NÂBÎ |
06-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
NÂBÎ1642'de Urfa'da doğdu Asıl ismi Yusuf İyi bir öğrenim gördü Farsça ve Arapça öğrendi 24-25 yaşında İstanbul'a geldi Muhasip Mustafa Paşa'nın öhce divan katibi, sonra kethüdası oldu Mustafa Paşa ile birlikte 1671'daki Lehistan seferine katıldı Yazdığı "Fetih-nâme-i Kamançina" adlı risaleyle padişahın ilgisini çekti 1678'de hacca gitti Dönüşündü sunduğu "Tuhfet-ül Haremeyn" adlı eseriyle padişahtan samur kürk armağanı aldı Mustafa Paşa'nın ölümünden sonra Halep'e yerleşti Sadrazam Baltalı Mehmet Paşa'nın yardımını aldı Paşanın samzaram olmasından sonra onunla birlikte İstanbul'a geldi "Şeyh-üş-şuara" ünvanıyla itibar gördü 6 padişah devri gördükten sonra 10 Nisan 1712'de yaşamını yitirdi Eserlerinde daha çok hikmet ve derb-i mesel tarzını seçti Şiirlerinde duygulardan çok düşünceler hakimdir Çağının acı, çirkin, aksak yanlarını akıcı, zarif ve sade bir dille eleştirir Türkçe divanının yanısıra Farsça bir divançesi var Hayrî-nâme adlı eseri, oğlu Ebu'l-hayr Mehmed Çelebi için yazılmış öğretici, ahlai bir öğütler kitabı Diğer eserleri şöyle: Hayr-âbâd (Mesnevi), Terceme-i Hadîs-i Erbâin, SÛr-nâme, Zeyl-i Siyer-i Veysî, Münşeât KIT'A Erzân metâ'-ı fazl ü hüner tâ o denlü kim Bin ma'rifet zemânede bir âferînedir Ebnâ'yı dehr her hünere âferîn verir Yâ Râb bu âferîn ne tükenmez hazinedir (Mef'ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün) GAZEL Bir devlet içün çehre temennâdan usandık Bir vasl içün ağyâra müdârâdan usandık Hicrân çekerek zevk-ı mülâkaatı unutduk Mahmûr olarak lezzet-i sahbâdan usandık Düşdük katı çokdan heves-i devlete ammâ Ol dâiye-i dağdağa-farmâdan usandık Yazýlým Dili gamla dahi dest ü giribândan usanmaz Bir yâr içün ağyâr ile gavgaadan usandık Nâbi ol âfetin ahvâlini nakl it Efsâne-i Mecnûn ile Leylâ'dan usandık (Mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün) GAZEL Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Bir neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz Çok da mağrûr olma kim mey-hâne-i ikbâlde Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz Top-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz Bir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır ser-mâyesi Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh Bî-aded mağrûr-ı sadr-ı i'tibârın görmüşüz Kâse-i deryûzeye tebdil olur câm-ı murâd Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâde-hârın görmüşüz (Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) |
|