Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
canat, hasan, küçük, nail, osmancık, vardı

Bir Küçük Osmancık Vardı (Hasan Nail Canat)

Eski 10-02-2011   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Bir Küçük Osmancık Vardı (Hasan Nail Canat)





Bir Küçük Osmancık Vardı (Hasan Nail Canat)


Bir Küçük Osmancık Vardı Kitap Özeti
Kitabın Adı : Bir Küçük Osmancık Vardı
Yazarı : Hasan Nail Canat

Kitabın Özeti

KONUSU: İnsan, ne kadar büyük acılarla karşılaşırsa karşılaşsın, yine de ümidini kaybetmemelidir Kitapta, küçük ya larda kaçırılan bir çocuğun, uzun yıllardan sonra, ailesine kavuşması gayet güzel ve yalın bir şekilde anlatılmaktadır

Abdullah Bey, inşaat çivisi imal eden bir fabrikanın sahibi idi İşleri yerinde, evine bağlı bir hanımı, Osman isimli küçük bir de çocuğu vardı
Bir gün, gündüz vakti, evine postacı kılığında bir soyguncu girip, evin hanımını bayıltarak çelik kasayı açtı Para bulamayınca, bu sefer de, ağladığı için sesini duyduğu bebeği kaçırmaya karar verdi Çünkü eli boş dönmek istemiyordu

Abdullah Bey İş yerindeydi Çalan telefonu açınca, karşısındaki ses, çocuğunu kaçırdığını, karısının evde baygın bir şekilde yattığını, hemen evine gitmesini ve polise haber vermemesini söyledi Şaşkın ve kararsızdı Evi aradığında telefona cevap verilmemesi kuşkularını artırdı ve hemen evine koştu Hanımı perişan bir vaziyette ağlamaktaydı Sakinleştirmeye çalıştı

Birkaç saat endişeli bekleyişten sonra, beklediği telefon geldi Arayan aynı sesti Yarın akşam şu kadar parayı falan yere getirmesini ve polise de haber vermemesini bir kere daha söyleyip, telefonu kapattı

Çocuğu Pendik’te yıkık bir eve götürmüşlerdi Çetenin reisi Apo isimli tipsiz bir herifti Avaresinin birinin adı Zevzek’ti Bir de İstanbul’a artist olmak İçin gelip, aradığını bulamayıp da kötü yola düşen, Romantik isimli sevgilisi vardı
Abdullah Bey’in eşi, kocasından habersiz durumu akrabaları komiser Mahmut’a bildirmişti Mahmut Bey, iki sivil polis gönderdi Bilinen soruşturmaları yaptılar Bahçıvanın bu Abdullah Bey, inşaat çivisi imal eden bir fabrikanın sahibi i-di İşleri yerinde, evine bağlı bir hanımı, Osman isimli küçük bir de çocuğu vardı

Bir gün, gündüz vakti, evine postacı kılığında bir soyguncu girip, evin hanımını bayıltarak çelik kasayı açtı Para bulamayınca, bu sefer de, ağladığı için sesini duyduğu bebeği kaçırmaya karar verdi Çünkü eli boş dönmek istemiyordu

Abdullah Bey İş yerindeydi Çalan telefonu açınca, karşısındaki ses, çocuğunu kaçırdığını, karısının evde baygın bir şekilde yattığını, hemen evine gitmesini ve polise haber vermemesini söyledi Şaşkın ve kararsızdı Evi aradığında telefona cevap verilmemesi kuşkularını artırdı ve hemen evine koştu Hanımı perişan bir vaziyette ağlamaktaydı Sakinleştirmeye çalıştı

Birkaç saat endişeli bekleyişten sonra, beklediği telefon geldi Arayan aynı sesti Yarın akşam şu kadar parayı falan yere getirmesini ve polise de haber vermemesini bir kere daha söyleyip, telefonu kapattı

Çocuğu Pendik’te yıkık bir eve götürmüşlerdi Çetenin reisi Apo isimli tipsiz bir herifti Avaresinin birinin adı Zevzek’ti Bir de İstanbul’a artist olmak İçin gelip, aradığını bulamayıp da kötü yola düşen, Romantik isimli sevgilisi vardı
Abdullah Bey’in eşi, kocasından habersiz durumu akrabaları komiser Mahmut’a bildirmişti Mahmut Bey, iki sivil polis gönderdi Bilinen soruşturmaları yaptılar Bahçıvanın bu diyse de, Abdullah Bey “Senin kabahatin yok!” diyerek buna müsaade etmedi

Karı koca, gece gündüz çocuklarına kavuşmak İçin Allah’a dua ediyorlardı
Osman’a ne olmuştu? Tesadüfen orada durmak zorunda kalan bir kamyonda anası-babası Van depreminde ölmüş olan, on iki yaşmdaki muavin Garip’in ağlayan bir bebek sesi işiten hassas kulakları sayesinde, Garip ve ustası Ali tarafından bulunduğu yerden alınmış, kendisi de kimsesiz büyümüş bu çocuk tarafından altı değiştirilmiş, karnı doyurulmuştu

Ali ve Garip, yanlarında, özellikle Garip’e iyice alışmış olan Osman’la birlikte, yaklaşık on beş saat yolculuktan sonra, yaşadıkları Kayseri’ye varmışlardı Ali’nin Fatoş ve Nihat isimli iki küçük çocuğu vardı Hanımına Osman’ı da teslim etti İyi yürekli olan kadıncağız Osman’ı yıkadı, karnını doyurdu, temiz elbiseler giydirdi Fatoş kız Osman’ı çok sevmişti, onunla oyunlar oynadı, oyuncaklarını verdi

Ali’nin aklına, Garip ve Osman’ı yanına alarak, Kayseri’ye yakın bîr köyde çiftliği olan, ancak çocukları olmadığı için çok üzülen ve kendisine “bir çocuk bulursa evlatlık alacağım” devamlı olarak söyleyen Bünyamin Amca ile Şerife Hanım’ların evine götürmek geldi Yola çıkarak ikisini de onlara bıraktı Çocuksuz anne ve baba, birdenbire iki çocuk sahibi oldukları için çok sevinmişlerdi Sessiz çiftlik evleri, cıvıl avıl neşe ile dolmuştu

Osman’ın anne ve babası ise aylarca normal hayata dönemediler Annesinin saçları ağarmış, zayıflamıştı Abdullah Bey, eşini fazla üzmemek için acısını içine atmış; ama o da epeyce zayıflamıştı Ayşe Kadın ve oğlu Murat’ı evin içine almışlar, bahçeye bakması için Gül Dede isimli bir bahçıvan bulmuşlardı Gül Dede, ismine yakışır bir şekilde, bahçeye gül gibi bakıyordu Yanlarından bir dakika bile ayrılmayan Abdullah Bey’in yeğeni Zarife de edebiyat fakültesini bitirmiş ve lisede
Biı gün yaşlı bir kadın gelerek, eski bahçıvanın hapisten çıktığını \ e kansı Ayşe ile görüşmek istediğini bildirdi Ayşe, Abdullah Bry’Ie Fatma Hanım’ın bilgisi dahilinde gidip görüştü, kocasına “Namusunla yaşayacağını ispatla, o zaman gelirim” der ve tekrar yaşadığı yere döner

Osmancık, çiftliğin neşesi olmuştu Adını bilmedikleri için Hüseyin koymuşlardı Garip abisi on altı, kendisi de altı yaşına gelmişti Garip ve Hüseyin onları ana baba diye çağırıyorlardı Bünyamin Ağa, sık sık Garip’i, Hüseyin’e durumu sezdirmemesi için ikaz ediyordu

Bir gün Bünyamin Ağa rahatsızlandı ve Kayseri’de hastaneye yatırıldı Aradan bir hafta geçmişti ki, Şerife Hanım ağlaya ağlaya eve geldi Bünyamin Ağa ölmüştü Çocuklar bir kere daha babasız kalmışlardı

Köşkte hayat ister istemez tekrar normale dönmüştü Osmancık kaybolalı ise aradan yedi yıl geçmişti Abdullah Bey ile Şerife Hanım’ın bir kızları olmuş, adını Şükran koymuşlardı Yeni çocukları onlar için büyük bir teselli kaynağı olmuştu Ancak, bu seferde Ayşe’nin kocası huzursuzluk veriyordu
Bir gün Ayşe, her tarafı morarmış bir halde geldi Islah olmuş zannederek yanına yerleştiği kocası, üç aydır çalışmıyordu Birkaç ay önce Kemal’in trafik kazası geçirerek hastaya yattığını iddia etmiş ve bu bahaneyle para koparabileceğini ummuştu Ama Abdullah Bey’in hastaneye giderek araştırması sonucu böyle bir durumun yalan olduğu ortaya çıktı Abdullah Bey’den para istemesi için sürekli tehdit ettiği ve kullandığı Ayşe’yi ve oğlu Kemal’i bu sefer de evden kovmuştu

Onları tekrar kabul edip, kucak açtılar

Köyde ise Osmancık (Hüseyin) ilkokulu bitirmişti Çiftlik işleri Garip’in bütün gayreti ile çalışması sonucu devam ediyordu Ama onun da askere gitmesi sonucu, tüm işler Şerife Hanım’a ağır gelmeye başladı Aynı zamanda, köyden birisinin Hüseyin’e Şerife Hanım’ın öz annesi olmadığını söylemesi tehlikesi de her an vardı Bu nedenle taşınmaya karar verdi ve kocasının İstanbul’daki ağabeyine mektup yazarak niyetini bildirdi Onayım alınca, ilk görüşte büyük bir şaşkınlık yaşadığı İstanbul’a, Selahattin Bey’in hemen yakınında bahçeli bir ev satın alarak yerleşti Böylece Osmancık da yeniden İstanbul’a dönmüştü

Hüseyin, amcasının kızı Şebnem ile aynı sınıfta okuyordu Şebnem ne kadar tembel ise, Hüseyin de o kadar çalışkandı Bu durum büyük bir huzursuzluk yaratıyordu Babasının sık sık Hüseyin’i örnek göstermesi, Şebnem’ın Hüseyin’i kıskanmasına ve onunla konuşmamasına yol açmıştı Babası, dersleri kötü olan kızının Hüseyin’le beraber ders çalışmasını istiyor, ancak kızı buna yanaşmıyordu

Garip askerliğini bitirip gelmişti Sık sık Hüseyin’le birlikte İstanbul’u gezmeye çıkıyorlardı Hüseyin’in şaka ile “Araba alalım, böylece sen de bizle gelirsin, ağrıyan dizlerin de yorulmaz” sözünü bile ciddiye alan Şerife Hanım, sürpriz olarak bir de taksi almıştı Bu arada Garip’i evlendirdiler Hayat böylece devam edip gidiyordu Hüseyin okulda daha da başarılı bir öğrenci oluyorken, Şebnem tembelliğe devam ediyordu Nitekim sınıfta kaldı Babası da onu okula göndermeme kararı aldı

Şebnem, bir gün Hüseyin ile yalnız görüşerek ondan bütün yaptıkları için özür dileyerek, Hüseyin’den tekrar okula gitmesi için kendisine yardımcı olmasını istedi Hüseyin, Selahattin Bey’e adeta yalvarırcasına ricada bulununca, Şebnem’in babası onu kırmadı ve kabul etti

Böylece, birlikte Eylül ayında yapılacak sınavlar için ders çalışmaya başladılar Nitekim Şebnem sınıfını geçti Bir daha da sınıfta kalmadı
Beraber liseye yazıldılar Aynı sınıfta idiler Hüseyin okulda herkes tarafından sevilen ve sayılan bir öğrenci idi Şebnem’e her konuda yardımcı oluyordu Hüseyin ise artık lise üçüncü sınıfta idi Üstelik edebiyat dalında, gayet başarılı hikâyeler yazıyor, okulun duvar gazetesini çıkarıyordu

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.