|  | İbn-i Sirin |  | 
|  07-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İbn-i Sirinİbn-i Sirin Hazretleri Basralı Muhammed uzun boylu, geniş omuzlu, kara kaşlı, kara gözlü, inci dişli, gül yüzlü bir gençtir  Zevkli giyinir ve daima çiçek gibidir  Nereden görür, nasıl peyler bilemiyoruz ama devlet adamlarından birinin karısı ona fena takar  Karşılıksız aşkı yüzünden insanlıktan çıkar  Kara pus kara yas somurtur, yemeyi içmeyi unutur  Bu ani değişim yaşlı dadının gözünden kaçmaz  Yaşlı dediysek saf değildir  Anasının gözüdür ve şeytana bile papucunu ters giydirir  Bir gün hanımını deşeler  “Ne o güzel kızım” der, “hele söyle, derdin ne?” Kadın önce “yok bi şey”lerle geçiştirmeye kalkar ama ihtiyar kurt yutmaz  İşin içinde bir gönül meselesi olduğunu anlar  Hani ‘aşk insanı söyletir’ derler ya, yine öyle olur  İhtiyar dadı ağzından girer burnundan çıkar ve büyük sırra kapı aralar  Hanımefendi uzunca bir tereddütten sonra “filanca yerdeki bezzaz” der, “adı Muhammed olmalı  ” -Üzüldüğün şeye bak  Ben de vali ya da nazırlardan biri sandımdı  -Ne farkeder? -Çok şey farkeder  -Anlayamadım? -Anlamasan da olur  Şimdi söyle bana, o genci sana getirmemi ister misin? -Böyle bir şeyi yapabilir misin? -Sen beni ne sanıyorsun? -Bunu becerebilirsen seni altınlara, elmaslara boğarım  İhtiyar kadın ertesi gün iki koca destiyi suyla doldurur  Oflaya puflaya bezzazın önünden geçer  Muhammed fırlayıp kalkar ve yaşlı kadının destilerini kapar  -Müsaade ederseniz ben taşıyayım anacım  -Ay zahmet olacak  Evimiz de azıcık uzakçadır ama    -Olsun be anacım, sen dua et yeter  Kadın önde Muhammed arkada yürürler  Nitekim muhteşem kasrın önüne gelirler  İhtiyar dadı  “A be evladım” der, “oldu olacak şunları yukarı bırakıver  ” Bir kat çıkarlar, iki kat çıkarlar, üçüncü kata gelince kadın onu bir odaya sokar ve üstünden kilitleyiverir  Muhammed olan biteni anlamaya çalışırken içeriye genç bir kadın girer  Salına salına gelip karşısına dikilir ki maksadı bellidir  Genç bezzaz kıpkırmızı kesilir, ağlamaklı bir sesle “bırakın beni gideyim” diye yalvarır  Kadın buna sadece güler ve kararlı bir sesle “Hayır!” der, “ya dediklerimi yaparsın ya da çılgınlar gibi bağırır, uşakları başına toplarım  ” -Ama ben, ihtiyar kadın, su, desti    -Bunlara kimin inanacağını sanıyorsun? Üçüncü katta ve yatak odamdasın  Genç bezzaz kapıdan çıkamayacağını anlayınca camı açar ve zerre kadar tereddüt etmeden kendini aşağı atar  Yere oldukça sert düşer ve kendinden geçer  Baygınlık anında Yusuf Aleyhisselam’ı görür  Yüce Nebi onu muhabbetle kucaklar ve “Biliyor musun” der, “senin başına gelenler benim başıma gelenlere benziyor  Dilerim Rabbim’den, sana da ilmimden versin!” Ve duaları kâbul olur  İbn-i Sirin rûya tabirinde benzeri az gelen bir derya olur  Hayat hikayesi İbn-i Sirin’in annesi (Safiye Hatun), Hazret-i Ebûbekir’in azatlı kölesi, ablası (Hafsa Radıyallahü anha) ise sayılı muhaddislerden biridir  O da genç yaşlarda ilme sevdalanır ve Hazret-i Aişe, Zeyd bin Sabit, Hasen bin Ali, Ebu Hureyre, Abdullah bin Abbas, Cündeb bin Abdullah, Samira bin Cündeb, İmran bin Husayn, Huzeyfe bin el Yemani, Ebû Said-i Hudri ve Ebû’d-Derdâ’nın (Aleyhimürrıdvan) sohbetlerinde yetişir  Özellikle Enes bin Malik’ten (Radıyallahü anh) çok istifade eder  İbn-i Sirin hadis ilminde isnada çok ehemmiyet verir  O yıllarda talebeleri bu titizliğin lüzumunu kavrayamazlar, ancak ortalık karışınca hocalarının hassasiyetini anlarlar  İbn-i Sirin ayeti kerimelerin hangi hadise üzerine inzal olduğunu araştırır ve talebelerine sadece Sahabe-i kiramın yaptığı tefsirleri aktarır  Kendisi müctehid olmasına rağmen bütün fıkhi meseleleri sahabelere danışır  İşte bu yüzden talebelerinin arasından Şâb’i ve Malik bin Dinar gibi zirveler yetişir  Nefsani, şeytani, rahmani İbn-i Sirin rüyaları nefsani, şeytani ve rahmani diye tasnif eder  Rüyasının tesirinde kalanlara “aldırma” der, “sen uyanık iken Allah-ü teâlâ’nın emirlerini yapmaya bak  ” Biri rüyasında erkeklerin ve kadınların ağızlarını ve edep yerlerini mühürlediğini söyler  Mübarek güler “Hadise açık” der, “sen ramazan-ı şerifte müezzinlik yapmış olmalısın  ” Rüyasında domuzların boynuna inci takan birine “Sen saman pazarında altın satıyorsun” buyurur, “bundan böyle ehil olmayan kimselere hikmet öğretmeye kalkışma!” Adamın biri telaşla gelir ve “Rüyamda bir kuşun mescidden güzel bir taşı alıp gittiğini gördüm” der  İbn-i Sirin ayağa kalkar ve “Öyleyse kalkın gidelim” der, “Hasan-ı Basri vefat etmiş olmalı!” İbn-i Sirin evinde her cuma paluze (bir nevi tatlı) pişirtir hem çoluk çocuğuna hem gelene gidene yedirir  Tam 41 çocuğu olur ama Abdullah’tan gayrisinin ölüsünü görür  40 defa evladını defneder ama bir kere bile “üf” demez  Dil ile “Alan da o (Celle Celalüh) veren de o” demek kolaydır ama o bunu hal ile söyler  Gıybetten sakının İbn-i Sirin annesine çok hürmet eder  Kadıncağız oğlunun sesini bile tanıyamaz çünkü mübarek onun yanında hiç konuşmaz  Bidat sahiplerinden uzak durur ve gıybete asla basamak olmaz  Biri gelip Haccac hakkında konuştuğunda “Şüphe etme ki Allah-ü teâlâ hükmünde adildir  Başkasının haklarını Haccac’tan alacağı gibi, Haccac’ın hakkını da başkalarından alır  Yarın İzzet ve Celâl Sahibinin huzuruna çıktığında sana senin günahlarını soracaklar, Haccac’ınkileri değil”  İbn-i Sirin Hazretlerine göre “filan şahıs, filandan daha âlimdir” demek dahi gıybettir  Çünkü ikincinin kalbi incinebilir  Hatta “Şu yahudi tabib, şu yahudi tabibden daha bilgilidir” demekten bile çekinir  Mübarek “Sakın kimseye haset etmeyin” buyurur  “Eğer cehennemlikse neyine özeneceksin  Yok cennetlikse ona uymalı ve imrenmelisin  ” İbn-i Sirin birisine “Nasılsın?” diye sorar  Adam “Ailesi kalabalık, meteliksiz ve 500 dirhem borcu olan biri nasıl olursa” diye cevap verir  Hemen evine gider ve sözkonusu adama bin dirhem getirir  Çünkü o derdi ile meşgul olamayacağı kimseye halini bile soramaz   Beş ama ne? Bir gün İmam-ı Azam Hazretleri İbn-i Sirin’e gelir  “Rüyamda Azrail Aleyhisselâmı gördüm” der, “canımı ne zaman alacaksın diye sordum bana beş parmağını gösterdi  Beş de ne? Söyleyin n’olur, ay mı, yıl mı, dakika mı?” İbn-i Sirin güler “Sen de biliyorsun” der, “Beş şey var ki onu kimse bilemez  Ölüm de bunlardan biridir  Azrail âleyhisselam sana onu hatırlatmış olmalı” Ama şu var ki İbn-i Sirin de ölümden ve hesap gününden çok korkar  Söz kabirden kefenden açıldığında yüzü kireç gibi olur ve kaskatı kesilir  Ama çok güzel can verir  Hasan-ı Basri gibi bir zirveyle aynı kubbe altında yatmakla şereflenir   | 
|   | 
|  | 
|  |