Prof. Dr. Sinsi
|
Çora Batur
ÇORA BATUR
Kırım adasının Türk coğrafyası ve Türklük için teşkil ettiği yaşamsal önem , stratejik olduğu kadar , milli hislerin sonuçlarından biridir
Bedenimizin ve ruhumuzun yarı parçası Kırım için vardır , Kırım için yaşar Bizler için Kırım ; hazince , sessizce içimize akıttığımız gözyaşımızdır 
Kırım adasının mazlum Türkleri , kızıl Moskofların elinde katliam edildi , yurdundan sürüldü 1944 sürgününde Kırım Türksüz kalsın diye , Türk soykırımı yapıldı
Osmanlı imparatorluğunun kuzey sınırını koruyan , Rus ordularının önünü kesen kale ; Kırım Türklüğüydü   
Anadolu Türkleri , Kırım’daki soydaşlarına karşı borçludur , sorumludur İç işlerinde bağımsız olan Kırım , cihan imparatorluğu Osmanlının kandaşı , dildaşı , dindaşı halkıyla savunma settiydi Kırım’ın stratejik önemini anlayabilmek için coğrafi haritaya bakmak yeterlidir
Tatar sıfatıyla adlandırılan halkın , adaya gelen Türk boylarından kurulmuş tertemiz Türklükleri , dillerinde , kültürlerinde, fizyonomilerinde kendini belli eder ‘Tatar’ ifadesinin tarihi misyonu , doğruluğu , etkisi yoktur Sömürgeci unsurların , Türklüğü bölmek için her boya ayrı milletmiş şartlanmasını aşıladıklarını asırlardır gördük
Yeni uyandık Türk dünyasının önemli sorunlarından biri olan ‘boyculuk’ tuzağı aşılmalıdır Mezhepçilik kadar tehlikeli olan boyculuk , ayrı yerlere yerleşmiş Türkleri birbirinden kopardığı gibi , kendi benliklerinden de sıyırmaktadır
Türklerin hepsini kucaklayan ve kaynaştıran fikir ; Türkçülüktür
Türkçülük ülküsünün mimarı, sistemleştiricisi Kırım ve Kazan Türkleri olmuştur Mekanı cennet İsmail Gaspıralı bey’in Türkçülüğü, Doğu Türkistan’dan Azerbaycan’a kadar bütün Türk yurtlarından gelen Türkleri ortak kongrede toplamıştı ‘Genç mollalara’ girişiyle başlayan gençliğe hitapları , Kırım Türklüğünün bağımsızlık ve Rus hakimiyetinden çıkış isteklerini dile getirmesiyle devam eder
Kırım ; İsmail Gaspıralı bey gibi bir cevherden önce , adlı adsız sayısız kahramanları cihana sunmuştur Bunlardan biri de Kırım yiğidi Çora Batur’dur
Yiğit , kahraman demek olan Batur sözcüğü , Türkistan’da cengaverlere verilen sıfattır
Çora Batur’un çocukluğunda filiz veren kahramanlığı , onu gerçek bir Batur etmişti
Babası Narih , annesi Menli Aru Sulu olan Çora , Kırım’ın Tama köyünde doğmuştu Çocuk yaşta yiğitliğini gösteren Çora Batur’un hayatında; gerçek bir kişilik olmasına rağmen hayal unsurlarına oldukça fazla rastlıyoruz Hayal ile gerçeğin birbirine geçtiği Çora Batur’un yaşamı , yurt sevgisi ve vatan için çarpışmanın yüceliğinin anlatılması bakımından , Türk kahramanlık hikayelerindendir  
   Günün birinde Çora , köyün çocuklarına dövüş talimi yaptırırken , ak sakallı bir dedeyle karşılaşır Kır at üstündeki ak sakallı dede , çocuklara şefkatle yanaşır Diğer çocukların aileleri zengin olduğu halde , ak sakallı dedeye ikramda bulunmazlar Çora’nın babası fakir bir çiftçidir Sabah erkenden kalkarlar , Çora hayvanlarını alır otlatır Köyün zengin çocukları ak sakallı dededen uzak dururken , Çora ona sürüsünden koca bir hayvan kesip sunar
Memnun olan dede , geceyi çocuklarla geçirir Sabah olunca ; dönmeden önce size diyeceklerim var der Çocuklar heyecanlanır ve dedenin başına toplanır Çocukların cesaretini sınayacaktır Yaşlı adam , belinden keskin kamasını çıkarıp , sapını yere saplar Kamanın sivri ucu yukarı bakar Üzerine de kaftanını örter Çocuklara dönüp ; kim kamanın üstüne yatabilir der Köyün çocukları dehşetle birbirlerine bakarlar
Çora sessizliği yırtar ve bağırır : Ben yatarım dede  Gelip kamanın üzerine yatar , ama dede hızlı davranmış ve kamayı alıp yerine kamış koymuştur Tabii Çora’ya hiçbir şey olmaz Yaşlı adam bu cesur çocuğun saçlarını okşar ve : aferin yavrum , çok cesur bir çocukmuşsun der Bu gözü karalık karşısında Çora’ya bir hediye vermek , bir anı bırakmak ister Kır atını Çora’ya hediye eder : Bu atı sana veriyorum Çora Adı Tasmalıker’dir Bununla büyük işler başaracaksın der ve gider
Yıllar geçer , Çora yaman delikanlı olur Güreşte yenilmez , atışta eğilmez bir Batur olur Yiğitliği bütün Kırım’da yürür , namı anılır Herkes adını duyar , bilir Nerde atış , güreş var , Çora oraya çağrılır
Yine civar köylerin birinde güreş vardır Çora davet edilmiştir İki atından biri olan Celcetmez’e binip köye gider Çora’nın yiğitliğini çekemeyen , kıskanan Aktaşın Ali bey isminde bir adam vardır Çora’yı kıskanır , kendine rakip görür Güreşe giden Çora’nın , o gece evine gelir Yanında kırk adamı vardır Çora’nın babası Narıh’a koyun kestirip pişirttirir
Kendine zorla ikramlar yaptırır Çora’nın genç kız kardeşi vardı Adı Ay Sulu  Koyunu yedikten sonra : Ay Sulu bize ballı boza ikram etsin der hayasızca Narıh bunu kabul etmez ve kızını saklar Aktaşın Ali ,adamlarıyla birlikte , kızını göstermeyen Narıh ve Menli Aru Sulu’yu öldüresiye dövüp giderler
Çora gittiği köyde huzursuzlanır İçine bir acı çöker Bütün gece kötü rüyalar görür Ailesine zarar geldiği içine doğar İçi içine sığmaz , eve doğru yola koyulur Ertesi gün evine döndüğünde , babası ve annesini yaralı görür Size bunu kim yaptı diye bağırır Annesi , başlarına gelenleri anlatır ve Aktaşın Ali’nin gittiği yönü gösterir
Çora delicesine atını o yöne sürer Atın ağzı köpürür , gözleri yalazlanır
Çora’nın gözü öfkeden kararmış , kan bürümüştür
Atının adı celcetmez (rüzgar yetişmez)dir Tozu dumana katan at , yeri göğü sallayıp koşar
Aktaşın Ali’nin adamları ardlarından gelen dumanı görünce ürkerler Dururlar Yanlarına koşanın Çora olduğunu görünce korkudan sinerler 
Çora yanlarına gelip durur Aktaşın Ali, pişkinlikle Çora’ya ne istediğini sorar
Çora : yaşlı Narıh’la Menli Aru Sulu’ya yaptıklarının hesabını istiyorum der
Aktaşın Ali alaylıca , Çora’ya at vermeyi teklif eder
Çora bu cevabı alınca daha da kızar ve : bana at değil dövüş lazım , namusumu temizlemeye geldim der Aktaşın Ali Çora’dan kaçış olmadığını anlar ve dövüşü kabul eder Çora önce Ali’ye yaşını sorar Kendisinden büyük olduğunu duyunca : sen benden büyüksün , büyüklere el kaldırmak ayıptır
Önce sen davran der Ali bey , Çora’nın karşısında durup nişan alır Ok hızla hedefe gelirken Çora ayağa kalkar ve ok değmeden geçer  Şimdi sıra Çora’ya gelmiştir Delikanlı nişan alıp , Ali’yi tek okla devirir Yanındaki kırk adamından otuz dokuzunu da öldürür Bir tanesini gördüklerini , duyduklarını anlatması için öldürmez , bırakır
Aktaşın Ali’nin ölmesinden sonra , Çora’ya bütün Kırım minnet duyar olur Kısa zaman sonra güzel bir kızla evlenir
Günler birbirini kovalar Yiğit Çora , gecelerin birinde bir rüya görür Rüyasında bir ses ona : kalk Çora , Kazan’ı düşman almak üzere kalk diye ses verir Bu rüyadan etkilenen Çora , sabah , duyduğu sesi ve gördüklerini annesine anlatır Annesi , oğlunun yanından gitmesini istemez ve rüyalar tersine çıkar diye oğlunu avutur  Ama Çora , sürekli aynı rüyayı görmeye , aynı sesi duymaya başlar Daha fazla dayanamaz ve Kazan’a gitmeye karar verir
Kazan , ondan yardım istiyordur
Annesi oğlunu durdurmaya çalışır Kırımla Kazan arası uzak oğul , gitme der O : düşman Kazana saldırmış ana , durmam diye celallenir
Kazan’a doğru yola koyulur
Atını sürerken , Kazan’dan Kırım’a doğru can havliyle göçen kuşlarla karşılaşır
Niçin göçüyorsunuz diye sorar kuşlara
Kuşlar : Kazan’ın suları kandan içilmiyor diye ağlar (Ruslar Kazan’a girmişti , Kazan’ın sultanı Süyünbike Hatun , yurdunu var gücüyle savunuyor , Rus ordularına direniyordu)
Hüzünlenir , ağlamaklı olur Güzelim Kazan’ıma Moskof girmiş diye içi bunlanır 
Kazan’a yaklaştığında hemen bir ok atar Ok , Kazan kalesine saplanır Kazan’ı savunan Baturlar , bu yiğidin Kırım’dan gelen Çora olduğunu anlarlar Birleşip , omuz omuza çarpışırlar Çora Batur , Kazan’ın savunmasında yüreğiyle , kılıcıyla efsaneleşir Kazanlı cengaverlerden Mamay Bek , Barbolsun Oğlan , Kuzıcak Oğlan , Biy Bars Bek gibileri ve Çora Batur’un sayesinde Kazan o saldırıdan kurtulur
Çora , Kazan’da bir süre daha kalır Ruslar , Çora’yı savaş meydanında yenemedikleri için , çirkin bir plan yaparlar Rus kızlarından birini Çora’ya gönderirler Güzel Rus kızı onu kandırır
İki ay sonra Rus kızı kaçar
Yıllar geçer ve Rus ordusu tekrar Kazan kalesine saldırır Çora Batur , hemen atılır , savaşır Önüne geleni yıkar , ama Rusların içinde bir tane yiğit vardır ki , onu bir türlü yenemez
Genç askere doğru kılıç savurur , ama eli bir türlü onu öldürmeye varmaz Şimdiye değin attığını vuran , tuttuğunu savuran Çora Batur’un , bir Rus askerine eli kalkmaz  
Düşünür Yüreğini yoklar  
Ve    Anlar ki ; bir türlü kıyamadığı o Rus askeri , Rus kızından olan oğludur 
Üzülür Ruslara döner ve : beni savaş meydanında yenemediniz ama pes etmediniz Oğlumu benim karşıma çıkarıp elimi kolumu bağladınız 
Çora Batur , Rus’un bu onursuz darbesi karşısında fazla beklemez 
Hemen yakınlarda bir akarsu vardır Atını suya sürer ve Kazan’ın soğuk sularına gömülür 
Annesi Menli Aru Sulu , oğlunun ölüm haberini getirenlere inanmaz Oğlum ölemez , o kahramandır , onu hiçbir düşman yenemez der Ama haberciler , suda boğularak öldüğünü söyleyince , inanır Menli Aru Sulu , Çora Batur’a hamileyken , rüyasında oğlunun sudan gelen sebeple öleceğini görmüştür 
Ağlar Gözyaşları nehir olur 
Çora Batur’un hikayesinde hayal unsurları olduğunu belirttik Fakat , hayal unsurları da olsa Çora Batur , gerçekten yaşamış ve Kazan’ın savunmasında , Kırım’ın korunmasında destan olacak kahramanlıklar sergilemiştir Hikayeye katılan hayali unsurlar ve abartılar , onu zenginleştirmek ve gelecek kuşaklara aktarmak için kullanılan değişik tatlar gibi görülmelidir Gerçek olaylar masallaştırılmamış olsa , yüzlerce yıl sonraya aktarılamaz Bugün Kırım’da , çocuklar arasında tekerlemeler , masallar olarak söylenen Çora Batur’un kahramanlık hikayeleri , çeşitli Türkologlarımız tarafından az çok farklılıklarla neşredilmiştir
Bazı anlatıcılara göre ; Çora Batur kendini suya bırakmamıştır Sonunun ne olduğunu bilmemenin verdiği belirsizlikle , veya onu halk arasında ebedi kahraman olarak akıllarda tutmak maksadıyla , hikayeye mistik obje ve anlatımlar konulmuştur Çora Batur gibi bir kahramanın anısını halk arasında yaşatmak ; milli benliği diri saklayacak , milli bilinci ayakta tutacak güçlü bir muhafaza aracıdır 
Dolayısıyla onun ölmediği , ölümsüzleştiği , hâlâ yaşadığı , Kaf dağında kırıkların arasına karışıp onların imamı olduğu , zamanı gelince kırk imamlarla beraber Kazan’a gelip yurdu kurtaracağı söylenir 
Milletleri yaşatan, inançtır Geçmişteki kahramanlarını tanıyan, Atalarına hürmet gösteren milletler, bu inançlarını saklayıp, geleceğe götürmek için yarı gerçek yarı ütopya hikayeler yaratıp yaşatırlar Bunu yaparken içine masal öğelerini az veya çok olarak katarlar Neticede ; milli inancı korumak için , destanlar , hikayeler , masallar , deyişler , türküler   milleti ayakta tutan , diğer milletlerden ayıran zenginlikleridir  
Müge Karahanlı
|