Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ekşi, oktay

Oktay Ekşi

Eski 07-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Oktay Ekşi



7 Aralık 1932 tarihinde Ordu'nun Mesudiye ilçesinde doğdu 8 Ocak 1952 tarihinde, 19 yaşında özel bir haber ajansında gazeteciliğe başladı Daha sonra Dünya gazetesinde muhabir olarak göreve başladı 22 yaşından sonra da, bu gazetenin 1960 yılına kadar Ankara Temsilcisi olarak görevini sürdürdü


27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, Dünya gazetesinden ayrılarak Öncü gazetesinde İstihbarat Şefi olarak görev yapmaya başladı İhtilalden sonra "1961 Anayasası"nı hazırlamak için kurulmuş olan Kurucu Meclis'te ''Basın Temsilcisi'' olarak görev aldı Kurucu Meclis üyeliğinden sonra CHP'nin yarı resmi organı olan Ulus gazetesi'nde bir yıl kadar istihbarat şefi olarak çalıştı Daha sonra da lisan öğrenmek için Londra’ya gitti ve buradaki Türkiye Başkonsolosluğu'nda üç yıldan fazla süreyle yerel katiplik yaptı


1966 yılında Londra'dan yurda dönüşünde bir taraftan Yeni Gazete’nin Ankara Temsilciliğini yürütürken, diğer taraftan da mesleği dolayısı ile geciktirmiş olduğu üniversite öğrenimini tamamladı 1967 tarihinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezuniyet diplomasını aldı



HAKKINDA YAZILANLAR


Midas onu tanısaydı kulaklarının sırrını emanet ederdi


DOĞAN HIZLAN

Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi


Edip Cansever'in 'Çağrılmadan gelen Yakup'u vardı, benim de Oktay Ekşi'm



BİR 19 Mayıs sabahı, odamda gazeteleri okuyorum


Birden kapıda Kayzer Wilhelm bıyıklı, Burberry pardesülü ve şapkalı bir zat belirdi :


- İşte bugün geldik, sizi kurtardık, demez mi?


- Sizi Mesudiye'den kim çağırdı Oktay Bey, dedim


- Tamam bizi düşmandan kurtardınız ama İstanbul'a çakılıp kaldınız


Yani biz İstanbullular eğlenirken, o hep bizi kurtarmayı düşünürmüş


İşte kadim dostum Oktay Ekşi ile diyalektik münasebetimiz böylece koyulaştı Anlayacağınız tez var, antitez var, sentez yok


Beni öylesine köşeye sıkıştırıyor ki, Osmanlı İmparatorluğu'nu savunmak zorunda kalıyorum


- Art düşünceyi (!) anlıyorum, beni ille o cepheye itiyor ki, Atatürkçülük meydanında yalnız kalsın


Ne oyunlar yapıyor, hele birini mutlaka yazmalıyım


Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'ne, bu yıl 18 Mayıs'ta bir konferansa gittim Ertesi gün de 19 Mayıs Salonda oturuyorum, elime bir telgraf tutuşturuldu:


Acele İstabul'a bekleniyorsunuz İmza: Damat Ferit


Beni oradakilerin gözünde, müseccel Osmanlı yapmaya niyetli


İşin aslını sonra anladım 19 Mayıs'ta Samsun'a geliyormuş Karizmasını, imajını ben bozarım korkusu yüzünden bunu yapmış


Biz de Atatürk çocuğuyuz Oktay Bey


Seyirlik oyuna dönüşen tartışmalarımızda, bazan o kadar öfkeleniyorum ki, düello teklifi geçiyor aklımdan


Aman, delilik etme diyorum, kendi kendime, adam Mesudiye dağlarında atış talimleri yapıyor, bir elde tabanca bir elde Kaleşnikof Sen İstanbullu bir çelebisin, muhallebi çocuğusun, senin neyine bu kavga Vazgeçiyorum


Siyasal olayların tansiyonunu ondan izlerim Oda komşum Oktay Ekşi'nin odasına ellerinde dosyalar girip çıkan insanların sayısı çoksa, eyvah şimdi bir siyasetçinin canı yandı, derim


Ertuğrul Özkök'ün eşi Tansu Özkök'ün tesbitine katılıyorum:


O, Hürriyet'in ISO 2001 kalite belgesidir Gerçekten de öyle bir ağabeyimizdir Okurlar da böylece benim daha küçük olduğumu öğrensinler


Hak bildiği yolda yalnız başına gider (Sakın beni çağırma Oktay, Mesudiye'ye gelemem)


Doğduğu yere kendini adayan biri olduğun için seni çok seviyorum Mesudiye'ye yaptıklarını burada övmek isterdim


Övgüden de şüphelenir İstanbul'u terk edeyim diye orayı güzel gösteriyor, diyebilir


Ciddi başyazar hüviyeti dışında onu tanımak hayatımın hoş cilvelerinden biridir


Ben, fıkralardaki ince espriyi böylesine çabuk anlayan ve böylesine güzel gülen insana az rastladım


Tabii her türlü fıkraya, cümlesini ekleyip sizlere de biraz yorum özgürlüğü tanıyacağım


Onunla hep öğleden önce konuşurum Şimdi bazı kötü niyetliler şöyle düşünebilir, Karadenizlidir de ondan mı diye


Hayır canım, öğleden sonra yazı krizine girince, anlattıklarımı dinlemez Odasına kapandı mı, mükemmeliyetçiliğinin esiri olur, gözü kimseyi görmez


Hasm-ı canı olduğum için beni gözetlemeye ara verdiğini zannetmem


Midas, Oktay'ı tanısaydı, uzun kulaklarının sırrını ona emanet eder, elaleme de rezil olmazdı


Uzun meslek yılarından anekdotları anlatırken, basın ve siyaset tarihinin eşsiz olaylarının zevkini çıkarırım


Buradan sesleniyorum


Benle uğraşacağına anılarını yazsa, bilmediğimiz nice kapalı kutu açılmış olacaktır


Evet, dostum Oktay Ekşi'yle ilişkilerimiz bu minval üzre sürüp gidiyor Ne yapalım, Edip Cansever'in 'Çağrılmadan gelen Yakup'u vardı, benim de Oktay Ekşi'm

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.