Ubeydullah-ı Ahrar |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ubeydullah-ı AhrarUbeydullah-ı Ahrar Hazretleri Bu gün yine Türkistan'dayız Uçsuz bucaksız toprakların ve çilekeş insanların coğrafyasında Gerçi bir tanedir güneş zahirde ama nice manevi güneşlerin yurdu olan Türkistanda tarihler 1403'ü gösterirken bir güneş daha eklenir güneşlere Büyük veli Ubeydullah-ı Ahrar doğar ve küçücük bir bebecikken büyük bir veli olacağının işaretlerini verir Daha küçükken yüzünde öyle bir nur parlar ki Ubeydullah'ı görenler hayret ve hayranlık iklimlerinde dolaşırlar Önce Seyyid Kâsım Tebrizi Hazretleri gibi bir büyük âlimin eşiğinden tam bir teslimiyetle girer Muhteşem zekası ve hafızası yanında şaşılacak edep ve tevazusuyla hemen yükselir arkadaşları arasından Derken ona büyük mesafeler katettirecek olan büyük veli, ilim ve marifet kaynağı Yakubi Çerhi Hazretleri'nin namını duyar ve diz çöker önüne Büyük veli bir attarın ıtırdan anladığı basiretiyle ondaki cevheri keşfeder ve ulvi sırları paylaşır Büyük veli "Bir Allah dostunun huzuruna gidince Ubeydullah'a benzeyin Onun gibi kandili takılmış, yağı hazırlanmış, yanmaya hazır bir fener gibi olun ki, Allah dostuna sadece ateşle tutuşturmak kalsın" der Halka hizmet Ubeydullah-ı Ahrar bütün ilimlerden diploma alır ve hocasının emriyle insanlara İslâmiyeti anlatmaya başlar Gerçi halkın gözünde sultanlardan kıymetlidir ve her söylediği emir bilinir ama büyük veli kendisini ahalinin hizmetine adar Herkes Allahü teala'ya bir yoldan kavuşur onu da insanlara hizmet ederek kavuştururlar Bir gün Horasanlı talebesine "Memleketine gitmeni istiyorum" der, "zira annen ve baban benim kalbimin derinliklerine hasretten ateşler koyuyorlar" Genç birkaç günlük Horasan yolculuğundan sonra anne babasına kavuşur ve sorar: "Siz ne yaptınız da hocam bana hemen yanınıza gelmemi istedi?" -Her namazdan sonra Allah'a dua ettik Allah'tan seni bize kavuşturmasını niyaz ederdik Ubeydullah-ı Ahrar Hazretleri ısrarla der ki: "Aman! Doğru itikat İslâmın, imanın şartlarına ve diğer bütün dini konulara Efendimiz aleyhisselamın, Eshab-ı kiramın, büyük imamların ve diğer Allah dostlarının söyledikleri gibi inanın Yoksa hiçbir ibadetinizin zerrece kıymeti olmaz ve geri dönülmez felaketlere düçar olursunuz" Ubeydullah-ı Ahrar Hazretlerinin 1300'den fazla çiftliği olmasına rağmen tevazu içinde yaşar kazandıklarını fakirlere dağıtır, dualarını alır "İnsanların hayırlısı insanlara hizmet edendir" hadisi şerifini sıkça hatırlatır Her haliyle Efendimiz aleyhisselamın ahlâkı ile ahlaklanır Ömrü boyunca esnediği, ayaklarını uzatarak oturduğu görülmez Aşka bak Bir gün misafirlerine bal ikram eder Dervişlerden birinin minik oğlu balı görünce kendini kaybeder Ubeydullah-ı Ahrar merhamet nazarlarıyla süzdüğü çocuğa sorar: "Söyle bakalım küçük efendi adın ne? Küçük çocuk büyük bir iştahla yediği balın lezzetinden olsa gerek başını kaldırmadan mırıldanır: "Bal!" Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri tebessüm ederek buyururlar ki: "Bu çocukta tam bir kabiliyet var Balın lezzetine öyle daldı ki kendini bile unuttu" Bu çocuğu babasından alıp yetiştirir Onda umduklarını bulur Şeyh Ahrar-ı veli der ki: İlmi ile amel eden, Efendimiz aleyhisselam'a, Eshab-ı kirama ve ondan sonraki evliyaya muhabbet duyan alimler şüphesizki Peygamber Efendimizin varisleridir Bu söylediğimiz hadisi şerif ile de sabittir Sakın siz de evliyanın zahirine (dış görüşüne) bakarak onları küçümsemeyiniz ve saygısızlık etmeyiniz Unutmayın ki Efendimiz aleyhisselamı görüp de inanmayanlar "Bu nasıl peygamberdir ki bizim gibi yer, içer" dediler Bundan dolayı dünya ve ahirette azabı ilahiye düçar oldular Siz O'nun (aleyhisselam) varisleri olan evliyaullah için aynı bahtsızlığa düşmeyin ki sonunuz o inkarcılara benzemesin Ömrü insanlara hizmet ve hakikati anlatmakla geçen Ubeydullahı Ahrar Hazretleri ardında Kadı Muhammed Zahid Bedahşi, oğlu Muhammed bin Ubeydullah, Mevlâna Seyyid Hasan, Mevlâna Kâsım gibi zirveleri (daha nicelerini) miras bırakarak bir Cuma günü vefat eder Yıllar geçti Türkistan'da güneş doğup batmaya devam ediyor Ama gönülde doğup, batmayan sevgi ve muhabbet güneşleri kalpten kalbe, nesilden nesile yol buluyor Gafiller de mi var? Ubeydullah-ı Ahrar anlatırlar: Beş yaşlarında mektebe gider, gelirdim Hiçbir zaman Allah'tan gafil olmaz, sürekli kalbimde ve hatırımda tutardım Soğuk ve yağmurlu bir günde çamura battım Ayakkabılarımı çıkarmaya uğraşırken bir an Allahü teâlâ'dan gafil olduğum hissine kapıldım Çok üzüldüm, çok ağladım Çünkü insanların kendilerini yaratandan bir an bile gafil olmadıklarını zannederdim Sonra anladım ki O'ndan (Celle Celalüh) gafil olmamak bazı kullara nasip olan bir şeydir Bu yemeği mutlaka yapın Hatırlayın, mektep sıralarında hangimiz hatıra defteri tutmadı Onun minik kilidini sevdiklerimiz için açmadık mı? Geçen eskileri karıştırıyorum "Bana kalbin kadar temiz bir sayfa ayırdığın için teşekkür eder ve" diye başlayan yazılar içinden biri dikkatimi çekiyor Bu enteresan bir yemek tarifi Kelime oynamadan aktarıyorum Yemeğin adı: İnsanlık Kullanılacak malzeme: Bir tutam tebessüm, iki fincan muhabbet, azıcık ilgi, dolu dolu şefkat ve kararınca nezaket Hazırlanışı: Malzemeyi yüreğinizden alın, yıkamaya gerek yok, zaten tertemizdir Gönül teknenize yerleştirip, sabır fırınında kızartın Kokusu her yana yayıldığında pembeleşmiş demektir Bunu gözyaşı şerbeti ile ıslatın Sonra takvim bıçağı ile dilimleyip hayat tabağına alın Üzerini duygu marmelatı ve sevgi çiçekleriyle süsleyin Gökkuşağı ile fiyonklandırıp servis yapın Merak etmeyin herkese yeter Kendiniz de yeyin Başkalarına da verin Nasıl Hoş değil mi? Haydi, hayırlı bayramlar Kelâm-ı kibar İnsanın kıymeti, idraki ve zekasının, Allah dostlarının hakikatlerini anladığı kadardır Söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbuldür Bizi seven ve yolumuzda bulunanların eli helal kârda, gönülleri ise hakiki yarda olsa gerektir Söz yüce bir şeydir, zamanında ve yerinde olsa gerektir İnsanın yaratılmasından murad, kulluk yapmasıdır Kulluğun özü de her hâlükârda Allahü teâlâyı unutmamaktır |
|