Prof. Dr. Sinsi
|
Böbrek Taşı Nedir?
Böbrek Taşı
İdrarda bulunan oksalat billurları tarafından böbreğin tam orta bölümünde oluşmaktadır Böbrek taşları boyutsal değişiklik göstermektedirler Bir zeytin kadar olanları aynı zamanda bir ceviz kadar olanları da bulunmaktadır Küçük boyutta olanlar hiç bir etki göstermeksizin dışarı atılabilirler Boyutları daha fazla olanlar ise sancı yapabilmekte ve organlarda zarara neden olabilmektedir Büyük bir olasılıkla zarar verebilecekleri yer idrar yolları olacaktır Mesaneye doğru yol alan taşın en çok burada sancıya ve zarara neden olduğu bilinmektedir
İnsanlarda böbrek taşının neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir Fakat bilinen; bazı insanlarda bir kere oluştu mu bunu yinelediğidir Aile üyelerinden birinde görülmesi halinde diğerlerinde de görülme ihtimali fazladır İleri yaştaki insanlarda pek rastlanmamaktadır Yeterli miktarda su içmemek yani sıvı tüketmemek böbrek taşının oluşum nedenlerindendir Özellikle yaz aylarında yüksek derecede kaybedilen sıvı aynı derecede yenilenmelidir
Hareketsizlikte, taş oluşumu için bir neden olarak sayılabilmektedir Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülmektedir Sağlıksız beslenmek böbrek taşı oluşumunda rol oynamaktadır Bu nedenle alınan besinlere oldukça dikkat edilerek, magnezyum, kalsiyum ve B6 vitaminlerini sık sık almaya özen göstermek gerekmektedir Eğer vücudunuz sürekli böbrek taşı oluşturuyorsa bol bol ıspanak ve üzüm tüketmelisiniz Bir çok uzman çikolatanın böbrek taşı oluşumuna iyi geldiğini savunmaktadır
Bağırsaklarda iltihap oluşturan rahatsızlıkların olması, sarkoidoz, kemiklerde oluşan rahatsızlıklar, gut hastalığı, paratiroit bezinin çok fazla çalışması, paget hastalığı, sütalkali sendromu böbrek taşı oluşumuna neden oluşturmaktadır
İdrar yollarında sürekli tekrar eden rahatsızlıkları olan, kalsiyumu yüksek dozda içeren ilaçları fazla miktarda alan, doğuştan bir takım hastalıkları olan kişilerde taş oluşma olasılığı daha fazladır
Sürekli kendini yineleyen bir rahatsızlık olan böbrek taşı için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir
Böbrek Taşlarına Etkin Tedavi
Böbreklerde oluşan taşlar endüstrileşmiş toplumlarda her 100 kişiden 1 ya da 5’ini ilgilendiren önemli bir sağlık sorunu En çok 30-60 yaş grubunda ortaya çıkan böbrek taşları daha çok erkeklerde görülüyor Her üç erkeğe karşı ancak bir kadında böbrek taşı görülüyor
Böbreklerde taş oluşumu ile ilgili öne sürülen pekçok teori var Ancak kesinleşmiş bir neden tespit edilmiş değil Acıbadem Carousel Hastanesi Üroloji Bölüm Sorumlusu Prof Dr Veli Yalçın, kişinin metabolizma özelliklerine bağlı olarak birden fazla etkenin böbrek taşı oluşmasına yol açmasının muhtemel olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
“Bugün üzerinde en fazla durulan neden doygunluğa bağlı kristalize olma teorisidir Buna göre bir sıvı içinde belli tür miktarına kadar eriyik halde bulunan bir madde sınır doz aşıldığında artık sıvıya karışmayıp çöküyorsa değişik maddelerin çözünmüş olarak bulunduğu idrarda da benzeri bir durum oluşmaktadır Çöken madde taş oluşumu için ilk adımdır ”
Taşın en önemli belirtisi olan ağrı, tıkanıklığa bağlı olarak ortaya çıkıyor Taşın neden olduğu tıkanıklık yüzünden böbrek şişmeye başlıyor Tedavi edilmediği takdirde böbrekte idrar yapımında etkin noktaların, biriken idrarın basıncı altında kalarak fonksiyonlarını kaybettiğine dikkat çeken Prof Dr Veli Yalçın şu uyarılarda bulunuyor:
“En son aşamada böbrek bir su kesesi halini alır İdrarın kanlı gelmesi bir diğer önemli belirtidir Bu gözle görülebilir olduğu gibi sadece mikroskop ile yapılan analizlerle ortaya konabilen şekilde de olabilir Sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları da bir diğer belirti şeklidir
Fakat burada unutulmaması gereken en önemli nokta, taşların sessiz bir şekilde de böbrek içersindeki ufak idrar havuzcuklarında büyüyebileceği ve böbreği yavaş bir şekilde tahrip edeceğidir Bu yüzden ailesinde taş hastası olan kişilerin idrarı renk değişikliğine uğradığında bir uzman incelemelidir Belinin her iki yanında künt ağrıları olan kişilerin durumu mutlaka bir ürolog tarafından değerlendirilmelidir ”
Beslenme taş oluşumunda etkili mi? İdrar yolu taşlarının bilinen pekçok tipi bulunuyor Hasta olan kişide hangi tipin oluştuğu ancak taşın dikkatli bir laboratuvar analizinden sonra kimyasal içeriği araştırılarak belirlenebiliyor Buna göre, hastanın kan ve idrar tetkikleri değerlendirilerek vücutta fazla olan veya idrara fazla miktarda atılan maddeler hakkında fikir sahibi olunabiliyor
Prof Dr Veli Yalçın,”Bu bilgiler ile hastalara belirli bir diyet önermek söz konusudur Yoksa ezbere söylenen ve kişilerin yeme alışkanlıklarını gereksiz yere kısıtlayan, temel dayanağı olmayan öneriler veya halk arasındaki yaygın inanışlar hiçbir anlam ifade etmemektedir” diyor
Üriner sistem taş hastalığının ömür boyu devam eden bir hastalık olduğunu söyleyen Prof Dr Veli Yalçın, böbrek taşlarının tekrarlayabileceği konusunda uyarıda bulunuyor: “Taş yapan hastaların yaklaşık yüzde 70’inde 1 5 ile 8 yıl arasında tekrar taş oluşmaktadır Dolayısıyla bu bilinçle uzun süreli ve etkin bir takip gerekmektedir ”
Taş hastalığı nasıl tedavi edilir? Böbrek taşı olduğu belirlenen hastalarda öncelikle kolik adı verilen şiddetli ağrının ağrı kesici ve spazm çözücülerle giderilmesi gerekiyor Prof Dr Veli Yalçın, taşın konumu nedeniyle sistemde idrar akışını engelleyen ve hatta tamamen ortadan kaldıran bir durum varsa, buna iltihabi reaksiyon da eklenmişse hastanın hastaneye yatırılması gerektiğini belirterek, şöyle devam ediyor:
“Hasta hastane koşullarında gözetim altına alınarak antibiyotik tedavisi eşliğinde idrar akımının böbrekten mesaneye akışını sağlayan ek yöntemlerle tedavi edilmelidir İdrar yolları içersinde yer alan taşların boyutları küçükse ( 0 5 cm’den daha küçük) ilaç tedavisine eklenecek yeterli sıvı alımı taşın düşürülmesini sağlayabilir Bu tip taşlar gerekli sürede düşmediği takdirde veya sistemde daha büyük taşların olduğu durumlarda en kısa sürede en uygun tedavi uygulanmalıdır ”
Şok dalgalarla taş kırma Böbrek taşlarının tedavisinde günümüzde kullanılan birçok tedavi yöntemi var
Vücut dışından şok dalgalar ile taş kırma tekniği bunlardan biridir Kolay uygulanabilir ve etkin bir yöntem olan şok dalgalarla taş kırılması, her tip taşta etkili olmayabiliyor Belirli boyut üzerindeki taşlara uygulanması sonrası problemlerin ortaya çıkması, idrar yollarının her bölümünde aynı başarıyı gösterememesi gibi olumsuz yönleri de bulunuyor Prof Dr Veli Yalçın, bu konuda “Ayrıca kırma tedavisinin tek bir kereye mahsus olmadığı, seanslar halinde yapılıp taş parçalarının yine hasta tarafından önceden tahmini mümkün olmayan bir sürede düşürüldüğü bilinmelidir Kırılan parçalardan düşmeyenler yeni taş oluşumu için nüve özelliği de taşıyabilir” diye konuşuyor
Perkütan nefrolitotomi Bugün artık konunun uzmanı bir ürolog tarafından güvenli ve en kısa sürede en etkin sonucu alacak şekilde uygulanabilecek teknolojik aletler bulunduğuna dikkat çeken Prof Dr Veli Yalçın sözlerine şöyle sürdürüyor:
“Dışarıdan açılan küçük bir kanaldan girerek taşın böbrekten alınması (perkütan nefrolitotomi), ya bu yolu kullanmak ya da alt idrar yollarından girilen özel aletlerle ses dalgası, elektro hidrolik veya lazer enerjisi yardımıyla taşların parçalanıp alınması kapalı operasyon teknikleri olup bugün kullanımdadır Bu tekniklerde hasta dışarıdan işlemin yapıldığına dair bir iz taşımadığı gibi çok kısa bir sürede günlük yaşantısına dönmektedir Bazı büyük ve farklı konumlarda yerleşmiş taşlarda ise dışarıdan ve vücut içinden kırma yöntemleri kombine edilerek kullanılabilir
Fakat teknolojinin bu kadar gelişmesine rağmen yine de bir kısım taşlara açık, klasik cerrahi yaklaşım gerekir Önemli bir nokta tedavi seçeneğinin bu kadar açık olduğu bir hastalıkta, hastanın uygun tedaviyi alabilmesi için bu imkanların hepsine hakim bir klinikte, bu tedavi seçeneklerinin hepsine hakim ve uygulayabilen bir tıbbi kadro tarafından değerlendirilmesidir Ayrıca bu tip tıbbi kadro, hastayı tedavi sonrası tekrar taş oluşumu yönünden değerlendirmelidir
Böbrek Hastalarında Diyaliz (SAPD) Tedavisi ve Cinsel Yaşam
Böbrek yetmezliği ile birlikte cinselliğe karşı daha az ilgi duyduğunuzu fark etmiş olabilirsiniz; bu durum normaldir Çünkü kanda biriken zararlı maddeler (üre, kreatinin vb ), kansızlık, hormonlardaki değişiklikler, kullandığınız ilaçlar ve psikolojik durumunuz cinsel isteğinizde azalmaya neden olabilir Diyaliz tedavisine başladığınızda kanda biriken zararlı maddelerin belirli oranlarda uzaklaştırılması sonucunda yorgunluk hissi, bulantı, kusma gibi belirtilerin zaman içerisinde kaybolması ve kansızlığın düzeltilmesi ile cinsel isteğiniz geri gelebilir Bununla birlikte diyaliz tedavisinin ilerleyen günlerinde cinsellikle ilgili şikayetleriniz devam ediyorsa, ileri tetkik için doktorunuza başvurmaktan çekinmeyiniz
SAPD ile yeni bir yaşam tarzına başlayan sizlerde en sık görülen problemler cinsel arzu duymama, erkek hastalarda ereksiyonun (sertleşme) gerçekleşmemesi, bayanlarda ise dış genital organlarda yeterli ıslanma olmamasıdır Bu tür sorunlarınız varsa telaşa kapılmayınız; çünkü söz konusu problemlerin tümü değişik yöntemlerle tedavi edilebilir
Herhangi bir cinsel problemin varlığında, öncelikle eşlerin birbirlerine sabırla yaklaşmaları ve konuşmaları önem taşır Cinsel birleşme öncesi klasik ön sevişme teknikleri uygulamanız problemlerinizi önemli ölçüde azaltacaktır Başarı kazanıldıkça sorunların üstesinden gelme konusunda cesaretiniz daha da artacaktır SAPD hastaları bazı özel noktalara dikkat ettikleri zaman, cinsel yaşamlarını sorunsuz bir hale getirebilirler
SAPD hastalarının cinsel yaşamlarıyla ilgili olarak oldukça sık gündeme gelen konular hakkında aşağıda özet bilgiler verilmiştir
Cinsel İlişki
Vücudunuzda sürekli bir kateter, transfer set ve sıvı varlığı, cinsel ilişki sırasında sizi hem fiziksel hem de ruhsal açıdan rahatsız edebilir Cinsel ilişki sırasında kateter ve transfer sete zarar vermek istememeniz doğal bir düşüncedir Fakat bu nedenle cinsel ilişkiden kaçınmamalısınız Alacağınız basit önlemlerle hem kateter ve transfer setiniz korunacak hem de daha rahat cinsel ilişkiniz olacaktır
Neler Yapabilirsiniz?
1) Periton Diyaliz Sıvısını Boşaltma
Karın içerisinde bulunan periton diyaliz sıvısının varlığı cinsel ilişki sırasındaki aktivitelerinizi kısıtlayabilir Aynı zamanda bu şekilde ilişkiye girdiğinizde çıkış yerinden sızıntı, sıvı kaçağı ve karında fıtık gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz Hem bu sorunların önlenmesi, hem de daha rahat hareket edebilmeniz için cinsel ilişki öncesinde karın içerisindeki sıvınızı boşaltınız
2) Kateter ve transfer setin korunması
Cinsel ilişki öncesinde kateter ve transfer setinizi sabitleyecek ve örtecek olan bir kuşak kullanabilirsiniz Böylece kateter travması ve dış keçenin çıkması gibi sorunları engelleyebilirsiniz Bu önlemleri aldıktan sonra istediğiniz sıklıkla cinsel ilişkiye girebilirsiniz Ancak sizi zorlayıcı ve kateterinize zarar verici pozisyonlardan kaçınmalısınız
3) Periton diyaliz sıvısını yeniden alma
Cinsel ilişkiniz tamamlandıktan sonra diyalizinize devam edebilmeniz için yeni bir periton diyaliz sıvısını karın içerisine vermelisiniz
Üretkenlik
Böbrek yetmezliği olan erkek ve kadınların üretkenliği azalır Fakat yeterli diyaliz uygulanan hastalar yine de çocuk sahibi olabilir Birçok erkek hastada cinsel organın idrar boşaltma amacını artık yerine getiremiyor olması cinsel ilişkiye girmede ciddi endişelere neden olabilir İdrar yapamamanız cinsel ilişkiye girmenize ve üretkenliğinize engel değildir Diyaliz tedavisine rağmen cinsel gücünde kalıcı kayıp olan erkek hastalara gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra çeşitli tedavi yöntemleri ve en son çare olarak da mutluluk çubuğu gibi cerrahi tedaviler uygulanabilir; böylece bu kişiler cinsel yaşamlarını devam ettirebilirler
Adet Dönemleri
Menopozda değilseniz adetlerinizde düzensizlik olursa kadın hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmeniz gereklidir Adet döneminizden bir-iki gün önce veya adet sırasında periton diyaliz sıvınızın rengi hafif pembe olabilir; bu normaldir Eğer periton diyaliz sıvınız yoğun kanlıysa, bunu SAPD hemşireniz veya doktorunuza bildirmeniz gerekmektedir
Doğurganlık
Böbrek yetmezliği olan kadınların adet düzenleri normal olsa bile hamile kalma olasılıkları daha azdır Bununla birlikte hamile kalan ve doğum yapan pek çok kadın hasta da vardır Kadınların hamile kalabilmeleri için adet dönemlerinin yaklaşık 13 – 16 günleri arasında cinsel ilişkiye girmeleri gerekmektedir; fakat hamile kalmak isteyen hastaların hamileliklerinin kendi sağlıklarını olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceğini doktorlarına mutlaka danışmaları gerekmektedir
Hamilelikten Korunma
Sağlıklı bireylerde hamilelikten korunmak için kullanılan yöntemler SAPD hastaları için de geçerlidir Bu yöntemler arasında kadın hastalar tarafından kullanılan doğum kontrol hapları, iğneleri, vaginaya uygulanan kremler ve diyaframlar ile rahim içi araçlar (RİA) sayılabilir Bu hastaların eşlerinin (veya erkek hastaların) *********** (kaput ya da kondom) kullanması da etkili bir doğum kontrol yöntemidir
Böbrek yetersizliği olan kadınlarda RİA dölyolunda enfeksiyon riskini artırabilir Tansiyonu yüksek olan hastalarda doğum kontrol haplarından kaçınılmalıdır; çünkü bu ilaçlar tansiyonu daha da artırabilir Hem hamilelikten, hem de cinsel yolla bulaşabilecek hastalıklardan (sarılık, bel soğukluğu gibi) korunabilmek için en güvenilir yöntem, erkek eşlerin *********** kullanmasıdır Size en uygun doğum kontrol yöntemini eşiniz ve doktorunuzla birlikte tartışmalı ve daha sonra karar vermelisiniz
Eşlerden birinde hepatit B veya hepatit C mikrobu varsa, cinsel ilişki sırasında *********** kullanılması ile hastalığın karşı taraftaki eşe geçmesi büyük ölçüde önlenir Bu durumu bir kez daha vurgulamakta yarar görüyoruz
Böbrekler Böbrekler bel kemiğinin iki yanında, kaburgaların hemen altında yer alan, yumruk büyüklüğünde, fasulyeye benzeyen bir çift organdır Başlıca işlevleri kanın fazla suyunu ve artık maddelerini süzmektir Bu maddeler idrar şeklinde ureter denilen kanallarla böbrekten mesane (sidik torbası ) na aktarılır ve buradan da uretra yolu ile dışarıya atılır Böbrekler aynı zamanda 3 önemli hormonu da üretirler Bunlar kemiklerde kırmızı kan hücrelerinin üretimini harekete geçiren eritropoetin; kan basıncını düzenleyen renin ve sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini
Böbrek Taşı Nedir:
Henüz tamamen anlaşılamamış bazı sebeplerle normal idrarın içeriğinde bulunan özellikle ürik asit ve kalsiyum gibi maddeler kristalleşerek böbrek içinde taş olarak adlandırılan yapıları oluştururlar Tıbbi adı Nefrolitiazis dir Oluşan bu taşlar golf topu kadar büyük olabileceği gibi kum tanesi kadar küçükte olabilirler Düzgün yuvarlak, sivri, asimetrik vs çeşitli şekillerde olabilirler Çoğu taş sarı-kahverengi renklerdedir Ancak kimyasal bileşimine göre bronz rengi, altuni veya siyah renkli taşlar da olabilir
Bazı taşlar hiç belirti vermeden böbrekte kalabilirler Bazıları ise ureterler, mesane ve uretra boyunca yer değiştirirler ve idrarla dışarı atılabilirler Küçük olan taşlar herhangi bir belirti vermeden veya çok az bir rahatsızlıkla dışarı atılabilirken daha büyük olan taşlar çok şiddetli ağrılara sebep olabilirler Bazende idrar geçişini önleyebilen tehlikeli tıkanıklıklar oluşturabilirler
Görülme Sıklığı:
Oldukça sık görülen bir hastalıktır Erkeklerin % 10-15 i, kadınların ise ortalama % 5 inde görülür İlk olarak genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkar Özellikle erkeklerde bir kez taş oluşmuş erkeklerin 2/3 ünde ortalama 9 yıl içinde taş tekrarlamaktadır
Sebepleri:
Böbrek taşını oluşturan sebepler kesin olarak bilinmemektedir Bazı araştırmacılar içilen suyun çok fazla sert ( kalsiyum sulfat içeriği fazla ) veya çok fazla yumuşak ( sodyum karbonat içeriği fazla ) olmasının etki edebileceğini söylemektedirler Aşırı alkol tüketimi, gut hastalığı da aşırı taş oluşumuna sebep olabilir Bazı araştırmacılar ise aşırı sıvı kaybına neden olan sıcak iklimlerde böbrek taşının daha sık rastlandığını, bir başka grup birtakım özel yiyeceklerin bövrek taşına neden olduğunu iddia etmektedir - Supersaturasyon teorisi: ( aşırı doygunluğa bağlı kristalleşme teorisi
) En yaygın teoridir Vücudun susuz kalmasına bağlı olarak idrar daki sıvı oranı ile çözünen katı maddeler arasında dengesizlik oluştuğuna inanılır Bu çözünmüş artık maddeler ile aşırı yüklenen idrar bir noktada doygunluğa uğrar ve bu noktadan sonra artık maddeler yavaş yavaş birikerek kristalizasyona ve taş oluşumuna sebep olur Bu nedenle taş oluşumunu engellemek için çok miktarda su içilmesi önerilir
- İnhibitörler: Normal idrar kristalleşmeyi engelleyen inhibitörleri içermektedir
Bir teoriye göre bazı kişilerde bu inhibitörler yeterli görevi yapamamakta , kristalleşmeyi ve dolayısıyla taş oluşumunu engelleyememektedir
Böbrek Taşlarının Tipleri:
Böbrek taşları kimyasal içerik olarak farklılıklar gösterir Tüm böbrek taşlarının yaklaşık % 70-80 i ya kalsiyum oksalat, veya kalsiyum fosfat ya da her ikisinin bileşiminden oluşur Kalsiyum diş ve kemik sağlığında önemli rol aynar ve normal diyette bulunur Kalsiyumun fazlası idrar yolu ile ile vücuttan uzaklaştırılır Kalsiyum taşları da hiperkalsiüri ( idrarda aşırı kalsiyum bulunması ) li kişilerde oluşmaktadır
Kalsiyum taşı oluşan hastaların % 40 ında sebebi bilinmeyen ailevi geçişli kalsiyum metabolizması bozukluğu vardır Ender olarakta kalsiyum metabolizmasını harekete geçiren parotiroid hormonunu aşırı miktarlarda üreten paratiroid bezi tümörü sebep olmaktadır Furasemid gibi diüretikler, kalsiyum bazlı antasitler ve steroidler de hiperkalsiüri ye neden olabilmektedir Aynı zamanda bazı barsak hastalıkları, A ve D vitamininin çok yüksek miktarlarda alınması, et, tavuk, balık gibi yiyeceklerin aşırı alınması da sebep olabilmektedir
Diyette B vitamininin çok az veya C vitamininin çok fazla olması ile kalsiyum oksalat taşlarının oluşumu arasında bir ilişki kurulmaktadır Ürik asit vücutta protein yıkımı sonucu normal olarak oluşur ve idrarla atılır Ancak bazı kişilerde özellikle erkeklerde ürik asit böbreklerde ve eklem yerlerinde birikebilir Eklemlerde ürik asit birikmesi ailevi geçişli olan gut hastalığında görülür Böbreklerde birikmesi ile de ürik asit taşları oluşur
Böbrek taşlarının % 5-23 ü ( özellikle çoğunlukla erkeklerde olmak üzere) ürik asit taşlarıdır Ürik asit taşlarında genetik faktörlerin de rol oynadığı öne sürülmektedir Yüksek proteinli ( özellikle et ürünleri fazla ) diyet alanlarda ürik asit taşı oluşma olasılığı artmaktadır Tüm taşların yaklaşık % 20 sini oluştururlar İdrardaki ürenin bakteriler tarafından bozulması ile asidikleşen idrarda oluşan amonyak ve magnezyumun kristalleşmesi enfeksiyon taşlarına neden olmaktadır Üriner sistem enfeksiyonu geçirmeye daha yatkın olan kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanmaktadır Sistin sinir kas ve bazı dokuların yapı taşlarından olan aminiasitlerden biridir Ender görülen ailevi bir hastalık olan sistinüri de böbrekler de sistin taşları oluşur Tüm taşların % 1-2 sini oluşturmaktadır
Belirtiler
• İdrarda farklılıkların gözlenmesi ve özellikle
kan olması
• Normalden daha fazla terleme
• Sancıların sırttan başlayarak bele doğru inmesi
• Mide bulantısı ve birlikte gelen kusma
• İdrar sıkışması
• Üşüme ve beraberinde ateş
Böbrek taşı oluşumunu önlemek için sürekli
D vitamini içeren ilaçların alımını kısıtlamak gerekmektedir Tuz alımını sınırlı seviyelerde tutmak da uygun görülür Kalsiyum içeren yiyecekleri belirli ölçülerde almalı ve abartıya kaçılmamalıdır Su içmek oldukça önemlidir Özellikle sıcak günlerde su alımını yüksek oranda tutmak gerekir Kış günlerinde ise C vitamini içeren besinlerin alımında kontrol sağlanmalıdır Ürik asit derecesini yükseltecek her türlü gıdadan uzak durmak ve belirli bir beslenme düzeni sağlamak gerekir
Böbrek taşı kendini en çok sancılarıyla göstermesine rağmen tıbbi bir kaç muayene ile açıkça görülür Özellikle ultrasonda net olarak taş oluşumu gözlenebilir Ayrıca yapılan idrar ve kan tahlilleri neticesinde, tomografi ile de net bir sonuç alınmaktadır Yapılan uygulamalar sonucunda taşın büyüklüğü tespit edilir Eğer taş küçükse kendiliğinden düşmesi beklenir Bu süreç içerisinde yüksek oranda su içmek gerekir Taş büyükse, taş kırma yöntemi denenir Sancılar fazlalaşırsa bunları dindirmek için ilaçlar verilebilir Böbrekte taş oluşumu haricinde böbrek yetmezliği de varsa bu konuda da uygulamalar yapılmaktadır İdrar yollarında bir enfeksiyon gözlenirse antibiyotikle tedavi edilir
Taş böbrekten alındığında üzerinde gerekli tetkikler yapılır Bunun ardından yeniden kendini yineleyebilecek bir tür ise bunu önlemek amacıyla gerekli tedaviye başlanması gerekir
|