Bu
genç ölümleri durdur" diyorum

Kimse ateş etmesin kimseye

Hiçbir gerekçeyle

Hatta kendini savunmak için bile

Çünkü savunmaya başlayana kadar masumsun ve masum güzel bir kelime,
masum kal

Kim hangi mayının yerini biliyorsa yalvarırım söylesin

Bir káğıda yazsın, bir şişeye koysun, suya salsın söylesin

Kim hangi mayının yerini biliyorsa, kimin gücü yetiyorsa olası
ölümlere engel olmaya, ona yalvarıyorum işte

İster şeytana tapsın ister puta, ister oralı olsun ister bizim
buralı Gücü yetiyorsa eğer durdursun bu işi

Ben, bir yurttaş, bir insan olarak kendimi küçük düşürüyorum

İşte açık açık yalvarıyorum, durdursun durdurmaya gücü yeten

Süresiz ve sonsuza kadar

Yalvarıyorum

Dizlerimin üstüne de çöktüm ve ağlıyorum işte

YAZGI BİRİNİ KIŞLAYA BİRİNİ DAĞLARA GÖTÜRMÜŞ

Sonra sabahlara kadar tartışalım

Ama şimdi durdur Yalvarırım

Gençler, çocuklar ölüyor, hepsi kardeş, hepsinde aynı muska, aynı
yazgı, aynı televizyon, aynı futbol, aynı hayat

Hepsinin gerisinde dualara bürünmüş paramparça bir sevdalı

Hepsi genç, hepsi güzel Hepsi Türk, Hepsi Kürt Gençler
Yazgının biri kışlaya, diğeri dağlara ***ürmüş

Kürtçede "cehel" derler

Kulağa cahil gibi gelir; ama "henüz bilmez" manasındadır, henüz yolun
başında manasında

Yalvarırım ne olacak

Benden ne eksiltecekse bu yakarış eksiltsin, maksat hayat çoğalsın bu
dünya cennetinde

Bir yangında hep güzel kelimeler yanarken, çirkinleri hayatta kalır

Kınamak, sövmek, hangi haklı gerekçeyle olursa olsun yangına körükle
gitmek

Ben kimseyi kınamıyorum, ben kimseye sövmüyorum, ben bu işin tamamını
SEVMİYORUM

Kurtulalım istiyorum bu vebadan

Kimseyi haklı bulmuyorum, kimseyi haksız bulmuyorum

Küstüm



Konuşmuyorum bu konuyu

Silahlar susana kadar "SİLAHLAR SUSSUN"dan başka konu konuşmak
istemiyorum İstemiyoruz

Ölmenin, öldürmenin hiçbir türünü, çeşidini sevmiyorum

Ben genç bir hayat kurtulsun istiyorum her tür kavgadan

Hatta kavgayı öven şiirlerden bile uzak dursun istiyorum

Her çocuk çirkin kelimelerden uzakta yaşasın istiyorum

Eğer o kelime çirkinse, çirkinin hizmetindeyse, Kürtçe söylemişin,
Türkçe söylemişin çıfayda

Hiçbir dil çirkin bir kelimeyi güzelleştiremez

Ölüm her dilde çirkin bir kelimedir

"Mırın" denir Kürtçede

Anadoluda konuşulan bütün dillerde karşılığı vardır

Bunların içinde resmi olan "ölüm"dür Türkçedir

Ve ölüm kelimesi, resmi ya da gayri resmi her dilde eşit derecede
çirkindir

"Yaşam"a gelince

Kelimelerin en şahanelerinden

İçi açık açık ve kelimenin her manasıyla "hayat" doludur

Ve hayat, varlığından emin olduğumuz tek şeydir

DİL, BİR OLUŞLAR ZİNCİRİNİN SONUCUDUR

Kürtçede "jiyan" denir

Yaşam, her dildeki en güzel kelimedir

Belki bir tek rakibi vardır, o da "aşk"tır elbette

Aşk

Kürtçede "evin" denir

Bu kelimelerin içinde resmi olan "aşk"tır; ama aşk kelimesi her dilde
eşit derecede güzeldir

Anadoluda en az iki kişinin birbiriyle konuşup anlaştığı bir dil
varsa ben onu bile öğrenmek istiyorum

Sadece iki kişi bir dil icat etsin, ben çok merak ederim onu

Çünkü bu iş öyle kolay değildir

Dil yani lenguiç, çok geniş ve karmaşık bir sesler organizasyonudur

Ve bir dilin oluşması, hiç kimsenin tasarlamasına imkán bulunmayan ve
yüzyıllar boyu süren bir olaylar, oluşlar zincirinin sonucudur

Bazı insanlar başka seslerle, bazıları başka seslerle anlaşırlar

O sesler onların bünyelerinden, yani hayatlarının, kuşaklar boyu
yaşamışlıklarının içinden süzülerek akar

Sonuç her zaman mükemmeldir

Çünkü bir dilin yapımında milyon, milyar insanın katkısı vardır ve bu
katkı o insanlar yaşadıkça devam eder


İşte bu yüzden bütün diller, insanoğlunun en büyük, en mucizevi
eserleridirler

Ve dil akışkan bir şey, düpedüz bir nehirdir

Bünyesine uyan her su içine akar

Her dilde başka dilden göçmen kelimeler vardır

Onlar o dilin yurttaşı olurlar sonra

Buna bazısı yozlaşma der; ama "yozlaşma" zaten çirkin bir kelimedir

Güzel dil ya da çirkin dil diye bir şey yoktur

Hepsi şaşılası bir kolektif çabanın ürünü, birer insan harikasıdır

Güzel kelimeler vardır, çirkin kelimeler vardır

Ve bunlar bütün dillere eşit sayıda yayılmıştır

Her çirkin kelimenin yanına bir tane iyisini eş edeceğiz

"Acı"nın yanına "şifa", "zor"un yanına "çaba", "intikam"ın
yanına "bağışlama"

"Ölüm"ün yanına "hayat"!

Sivil olan, sivil hakların geliştirilmesini isteyen bir yurttaş,
silaha hiçbir zaman elini sürmemelidir

Haklılığını sivilliğinden alan kişi sivillikten vazgeçerse haklı
olmaktan da vazgeçer

RESMİ OLANI TÜRKÇE’DİR AMA HEPSİ ÖZGÜRDÜR

Artık sivil de değildir haklı da

Bir dilde manası çirkin olan, yani çirkin bir şeye isim veya duruma
sıfat olan kelime sayısı artmışsa işte o zaman o dil,
evet "yozlaşıyor" demektir

Dil yani lenguiç, iyi kullanılmazsa tehlikeli olur

Çünkü dil, her türlü kullanıma müsait mükemmel bir ses
organizasyonudur

İnsanları başkalaştırır

Ama "başka"dan korkmaya gerek yoktur

"Başka" güzel bir kelimedir

Çünkü aslında aynı dili konuşan, konuşmayan herkes "BAŞKA"dır

Ve başka, başkalık güzeldir

Başkasının başkalığıyla birleşiriz ve bu birleşme bazen AŞK diye
patlar

Ve aşk nerede olursa olsun kendisi dışındaki her şeyi önemsizleştirir

Biz kendi bahçemizdeki dillerin hepsini bilek, öğrenek, bir de üstüne
İngilizce, Fransızca filan çakıp dünyanın karşısına çıkak

Diyek ki bizim bahçede insanoğlunun şu kadar senede imal ve muhafaza
ettiği diller, hazineler var!

Süryanice var, Keldanice var, daha araştırsak bulacaklarımız var

Bunların içinde resmi olanı Türkçe’dir

Ama hepsi Türkçe kadar özgürdür diyelim

KÜRTÇEYİ CENDEREDEN TÜRKÇE KURTARACAKTIR

(Hem belki diğer dişlerini de yaptırmasına yardım edebiliriz şu tek
dişli, tek taşlı medeniyetin "BİZ"i düzeltirsek herkesi
düzeltiriz)

Hepimizin eşit derecede duyacağı bir gururla dünyaya diyelim ki:

Bizzat Türkçenin kendisi diğer dillerimizin güvencesidir

Çünkü onları özgürleştiren şeyler Türkçe yazılacaktır

Türkçe bizim ortak dilimizdir ve ortak kimliğimizi oluşturur

Ve Türkçe, güzel kelimeleriyle her şeyi iyileştirebilir

Kürtçeyi bu cendereden çıkarabilir

Alır bu Mezopotamyalı kardeşini, önce yaralarını iyileştirir

Onu özgürleştirir

Kürtçeyi, korku salan, öfke çağrıştıran bir meselenin parçası
olmaktan, bu hiç hak etmediği yankısından Türkçe kurtaracaktır

Çünkü DİL güncel bir mesele değildir

Güncel bir kavganın konusu olması, hiç hak etmediğimiz bir trajedidir

Ve kavga da (ki Kürtçe şer denir), trajedi de (ki ona Kürtçe’de de
trajedi
denir) çirkin kelimelerdir

Elbette bütün kelimelerle ilgili kullandığım "güzel" ve "çirkin"
kelimeleri tırnak içindedir

Bazı tırnak kalın, bazısı incedir; ama hepsi tırnak içindedir

Çünkü asıl güzel olması gereken, kelimelere yön veren mekanizmadır ve
bildiğim kadarıyla ona da akıl denir

TAKATİMİN SONUNDAYIM ELİMDE SADE KELİMELER

Akıl dilin patronudur ve hiçbir zaman ve hiçbir koşulda yetkilerini
akılsızlığa, öfkeye devretmemelidir

Bu bir mektup

Kanamalı bir güvercinin kanadına yazıldı

Hangi yüreğe konarsa o okusun ve bu ölümcül gidişi durdurmak için
yapabileceği bir şey varsa hemen şimdi yapsın diye yazıldı

Ölüm üzerine

Mayın üzerine yazıldı

Kürtçe meselesi, Türkçe meselesi üzerine bir yakarış bu

Ben Yani kalemden başka silah, vicdanından başka pusula tanımayan,
bilmeyen ben

Ne elimde dünyayı kurtaracak bir bilgi var, ne düşleri aydınlatacak
bir lamba

Elimde sade kelimeler

Dizlerimin üstüne çöktüm, ağlıyorum

Takatimin sonundayım ve durun diyebiliyorum sadece

Yalvarırım Durun!

Durdurun!

Yılmaz ERDOĞAN




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.