|
|
Konu Araçları |
ailenin, bağışlarını, fahişelere, fakir, müridlerin, pahalı, yatıran, öyküsü |
Fakir Müridlerin Bağışlarını Pahalı Fahişelere Yatıran Ailenin öyküsü |
10-27-2011 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Fakir Müridlerin Bağışlarını Pahalı Fahişelere Yatıran Ailenin öyküsüBİR Fransız mahkemesi önceki hafta dünya hukuk tarihinin en pahalı boşanma tazminatlarından birine hükmetti ve İsmailî Tarikati'nin lideri Kerim Ağa Han'ın ayrıldığı karısına 62 milyon euro ödemesine karar verdi Avrupa basınında günün olayı haline gelen haberin gazetelerimizde gayet küçük şekilde yeraldığını görünce hem "Ağa Han" unvânının ne olduğunu yazmak, hem de bu unvânı taşıyanların vakti zamanında yarattıkları büyük skandalları hatırlatmak istedim "Ağa Han", İslamiyet'in en aşırı inanç sistemlerinden olan "İsmailiye" mezhebinin liderlerinin unvânıdır Bu unvânı taşıyanlar Şia'nın altıncı imamı Caferü's-Sadık'ın büyük oğlu İsmail'in torunları olduklarını, dolayısı ile Hazreti Muhammed'in soyundan geldiklerini iddia ederler Hasan Sabbah'ın Mİrası İnançlarını asırlar boyunca gizleyen İsmailîler, iktidarı ilk defa bu mezhebi benimseyen ve 10 asırda Mısır'da hâkim olan Fâtımîler sayesinde elde ettiler Fatımî Devleti'nin yıkılmasından sonra özellikle İran taraflarında yeniden iktidar mücadelesine girdiler ise de bir daha devlet hâline gelemediler İnançtaki aşırılıklarına rağmen sanatta çok önemli bir ekol yaratmış olan İsmailî doktrininin geçmiş asırlardaki en önemli ve en tanınmış ismi, 12 asırda yaşayan ve adı zamanla efsane halini almış olan Hasan Sabbah oldu Bugün İran'ın sınırları içerisinde bulunan Alamut Kalesi'ni üs olarak kullanan Hasan Sabbah'ın siyasî suikastlerle görevlendirdiği müridlerine verdiği haşhaş zamanla mezhebin adıyla özdeşleşti İsmailîlik, mezhebin gelmiş geçmiş bu en güçlü dinî lideri sayesinde "Haşhaşîlik" olarak da isimlendirildi ve batı dillerine de giren kelime "assasin" yani "suikast" anlamına gelir oldu İsmailî mezhebinin liderleri, 19 yüzyılın sonlarından itibaren "Ağa Han" unvânını kullanmaya başladılar Mezhebin 46 imamı olan Hasan Ali Şah 1887'de "Birinci Ağa Han", oğlu Ali Şah "İkinci Ağa Han" oldu; onun oğlu olan "Üçüncü Ağa Han" Sultan Muhammed de siyasî faaliyetleri ve özel hayatı ile "Ağa Han" kavramını bütün dünyada meşhur etti Üçüncü ve en meşhur Ağa Han'ın torunu olan ve bir Fransız mahkemesinin boşandığı eşine tazminat olarak 62 milyon euro ödemesine hükmettiği Ağa Han, bu unvânı taşıyan dördüncü kişi Asıl adı Kerim el-Hüseynî olan 75 yaşındaki bugünün Ağa Han'ının 12 milyar dolar civarında bir serveti bulunuyor Ağa Han zengin şirketlerin yanısıra vakıfların, dünyanın hemen her tarafındaki gayrımenkullerin ve 600 adet birbirinden kıymetli yarış atının da sahibi Sekizde Bir Hisse Bu kadar büyük servetin kaynağını merak mı ettiniz? Servet, bugün dünyanın dört bir tarafında dağılmış olan 20 milyon kadar İsmailî'nin gelirlerinin sekizde birini mezhep kuralları gereği Ağa Han ailesinin banka hesaplarına yatırması ile elde ediliyor ve bu paralar kârlı yatırımlara dönüştürülüyor Ödenecek olan boşanma tazminatının yanısıra şimdiki Ağa Han'ın ve dedesinin bu sayfadaki kutularda okuyacağınız bütün maceraları da çok az bir kısmı varlıklı ama neredeyse tamamı sefalet içerisinde yaşayan İsmailîler'in işte bu bağışları ile karşılanıyor Pırlanta Hediye Etmenin En İğrenç Yolu İŞTE, Ağa Han ailesinden bazı enstantaneler: * "Dede" Ağa Han, İsviçre'nin Lozan kentindeki "Lozan Palas" Oteli'nde kendi buluşu olan bir eğlenceyi düzenlemeye çok meraklıydı Lozan'a hemen her gelişinde otelin kral dairesine yerleşir ve bu eğlence yüzünden hem otel idaresini, hem de olup bitenlerden haberdar olan herkesi ikrah ettirirdi Eğlencenin temeli, Ağa Han'ın salonun ortasına yaptığı büyük abdesti idi Efendi hazretleri pantolonunu çıkartıp ıkınır sıkınır, içinde hiçbirşey kalmamacasına bağırsaklarını halının üzerine bir güzel boşaltır, sonra en az dört karatlık bir pırlantayı yaptığı pisliğin içine itina ile yerleştirir, taşın üzerini de yine kendi pisliği ile örterdi Ağa Han için eğlence asıl bundan sonra başlardı: Önceden davet edilen ve o sırada kral dairesinin dışında bekleyen Avrupa'nın en güzel ve en pahalı hayat kadınlarını salona alır, "Bmun içinde koskoca bir pırlanta sakladım! Hanginiz ellerini kullanmadan ağzı ile arayıp bulursa, taş onun olacak!" der ve kadınlar pisliğin içine kafalarını daldırıp pırlantayı ağızları ile aramaya başlarlardı İçlerinden biri birkaç dakika sonra başını kaldırır, dişlerinin arasına aldığı taşı o sırada zevkten dört köşe olmuş Ağa Han'a gösterir ve hem koskoca bir "Aferin!", hem de pırlantayı alırdı Kadının parfümüne gerçi bir başka şeyin kokusu karışır ve suratı ile dişleri de rengini değiştirip kahverengiye dönerdi ama birkaç senelik mesai karşılığında kazanabileceği parayı da sadece birkaç dakika içerisinde çıkartmış olurdu! * Lozan Palas'ın idarecileri, "Dede" Ağa Han'ın otellerini her şereflendirişinden sonra kral dairesinin perdesinden halısına, koltuklarından yatağına kadar herşeyini yenilemek zorunda idiler Sebebi, Ağa Han'ın bir başka tuhaf merakıydı: Dinî lider küçük abdesti geldiği zaman tuvalet yerine salonu, özellikle de perdeleri kullanmayı tercih eder ve işini perdelerin üzerine şırıl şırıl yaparak rahatlardı Lozan Palas'ta 1950'lerin başında yaşanmış olan bir hadise, otelin yöneticileri ve müşterileri sayesinde nesilden nesile aktarılacak ve bugünlere kadar gelecekti: Otelin genel müdürlerinden biri görevine henüz başladığı günlerde "Dede" Ağa Han Lozan Palas'ı yine şereflendirmiş, her zamanki gibi kral dairesine yerleşmiş ve perdeleri yine bir güzel ıslatmıştı Olup biteni gören yeni genel müdür dayanamamış, Ağa Han'ın karşısına geçmiş "Alteslerinden oteli hemen terketmelerini rica ediyorum" demiş, dinî lider hiç sesini çıkarmamış, Lozan Palas'ı terkedip Beau Rivage Oteli'ne gitmişti Ertesi gün işitilen bir haber, Lozan'da büyük şaşkınlık yarattı Ağa Han, Lozan Palas'ı satın almıştı! Lozan Palas'ın hissedarlarını Beau Rivage Oteli'ne davet etmiş, hisselerinin değerinin birkaç katını ödeyip otelin sahibi olmuş ve o akşam yeniden Lozan Palas'a taşınıp kovulduğu kral dairesine yerleşmişti Lozanlılar, bir gün sonra daha fazla şaşırdılar, zira Ağa Han Lozan Palas'a sadece birkaç saatliğine sahip olmuş ve oteli hemen satıp elden çıkartmış, üstelik ödediği fiyattan çok daha düşük bir meblâğa vermişti İşin ayrıntıları, yine birkaç gün sonra ortaya çıktı: Ağa Han oteli satın almasından hemen sonra kendisini bir gün önce kapıdışarı eden genel müdürü kapının önüne koymuştu! Sattığı grup ile yaptığı sözleşmeye de "kovulan genel müdüre bir daha hiçbir şekilde görev verilmeyeceği" yolunda ve aksine hareket edildiği takdirde kendisine gayet yüksek bir tazminat ödeneceği şeklinde bir madde ilâve etmişti * "Dede" Ağa Han dört defa evlendi İlk karısı kuzeni, ikincisi ve iki oğlunun annesi İtalyan bir dansçı, üçüncüsü ve üçüncü oğlunun annesi Fransız bir terzi, son karısı da Fransa'nın Lyon şehrinde yaşayan bir tramvay kondüktörünün kızı Yvonne Blanche Labrousse adında bir kadındı Gençliğinde birkaç defa güzellik yarışmalarına katılan Yvonne "Fransız plaj güzeli" ve "Lyon güzeli" seçildikten sonra Fransa'nın güzellik kraliçesi olmuş, "Miss France" unvânını almasından birkaç sene sonra Ağa Han ile tanışmıştı Ağa Han ile 1944'te evlenen Fransız güzellik kraliçesi Müslüman oldu, "Begüm Ümmü Habibe" adını aldı ve 2000'deki ölümüne kadar sosyete sayfalarından hiç eksik olmadı Begüm, kocasının meraklarını aratmayacak derecede maceralı bir hayat sürdü ama neler yapıp ettiğini yazmamak daha iyi olacak Meraklarından sadece birini, meselâ Güney Fransa'da, Cannes taraflarında "Yakimour" adını verdikleri mâlikânelerindeki misafir tuvaletlerinin kapılarının olmadığını söyleyeyim, kâfi'Büyük' Ağa Han ve karısı Begüm Rita Haywort'la Evlenen oğlunu Fena Kıskanmıştı "DEDE" Ağa Han, hayatı boyunca iktidar sahibi olmak istedi, bunun için İngiltere'yi arkasına aldı, siyasî hayatını Londra'nın talimatına göre yönlendirdi ama bir devletin başına geçemedi ve hayatı boyunca playboyluk yapan bir dinî lider olarak kaldı Osmanlı İmparatorluğu'nun 1914'te Birinci Dünya Savaşı'na girmesinden hemen sonra yayınladığı "cihad fetvâsı"na ilk karşı çıkan Müslüman lider, Ağa Han idi Yayınladığı beyannamelerle İslam dünyasının savaşta Halife'yi değil İngiliz, Fransız ve Rus ordularını desteklemesi gerektiğini söyledi Irak ve Suriye'deki müridlerini de İngiliz birlikleri lehine askerî istihbarat toplamakla görevlendirdi İngiltere'nin Mısır'ın son Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'yı 1914 Aralık'ında tahtından indirmesi üzerine apar topar Kahire'ye giden Ağa Han, Mısır tahtına oturabilmek için büyük çaba gösterdi İngilizler'in tahta Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın torunlarından Hüseyin Kâmil'i geçirmeleri üzerine bu defa Şiî olduğunu unutarak Sünnî dünyasının halifesi olmaya heveslendi 'Gabriele' idi, 'Begüm' oldu 1924'ün ilk aylarında Türkiye Başbakanı İsmet Paşa'ya hilâfetin kaldırılmaması ve güçlendirilmesi yolunda bir mektup gönderdi ama mektubun başbakanın eline geçmeden önce gazetelerde yayınlanması üzerine yayınlayan gazeteciler İstiklâl Mahkemesi'ne sevkedildiler ve Meclis, 3 Mart günü hilâfeti kaldırdı Müridlerinin bağışları ile tam bir playboy hayatı süren ve yine bağış olarak verilen altınlarla tartılan Ağa Han, büyük oğlu Ali'yi 1948'de dünyanın en güzel kadınlarından olan Amerikalı film artisti Rita Hayworth'la evlendiği için veliahdlıktan azletti ve Ali Han'ın oğlu olan torunu Kerim'i, yani şimdiki Ağa Han'ı kendisine vâris yaptı Ali Han'ın Joan Barbara Yarde-Buller adındaki bir İngiliz kadından dünyaya gelen oğlu olan ve dedesinin 1957'deki ölümünden sonra imamlık makamına gelen Kerim de aile geleneğini devam ettirdi, yani sadece yabancı hanımlarla evlendi 1969'da, zamanın en meşhur İngiliz mankenlerinden olan ve "Sally" diye bilinen Frances Croker-Poole ile evlendi, 1995'te boşandıktan sonra da Alman prensesi ve pop şarkıcısı Gabriele zu Leiningen ile dünya evine girdi ve ondan da ayrıldı 62 milyon euro, şimdi işte bu Alman prensesine gidecek Murat Bardakçı
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
Cevap : Fakir Müridlerin Bağışlarını Pahalı Fahişelere Yatıran Ailenin öyküsü |
10-27-2011 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fakir Müridlerin Bağışlarını Pahalı Fahişelere Yatıran Ailenin öyküsüOkudukça şok oldumİnsanın böyle bir şey olacağına inanası gelmiyor
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Fakir Müridlerin Bağışlarını Pahalı Fahişelere Yatıran Ailenin öyküsü |
11-28-2011 | #3 |
bonsoir
|
Cevap : Fakir Müridlerin Bağışlarını Pahalı Fahişelere Yatıran Ailenin öyküsüCahillerde böyle sözde şeyhlerin peyinden koşuyor işteNe deyimmm |
|