Sözcükte Anlam-Konu Anlatımı |
06-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sözcükte Anlam-Konu AnlatımıSÖZCÜK (KELİME) Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır SÖZCÜKTE ANLAM Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır: A ANLAM BAKIMINDAN SÖZCÜKLER Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım 1 GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM) Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır Buna "temel anlam" da denir Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır “göz” kelimesi de öyle Soğuktan su boruları patlamış Ayağında eski bir spor ayakkabı var Biraz sonra toprak bir yola girdik Kanadı kırık bir martı gördüm Soğuk sudan boğazı şişmişti Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım Dün gece erken yattım Sıcak çorbayı içince rahatladım Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı Ahmet’in burnu iyi koku alır Ağzında yaralar oluşmuştu Elini hırsla masaya vurdu İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı 2 YAN ANLAM Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır Bunlara da yan anlam denir Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar (arka taraf) Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış Uçağın kanadı havada parçalanmış Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum Köprünün ayağına bomba koymuşlar Şişeyi boğazına kadar doldurdu Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı Yokuşun başına kadar koştuk Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır Buna yakıştırmaca denir Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb 3 MECAZ ANLAM Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir Bu konuyu bir daha açmayacağım İşsizlik sorunu hükümeti terletecek Derdim çoktur, hangisine yanayım Doktora boş gözlerle bakıyordu Bu şarkıya bayılıyorum Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı Yakında savaş patlayacak Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk İnce işlere aklım pek ermiyor Kitapları taşırken kolum koptu İlk damlalardan sonra yağmur birden coştu Bu söze gençlerden biri ince bir karşılık verdi Onun pişkinliğine bir anlam veremedik Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir Eğretileme ve deyim aktarması da denir “Kurban olam, kurban olam Beşikte yatan kuzuya” (açık istiare) “Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor” (kapalı istiare) İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl Saçını kestir demedim mi? Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek Ayağını çıkarmadan girebilirsin Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor Orhan Veli’yi okur musun? 4 DEYİM ANLAM Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun? Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu Her gördüğüne dudak büküyordu Senin yaptığın pire için yorgan yakmak İki genç adam boğaz boğaza geldi Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu Matematiği aklım almıyor Çocuk ağzı açık beni dinliyordu Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı Bizimkinin iyice çenesi düştü Göze girmek için her şeyi yapıyor İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu Bu soruya kafa yormanı istemiştim Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış Burası çok ayak altı, şurada duralım Deyimlerin özellikleri: a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez, "ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez, "ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez, "dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez, "tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi Araya başka kelimeler girebilir: “Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-” c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar Bu özellik deyimi mecazdan ayırır 1 Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar: ağzı açık, kulağı delik, eli uzun, kaşla göz arasında, bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama-, can kulağı ile dinle-, köprüleri at-, pire için yorgan yak-, pişmiş aşa su kat-, kafayı ye-, aklı alma-, akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-, bel bağla-, çenesi düş-, göze gir-, dara düş-, 2 Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır Yorgan gitti, kavga bitti Dostlar alışverişte görsün, Çoğu gitti azı kaldı, Allah bana ben de sana, Atı alan Üsküdar'ı geçti, Tut kelin perçeminden, Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı, Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?, Ne şiş yansın ne kebap, Fol yok yumurta yok d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir Deyimler genel yargı bildirmezler Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir Öğütte bulunmazlar Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür Çalışmanın önemini anlatmaktadır Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var? Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun f) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir: Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu (Yüklem) Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci) Aslan payı ona düştü (Özne, isim tamlaması) O, dik kafalı biridir (sıfat tamlaması, sıfat) g) Kafiyeli deyimler de vardır: Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı 5 TERİM ANLAM Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar Örnek: kök, mısra, muson “yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur Boğaz’ı geçip Karadeniz’e ulaştık Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur Ağacın kökleri çok derinde Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir 7 SOYUT ANLAM Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik 8 SOMUT ANLAM Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir “Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum” “Adam yıldızlara basa basa yürüyordu” 9 GENEL ve ÖZEL ANLAM Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir anlamı, kesin ve net olarak anlatır Anlam özelleştikçe kesinlik de artar Varlık-canlı-insan-Ahmet Metin-paragraf-cümle-kelime-hece-harf B SÖZCÜKLER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ 1 EŞ ANLAMLI SÖZCÜKLER Yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir kıymet-değer, cevap-yanıt, sene-yıl, medeniyet-uygarlık, imkân-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem, yoksul-fakir, misafir-konuk, sınav-imtihan, yöntem-metot, mesele-sorun, fiil-eylem, kelime-sözcük, vasıta-araç Fakat bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz: “kara bahtlı” kelime grubunda “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanamazsınız Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir Türkçe kelimeler arasında da eş anlamlılık olabilir: deprem-yer sarsıntısı-zelzele, kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen 2 YAKIN ANLAMLI SÖZCÜKLER Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir göndermek-yollamak, bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek, söylemek-demek-konuşmak, eş-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek, Kardeşim sana küsmüş Kardeşim sana kırılmış Kardeşim sana gücenmiş Kardeşim sana darılmış Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır Ben her sorunla başa çıkarım (baş etmek) Bu kadar yürekten çağırma beni (candan) Davranışları hiçbir zaman içtenlikli değildi (yürekten, candan) Yaptığı işi önemsemiyordu (özen göstermiyordu) 3 ZIT ANLAMLI SÖZCÜKLER Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek, Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur Eylemlerde de durum aynıdır Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz “sevinmek” karşıtı sevinmemek değil “üzülmek”tir Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir “doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar Hafif olmayan anlamındaki “ağır” kelimesinin ağır olmayan anlamındaki “hafif”le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir 4 EŞ SESLİ SÖZCÜKLER Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır Gül: 1 çiçek, 2 gülmekten emir Kır: 1 kırsal alan, 2 kırmaktan emir, 3 beyaz Yazma: 1 baş örtüsü, 2 yazmaktan olumsuz emir, 3 yazma işi Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir: Siyah anlamındaki “kara” ile “kar-a” (-a: yönelme hâl eki) gibi “Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar” “Zalimler her saat taze fidanları kurşunlar” Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya Ben yarimden vazgeçmem götürseler asmaya “hala” ve “hâlâ”, “kar” ve “kâr”, “adet” ve “âdet” kelimeleri eş sesli değildir Okunuşları ve anlamları farklıdır 5 İKİLEMELER Anlamı pekiştirip güçlendirmek ve çekici kılmak için aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan kelime grubudur ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek, doya doya Yapı Yönüyle İkilemeler: a) Yakın Anlamlı: doğru dürüst, delik deşik, eş dost b) Aynı Anlamlı: kılık kıyafet, ses seda, köşe bucak c) Karşıt Anlamlı: Aşağı yukarı, ileri geri, az çok, er geç d) Aynı Kelimenin Tekrarı: duya duya, ağır ağır, yavaş yavaş e) Yansımaların Tekrarı: çat pat, kıs kıs, fısıl fısıl f) Sadece Biri Anlamlı: eğri buğrü, eski püskü g) Yarı Anlamlı: eciş bücüş, ıvır zıvır, abur cubur İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konulamaz 6 YANSIMALAR Tabiata, insana, insan dışındaki canlılara ve eşyaya ait seslerin taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan kelime veya kelime gruplarıdır tık, tak, pat, çat, hışır hışır, miyav, hırr, hav, me, mee, mışıl mışıl, fıkır fıkır, şıkır şıkır Yansımalardan isim ve fiil türetilebilir “miyavlamak, çatırdamak, şıkırtı, meleşmek, şırıltı” 7 atasÖzlerİ Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir Kalıplaşmış sözlerdir, eşanlamlılarıyla dahi değiştirilemez Kısa ve özlü sözlerdir Az sözle çok anlam ifade ederler Tecrübelere ve gözlemlere dayanırlar, bazen âdet ve gelenekleri ifade ederler Çoğu mecazlıdır Anonimdir ve edebî tür özelliği gösterir Genel bir yargı bildirir Öğüt verme amacı taşır At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur Böyle gelmiş, böyle gider Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider Damlaya damlaya göl olur Dost kazan dost; düşman anadan da doğar Eden bulur Geniş gününde dar gezen, dar gününde geniş gezer Göz görmeyince gönül katlanır Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır Üzerine laf düşmedikçe konuşma Vakitsiz açılan gül çabuk solar 8 DOLAYLAMA Bir kelimeyle anlatılabilecek bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya denir “yavru vatan”: Kıbrıs, “büyük kurtarıcı”: Atatürk, "ulu önder":Atatürk “derya kuzuları”: balık, "file bekçisi":kaleci “Türkiye’nin kalbi”: Ankara 9 anlam genİŞlemesİ (yan anlam) 10 anlam daralmasI ] “oğul” kelimesinin önceleri kız ve erkek çocukları için kullanılırken şimdi artık sadece erkek çocukları için kullanılması gibi 11 anlam İYİLEŞMESİ ] “kötü” anlamındaki yavuz kelimesinin artık “yiğit” anlamında kullanılması gibi 12 anlam kÖTÜlenmesİ ] “canlı” anlamındaki canavar kelimesinin artık yırtıcı yaratık anlamında kullanılması gibi 13 gÜzel adlandIrma ] “verem” kelimesinin dildeki korkunçluğunu azaltmak için “ince hastalık” ile karşılanması gibi ]Yabanî hayvan adı olan “börü”nün atılıp yerine “kurt” kelimesinin kullanılması gibi Not:ALINTIDIR |
|