Şengül Şirin
|
Oturmak
Oturmak
OTURMAK gçz f
1 (Bir yere, bir şeyin üzerine) oturmak, makatı üzerinde dik duracak biçimde oraya yerleşmek: Yatağın üstüne oturmak O sandalyeye oturma, sağlam değil
—2 Bu biçimde yerleştiği yerde az ya da çok bir süre kalmak: Canı oturduğu yerden kalkmak bile istemiyordu Yaklaşık üç saattir öyle oturuyor
—3 Ayakta durmamak, oturma pozisyonuna geçmek: Buyrun oturun Oturmanıza izin vermedim
—4 Bir şeyin üzerine oturmak, bir şey sözkonusuysa, bir altlık, bir temel üzerine yerleştirilmiş olmak: Geniş bir kaide üzerine oturan heykel beş metre boyundaydı
—5 Bir şeye, bir yere oturmak, bir şey sözkonusuysa, ona, oraya uygun olmak, uymak: Kapak tencereye oturmuyor Ceket üstünüze çok güzel oturdu
—6 Bir yerde oturmak, orada yaşamak, ikamet etmek: izmir'in neresinde oturuyorsunuz? Bir zamanlar biz de o mahallede oturmuştuk Güzel bir evde oturuyor
—7 Bir kimse sözkonusuysa, herhangi bir işte çalışmamak; zamanını hiçbir şey yapmadan geçirmek, boş durmak: Bugünlerde hep oturuyor Oturacağına kalk da iş ara
—8 Bir kimseyle oturmak, yalnız, tek başına vb oturmak, onunla aynı evde yaşamak, birlikte yaşamak ya da yalnız yaşamak: Artık ailesiyle oturmak istemiyor —Kiminle oturuyorsunuz? —Yalnız oturuyorum
—9 Toprak, temel, bina vb sözkonusuysa, aşağı inerek yerleşmek: Bu sarsıntıdan sonra bölgede zeminin oturduğu söyleniyor
—10 Bir şeye, bir şey yapmaya oturmak, ona başlamış, onu yapıyor olmak: Yemeğe oturmuştuk ki, annem geldi Çamaşıra oturmak
—11 Bir fiyata oturmak, belli bir fiyata mal olmak: Bu düğün onlara pahalıya oturdu Bütün bunlar bize tam yüz milyona oturdu
—12 Bir makama, bir mevkiye oturmak, o makama, o mevkiye geçmek: Bakanlık makamına oturur oturmaz muhaliflerini tasfiye etti
—13 Bir şey (soyut) sözkonusuysa, bir toplulukta, bir yerde benimsenmek; oraya, o topluluğa yerleşmek: Demokrasi henüz bu ülkede otur-madı Bu ilkeler toplumda oturmadan demokrasinin oturacağını söylemek iyimserlik olur
—14 Bir sayıya oturmak, bir süreli yayından söz ederken, tirajı o sayıda dengelenmek
—15 Bir yörüngeye oturmak, belli bir yörüngeye yerleştirilmiş olmak, o yörüngede dönmeye başlamak: Haberleşme uydusu programlanan biçimde yörüngesine oturdu
—16 Dibe oturmak, bir sıvı sözkonusuysa, tortuları dibe çökmek: Suyun tortuları şişenin dibine oturmuş
—17 içine, yüreğine oturmak, işlemek
—18 Oturduğu dalı kesmek -* bindiği' dalı kesmek
Oturup kalmak, davranışlarını ayarlamak, hareket etmek: O karısının sözüyle oturup kalkar
Yerine oturmak yer
—Denize Dokuz oturak oturmak, bir gemiden söz ederken, bir sığlığa ya da kayalığa kızağa çekilmiş gibi boylu boyunca oturmak (Kürek devrinden kalma bir deyimdir )
Karaya oturmak, bir gemiden söz ederken, herhangi bir nedenle sığlık bir mevkiye sürüklenerek, dibe oturmak,
—inş Zemine oturmak, temeli ve tabanında pabucu bulunmayan bir duvar sözkonusu olduğunda, doğrudan doğruya zemin üzerine inşa edilmek
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|