|  | Ömer Engin Lütem ( 1933) |  | 
|  07-06-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Ömer Engin Lütem ( 1933)Emekli Büyükelçi Ömer Engin Lütem, 1933'te İstanbul'da doğdu  Galatasaray Lisesi ve A  Ü  Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi  1957 yılında Dışişleri Bakanlığı'na girdi  Fransa, Almanya, Libya ve İtalya'da çeşitli kademelerde görev yaptı  1975'te Köln Başkonsolosu, 1979'da Personel Genel Müdürü, 1981'de İstihbarat ve Araştırma Genel Müdürü, 1983-89 yılları arasında Sofya'da Büyükelçi, 1989-92 arasında Ankara'da Müsteşar Yardımcısı, 1992-95 arasında Vatikan'da Büyükelçi, 1995-98 arasında Unesco nezdinde Büyükelçilik yaptı  Aynı yıl emekliye ayrıldı  Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Balkan Araştırmaları Başkanı olarak çalışırken yeni kurulan Ermeni Araştırma Merkezi Başkanlığı'na getirildi  Kendisi Bakanlıkta İstihbarat ve Araştırma Genel Müdürlüğü dairesini kurmuş  Ermeni terörü üzerinde, Türk diplomatlarının şehit edildikleri dönemde geniş çalışmalar yapmıştı   HAKKINDA YAZILANLAR Ömer Engin Lütem Oyuna gelmeyelim Ünal Bolat Türkiye 5 Şubat 2001 B  E  Lütem ile 1980'li yıllardan itibaren gelişen Ermeni sorunu hakkında bir sohbet yaptık  Kışlalı- 1981'de İstihbarat ve Araştırma Genel Müdürlüğü'nde ne yaptınız? Lütem- Ermeni cinayetleri bir yana o dönemde bir de muazzam Ermeni propagandası vardı  Her Türk diplomatı öldürdüklerinde "Ermeni soykırımı" vurgulanıyor, dünya basınında yer buluyordu  O zamanki askeri hükümet bu konuya çok önem verdi  Bu alanda çalışmak için kuruldu daire  Hem gelişmeleri izledik hem de dışta gereken diplomatik girişimleri koordine ediyorduk  Faydalı şeyler yaptık  Kitaplar yazıldı  Bunların başında Kamuran Gürün'ün Ermeni Dosyası kitabı gelir  Kendisi de o zaman Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı idi  B  E  Bilal Şimşir de Arşivler Genel Müdürü olarak kitaplar yazdı  Bu kitaplar hâlâ ana kitap  Bunlara tabii eklemeler de yapıldı  Yurt dışında Türkiye'ye karşı suç işleyip yakalananların davalarına Türkiye'nin müdahil olarak katılmasını sağladık  ‘Kamuoyunun ilgisi azdı’ Kışlalı- Hükümetler önem vermeye devam etmediler sonra değil mi? Lütem- Doğru  O zaman önem verildi ama 1985'ten sonra ilgi azaldı  Cinayetler durmuştu  Kamuoyu ilgisi azaldı  Bu tabii de hükümetin ilgisinin azalması garip  Daha ziyade cinayet olunca ilgi var  Bu ilgisizlik dışarda ciddi gelişmelere imkan verdi  1987'de Avrupa Parlamentosu'nda ilk kararı çıkardılar  Çok önemli bir karardır bu  Türkiye'den pek tepki gelmedi  Sonra benzer kararlar 90'lı yılların başından itibaren gelmeye başladı  Kıbrıs, Belçika, Rus Duma'sı kararları geldi  Bunlarla hükümetler pek ilgilenmediler  Kamuoyu da tepki göstermedi  Böylece bu günlere geldik  Kışlalı- Peki hükümetler böyle ilgisiz kaldı  Ama sizin kurduğunuz daire bunları izleyip hükümetleri uyarmadı mı? Lütem- Gayet tabii  Arkadaşlarımın görevi bu  Bunu mutlaka yapmışlardır  Ama karar hükümetlere ait  Bizim ülkede iki önemli konuyla birden uğraşılamıyor galiba  İş işten geçtikten sonra başka konuya eğiliniyor  Bugünkü olaylar bunun açık misali  Bakanlığa yığınla bilgi geliyordu  Bunlar muhakkak değerlendirilip makamlara bildirilmiştir  Ama küçümsenmiştir  ‘Zafiyet içinde kaldık’ Kışlalı- Neler yapılabilirdi acaba? Lütem- İşin birkaç yanı var; bunlardan biri diplomatik girişimler  Kamuoyuna yönelik faaliyetler de bilimsel kitaplar yayımlamak, gerektiğinde seminerler düzenlemek gibi  Asıl kesilen faaliyet soykırım olduğu iddialarına cevap verecek yayın ve benzer faaliyetlerin durdurulmasıdır  O sırada Ermeniler dünyanın birçok yerinde yoğun faaliyetlerine devam ediyorlardı  Diplomatik girişimler bilimsel, tarihi verilerle desteklenmeyince boşlukta kaldılar  Kışlalı- Bugünkü durum nedir Batı dünyasında? Lütem- 1915 olaylarının soykırım olduğuna inanmayan kimse kalmadı dışarıda  80'li yılların ortasından itibaren tezimizi tanıtma açısından büyük zafiyet içinde kaldık  Tereddütler soykırım olduğu noktasında değil de; acaba modern Türkiye'yi rencide edecek bir şey yapalım mı yapmayalım mı noktasındadır  Yoksa 'Hayır soykırım olmamıştır' diyen çok az insan ve ülke var  80'li yılların başında 50-60 bilim adamı ABD'de gazetelere verilen ilanda "Soykırım yoktur" diyordu  Bugün arasanız bunlardan hiçbirini bulamayabilirsiniz  Kışlalı- Üzerlerinde Ermeni kamuoyu baskısı olduğu için çekiniyorlar herhalde? Lütem- Tabii fikirlerini değiştirmemişlerdir ama dediğiniz gibi büyük baskı karşısında kalmışlardır  Adım adım bu noktaya gelindi  Bu olumsuz gelişmelere şaşmamak gerek  Çünkü Türkiye soykırım iddialarını çürütecek savunmayı yapamamıştır  Şimdi bizim Enstitü; Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, bunu yapmaya çalışacak  Kışlalı- İşlevi ne olacak? Lütem- Ermeni sorunlarıyla uğraşan yegâne sivil kuruluş bu  Devlet içinde de yok  Bir başlangıç  Dışta tek amaçları soykırım iddialarını yayma olan çok Ermeni kuruluşu var  Enstitü olarak iki görevimiz var  Biri; bilimsel yayını yapmak  Bir dergi çıkaracağız  İnternette Türkçe ve İngilizce site açacağız  İkinci faaliyetimiz eğitime yönelik olacak  Genç üniversite mensuplarını bu konularda eğiteceğiz  Doktora yapmalarını, tez yazmalarını teşvik edeceğiz  Türkiye'de Ermeni konusunu bilenlerin sayısı az olduğu gibi bunların çoğu da yaşlanmış durumda  ‘Tepki çok büyük’ Kışlalı- Sizce ülke bu sorunun ciddi bir sorun olduğu ve ciddi çaba olmadan kurtulamayacağı idraki içinde mi? Lütem- Garip bir durum var  Herkes kendini güncele göre ayarlıyor  Şu anda herkes böyle ama sonra ne olur bilemem  Şimdiki tepki çok büyük  Bir kısmı sizin de arkadaşlarınız olan diplomat şehitlerimiz öldürüldüklerinde ortaya çıkan tepkiden daha fazla tepki var şimdi  Oysa o olaylar şimdikinden daha önemliydi  Kışlalı- Olayların birden artmasının Ermeni Cumhuriyetinin kurulmasıyla ilgisi var mı? Lütem- Ondan ziyade Koçaryan'ın durumuyla ilgili  İlk gelen Petrosyan soykırım iddiasını rafa kaldırmıştı  Ama 7 sene görevde kaldı Türkiye'den bekledikleri hiçbir gelişme sağlayamadılar  Türkiye'ye karşı hayal kırıklığına uğradılar  Koçaryan tutum değiştirdi  Şimdi dışarıdaki Ermenilerle, diaspora ile uyum içinde görünüyor  Soykırım konusunu sürgit edeceği belli  Kışlalı- Dışişlerinde 'Ermeni devletiyle yakınlaşma' eğilimi var  Ama onlar bunu zafiyet işareti olarak alıyor  Bir de; bu gerçekçi mi? Azerbaycan'ı kaybetmeyi göze almadan? Lütem- Bu, cambazlığa benziyor  Bunu yapmaya kalkarsak yıllardır izlediğimiz Karabağ politikamıza aykırı olmaz mı? Birçok açmazı var  Zamanlamasından da şüphem var  Ama Ermenistan ile diaspora arasında soykırım konusunda büyük fark var  Diasporayı ayakta tutan soykırım iddiası  Ermenistan halkının başka büyük dertleri var  Sovyet döneminde de pek bu konuda bilinçlendirilmemişler  Kışlalı- Paris'te alınan karar sizce sadece oradaki Ermeni oylarından dolayı mı? Yoksa bazı ihaleleri alamamaları, bundan dolayı Chirac'ın Türkiye'ye gelmekten vazgeçmesi de rol oynadı mı? Lütem- Genellikle dediğiniz gibi buna inanılıyor  İhaleleri alamamalarının verdiği büyük burukluğun etkisi olmalı  Bu arada Türkiye'yi fazla rencide etmemeye de itina ediyorlar  Kanun lafzında  Ama Türkiye bunlardan hiç etkilenmedi ve açık seçik suçlanıyormuş gibi tepki gösterdi  Fransızların bu tepkiyi beklediklerini zannetmiyorum  Hesaplarının yanlış olduğunu şimdi görecekler  Kışlalı- Türkiye bu tür karar çıkaranları umursamasa 'Cehenneme kadar yolunuz var  Ne çıkarırsanız çıkarın' dese ilerde başına büyük dert açar mıydı? Lütem- Hayır açmazdı  Ama Türkiye'de bunu böyle hissetmek mümkün değil  Kamuoyu bunun böyle hissedilmesine izin vermez  Çok hassas  Kışlalı- Bundan sonra tazminat ve toprak isteği gelebilir mi? Lütem- Bunu diasporada düşünenler olduğu anlaşılıyor  Ama soykırımı kabul etmeyene tazminat nasıl zorlanır? Toprak isteği ise hayal olur   | 
|   | 
|  | 
|  |